- 3007 Okunma
- 31 Yorum
- 4 Beğeni
INNA
Bir ahmak gibi oturup aynada kendimi izledim. Bütün gece kuzgunlar aynaya vurup intihar ettiler. Neden korktuklarını anlamadım. Rüzgarlı ağaç gölgeliğinden uçup benim baktığım aynaya neden geliyorlardı. Gecenin bir saatinde üstüme bir şeyler alıp kuzgunların geldiği yöne doğru yürümeye başladım. Etraf sessizdi. Sanki böğürüyordu kuzgunlar. Ormanın derinliğine doğru gitmeye başladım. O an hayallerimin küçüleceğini ve karanlığın içinde kaybolacağımı düşündüm. İçime bir ürperti geldi. O an ellerimi bir daha asla kullanamayacağımı düşündüm. Ne acı.
Yürüdükçe toprağa çökmüş sisler beni yutuyordu sanki. Önümü göremiyordum. Saatler ilerliyor ve ben hala kendi etrafımda dönüp kaybettiğim aynayı arıyordum. Bazen insan bir şarkı söylemek ister, kötülüğün gizemi. Seri bir katilin kuzgunları kovalama aryası. Ay ışığı canisi gibi modern dünyada doğan vahşi iki ayaklı hayvandım. Bu yüzden kuzgunlar intihar edebilir miydi?
Kıçı kırık bir karyolada sevişiyordum. Adam hiç am görmemiş bir köpek gibi inliyordu. Onun inlemesi bende gülme dürtüsü yaratıyordu. Sevişirken gülmem demek, onun bütün orgazm algılarının içine sıçmak gibiydi. Kendimi zor tuttum. Kirli çarşafın kıvrımlarını yakalayıp yalandan inlemeye başladım.
Çok stresliydim. Aynı korkunç eylemleri yapmak istemiyorum diye bağırasım geldi aynalara. Lakin bir bela gelip kapıyı çalarsa ne yapabilirsiniz? Söyleyin. Söyleyin ki insan kemiklerini öğütüp çorba yapmayayım artık.
Yoruldum ruhumda oluşan hasarlardan. Bir dekorun parçalanıyor oluşundan. İnsan kırmızılı bir rugan çocuk ayakkabısına saklanmak istiyor. Temiz, saf hiç bozulmamış bir incir ağacı salıncağında sallanmak istiyor. Ruhum rezillik ve yamyamlık arasında gidip geliyor. Bir nehir olsaydım kendi halinde akan. Hiç kirlenmemiş.
‘’ Çok kötü kokuyorsun kadın..’
‘’ Ben mi? seni ellerimle boğarım adam. Sabahın erken saatlerinde uyanıp evden çıkıp metruk binaların ve lağım kokan sokakların arasında geceleri orospuluk yapıyorum. Her şey ekmek ve süt için. Kışkırtma beni.’’
Adam duruyor. Bir seri katilin gözbebekleri gibi gözleri kıpkırmızı bana bakıyor. Ölümcül kadınlar, ölümcül adamları asla dizginleyemez. Bu öldürücü bakışların asla dizginlenemiyor olması bende bir heyecan yaratıyordu. Ne kadar kışkırtırsam karşımdakini ölüme biraz daha yaklaşıyordum. Tıpkı Bengal kaplanlarını avlayan kötü karakter Zaroff’a kendimi teslim etmiş gibiydim. Sineklerin kanatları koparılmalıydı.
‘’Ayinler’ dedim. ‘’ kurbanlarımın penislerine çeşitli iğneler batırmalıydım. Bir vudu bebeğinin algısı ve kuzgunların beynimin içini sikiyor olması beni tımarhanelik kılmıyor. Sadece naif bir psikopatıydım kendimin hepsi bu.’’
YORUMLAR
Bu, burada şu ana kadar okuduğum en güzel yazı... Harika.
''Ölümcül kadınlar, ölümcül adamları asla dizginleyemez.'' kısmı ise beni beynimden değil de kalbimden vuran yer oldu. Ölümcül olmayan kadınlar da dizginleyemiyor asla, ne yapacak Lacivert bu ölümcül adamlar???
lacivertiğnedenlik
Teşekkurler.
Konsantre Karanlık Madde
lacivertiğnedenlik
Yazıyla alakası yok. Edgar’dan biraz sonra Dante’den çok önceydi. O akdeniz şehrinin ünlü caddelerinden birinde bi kaç velet karanlığın rahmine yürüyordu.
“Oğlum düşünün, tam şurada, tam da bu hava boşluğunda birden çırılçıplak bi kadın belirdi, havada öylece asılı, açmış bacaklarını duruyor; sizi çağırıyor, naparsınız lan?”
“Öperiz! Yalarız! Sikeriz! Huuuuaaaa!
“Yürüyelim lan o zaman, yürüyelim karanlığın rahmine!”
“Yürüyelim! Yürüyelim! Yürüyelim!”
Arkamı döndüm o Üçlü Zırtapoz Korosu'na, ve elimle verdim işareti.
“Hadi yürüyün, yürüyün lan, sizi karanlığın bacak arasında kendinizi kaybetmeye götürüyorum!”
Kafalarımız içmeden iyi, güle oynaya öğrenci evimize doğru yürüyorduk. Az sonra, bacak, arası, kadın, rahim gitmiş, bi kuzgun bize eşlik ediyordu. Ben bağırıyordum.
“Kahin!” dedim “uğursuz yaratık! sessiz kahin, kuş ya da şeytan!”
Koro eşlik ediyordu.
“Kahin!” dedim “uğursuz yaratık! sessiz kahin, kuş ya da şeytan!”
“Kadere meydan okuyan kim yolladıysa seni, ya da hangi fırtınayla vurdunsa karaya”
“Kadere meydan okuyan kim yolladıysa seni, ya da hangi fırtınayla vurdunsa karaya”
“Yapayalnız ama cesur, bu büyülü çölde
Korkunun lanetlediği bu evde, bana doğruyu söyle yalvarıyorum
Şifa mıdır Gilead merheminde söyle bana, söyle bana yalvarıyorum!
Kuzgun dedi ki; “Bir daha asla”
devamında neler olmuştu? unuttum. hatırlayınca Anıbrika'da yazarım.
Sabrımın bir sınırı var. bunu fazla zorlamayın. yazıya am göt sik meselesinden bakarsanız. sadece beyinciğiniz o yöne bakmış olur. sabrım taşarsa ya kendi kellemi alırım ya da sizinkileri bu kar net. bu yazının içeriğinde piçlik ararsanız dönün kendi götünüze bakın.
Net.
bir çok iyi insan birbirini kırmıştı. suni teneffüs te işe yaramadı. coşkuyu unutup harikalıklarını gözümüze soktular. zor zamanlardı. savaş alanında yaşayan biri var mı, dolandım. bir inleme kadar ciğerleri olan biri. duyamadım.
keoma tarafından 6/5/2017 8:31:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
Düşünüyorum da ben herhangi bir yazımın bir yerinde '' Karı hayatında hiç yarak görmemiş gibi dört elle sarılmıştı sike '' Diye bir şey yazsaydım ( Anaaa, aha da yazdım valla)
Yok yanlış anlaşılmasın. Bir küfürbaz olarak yazıda müstehcen kelimeler kullanılmasına karşı değilim. Hatta sitemiz yazarlarından Eyüp Yaşar Ovalı'nın yazmış olduğu içinde böyle am, göt, yarak gibi kelimelerin bolca olduğu '' Orospunun Feriştahı ''Adlı kitabın ön sözünü ben yazmışımdır ( Okumak isterseniz Sokak Kitapları yayınlarında var.) Söylemek istediğim çok farklı bir şey.
Evet..Ben yukarıdaki gibi bir cümle yazmış olsaydım ( Bu yorum sayesinde yazma zevkini tattığım için de ayrıca teşekkür ederim) en hafifinden '' Sen bir öğretmensin. Hiç yakışıyor mu?'' derlerdi.
Tabii ki millet öyle deyince ben de utancımdan yerin dibine geçerdim. Öyle ya bu toplumda insanlar iltifat için bile birbirlerine '' Anasını siktiğimin çocuğu '' değil de '' muhterem validesiyle cinsel ilişki yaşadığımın veledi'' derler. O derece kibardır bizim vatandaşlarımız. Topluma yön veren biri olarak onlara kötü örnek olmamam lazım.
Lakin aynı laflar bir ressam tarafından edilince bir de alkışlanır üstelik. İşte benim kafama takılan da bu.
sami biberoğulları tarafından 6/5/2017 7:37:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları tarafından 6/5/2017 7:44:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
anneciğim sana geliyorum. burada neler dönmüş böyle.
ben bu alegori denen şeyi bir aralar yapmışım ya. ağır abilerin. ve ablaların konuşmalarını sinsi sinsi dinlerken bir ara "lan oğlum keoma daha bir ton ekmek yemen" gerek diye düşünmüştüm. şarap tanrısı köpek öldürenime şükürler olsun. bir yudumu bile aklımı başıma getiriyor...(gerek kelimesi tırnak işareti içinde kalmak istemiyor sanırım. haylaz çocuk bırak özgürlüğünü yaşasın.)
uppps. ağır abiler ve ablalar bakışlarını bana çevirdii. çıkışlar tutuldu. yangın merdiveni var mı laci burada. siz devam edin ya, ben bir şey demedim.,. hep laci'nin suçu. ressamlıktan gelen yetisiyle öyle imgeler kullanıyor ki beyinleri kaynatıp buharlaştırıyor.
yemez der gibi bana doğru koşmaya başladılar. bir de sarhoşluk kartını oynayayım... ahhh gözüm...tüyemedik.. tutamadığım ıraspu ağızlı şu dilimi şey edeyim. koparayım yaniii. yoksa insan....
olayların bu noktaya varacağını tahmin etmemiştim... şarap tanrım sana geliyorum....
keoma tarafından 6/5/2017 6:47:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben piçtim semavere göre. Semaverin kaynıyor olması mutluluğu ifade etmiyordu bende. Aksine Cin Ali geliyor ve her şey sıfır noktasında kaynamaya devam ediyordu.
Annemi mor elbisesinden tanıdım. Hep kırışık, yamalı. Fakat bir askılıkta da inanılmaz asaleti vardı. Ekmek ve süt kokuyordu annemin elbisesi.
Bir sürü ev, çatıları uçurulmuş başka yaşamlar. Bir sundurmanın gölgeliğini veya avluların mor kanatlı kırık kuşlarını büyüdüğümde öğrendim. Benim annem ağlayan bir çayır gibiydi. Biz onunla hep icra yoluyla seviştik..
...
merhaba aynur yenge,
zahiri ve batınıi bir açıklama istemişsin birilerinden, hadi bu kez o birileri ben olayım ))
zahiri manada buradan alabileceğin tek şey beş duyu organından sadece görmek kısmını kullanmak.. okumak..
batin kısmına gelirsek iş orada çatallaşıyor.. zahiri olarak okuduğun ama algılama kısmında zorlandığın bu hikaye yada öykü yada anektod her ne ise seni işkillendiriyor algılayamadıpın herşeyde bu normal sonuçtur.. işkillenmek.. işkillenmek peşinden sormayı gerektirir ki zaten sen bunu yapıyorsun her konuda, buraya kadar yine bir sorun yok. benim bunca yazışmadan gördüğüm şey senin bu tarzı bilmemen yada garipsemen.. olabilir bilmemekten ziyade rastlayıpta öğrenmemek eksikliktir derim hep. eksiklik cahillik demek de değildir, konu ilgini çekmez vs.vs. mesela bende güncel burçlar konusunda sıfırım, hiç ilgimi çekmiyor. ama burçların oluşumu yıldızların dizilişi astronomik değerleri, mitolojik değerleri, isimlerinin nereden kaynaklaıdığını heosini bilirim, ama gülük fal kısmı beni ilgilendirmez.
yani edebiyatın içimde binbir türlü model var, senin bu yazıyı yada hikayeyi yada öyküyü yada her ne zıkkımsa beğenmemen için bu donelerin kafanın içinde bir yerde olması lazım, sorun sana hitap etmemesi değil yani.. buraların, buraların demiyim de internet ortamında yorumcu olarak kılıç sallayanların %95 i hiç bir *ok bilmez. buda gayet doğal bu vakit işidir, biz kendimizi bilenler olarak düşünüyor ve etrafımızdakileri de bu yöne bilgili olmaya çağırıyoruz hepsi bu.
hoş değil özür dilerim tekrar ediyorum, bak sana önerdiğim o yazarda aynı bu kız gibi yazar. bu kız dedim o da beni affetsin. aslında cuk oturdu yani önerilenle buradaki tarz.
kelimelerin kullanımı konusuna gelirsek, bu tamamı ile yazanın tasarrufudur, önerilebilir ama yazan kişi bunu tınmayabilirde (ki aslolan da budur).. ha dersin ki toplumsal muhafazakarlık cart curt, bu ülkenin edebiyatında yaşantısında sadece muhafazakarlar yok, muhafazajkarlıpa karşıt aykırılarda var.
eğer kabul etmişssen, benimsemişsen demokrası de tam burada devreye girer.
yeri gelmişken aşşaya benim bu ülke insanı için çok tuttuğum temsili bir karikatür koyacağım konu harici.. dediğim gibi konu ile alakasız sadece mevzuu geliştiği için yapıyorum bunu, içimde kalmasın ))
http://karikaturistan.com/can-barslan/muhafazakar-escinsel/
geriye dönüp ne yazmışım gibi bir adetim olmadığından ne yazdım bilmiyorum, bu yani benden bu kadar, yazdıkça da yazası geliyor insanın o ayrı..
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim açıklamalarınız için. Ben sizin açıklamalı yorumlarınızı seviyorum. Aklıma yatan olur yatmayan olur. Dikkatle okuyorum. Son yorumdaki sözlerim asla sizi kapsamıyor. Vaktim var. Gidip su kitabı alayım.
Selamlar.
Tek olumsuz yorum benden geldiği için sanırım yorumların bir kısmı yazıya değil bana cevaben yazılmış. Dante okumadım mavi_dans. Kimdir bilmem.
Haksız bulduğunuz eleştiri benim "beğenmedim" deyişimse bu eleştiri midir, hissiyatı ifade midir? Eleştirecek olsam cümlelerdeki bozukluklardan başlardım.
Tutturmuşsunuz bir alegorik. Ben ilk okuduğumda fıkra sanmıştım. Karmaşık olan her şeyi alegori diye tanımlamak ne kadar doğru? Bakın sizler gibi "doğru değildir" deyip bilgece davranmıyorum. İstişare yoluna gidiyorum. Bu hikayedeki zahir ne batın ne? Biri bunu açıklasın mümkünse. Alegori kopuk olacak, kapalı bir anlatım içerecek, okuyucunun beynini yakacak, argo olacak diye bir kural mı var? Kurgunun dalga dalga ilerleyişinden başka -ki burada dalga ilerleyişi de söz konusu değil- içeriğin alegorik bulduğunuz tarafı nedir?
Kalıpları aşmak vs. Hangi kalıp mesela? İnsan bu kelimeleri kullanmayınca perspektif açısı mı daralıyor, ne oluyor? İşin kalıp kısmına hiç girmek istemiyorum. Konuyu başka mecralara çekmeye bayılan insanlar üşüşür bu sefer.
Gerçekten bir çalışmayı tartışarak incelemeyi çok isterdim. Ama buradaki "ben doğrusunu bilirim" tavırlı yorumlarla bu mümkün değil. Kalıpları aşmaktan söz ederken başkasını bir kalıba sokmaya çalışmak bu başka bir şey değil.
Den(iz)
Ben gönderme yapmadım. Kendi fikrimi söyledim.. Havalı ve bilmiş kelimeleri de sevmem bilirsin. en basit hali neyse onu derim...
sevgilerimle..
lacivertiğnedenlik
Aynur Engindeniz
mavi_dans
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
sami biberoğulları
Edebiyat dünyası ile ilgili olarak tadınıdıklarım içinde en harbi bayan sensin.
Ahmed'in sayfasında küfre karşı, Mehmet'in sayfasında küfür savunucusu olmadın hiç. Çizgin hep aynıydı.
Helal olsun sevgili Deniz
sembolize tutuşlu bir yazı
mecaz sanatlarını yüreklice işlemiş.
yazınsal cesaretlilik var anlatıda.
argo (cinsellik) kısmı ucu açık gibi görünse de oraya başka kelime kullanılsaydı bütünlük sağlanamazdı. ''alegorik'' demiş Aysu kesinlikle doğru kopuk kopuk dalga dalga hayallerin bir noktaya varma yarışı gibi.
kendinden-geriye
aynada kendini izleyip, naif bir mazo kadına dönüş kesitleri..
sıradan düz yazılardan çok farklı
o yüzden eleştirileri haksız buldum.
mesela o eleştirenler hiç Dante'yi falan okumuşlar mı?
merak ettim!
Aynur yenge;
simdi gecenlerde sana bir yazar tavsiyesinde bulunduydum nacizane dinlenme esnalarinda okuyabilecegin, lakin buraya dustugun nottan sunu anliyorum yada yorumluyorum ki daha baslamamissin..
bu yazinin guclu oldugu yada kullanim dilini yuceltmek anlaminda destek olarak yazmiyorum bunlari, tarz anlaminda yaziyorum.
yabanci olabilirsin, okursan hak vereceksin.
ekmek ve sut konusuna gelince, toplum olarak genelleyerek bunu yaziyorum; sen sofraya havyar da koysan kus sutude koysan elimiz once ekmege varir. derdimiz ekmek degil ekmek kavgasidir çunku..
baki selamlar, hormetler..
Aynur Engindeniz
Buradan kopma eski şair yeni kitaplı yazar kişisi face'inde "Yeraltı edebiyatına biat etmeyeceğim" demiş. Aklıma geldi şimdi. Sanki bu konuda bir baskı varmış gibi üzerinde. Ben imam değilim, edebilirim :)
Hürmetler benden.
lacivertiğnedenlik
Ben sevmedim toprağım ya. Sadece kullandığın kelimelerden ötürü değil, hiçbir açıdan sevmedim. "Ekmek ve süt için" mazereti hele hele çok klişe. Bu sefer "bizimla değılsın." :)
lacivertiğnedenlik
Kurgu dediğimiz şey bazılarında duz mantık yani iç dış mekanlar tasvirler..baştan aşağı saçın başın gidişatın sayfalar dolusu olma ifadesidir.ben bu yolu tercih yapmadım bu oykude. Kurgular bazen alegorilerden oluşur. Siz aynaya duz bakarsınız..ama aynadaki ölüm alegorisini gormezsiniz..siz ormanda koşan bir kadın gorursunuz ama aynasını neden aradığını gormezsiniz..siz orda ekmek sütü klişe gorursunuz fakat devletin vergilendirip fahişenin odediği vergilerin boğazımızdan nasıl geçtiğini gormezsiniz.
Herkes baktığı ırmağı aynı gormez..bir yaprağın duşmesi sende 'yaprak duşuyor işte sonbahar geldi'. Diğerinde çürüme ve donuşum algısı yaratır. Biri duz mantıkla realizmi yazar..diğeri elindeki veriyi alegori sanatına donuşturur..
Yazdıklarımız birilerini rahatsız etmiyorsa yazmayalım..veya rahatsız olacaklar diye onu kırpayım.bunu çıkarayım mantığı da bizi bir yere goturmuyor..oyku iyidir veya kotudur..benden çıkmıştır..sen bir şey almadıysan ben döner kendime bakarım ama okuyucuya da bakarım.
Canımsın..teşekkurler.
Aynur Engindeniz
Rahatsız olduğumu söylemedim sadece beğenmedim dedim. Alegorik şudur budur şöyle olur böyle olur yazmak şudur çizmek budur dersine girmissin ama unutmaki okur sevmemisse sevmemistir. Ha son kısımda söz ettigin gibi okura da bakarsın. Kesinlikle bakarsın.
Sevgiler.
lacivertiğnedenlik
Aynur Engindeniz
Seni seviyorum. Yazdıklarını da seviyorum. Resimlerini de. Deli kız.
lacivertiğnedenlik
Raven.
Bu filmi ne çok düşünmüştüm bir zamanlar şimdi bunu düşündüm
kafamda bir delik.
Az geldi ama az daha kanatlanaydı Kuzgunlar göreydim karakterin içini.
lacivertiğnedenlik
açıkça dile gelmiş son cümledeki ifade şekliyle ruh hâli... ne demeli tanrı kolaylık versin
düşünce özgürlüğü adı altında davranarak ve cinselliği ön plana çıkartıp bunu yazıya dökenlere.
lacivertiğnedenlik
sultan-ı yegâh
ne alaka sorarak yazılmaz tabiki de ne bir yazı ne de bir şiir
ama ortaya yazılmış bir yazı varsa defterde
okuyanda serbestçe düşüncesini yazar
size mi danışacak yazıp yazmama konusunda...
böyle cinsel uzuvların adlarını direkt verince
korkusuz olduğunu mu ispatlar insan bilemedim.
lacivertiğnedenlik
sultan-ı yegâh
sevgilerimle
aşikâr olunca zât'ınızın sıfat'ı, / kün deyip var ettiler bu semâvâtı..