- 3492 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DÜĞÜRCÜK AŞI
Sonbaharın yaklaştığı, harmanın hasadın sonuna gelindiği, içi pırıl pırıl kalaylanmış bakırdan bulgur kazanlarının artık gelecek yılı bekleyeceği “evlik”lerin en ücra köşelerine kaldırıldığı,bulgur ayıklamaların tamamlanıp “seten”lerde çekildiği ve güz yellerinin hakim olduğu poyraza yamaç alanlarda savrumundan sonra kepek kısmının hemen önünde biriken incelmiş “tavuk yemi”nden bahsediyorum.
Düğürcük,
Bulgurun, rüzgarda savrumundan kepeğiyle az kalsın yele verilecek en ince kısmından yani.
Fukaralık diyince bu gelir aklıma,
Ya da dûğürcük diyince fukaralık.
Çaresizlikten akşam yemeklerine alternatifin kalmadığı zamanlarda kaynayan kazandan gelen koku tahminleri boşa çıkarmaz.
Eyvah ki ne eyvah. Bu akşam yine dûğürcük aşı var.
Akşam sofrası prodromu hep gergin geçer o gün. Ta ki ilk kaşığı ağzınıza götürünceye kadar. Bir nefes arasına bile tahammül etmeden kaşıkların ritmindeki hızı tahmin edemezsiniz. Ortak tastan terleye terleye içtiğiniz bu çorba da bu nasıl bir lezzettir. Hele de azıcık küp peynirinin aroması da karışınca yufka ekmeğiyle damağınıza. Bu lezzetin tarifini tatmadan anlamak mümkün olamaz.
Allahın “yel önü” buğdayının bu sofrada hiç mi sevmeyeni yok ki anında yine bitiverdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.