Okulları yöneten dünyayı yönetir
Malum; dünyada insanlık aleminin sahip olabileceği bir çok nimet var, ama nitelikli insan gibi bir nimet yok galiba. Öyle ki yeryüzünü fesada götürenler bazı defolu kimseler olduğu gibi imar edenler de yine iyi yetişmiş kimselerdir.
Mesela FETÖ, okullara verdiği önemle kendince nitelikli bir insan kitlesi oluşturdu; az kalsın ülkemizi elimizden alacaktı. Yüce Allah Anadolu insanına acıdı, Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu ekole, yönetim biçimine bir şans verdi, iyi insanlara da kötü insanlara da ibret alma fırsatı oluşturdu.
Bu aşamadan sonra hala birileri “Türk u Atatürk” derse sonumuz pek hayırlı değildir. Bunun yerine Hak ve adalet dememiz lazımdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla okullara sahip çıkmamız lazımdır ki bu iki kavramın içini doldurabilelim.
*Bir okula müdür atanınca siyasiler etkili oluyorsa,
*Müdürün yanına yardımcı atandığında müdürün tercih etme hakkı elinden alınıyorsa,
*Öğretmen kendini okul yönetiminin bir parçası saymıyor, kalkıp oturup sistem eleştirisiyle vakit öldürüyorsa,
*Okul aile birliğine seçilen zevat iş olsun diye evrakları imzalıyorsa o okulda insan yetiştirmek çok zor, hatta imkansız gibi.
Peki idareci seçerken ne yapmak lazım derseniz? Cevabını vereyim.
Müdür adaylarından kısa, orta ve uzun vadeli eylem planını isteyeceksiniz. Okula nasıl bir inovasyon kazandıracağını ortaya koyacak; 6 ay iki yıl ve dört yıl bunu takip edeceksiniz. Bu planın uygulanması için okul üstü yönetim katkıda bulunacak.
Okul herhangi bir kurum gibi idarecilerin git gel yapmasıyla idare edilirse vay halimize…
Malumunuz okullar yasa ve yönetmeliklere aykırı olmamak şartıyla “öğretmenler kurulu” kararlarıyla idare edilir.
Yani her öğretmen okul yönetiminin bir parçasıdır ve sorumludur. Kimi yetersiz öğretmenler saatlerce süren toplantıda fikrini paylaşıp bir katkı vermez; bunların işi gücü Cumhurbaşkanından başlamak üzere okul müdürüne kadar yönetimi eleştirmekle vakit öldürmek…Bunların yüzünden öğretmenler odası dedikodudan geçilmez.
Bu tür insanların kendisi bizatihi sorundur ve yetiştirdiği öğrenciler de daha büyük sorun oluştururlar.
Bu defolu kimseleri tespit edip, okul ortamından uzaklaştırmak lazım. Çünkü başarısız öğretmenin yetiştirdiği yamuk nesil hayatı zehir ediyor, kendini idare etmeye yetmediği gibi başkasına da zarar veriyor, ne alınır ne satılır… Yani böyle bir nesil yetiştiren öğretmen hiç okula gitmeden maaşını alsa bu niteliksiz vatandaşı yetiştirmekten daha iyidir kanaatimce. Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü buna bir çare bulmalıdır.
Okul müdür yardımcıları okul müdürünün tercihiyle atanmalı ama başarı sorumluluğu birinci derecede müdürden sorulmalıdır.
Okul aile birliği bir yıllığına seçiliyorsa okula zaman vermeli tüm toplantılara katılmalı, okula emek ve katkı vermelidir.
Bakanlığımızın okullarla ilgili bir değerlendirilmesi var; “okul veliye hayırlı bir evlat yetiştirmek için yardımcı bir kuruluştur” deniliyor. Gayet medeni bir yaklaşım… Böylelikle veli, yardımcısını sahipsiz bırakmamalıdır. Hele hele okula maddi katkı vermeyen bir aile birliği olmazsa daha iyidir demek içimden geliyor, problemlerin başını çeken bazı öğretmenler de okullarda aidata karşı çıkan zavallı öğretmenlerdir.
Benim çocuğum bir okulda okuyacak ve ben yıl boyu 50TL katkı okula vermeyeceğim, yazıklar olsun bana demek içimden geliyor. Neymiş efendim okullar para alamazmış… Bu fikri savunanlar ülkenin asıl sinsi düşmanlarıdır diyebilirim.
Ben fi tarihte Diyarbakır’ın sorunlu liselerinden birinde müdür olarak görevlendirildim.
Baktım ki öğretmenler üzerinde etkili olabilmem için zaman lazım, ne yapayım ne edeyim derken bir fikir aklıma geldi ve hizmet yılı yirminin üstünde olan öğretmenlerden Yüksek İstişare Kurulu(YÜİK) adında bir kurul kurabilme yetkisini Öğretmenler kurulundan aldım.
Rutin olarak aylık, bazen de olağan üstü toplanıp kararlar alırdık. O kararların %80 bana ait olsa da YÜİK kararları olarak daha etkili oluyordu ve okulu 6 ay gibi kısa bir sürede normal bir işleyişe kavuşturduk. Benim başta gelen yardımcılarım da mahalle muhtarı ve okul aile birliğiydi.
Tekrar söylüyorum okullardan randıman alınmak isteniyorsa;
1-Okul müdürleri okul hakkında yaptıkları SWOT analizi ve stratejik planın uygulaması için ortaya koyduğu eylem planına göre en az 10-15 yıllık öğretmenlerden seçilmelidir.
2-Okul müdür yardımcıları okul müdürünün teklifiyle en az yedi yıl öğretmenlik yapan kimselerden ehil olanı görevlendirilmelidir ki bunu en iyi bilen ve önemseyen okul müdürüdür.
3-Öğretmenler okul yönetiminin bir parçası olduğuna inanacaklar.
4-Duyarlı bir okul aile birliği başkanınız olacak,
5-İlk bir ayda okula adapte olmayan lise öğrencisi açık liseye yönlendirilecek, bir sonraki eğitim-öğretim döneminde isterse; okul disiplinine adapte olması şartıyla tekrar geri gelebilme fırsatı da olmalı.
6-Sürekli eğitim adı altında öğretmenler arada bir eğitime tabi tutulacak,
7-Okulun bulunduğu ilde var olan üniversitenin öğretim üyeleri okullara danışmanlık yapacaklar,
8-Emniyet okullarda güven sorunu oluşmasına meydan vermeyecek,
9-Şube müdürleri, ilçe ve il müdürleri her okula gittiğinde okulda olumlu bir hava ve motivasyon oluşturacak,
10-Okulların başarısında ölçüt olarak akademik başarının yanı sıra okulda iyi insan yetişip yetişmediğine de bakılacak.
Hani okulda eğitim öğretim yapılıyordu? eğer öyleyse öğretim sonucu oluşan akademik başarı dikkate alındığı gibi davranış ölçütü olarak eğitim de başarıda değerlendirilmelidir değil mi?
Okul üzerine anlamlı bir anekdot:
Fi tarihte Diyarbakır’ın Kup ilçesinin bir köyüne keşif heyeti gidiyor. Herkes bir araya gelene kadar bir süre boş bir zaman oluşuyor. Keşif Hakimi, vatandaşlara “çocuklarını okutun” diye kendince nasihat ediyor.
Yaşlı bir amca;
“Hakim bey ben de bir şey paylaşabilir miyim?” diye soruyor.
Hakim, “Buyur amca tabi ki söyleyebilirsin.”
Amcanın anlattığı ders ve ibret dolu, anlattığı şöyle;
“Hakim bey benim üç çocuğum var, ikisini okula gönderdim biri cezaevinde diğeri dağda, iyi ki üçüncüsünü okula göndermedim de hiç olmasa ev işlerimizi çekip çeviriyor.Hakim bey oğlum böyle okulu ne yapayım?”
Şimdi soruyorum, akademik başarı mı? yoksa terbiye mi? buyur cevabı siz verin.
Aslında ikisi de lazım ama terbiye, yetiştirme tarzı daha önemli olduğuna inanıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.