- 663 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Raven-2
Bedeninin her yeri sızlayarak,kokmuş,bitik ve dayanılmaz bir baş ağrısı ile uyandı. Haline acıyarak düştüğü yerden kalktı paçalarından akan beden sıvıları rahatsızlık veriyordu , koluna ve bacaklarına batmış olan cam parçaları ise aslında bedenini değil de , ruhunu ve aklının gizli kuytularını kesiyordu.
Şöyle bir etrafına bakınıp oturmaya çalıştı. gözleri dolmuştu içindeki duygu öfke,kin,yalnızlık,hüzün,pişmanlık yada suçluluk değildi içinde insana dair her ne varsa ölmüştü.
Sade bir hiçlik evet hissettiği tam olarak buydu kasap reyonlarında duran cansız et parçalarından farkı yoktu.
ağlamaya başladı bir yandan da konuşuyordu
- Bu gözyaşlarımı temizleyecek seni ,ağlasan, sızlansan hatta ölsen ne edersin sen neye yararsın . nasıl nasıl yaptım bunca şeyi ve nasıl unuttum ben olamam bu nasıl kurtulacağım bundan hadi kurtuldum diyelim nasıl unutacağım tekrar.
ağladıkça daha çok ayrıntı hatırlıyor hatırladıkça daha da pisliğe batıyordu.
Nasıl da Yasemini koruyamamıştı onlar geldiğinde nasıl da süklüm püklüm her şeye razı gelmişti orada onu koruyarak ölse ne olacaktı sanki şimdi daha iyi bir halde miydi. Üstelik o şerefsiz mahluklar o orospu çocukları nasılda her şeyi yaptıktan sonra, sanki onlarla ortakmış gibi davranmışlardı. Ah Yasemin muhtemelen her şeyden daha çok bu yaralamıştır onu yada öldürmüştür diye sövdü kendine .
Sonrası bir kaçıştı
ilk oradan Yaseminin yanından kaçtı. O zaman korkmuştu şimdi ise ; nasıl yapar bir insan bunu diye dövünüyordu , kimseyi yardıma çağırmamıştı .Olayların başında onu korumak için çaba göstermemişti ve olayların sonunda da ona yardım etmek için çaba göstermemişti ,Yasemin öldü mü yaşıyor mu onu bile bilmiyordu. O güne,Yasemine o mahalleye dair ne varsa unutmuştu ve hatta ülkesini bile unutmuştu.
O gece amcası Yurt dışına gideceklerini söylemişti önce İstanbul’a orada belli bir süre kaldıktan sonra İngiltere’ye gitmişlerdi...
Bir şey yapmalı diyerek sidiğe dışkıya ve kana bulaşmış eliyle alnına vuruyordu. Yüzleşmeli evet oraya gitmeli evet bunu yapmalıydı sonu ölüm olsa bile yapmalıydı hatta sonu ölüm olmalıydı bu anılarla bir insan nasıl yaşardı ki zaten.
Oturduğu yerden kalktı duşa girdi bedeninden iğrenerek yıkandı suyun başından aşağı aktığı her seferinde temizlenmiyor kirleniyor gibiydi, nasıl temizlenebilirdi ki su Bedenin kirini alırdı ya ruh. ruhun bataklığını kim temizlerdi.
Evden ayrılmadan temizlik şirketini arayıp tepeden tırnağa temizlik istedi, sonra ev sahibini arayıp belli bir süre olmayacağını söyledi adamın ne kadar demesine fırsat vermeden telefonu kapattı.
İlk uçakla Türkiye’ye gitmeli diye sayıklıyordu. Arabasına yöneldi banka hesabında hayli yüklü miktarda para vardı amcası sağolsun du bu para ona ölene kadar yeterdi nasılsa,. Arabanın hava alanında kendine yük olacağını düşünüp olduğu gibi bıraktı. Kapıları özel olarak açtı belki bir hırsızın işine yarar diye düşündü. Sonra da vicdan mastürbasyonu başlasın diye gülerek caddeye indi. Bir taksi çevirip hava alanına dedi.
Uçağa adım attığında artık hayatında bir dönüp noktasının başladığını biliyordu, geri dönüş ihtimali yoktu hiç gitmese miydi. Nasılsa ancak kabuslar vardı ona dokunamazlar dı. Kolundaki ve bacağında ki kesikleri düşünüp nah dokunamazlar diye kahkaha attı diğer yolcuları umursamıyordu. Uçaktan bir iki memnuniyetsiz homurtu geldi. Sustu başını yaslayıp düşündü düşündü her gün çürümektense bir kez ölürüm.
Pilotun anonsu ile uyandı ilginçtir uyuduğu halde tek bir kabus bile görmedi ne zamandır böyle uyumamıştı. Camdan İstanbul’u izledi buradan ayrılırken on beşinde idi şimdi otuzunda.
Hayat neler getiriyor insanın önüne eğer annesi ve babası o yangında vefat etmese belkide hiç böyle bir hayat yaşamayacak. İngiltereyi hiç görmeyecek, Yasemini tanımayacak o olay olmayacak
belkide şimdi mutlu mesut bir aile babası olarak hayatına devam edecekti.
Uçak yalpalayarak alçaldı alçaldı ve piste selam çakıp indi. Uçaktan çıktığında ciğerlerine çektiği nisan yağmuru kokusu, içine biraz umut katmıştı belki kurtulurum be dedi kendi kendine.
Pasaport kontrolde ki kadın ne için geldiniz dediğinde anıları yad etmek dedi. Kadın iyi tatiller umarım mutlu olursunuz diyerek gülümsedi.
Kapıların yorucu açılıp kapanışından insan selinden sıyrıla sıyrıla dışarı çıkmaya çalışırken adının söylendiğini duydu üstelik bu Esinin sesiydi nasıl ya diye düşündü tamamen çıldırmış mıydı ?
- Yusuf buradayım buraya bak
Arkasını döndü evet bu Esindi gülerek ona doğru geliyordu Esin ona sarıldığında put gibi dondu kaldı kafasının içindeki nöronlar nasıl nasıl nasıl diye tekrarlıyordu.
Esin durumu kavrayınca Yusuf’un elinden tutup.
- Gel her şeyi anlatacağım önce şu insan kalabalığından bir sıyrılalım
Robotik ve duygusuz adımlarla Esinin peşinden yürümeye başladı aklı almıyordu durumu. Hava alanından çıktılar Esinin kendini çekiştirmesin den rahatsız olarak olduğu yerde durdu.
- Neler oluyor bana anlatır mısın önce o mail sonra burası üstelik giderken bana sadece tek bir söz söyleyip çektin gittin ’’ gitmen gerekiyormuş ’’ şimdi de buradasın
- Lütfen bu ayaküstü olacak şey değil sadece şunu bil seni bu lanetten kurtara biliriz
- Hayır ya senin de bu işin içinde olmadığını nereden bileyim, Üstelik nasıl bilebilirsin buraya geleceğimi bunu kimseye söylemedim
- Ev sahibin.
tekrar Esinin elinde poşet yahut çanta olarak yürümeye devam etti bir taksiye atladılar.
Esin taksiciye gidilmesi gereken yeri söylerken. Kendinden geçmiş halde etrafına bakan Yusuf iç geçirip milyonlarca ve milyarlarca keşke ile boğuluyordu.
zaman geçtikçe içinde korku ve ümit büyüyordu
Esin taksiciye burada inelim diyerek parayı uzattı.
Yusuf aynı tepkisiz davranışlarla Esinin peşindeydi
Esin emreden Yusuf ise köleydi sanki
Deniz kenarına gelmişlerdi Esin etrafına bakarak sessiz sakin bir köşe bulup Yusuf’u çekiştiriyordu. Oturduklarında çantasından bir paket çıkarıp Yusuf’a uzattı. Kanserli nikotini ciğerlerine çekerken kendine geldi
- Ne oluyor artık anlat bana Esin
- Her şeyi biliyorum Yusuf rüyaların kabusun lanetin ve on beşinde ki o olay
- nasıl
- kabusların ilk başladığında sadece korku ile uyanıyor dun, korku sonradan nöbetlere ve bağrışmalara dönüştü adlar sayıklıyor dun. En sonunda bir gece sessizce uyandın ve deli gibi yazmaya başladın her şeyi ama her şeyi. Sonra bir komaya girip bayıl dın ve ben okudum her şeyi.
- peki neden gittin o zaman neden beni yalnız bıraktın
- sakin ol seni bundan nasıl kurtara bilirdim ki öylece hiçbir şey bilmeden. Araştırmam gerekiyordu işte o gecenin sabahı kararımı verdim ve Türkiye’ye döndüm seni kurtarmanın yolunu bulunca da sana yazdım
- nasıl bir kurtuluş var mı gerçekten bu olabilir mi. Sen benden iğrenmiyor musun ? Peki ya ölse idim dayanamayıp intihar etse idim çok düşündüm bunu biliyor musun. Senden sonra her şey daha da zorlaştı
- hayır korkmuş bir çocuktun sadece. Elbette iğrenmiyorum senden ve seni bundan kurtara biliriz. Evet ölebilirdin buda bir nevi senin için kurtuluş olurdu
- çok katısın
- senden iğrenmiyor olabilirim lakin senin için canda atmıyorum artık
- özür dilerim haklısın peki o zaman hemen gidelim beklemenin alemi yok
- olmaz maalesef
- neden
- bu iş o kadar kolay değil seni lanetleyen ruhu uyandırmamız için çok zor bir ritüel ayin düzenlemeliyiz bunun içinde bir çok farklı malzemeye ihtiyacımız var biri henüz elime ulaşmadı yarın sabah gelecek o yüzden bu gece buradayız, bende kalırsın sana yapman gerekenleri ayrıntılı şekilde anlatırım, sabahta malzeme gelince beraber yola çıkarız
- kurbağa bacağımı yoksa
Esin sızlayan bir gülüşle
- Şaka da yapabiliyorsun demek. Eğer yüreğime söz geçirebilsem seni burda öylece bırakırdım pisliğinin içinde
Yüzüne sert bir rüzgar çarptı
Konuşan yine Esin oldu
- kalkalım
Yusuf Esinin peşinde poşet olmaya devam etti
Esin haklıydı hemde yerden göğe kadar oysa Yusuf’un suçluluğunun pişkin tarafı Esinden nefret ediyordu...
Eve girdiklerinde hava çoktan kararmıştı
Bu şehrin trafiği en büyük lanet diye iç geçirdi Esin
Bir şeyler yedikten sonra karşılıklı oturup konuşmaya başladılar aslında konuşan Esin’di Yusuf’un kendine dikkatini vermediğini fark edince ayağa kalkıp
- bir şeyler içer misin diye onu kendine getirdi
- olur
Elindeki şişeye bakan Yusuf’un içinde ki umut kaybolmuş yerini hastalıklı bir hüzün ve kaygı almıştı başı dönüyordu uykusu mu gelmişti ağırlaşan göz kapakları peltekleşen dili güçsüzleşen kolları gözleri kapanırken
- oldu bu iş diye gülen bir kadın sesi duydu
bu Esin değildi
Uyandığında elleri ve ayakları bağlanmış şekilde bir sandalyede oturuyordu karanlık salt karanlık Esin diye bağırmaya başladı
Sesi duvarlarda yankılanıp ona geri dönüyordu sonunda bağırmaktan yorulup ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Aniden yanan ışıklar gözlerini kamaştırmaya yetti. Bedeninin çıplaklığını ışıklar yanınca fark etti burası bir depo olmalıydı tam karşısında ki kapı açıldı. İçeriye girenin bir kadın olduğunu anladı fakat yüzü görünmüyordu bu Esin olmalıydı
- Orospu ne yaptın bana diye bağırmaya başladı
kadın yaklaştı yaklaştı ve yüzünü açtı
bu bu gözler
- Yasemin !! dili tutulmuştu
- evet Yusuf doğru bildin Yasemin...
YORUMLAR
nedense uçağın içinde kaldım. oradan çıkamadım. bir cümbüş. roman havası. ağız dalaşı, kafa atmalar, yumruklaşmalar. uçak piste selam çakma yerine :) uzaya doğru gidermiş. cüüüüü :)
hayal işte..iyidir.:)
Tsukuyomi
teşekkürler Laci
lacivertiğnedenlik
https://www.youtube.com/watch?v=ocVXcTFnS34
dur oturup yazayım bunu:)
Tsukuyomi
bakalım neler çıkacak naif psikopatlıktan
https://www.youtube.com/watch?v=A-PN-IZUt8o&app=desktop
doğradıktan sonra bunlada sağlamasını yaparsın.