- 432 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İLKER PAŞA VE GELECEK GÜNLER
İKİ MAKALE BİRDEN VERİLMİŞTİR
1. İLKER PAŞA VE GELECEK GÜNLER
2. ANLADIKLARI DİL
Yaşar Paşadan boşalan koltuğa oturan yeni Genelkurmay Başkanı İlker Paşa şahin açıklamalarla adından söz ettirdi daha ilk günlerde.Açıklamalarında ulus devlet ve laiklik gibi TSK nın belirli hassasiyetlerine vurgu yapması zaten beklendik bir durum.Çok geniş bir tabanı olan laiklik olgusu üzerine açıklama yaparak ordunun AKP ile bir dirsek teması içinde olmadığı mesajını vermek adına gerek iktidara ve gerekse dini cemaatler adıyla da Gülen oluşumuna mesaj vermesi bizce çok sıradan bir durum.
Umudunu sürekli askeri vesayete adapte etmiş bir kesim var ve bu kesimin İlker Paşa dan çok beklentisi var.Beklentiler bazen bir darbe ya da göz altına alınan emekli ya da muvazzaf TSK mensuplarına sahip çıkılması.Tüm bu beklentiler ışığında bakıldığında tabanına mesaj veren siyasetçi edasıyla İlker Paşa belli bir kesimin içine su serpmiştir ve ’Biz değişmedik’ demiştir. Bu mesajın en başta olması aslında bizler için korkulacak bir durum değil bilakis sevinilecek bir durumdur zira Paşamızı çözmüş olduk bu sayede.
Ülkemiz geçtiğimiz günlerde bir yargı darbesini atlatmış ve bir avuç yargı mensubunun zihinlere ipotek vurmasına şahit olmuştur.Bu açıdan bakılınca ’bu ülkede her an her şey olabilir’ diyor insan.Ama Yaşar Paşa zamanındaki provakasyonların milletçe atlatıldığını ve yargı darbesinin millet iradesi karşısında çözüldüğünü görünce ’bu ülkede artık darbe olmaz’ diyor insan.Bu dönemde Yaşar paşanın emekleri inkar edilemez gerçekten.
Yine ergenekon meselesinde ordunun ister istemez bir hassasiyet içinde girmesi normalidir.Zira adı geçen herkes askerdir nerdeyse.Ya da bir şekilde askerlerle ilişkisi olmuştur.Bu durum askeri zan altında bırakmaz ama şüphe altında bırakır. İlker Paşanın emriyle mahkum paşalar ziyaret edilmiş ve bu hassasiyet ortaya konmuştur. Fakat Veli KÜÇÜK ziyaret edilmemiş ve suçlu olduğuna inandıkları kişiye asker sırt dönmüştür. Bu açıdan asker yine siyasete müdahil gibidir ama yargıya saygılı olduğu mesajı vermiştir aynı zamanda. Ziyarete giden garnizon komutanının sivil kıyafet giymesi sivil iktidara bağlılığın da bir göstergesidir.Ve Yaşar Paşanın ’ TSK suç işleme yeri değildir, suç işleyen varsa cezasını çeker’ açıklaması İlker paşanın da şahsında tecelli etmiştir.
Biz İlker Paşanın çok opsiyonel ve sert bir adam olacağına, onun zamanında da kendisini siyasi iktidarla karşı karşıya getirme niyetiyle provakasyonlar olacağına ve onun bazen çok sert bazen olgun ama sonuç itibariyle mantıklı davranacağına inanıyor ve inanmak istiyoruz. Ülkenin en zor dönemlerinde görev alan paşalarımız olan Hilmi ÖZKÖK ,Yaşar BÜYÜKANIT ve BAŞBUĞ paşalardan emekli olan ikisi görevlerini hakkıyla yerine getirmişler ve bu ülkenin darbelere mahkum olmaması yolunda büyük adımlar atmışlardır.BAŞBUĞ paşa da ne kadar sert olursa olsun ülkenin istikbaline engel olacak bir müdahale yanlısı olmaz ve olamaz.Bu vebali taşımaz ve taşıyamaz.Bu açıdan Yaşar Paşa göreve geldiğinde hissettiğimiz endişeleri hissetsek de bunun yersiz olduğunu zaman bize gösterecek. Türkiye cumhuriyeti darbeler ülkesi değildir artık. Korkmayın. Göreceksiniz. Göreceğiz.
ANLADIKLARI DİL
Senelerce gözümüz gibi bakıp büyüttüğümüz canımız ciğerimiz evlatlarımızın atesit bir örgüt tarafından katledilmesine ne kadar daha mahkumuz bilmiyoruz.Bizi kahreden ise dağa çıkışların engellenemediğinin açıklanması? Yani yıllardır savaşıyoruz ama dağdaki köpek sayısı aynı.
Terörün dış destekli olduğunu ve içerden bazı ihanet şebekelerinin desteklediğini defalarca yazdık.Yazdılar.Asıl mesele biraz da mücade şeklimizin sorgulanması.
Susurluktan sonra Çevik BİR Paşa nın da çabalarıyla ortadan kaldırılan özel harekatçılara getireceğim lafımı. DEVLETİN ÜVEY EVLATLARI isimli yazımızda adını andığımız bir kişi vardı hatırlarsınız.Korkut EKEN. Kendisinin görev ihlali yapıp yapmadığını, ergenekon ya da başka kanunsuz oluşumlara destek verip vermediğini tam olarak çözebilmiş değilim.Ben özel harekatın bilinçli bir şekilde dağıtıldığını ve orda görevli aslanların asimile edildiğini biliyorum.Biliyorum çünkü bunlardan biri Nevşehir e gönderilmişti doğu dan.Bütün zamanı köpek avlamak olan bu yiğit Nevşehir de iyice bunalmış ve psikolojik sorunları bahane edilerek görevden ihraç edilmişti.
Aslında terör ve terörist başka şeyler.Terör zaten desteğini almış bir oluşum.Onunla mücadele farklı olmalı.Katılım engellenmeli ve destekleyen ülkeye misilleme dahil her yol uygulanmalı.Diplomasi çalıştırılmalı.Boykotlar kotalar koyarak tepki verilmeli.Destekleyen ülke muhatap alınmamalı ve dünya ya deşifre edilmeli.
Ama terörist başka bir şey. O görevini yapmaya hazır bir saldırgan artık. Onunla mücadele şekliniz elbette farklı olmalıdır. O katılım sürecini ve eğitimini tamamlamıştır.Ve mücadele yöntemi Korkut bey gibi işin ehli kişilere bırakılmalıdır.Ne kadar ciddi bir eğitimden geçmiş olursa olsun terörle mücadele er ve erbaş işi değildir.Bu iş profosyonel, eğitimi en az 2 yıl olan paralı askerlerle yapılmalıdır.Bu kişilere terör bitse dahi devletin arkalarında olduğu hissettirilmeli ve içinden yanlış fikirli kişiler üremesi engellenmelidir.(Terör biterse aç kalırız fikri kast ettiğimiz) İstihbarat iyi analiz edilmeli ve teröre destek veren kişilere çok ağır cezalar verilmelidir. Adı konulmayan bu kalleş savaşı en azından onların anladığı dille yaparak şehit sayısı minimum a indirilmeli ve dağa çıkacak terösitlere umutsuzluk aşılanmalıdır.
TSK İlker Paşanın kara kuvvetleri komutanı olduğu süreçte bu yönde ciddi adımlar attı bildiğimiz kadarıyla. Mücadele için özel birlikler şu an yetiştiriliyor. Bu kapsamda bölgede görev yapmış emekli askerlerden ve eski özel harekatçılardan gruplar oluşturulmalı ve anlık nokta operasyonlarıyla çabuk ve etkili saldırı yaparak pkk nın şu içine düştüğü korku ve panik hali iyice büyütülmelidir. Biz kan akıtan kişilerin kanları akıtılarak hizaya geleceklerine inanıyoruz. Bunun dışında birliklerde bölgesel zimmetleme yapılmalı ve her birime bir sorumluluk alanı verilmeli ve bu bölgede olacak otorite boşluklarında yetkililerden hesap sormalıdır. İlk olarak da dağlıca baskını iyice sorgulanmalı ve sorumlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Yıllardır süren terör eylemlerinde maalesef her kurumdan kişilerin ihmali vardır ve bu ihmal gelecek açısından ciddi bir biçimde masaya yatırılmalıdır. Güzel günler görebilmek umuduyla Allah a emanet olun.
araştırmacı yazar
YORUMLAR
Ergenekon soruşturma ve iddianemesinden hepimiz haberdarız.Burun kıvırmayıp, vakit harcayıp okuyanlarımız dahi vardır belki de.
Desteklenen deliller ile , çizilen tablo çok net aslında orada.
Öz olarak, ülkede kaos ve kargaşa çıkartarak, terörü azdırarak, halkı galeyana getirerek darbe için gerekli zemin oluşturmak.
TSK nın dilinde en çok laiklik olmasına rağmen, demokrasiye de sık sık vurgu yağtığını ve demokrasiye de bağlılığını biliyoruz.Komutanlar da gerekli yer ve zamanlarda vurguluyorlar bu demokrasi bağlılıklarını.
Öyleyse darbeyi kim yapacak?
Bu tamamen eski alışkanlıklardan kaynaklanıyor.
Elbette darbeyi askerin yapması umuluyor.
Bunun için toplumsal olaylar provake ediliyor.Danıştay baskının hemen ertesindeki tepkiyi ve tepkinin yönünü hatırlayın, laiklik elden gitmişti, türbanı bahane eden, gemi azıya almış bir dinci, Cumhuriyetin savcısını katletmişti.
Halk galeyana gelmekte haklıydı, ülke nereye gidiyordu, ne olacaktı? O dönemde, daha katilin kimliği deşifre olmadan provakasyon tohumlarını ekenler kimlerdi, dönem açıklamalarını dikkatle irdelemek lazım.Provakatif açıklamalara dünya görüşleri nedeniyle itibar eden kesimlerin-belki masumane- tepkilerini de eklediğimizde süratle çoğalan bir toplumsal sarsıntı yaşadık.Çorum, Maraş olaylarını akıllara getiren bu yapı şimdilerde anlıyoruz ki, kendiliğinden gelişen bir tepki değildi. Planlı bir kaos çalışmasıydı.
Hedef, askeri artık "darbe bu sefer kaçınılmaz" noktasına çekmek idi elbette.
Zira bürokraside, devletin derinlerinde güç sahipleri artık eskisi gibi dilediklerini yapamadıklarını, hatta etkilerini kaybetmeye başladıklarını görüyorlardı.Halkın tercihleri ile bürokratik iktidarın tercihleri arasındaki makas hızla açılıyordu ve bunu önlemenin yolu, iç savaşı dahi göze alabilecek bu gözüdönmüş çeteciler tarafından, -en kestirmeden- darbe olarak görülüyordu.Darbe ortamında tuttukları köşebaşlarını muhafaza edebileceklerini, kaybettiklerini ise yeniden ele geçirip sağlamlaştıracaklarını umuyorlardı.
Bu amaçlar için kullanılan organizasyon işte ergenekon zaten.
Kendi kendilerini bombalamalar, devletin savcısını katletmeler, terör endişesini sürekli kılmak için sağa sola bomba atıp, güya uyanık olmayı sağlamalar hep bu yapının eseri.
Şehit haberlerinin çoğalması, şehit cenazelerindeki provakasyonlar, bu çeteci ve kaos ortamını çıkartıcı yapının her türlü argümanı kullanabileceğini gösteriyordu.
Gözbebeğimiz ordu içinden de bazı kişilerin emekli-muvazzaf bu yapılanmalara destek verdiklerini, henüz iddia aşamasında olsa da,tutuklanmalarını gerektirecek ciddiyetteki suç karineleri nedeniyle yargılandıklarını bugünlerde okuyoruz.Dağlıca baskını gibi , kafa karışıklığı oluşturan terör eylemlerinde, çetecilerin bağlantıları var mı yok mu, çete zanlısı Asuman isimli bayana gelen maillerdeki Dağlıca krokileri (baskından çok önce), bu iddiaların ciddi şekilde araştırılmasını gerektiriyor.
Suç örgütlerinin kullandığı en önemli argüman ise, bu suçlara karışanların aslında vatansever!! oldukları, vatan için gazete bombaladıkları, savcı katlettikleri,vatan için suç ve terör örgütü kurdukları (kuvayı milliye derneği, terör suçu nedeniyle yakın tarihte kapatıldı mahkemelerce), yine vatan için, mafyavari yapılanmalara,soygun, haraç, ihaleye fesat türü girişimlere karışmaları!!!
Bu yüzden kendilerine destek olunmalı, vatanını seven herkesin , işledikleri suçları, yine vatan için hoş karşılamaları gerekirdi.Halkın büyük güven duyduğu kurum ve kuruluşlardan destek beklemeleri bu yüzden.
Veli küçük, Rusyadaki kaçak Levent paşa, daha ast rütbedeki bir çok emekli subay ve astsubayın da zanlı olduğu bu yapılanma içinde, bekledikleri desteği bulamamaları çok normal.
Zira haklarındaki iddialar , tutuklanmalarını gerektirecek netlikte olup, her ay yenilenen mahkeme kararlarıyla sabit olan bu suçlular, korunup desteklenemezdi.
Halkın gözünde, APO ile sarmaş dolaş fotografları elden ele dolaşan, Doğu Perinçeklerin, Ferit İlseverlerin, Yalçın Küçüklerin, kendilerine ulusalcı diyen bu çevreler ile nasıl bir ilişkide olduğu aşikardı zaten.
BU Apo kankalarının, ülke menfaatine bir şeyler planlayıp, düşünmeleri imkansızdı.
Nasıl oluyordu da apo destekçisi bu gürüh ile, vatan, millet, Atatürk ten bahseden Düşünce dernekleri, Kuvayi milliye gibi kurtuluş savaşımızın sembol organizasyonundan adını alan oluşumlar,Şerefli Türk ordusunda bir zamanlar görev yapmış kişiler bir araya gelebiliyordu?
Eh yakın tarih bilenler için çok zor değildi.
9 mart sol darbesini hazırlayanlar da benzeri kompozisyondaydı zaten..
Aşırı marksist kesimler, kendilerine buldukları taraftarlar ile 9 marttta bir cunta kurup darbe yapmak istemişler, ancak,12 Mart müdahalesi ile bertaraf edilmişlerdi.
NazımHikmetten, belki de daha öncelerden beri, aşırı sol marksist yapılanmalar devrim stratejilerinde hep, en kısa yolun askeri kışkırtarak, kullanarak, ele geçirerek devrim yapma ihtimalini gündemde tuttular.Bir halk hareketi ile devrim yapmaları mümkün görülmüyordu zira.Orduyu yanlarına çekemeden, kırlardan şehirlere doğru bir gerilla savaşı ile devrim yapmayı da pratik bulmuyorlardı.Eski tüfek solcuların bu dönemde yine ergenekon yapılanmalarında bahislerinin geçmesi bu yüzden şaşırtıcı değil.BU hedef için Apo ile yakınlık kurmaları, yakınlık kuranlar ile birlikte hareket edebilmeleri bu yüzden hedefe ulaşırken kendilerine rahatsızlık vermiyor.
Bütün bu düşüncelerden süzülen netice ise şu.
Darbe için zemin oluşturulduğunda, ve halkın da buna inanması, darbeden başka çıkar yolun olmadığı fikrini sahiplenmesi durumunda,ülkenin uluslararası itibarını, kazanımlarını feda ederek bir darbe göze alınabilirdi belki Ordu tarafından.
Çetenin beklentisi bu yöndeydi.
Öyleyse, kendilerine düşen görev bu zemin için her türlü girişimi yaparak, Orduyu darbeye zorlamak şanslarını kullanmayı beklemekti.
Laikliğin tehdit altında olduğunu yaymaları, halkın samimi inanç duygularını manüple ederek halkı kışkırtmaları,geniş halk kitlelerini tedirgin etmeye çalışmak için medyanın beyin yıkayıcı olarak kullanılması,kendi halinde vatandaşların düşman olarak gösterilmeye çalışılması bu yüzdendi.
Ülkenin ekonomik çıkarlarını baltalamaları, "niye hala ekonomik kriz çıkmıyor ki" hayıflanmaları, suni spekülatif piyasa krizleri(pirinçte denenmişti örneğin),artarak yükselen şehit haberleri, halkta umutsuzluk yaratan saldırılar, bombalamalar, terör eylemleri hep bu hedef içindi.
Kimilerinde imzaları vardı belki, kimilerinde ise kışkırtmaları.
Görülen o ki, darbeye hevesli kimsecikler yok komuta kademesinde..
Çetenin bağlantıları ortaya dökülüyor,savcılık, adalet çalışıyor.
Kışkırtmak istedikleri kurumlardan bekledikleri desteği bulamıyorlar.
BU, kurumların halkı karşılarına almaları endişesinden kaynaklanmıyor belki ama "Suça karışanların cezalarını çekmeleri" iradelerini ortaya koymalarından kaynaklanıyor daha çok.
Peki ülkeye kaybettirdiği yılların hesabını kim verecek bu çeteleşmelerin?
Kol kanat gerenler, verebilirler mi?
Beklentiler bazen bir darbe ya da göz altına alınan emekli ya da muvazzaf TSK mensuplarına sahip çıkılması.Tüm bu beklentiler ışığında bakıldığında tabanına mesaj veren siyasetçi edasıyla İlker Paşa belli bir kesimin içine su serpmiştir ve ’Biz değişmedik’ demiştir.
....
ilginç demokrasi adına ilginç cümleler.
Bu cümlelerde anlatmak istediğinizi benmi yanlış anlıyorum ?
Yoksa cümle yapısını kurarken yanlış mı kurdunuz ?
Bir darbeye nasıl sahip çıkılır ? Nasıl bir darbe ? Hem laik ve demokrat bir yönetime neden darbe yapılsın ki ?
Sorularımı sormadan önce yukarıda cümlenizde anlatmak istediğinizin neler olduğunu anlamak istiyorum...
Siyasetçi edası ile. belli kesimin içine, bence bir çok hata var yazınızda. Anlatmak istediğiniz konuyu sözcüklerle boğmuş gibisiniz.
Ben sorularımdan ve açıklama istediğim kısımdan bu sebebten vazgeçiyor. Yazınızı belli kesim adına kutluyorum.
Saygımla.
.)
binyıl tarafından 9/18/2008 5:45:58 PM zamanında düzenlenmiştir.