- 2431 Okunma
- 12 Yorum
- 8 Beğeni
Ve İnsan Bir Kelebek Ömrü Yaşar Arka Planda
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Postacısını kaybetmiş zamanda;
Her Cumartesi hakedilmiş özgür yaşamsa şayet, mevsimleri
kurtarmanın kaçınılmaz kavgasında ellerimiz sonsuzca
kır menekşelerine uzanır elbet bir gün..
Ve öylece düşeceğiz yeryüzünün çimenlerine..
Öylece..Boylu boyunca..Sonsuz sevinçle)
Josef, kaç yaşında olursanız olun otuz yıl yaşamışsınızdır diyor..
Gerçekten hayat, Tolstoy’un dörtlü denklemindeki gibi
gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır,
sonra da kendini toplar’mıydı?..
Bundan mıydı, Josef’in otuz yıl yaşanmışlıktaki ısrarı?..
Andre Breton gerçeküstücülüğün de hep ruhsal derinliği arayıp
durdu..Ve sonunda buldu..Ona göre gerçek bir yaşamın temeli
’Aşk ve çocukluktu’..O, nesnel rastlantılarından doğan
aşklarıyla varoluyordu..
Varoluşumu bir anlığına, belki de sonsuza dek teorideki yaşamın
kıyısına bırakıyorum..Nerdeyim ben dediğimde
her gün unuttuklarımızdan arta kalan unutamadıklarımıza yeni
bir sayfa ekleniyor..Var olmanın şartlarıyla yaşam hikayemize
yön vermenin son saatleri bunlar..
Andre Breton gibi düşünüyorum..Akova’nın ’Vefa’ sözcüklerine
sımsıkı tutunarak;
Dış dünyada süregiden bütün kötülüklere, acı ve ihtiraslara rağmen
düşlerimde pavurya bükümlü vapurlara atlıyorum..
Nedensiz..Koşulsuz..Çıldırasıya..
Kuşlara umut, suya şiir, balıklara pul olup,
dilimde büyük düşlerin şarkısıyla..
Özlemi dışına taşmış mektup gibi..
Direnecek çok şey var diyor sadık bir diyalog..
.....
Derme çatma bir düşte/
Rüzgar büyük bir nezaketle esmeye başlamıştı-
İçimde teatral düşleri tarif etmem olanaksız gibiydi..
Hani ’Kimse duymasın,bilmesin diye sessiz hüzünlenirsin bazen..
Gece yarısı kimseyi uyandırmasın diye yağan o yağmur gibi’..
Kimse bilmez,yağıp geçmiştir..
Pencereyi açtığında içeri giren o tatlı soğuk esinti,
ve kokudan anlarsın yağmurun yağdığını’..
Sorularım sessizce gerisin geri dönüyor,hiç kimsenin
üzerine almamasından anlıyorum..
Ne zaman naif bir amacın bir parçası olmak için eyleme geçsem,
’Yaşamak’ sözcüğüne boğazıma kadar saplanmış buluyorum kendimi..
Yaşamak her zaman varolmak anlamına gelmiyor..
Çok az çabayla, seyreltilmiş birkaç replikle anlaşılır kılınamayacak
hiçbir hakikat olamazdı halbuki. Anlamın çehresini sözün bulanıklığından
kurtaracak, birbirine dolanmış repliklerden o gerekli üç beş kelimeyi
çıkarıp yan yana dizmek çok güç değildi.
Anımsıyorum da ’Nerde bir kırılgan şiir görsen ona koşulsuz gökyüzünü vermek geçsin içinden’
derdi S Sezer..
Hemen ardından Evrim Alataş ’ Her dağın gölgesi denize düşer’ diyordu..
Bazı şairler içsel duygularını, toplumsal sorumluluklarını kaleminde,
yüreğinde ve kavgasında tarihselleştirirken bir gerçeğe yakın tutar hepimizi..
İnsanlar insanlar insanlar..Kilidin anahtarı insandı..
Kilitsiz, insancıl ve aşkla yüklü düşler adıyorum yağmur damlacığı kadar hayatın bir yanına..1)
Adım adım kulaç kulaç bir zaman..
Bazı sözleri geceye çok ama çok betimliyorum
platonik düşlerim sabaha ölümsüzleşiyor imgelerimde
nirvanaya yaklaşıyorum
yüzümün yarısı pavurya bükümlü bir vapur
yarısı bir kaç damla yağmur
herkesin içinde dört duvar yalnızlıklar
Cumaretsi oldu mu
yıldızlar devşiriyorum göğün çatısından
ulu orta resmediyorum bazı hayallerimi
ayak üstü nutuklar atıyorum
sardunyalar boylanıyor içimde
hayallerim
gece matinlerine kapalı gişe
hercai bir düşe denizci düğümlenmişim
ne çıkar
gece terkedilmiş şehirler gibiyim
10.06.17.Cumartesi..
YORUMLAR
Doğan Güneş
bir mektup borcum olsun..
Teşekkür ederim sevgili şair...
Kimi insan hedefleriyle kimi hayalleriyle yol alır hayatta.
Misal kendimden örnek verecek olsam derim ki; hayallerim yalnızca hayal olduğunun bilincinde bir köşede durur, gözümü kapattığımda onlarla başbaşayımdır ve belki de en güzel anlarımın çoğunu onlarla yaşarım.
Oysa gözüm açıkken hayatıma yön verenler somut şeylerdir.
Böyle yazınca acınası bir tablonun içinde görüyorum kendimi lakin fazlasıyla realist bir insan olduğum için belki de hayaller ve hayatların birbirine uzak iki köşe olduğunu görüyorum.
Elbet gerçekleşmesi mümkün hayallerin peşinden koşmamak değil sözünü ettiğim.
Fakat hayallerimiz dünyayı güzel bir yer yapmıyor kabul edersin; sadece kendi iç dünyamızı güzelleştiriyor.
Kendinden ümidi kesmiş ve hiç bir şeyi değiştirebileceğine inancı olmayan bunca insanın ortasında bize düşen de hayallerimizi beslemekten başka bir şey değil. Gibi.
Ve bu noktada yazarlar bizi hayallerimizle buluşturan kaynaştıran insanlar olarak çok kıymetliler.
Sen de öyle.
İlk kez mi bu kadar uzattım bana mı öyle geliyor:)
deniz-ce tarafından 6/14/2017 12:12:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Doğan Güneş
Hayallerimizin, ütopyalarımızın umutla bileşkesi elbette
muhtemel olasılıkların çok çok üstünde, böyle olmasa
senin de söylediğin gibi soyut şeyler üretirdik..
Ve sen, düşlerinde nasıl da hamaratlısın bunu en iyi bilenlerdenim..
Sevgiler Denizşair..
Umudu kes ki acın dinsin...derler ya,biz umuda sarıldık ne olursa olsun acıyada göğüs gerdik bir türlü, inadına,hep inadına .
Cumartesi şiirleri kadar hüzün damlamış satırlara şair,cumartesiye tutunmuş acılar kaleminden,yinede seviyorum bu kalemi.
Günün aydın ola,kesen sevgi dola dost şair,mutlulukla kal
Doğan Güneş
Yazılmasa yaşanmayacak duygu ve aşk, kalemin gücüyle
hayat bulabilir mi ve insan kendi yarattığı birine aşık olabilir mi?..
Pervane'nin ateşe koşması ve Vugo'nun araıyışı gibi tıka basa
sorularla sürdürüyorum varoluş gerçekliğimizi..
Mektuplar, şiirler, Cumartesi biz hepimiz de seni seviyoruz Sevay şairim..
ölmüş her insan yenide dirilişte aynı süre beklemiş gibi uyanacakmış.
adil bence de.
ha bir kelebek ha bir insan zaman izafi bir kavramdan ote değil.
gerçek işte öldü.
Doğan Güneş
bir teori..Dolayısı ile,ölmek sonrası ile kurduğun bağ tinsel bir
tartışmayı bağlar..Şiirin ruhu daha çok diyalektiktir sevgili şair..
Sevgiler..
" Neden ben? " diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi. Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi... diyordu Markus Zusak Hiç Kimse Sıradan Değildir isimli kitabında...
Yazınızı okuyunca o geldi aklıma okumadıysanız şiddetle tavsiye ederim...
Kısaca şunu demek istiyorum o kitaptan aldığım lezzete benzer bir tat vardı bu yazıda...
O kitabı okurken de bir çok cümlenin altını çizmiştim, bu yazıyı okurken de altını çizmek istediğim cümleler okudum...
Mesela;
''Ne zaman naif bir amacın bir parçası olmak için eyleme geçsem,
’Yaşamak’ sözcüğüne boğazıma kadar saplanmış buluyorum kendimi..''
Mesela;
''nirvanaya yaklaşıyorum
yüzümün yarısı pavurya bükümlü bir vapur''
Mesela;
''hayallerim
gece matinlerine kapalı gişe
hercai bir düşe denizci düğümlenmişim''
Ve yaşamak, bütün ömrümüz boyunca kendimizi tanıyarak geçirdiğimiz süreden ibarettir diyor,
bu güzel yazının yazarını selamlıyor, tebriklerimi bırakıyorum.
Saygılar Sayın Doğan Güneş.
Doğan Güneş
elini tutarken.
Henüz Dylan kalitesinde şarkılar yazmamıştım veya
gerçeküstü tablo denemelerime başlamamıştım ve denesem
bile bir devrim başlatabileceğimden şüpheliydim. Çünkü her
şey bir yana, sadece uyumsuz, toplumdışı bir serseriydim.
İnce yapılıydım''..
Markus Zusak'ın özellikle sözleriini pek çok mektubun
giriş kısmına yazdığımı anımsadım..Kitaplardan pasajlar,
anımsamalar, önermeler vsoldukça nitelikli bir olgudur sevgili şair..
Teşekkür ederim..Sevgiler..
''Gelir bir dalgın cambaz. Geç saatlerin denizinden.
...
Aşağıda bir kör kadın. Hısım.
Sayıklar bir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler...
Geçer sokaktan bakışsız bir Kedi Kara...
Bağırır eskici dede.''
Bir kapıya yaslayıp sırtımı, şiirler ve mektuplar yazarım ben...
***
Şiirde, yazılarda ve düş yolculuğunda yan yana olmak ne güzel...Tebrikler..
Dostlukla,çokça sevgiler..
Doğan Güneş
anlamlı kılan şey düş ve yolculuklardan ibaret oluyor Hena..
Her ne kadar yaşanmışlıklar yavaş çekimli bir film gibi geri
sarsa da içimizdekileri, gün batımı tek tek yolcularını duraklardan
toplayan otobüs gibi içimizden ilerlerken nereye gittiğimizi sorarız..
Düşlerin umutla karşılıklı bir dirnişi var..Düş kurmak salt hayatın
tatlı ve bireysel kısmından bakmak değil, bizzat onun yaşamla
vücut bulması için verilen direnişidir aynı zamanda..
Şimdi gelsin dalgın cambaz, gecenin denizinde)..
Sevgilerimle..
İki tablo oluştu gözümde okuyunca sizi şimdi gidip boyalarımla boğuşacağım da yazayım dedim.
İlki : sisli ve pis bir akşam vakti siyah olan bir durgun suda eğilmiş kağıt gemisini yüzdüren çocuk ama yüzündeki ifade mahzun, mutlu, huzurlu sanki baharın içinde adeta uçarak kelebeklerin peşinde koşuyor. Bilse de bilmemezlikten gelmek ve mutluluğa konsantre olmak bu olsa gerek.
İkincisi: bir gece vakti bir kız çocuğu gökyüzüne bakıyor.sadece kız ve gökyüzü. Öyle karanlık ki bu sebeple yıldızlar daha bir parlak. Sabır diyor kendine küçük kız: Allah'ın koyduğu yerde de yıldızlar daima yalnız. Ve insan bir kelebek ömrü ya yaşar ya yaşamaz.
Tebriklerim yürekten
Saygı ve sevgilerimle
Doğan Güneş
Renk renk tablolar..Tuvaline düşlerini, umutlarını resmeder..
Bazen aşırıya kaçşsam da zaman zaman yazdıklarımı tuvaline
yansıtmasını istiyorum..Şiirlerim onun tuvalinde teatral bir
anlamnın parçası oluyordu sanki..Son sonra farkına vardım ki
esasında resim sanatı yazım sanatının gözü, dili ve kalbiydi..
Annem de ne zzman bir tabloya baksa ya da tuvali eline alsa
hep aynı sözleri söylerdi..'Düşler ve şlarkılar anlamlı kılar hayatı'..
Sizinde gözünüzde oluşan tabloyu düşününce, (Her ne kadar iki başlıkla anlatmış olsanız da)boyalarınızla resmedeceklerinizi hayal etmek oldukça heyecanlandırdı açıkçası beni..
Teşekkür ederim ipekşair..Sevgilerimle..
"Hayat, kainat ile bir ilişki içinde olmak demektir. Hayatta rastlanan bütün değişim ve dönüşümler kişi ile kaninat arasında daha yüksek bir ilişkinin kurulmasından ibarettir. Dolayısıyla ölüm de kainat ile yeni bir ilişki içine girmek demektir."Tolstoy
böyle mükemmel değerlendiriyor hayat ve kainat iliskisini
yazını okuyunca şöyle düşündüm
Aslı'n da yaşam imgeler gibidir desek yanılgı sayılmaz galiba
hane şu akşamdan platonik var oluşla gelen fakat sabaha doğru yok olan imgeler gibi
varlıktan yokluğa =yokluktan varlığa
yokluktan varlığa =varlıktan yokluğa mahkum gibi ...
peki ya Nirvana hangisinde ?varlikta mı yoksa yoklukta mı? bünün cevabını arıyorum kendimce
bu arada seni hep otuzlu yaşlarda görüyorum
güzel Can dost
hep güzellikle....
sevgiler
Doğan Güneş
fakat şu otuz yaşa takıldım açıkça)..Şayet beni hep otuz
yaşımdaymışım gibi görüyorsan oldukça yaşlanmışım demektir)..
Fakat yorumunun naif ve ironik tarzını düşününce oldukça
mütavazi olmanın güzelliği ile doluyorum..
Tolstoy'un denklemi bir yana, senin de denklemin de düşündürttü beni..Uuzn uzun yazasım var fakat şimdi ve bu yazıda olmasın istedim..
Ayrıca bu tartışmayı isteyip istemediğini de bilmiyorum henüz)..
Şimdilik ister varlıkta ister yoklukta fakat Nirvana da kalalım Canşair...
Teşekkür ederim niteliki ve naif yorumun için..Sevgilerimle..
İlfan
insan bilge kişiliği otuzlu yaşlarda bulur derdi annem
sonra fark ettim ki zerdüşt,İsa vb bilge insanlar genelde otuz yaşında yada otuz dan sora ki yaşlarda Nirvana'yı çıkmışlar.
hair sen yaşlı değilsin:)) onu kast etmemiştim.
sevgiler Doğan arkadaş
(Postacısını kaybetmiş zamanda;
Kuşlara umut, suya şiir, balıklara pul olup,
Özlemi dışına taşmış mektup gibi..
Direnecek çok şey var diyor sadık bir diyalog..
Ne güzel bir sayfa,
(postacımızı kaybetsekte, kalemlerimizle yaşatıyor olmamız o güzel ve anlamlı zamanları.Kelebek ömrümüze ne çok şey sığdırabiliriz diyor sevgili yazarımız...
Kutluyorum kalben...
Sevgiyle sevdiklerinizle...
Doğan Güneş
Hatta bazen sürekli tekrar eden rutin bir hal alır..
Kötü şiirler gibi buruşturup atarsın düşlerini..
Evinden sokağa bir tünel kazıyarak çıkmak için çabalarsın,
kimselere görünmemektir maksat..
Dışarıya taşacak bir görüntü sonundur,aynalar çileden çıkmaz
artık bu anda..
'Beklemek' ve 'gelmek' literaturde paranteze alınmıştır artık. .
Haritaları çileden çıkaracak hiçbir sevinç kalmaz valizinde..
Yine de özlemin dışına taşar..Şiirin kulağına fısıldarsın
en güzel düşlerini..
Çok teşekkür ederim..Sevgilerimle..
Varlık her an yeni bir oluştadır insan için en büyük devrim sanatın ve felsefenin aradığı İNSANI KAMİL bilincine ermesidir, esenlikler dileklerimle...
Doğan Güneş
var sevgili Kalyoncu..Tıpkı nitelikli söyleminizdeki gibi;
Devrim-sanat ve felsefenin ışığında..
Çok teşekkür ederim..Esen kalın..