- 2288 Okunma
- 23 Yorum
- 5 Beğeni
RAMAZAN OTAĞ'A
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yine senin şarkını dinledim Ramazan. Yine nereden biliyordu, diye ağladım. Nerden biliyordun oğlum sen öleceğini? Hala kızgınım sana. Gitme demiştik. Öldürecekler demiştik. Hak yol dedin. Tamam, dedim. Ama biz daha 17 yaşındaydık Ramazan. Dostu düşmanı seçecek yaşta değildik. Biz tertemizdik. Ne cennet tasası diyorduk, ne cehennem. Sadece Allah’ın rızası. Her Allah diyeni bizim kadar masum sanıyorduk.
Ramazan, davamıza hırsızlar sahip çıktı biliyor musun? Bizim kanımız döküldü, canımız alındı. Namusumuz çiğnendi yerlerde. Dünyanın en güzel çiçekleriydik oysa. Çiçekler postallardan korkmadı. Yılmadı. Öyle durdular durmaları gereken yerlerde. Kimseye zarar vermediler. Hatta kimse bile olmayan şeylere...Sonra arkalarında onlara sahip çıkan bir halk da yoktu. Hatta ailelerimiz bile bizi yolumuzdan döndürmeye çalışmadı mı? Devlet kutsaldı onlar için. Her ne sebepten olursa olsun asi olan evlattan vazgeçilebilirdi ama devletten geçilemezdi. Vakti gelince toz duman dağıldı. Biz kazandık. Sen göremedin. Fakat dumanın altından sahipleniciler çıktı. Korkunç planları olan, ne cennet tasasında ne cehennem korkusunda ne Allah rızasında olmayan birileri türedi içimizde. İyi ki göremedin be kardeşim.
Seni deli çocuk. Beni aranıza almamıştınız. Hepinizi utandırdım. Ben o okuldan atıldım ve 12 yıl sonra geri dönüp diplomamı aldım biliyor musun? Sen sınıfın birincisiydin. Sen mezun olamamışken ben olmuşum ne olamamışım ne. Ne garip diyarlara sürüklendik Ramazan. Neye üzülüyorum biliyor musun? Keşke Ramazan….Keşke sınav kağıdımı açsaydım o gün sana. Ama biliyorsun ben korkağım. Hocadan korktum anlıyorsun ve kırgın değilsin değil mi? Nerden bileyim seni son görüşüm olduğunu?
Cenazene giderken Serkan başını otobüsün camına vurdu defalarca. Sakinleştiremedik. Cam kana bulandı. Evet Serkan. Hani şu bizle hiç konuşmayan öteki tarafın çocuğu. “Neden hep masumlar Allah’ım” diye bağırdı hep. Onun tayfa da oradaydı. Hepimiz sana ağladık Ramazan. O zaman yani yirmi bir yıl önce düşmanlık bugünkünden daha mertti. Hepimizin içinde daha güzel günler için heyecan vardı. Ulan biz ne bilirdik istikbal mücadelesini. Özgürlük savaşını. Sadece kalbimizdeki o saf heyecanla ve imanla ve aşkla kaldırdık başımızı. Göğe başımızı kaldırdık ama gökyüzüne hiç baş kaldırmadık. Ne onlar ne biz. Çok ağladık diyorum sana. Hele o kanlı gömleğini astıkları ağacın önünde annene başsağlığı dilerken. Annen Nur kim diye sordu. Korktum, benim diyemedim. Sanki seni ben öldürmüşüm gibi. Birileri beni işaret etti. Annen gülümsedi. Ne dedin oğlum benim için kadına. Sonra bize şehit edildiğin gece gördüğü rüyayı anlattı. Ona peygamberin yanına gittiğini, ağlamaması gerektiğini söylemişsin. Ama ağladı.
Ramazan öyle olmasaydı keşke. Vursalardı hiç değilse. Öyle, başın bir yerde gövden başka bir yerde. Sen bunu hak edecek bir şey yapmamıştın. Kimse bunu hak etmez. Kalbim acıyor. Ben istikbali gördüm ve özgürlüğü. Sen toprağın altındasın. Seni tembel. Oysa şimdi ihtiyacımız vardı sana. Davamızı çalan, ekine sahip çıkan hırsız kargalara karşı.
Dünya çok pis bir hal aldı Ramazan. Sen kurtuldun.
Ben sana umduğumuz gibi çıkmayan istikbali anlattım. Şimdi sen söyle orası umduğumuz gibi mi?
Birgün görüşeceğiz kardeşim. Hem de yakında bir gün…
Ramazan Otağ on yedi yaşında Fırat Üniversitesi öğrencisiydi. Sabah namazından sonra küçük çocuklara Kuran öğretiyordu.
Sakalı beline değen kara suratlı adamlarca defalarca kendi bölgelerinde Kuran öğretmemesi için uyarılmasına rağmen o dinlemedi.
Bunun bedelini kafasının kesilmesiyle ödedi. Onunla birlikte beş yaşında bir çocuğun da başı kesildi. Bir çok çocuk da yaralandı. Cinayetleri işleyen hala bulunamadı.
Hizbullahın yaptığı yanına kaldı.
YORUMLAR
Olması gereken ve yaşamına devam etmesi gerekenler bir de gerekçe sunup geri adım atma mecburiyeti iken sunulan.
Masumiyet saf tutan en temel hakkı evrenin ve insanların bir de vazifelerin sevgi eşliğinde bir şeyler sunma gayreti insanlığa.
Soruların mademki cevabı yok o zaman soruları da es geçelim ama acı asla taviz vermiyor: hakkaniyet zaten hep arka planda.
İçselleştikçe hüzün sonra da paylaştıkça insan dilinde, sonuç almak nedense mümkün olmuyor.
Dün ve bu gün ve büyük ihtimalle de yarın da süregelecek belki de günün sözünde saklı hayatın ve gösterilen çabaların ne denli kifayetsiz kaldığı:Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.
Ben dilinden çıkıp gerçekten biz olmak aslında tüm varlığı ile insan yine insanlığa ait iken...
Allah rahmet eylesin.
Her anlamda sonlanmayan ne varsa ve çaresizliğin de dik alası.
Teşekkür ediyorum bir okur olarak ve kutluyorum kaleminizi ve biliyorum ki: sizi okumak bir ayrıcalıktır.
Sevgilerimle sevgili Aynur Hanım.
Allah'a emanet olun dostum.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Gule
dikkat et kendine...
Bu nasıl bir cehalettir Allahım!
Din adı altında binlerce cellat var bu dünya da artık..
Feragat hakkımız yok mu bu ahir zamanda'n ola....
....
Aynur Engindeniz
Teşekkürler zarif insan.
Sosyal ve siyasal geçmişimizin insan boyutlu izdüşümleri bunlar ...Neredeyse son 300 yıllık zaman dilimi bu ve benzeri olaylar silsilesi kabul edilebilir. Farklı ne kadar renk ton uslup varsa hepsini kendimize benzetmek sindirmek susturmak olmadı hapis ,sürgün katletmek ,
Övünebileceğimiz geçmişimiz yok bu noktada
Ya övünebileceğimiz geleceğimiz olacak mı ?
Gurur duyabileceğimiz birlikte...
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
yoruluyorum sizin gibi de çok yazamıyorum
öyle birikip kalıyor
bakıyorum olmuyor
susuyorum
ben susuyorum
millet susuyor
ve böyle devam ediyor taki
biz bize milyonlarca eksik kalana dek
eyw
Aynur Engindeniz
Yas tutamama daha doğrusu tutulan yası tamamlayamama hâli kendi adıma son birkaç yıldır hiç hissetmediğim kadar sanki üzerime çöktü..zor şeylere şahit olmak elbette daha iyi bir gelecek fikrini aniden yıkıma uğratamaz...yazınızı okuyunca, gerçekleştiğine bile inanamadığınız hadiselerin etkisinin ne kadar uzun bir zamana yayılabileceğini anlıyor insan..acı içimizin yeraltına inince üstesinden gelinmiş olmuyor elbet..en çok manevi bağışıklığınıza saldırıyor...
Travmalar iyileşir mi..Kendimizde; yasımızı tutmaya, onu tamamlamaya engel neler varsa en önce onlarla yüzleşmekle başlanabilir belki..21 yıl sonra Ramazan ayında Ramazan Otağ cinayeti üzerine yazabilmeniz bu anlamda önemli değil midir..
Sendromlarımızdan kurtulmanın yollarını bulmamız gerekiyor işte..Pazartesi sendromundan tutun da Mehdi sendromu, Adnan Menderes sendromu,....apokaliptik sendroma kadar spekülatif, imansız, umutsuz bir dil kullanmayı, söylem geliştirmeyi pek bi seviyor..yani ki o gerçekleştiğine bile inanamadığımız hadise öğrenilmiş çaresizlik ve benzeri irade zaafiyeti için bir numune, bir imkansızlık, aşılmazlık algısı için büyük bir mıknatıs teşkil ediyor..haddi aşmak batılın, şer odaklarının umrunda mı ki..onlara benzemedikçe hep hedefte olmayacak mıyız..bu da diri kalmak, daha çok gayret etmek için yetmez mi.?.
bazı şeyleri dile getirmeye vesile olduğu için yazınıza ayrıca teşekkür ederim..
Allah rahmet eylesin..size de sabr-ı cemil dilerim..saygılarımla
Aynur Engindeniz
Bu ülkede kimin damarına ciddi anlamda basarsanız kesin öldürülürsünüz.
Bakın;
Berkin
Ali
Ethem
Mehmet
Hasan
Abdullah ve pek çok muhalif insan öldürüldü.. Neden. Kendilerinden olmayan bir rengi taşıyorlardı.
Gelelim Ramazan'a; Dinci ve dindar çatışması.. Biri dindar Ramazan.. şekillerden uzak kalan sadece gerçek inancından dolayı öldürülen.. Diğerleri dinci, sadece mal biriktiren, inancı kullanan, servet yığan, uydurulmuş hadisleri ithal eden kafa yapıları. Bir mahallenin kaymağını gerçek inanca teslim etmeyenlerin kafa yapıları..
Sonuçta kendi fikirlerince bizden olmayan her canlı ölümü hak eder mantıkları..
...
Yazıyı okuyunca Aynur bir çocukluk arkadaşını yitirdi sandım. Açıklamayı okuyunca..Duygusal söylemlerle bu işlerin çözülmeyeceği fikrini edindim. Gerçek nedenler ortaya koyulmadığı sürece.. bu güzel insanlar yakamıza yapışacaklar.. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Zira görmek bütündür. Sisteme bakmayı öğretir insana. Ve kendinden olmayan ötekilere..
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Gerçek ve acı
Ancak bu kadar güzel anlatılırdı usta kalem
Hüzün iliklerime kadar işledi
Mekanı cennet olsun inşallah
Tebrikler günün yazarına
Sevgiler
Aynur Engindeniz
akşam sadece yazınızı okumak için girdim siteye...
boğazımdaki düğümler ve içimdeki isyan yazmama engel oldu...
ama şu var ki
ben bu aralar çok sık düşünüyorum
" gidenler kurtuldu, bugünleri iyiki görmediler ve dahasını da görmeyecekler, şanslılar" diye...
ama doğru ama yanlış, benim de hissettiğim bu maalesef...
kutlarım...
sevgimle...
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Gerçek bir olay ile ''kurgu'' arasında fark anlatım diliyle meydana çıkar.
Söz oyunları süslü kelimelerden ne kadar uzak durulursa gerçeklik o kadar net olur.
Zaman-zaman topuzu kaçırsa da bu canlılık nesnellik başarısını göstermiş.
Yalın bir dil gri bir akış gibi dursa da bana; bazı bölümler masal tadında geldi.
Genel olarak özünü koruyarak bitmiş
Final giriş-gelişme bölümüne göre kısa kalmış.
Biraz daha cümleleri esnetip açarak bitseymiş daha iyi olurmuş.
Bu ülke de bir çok insan bir hiç uğruna öldü.
Ama siyasi ama derin iç meseleler, ama dini bahane eden sapkın tarikatlar
Nelere şahit olduk;? Oluyoruz da..
Bu tarikatlar bu sapkın devşirmeler kendi kendilerine var olmadılar
Olamazlar da bu oluşumlarda kimlerin rolü varsa bir gün hesabı sorulacak elbet.
mavi_dans tarafından 6/8/2017 11:46:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Tahlil için tesekkür ederim sayın şair. En sevdigim yorum tipi. Saygılar
Sevgili Aynur ben yıllardır büyük bir hayranlıkla ve eğer koltuğumda yayılmışsam şöyle bir toparlanarak okurum yazılarını. Bunu ifade etmek de bu yazının altına kısmetmiş demek ki bunun da elbet vardır bir sebebi.
''Göğe başımızı kaldırdık ama gökyüzüne hiç baş kaldırmadık.''
Arkadaşının mekanı cennet, toprağı bol olsun, senin de yolun açık olsun hep yaz sevgili ENGİNDENİZ hep yaz.
Daim saygı ve hayranlıkla selamlıyorum seni...
Aynur Engindeniz
Sebeplerin sahibine hamd olsun. Çok sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Aynur hanim,
gune gelen yazinizdan dolayi tebrikler. Ustad birine yaziniz guzel olmus demeyi abes olarak goruyorum. Hizbullahin yaptigi yanina kalmayacak, bu dunyada cezalandirilmazlarsa bile oteki alemde adelet yerini bulacak.
selamlar,
abdullah
Aynur Engindeniz
Acıyı bir güzel yoğurmuş, pişirmiş bize sunmuşsunuz. Her ne kadar temanın ne olduğu önemli olsa da asıl olan o temanın nasıl işlendiği...
Tebrikler bacım benim. Sen sık sık yaz; okuyalım.
Selam ve saygılar efendim.
Aynur Engindeniz
Sevgilerimle.
Sevgili aynur, hikaye çok etkileyiciydi.
Okuyunca gerçek bir hikaye mi diye netten araştırdım hatta.
Ama daha etkileyici olan sizin okurla aranızda kurduğunuz tamamen insaniyete dayalı tarafsız yaklaşım ve yazıdaki hüneriniz.
Her daim merakla okuyorum yazdıklarınızı ve asla tekrara düşmediğinizi görüyorum içerik bakımından.
Teşekkürler.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Ayrıca siz ve önce yorum yapan diğer arkadaşlar bu yazıyı önyargısız okuduğunuz için tarafsızlığı takdir edilmesi gereken esas kişilersiniz.
Tekrar çok sevgilerimle.
Konu olarak baktığımda benden oldukça uzak, ama beni sizin yazılarınıza çeken şey anlatımınızdaki ustalıktır. Çok saygı duyuyorum. O gizli hüznü görebiliyorum. Hiçbir zamansız ölüm hak edilmiş ölüm değildir.
Sevgiler Aynur Hanım...
Aynur Engindeniz
Ecele Allah karar veriyor ve ben keşke böyle olmasaydı derken bile isyan ediyor gibi oluyorum ama insanım ben ve bana verilen tahammülün sınırı bu kadar. O sebeple soruyorum Allaha bazen herkes hastalıktan ve uykusunda sessizce ölemez miydi...
Zor...
Teşekkür ederim.
Aynur Engindeniz
Allah Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Nedense içimde ayrı bir yerde genç ölümler
Kendi eceliyle değil de
Başkalarının ellerinden ecel şerbetini içenler.
Bir evlat nasıl büyütülüyor? İnsan gözlerinin içine bakıyor, evladının. Mutluluğu da hüznü de orda buluyor.
Ne demek evladının öldürülmesi? Rabbim sabırla yıkasın analarının yüreciklerini. Yıllar geçer de kabuğuna kırgın kalır bu yara. Çok çok başka diyarlara götürdün Aynur. Hep aklımda kalacaksın.
Sevgiyle
Aynur Engindeniz
Daima sevgimle güzel insan.