- 720 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAHKEME
MAHKEME
Yağmurlu bir pazar gezmesindeyim. Elimde şemsiyeyle attım kendimi kaldırımlara. Salına salına yürüyorum. Oh ne güzel toprağın kokusu! Bak bundan güzel şiir olur, satırlara dökerim diye iç geçiriyorum. Neden bilmiyorum herşey güzel geliyor gözlerime. Bu kadar salaş olmasına rağmen manzara! Yağmur damlaları keşke çamurlaşmasa! Kalsa o romantikliğinde. Hani bende bir garibim. Arada doğanını düzenini de sorgulamasam olmaz. Gülümsüyorum kendime. Mutlu oluyor içimdeki çocuk. Hep aynı istikamette gezintilerim. Çoğu simalar tanıdık gelir. Mesela köşedeki simitçiyi yıllardır tanırım. Simidi gevrek olur vesselam. Bu adam beni hep gülümsetiyor. Tabi gülümsetmesinin nedeni yok. Cana yakın biri, samimi. Beni görünce söylemeden hemen hazırlar simitleri. İki tane alırım bir bana diğeri martılar için. Tedbirli olmanın faydası var. İyi ki şemsiyemi almışım. Yoksa sudan çıkmış balığa dönerim bu yağmurda. Her ne kadar rahmet denilse de ıslatıyor işte. Cadde kalabalık, herkes bir koşuşturma içinde. Otobüs, minibüs, taksi doluyor boşalıyor. Hayat diye geçiriyorum içimden, koşturmayla geçiyor. Ah ömür! Asıl hayat trenini kaçırdık halbuki. Yine mi edebi ruha büründüm? of! Hiç çıkmadı ki içimden. Yazmanın cilveleri. Ne görsem konu oluyor bana. İster kuş, ister rüzgar dönüşüyor satırlarda zümrütü anka ya, meltem esintisine. Caddenin karşısında bir adam yerde bir şeye vuruyor top gibi, ordan oraya savurdukça daha sertleşiyor vurdukça bağırıyor - seni namussuz, yetmez sana geber kurtulayım. Kadın veryansınla karışık yalvarmayla - Dur bey gözünü seveyim dur. Ayıp bak sokağın ortasında rezil olduk. Dur ne olursun. Etraf kalabalık olmasına rağmen, sanki sıradan bir olaymış gibi yanlarından geçiyor insanlar. Kadınlı erkekli bir umursamazlık beni şaşkına çeciriyor. Kimse müdahaleye niyetli değil. Kadıncağızın yüzü, gözü kan içinde. Yazması bi tarafa savrulmuş. Islak zeminde ana rahmindeymiş gibi, büzmüş bedenini koruma gayretiyle. Kocası dur durak bilmez halde vuruyor ayak darbelerini. Arada nefes nefese; “Al sana namussuz karı.” Demekten geri kalmıyor. Kadın tükenmiş bir halde, tepki vermiyor. Gözümün önünde böylesine vahşete ben nasıl tepkisiz kalırım diye sorguluyorum kendimi? Gözümü kırpmadan fırlayıp, adamın arkasından patlatıverdim şemsiyeyi koca kafasına. Şemsiyenin demir tarafı kafasına geldi. Bir çatırdama sesi, galiba yarıldı koca kafası. Oh olsun. - Yandım anam demesiyle yere kapandı. İçimden beter ol dedim. Nasılmış acı çekmek? Oh olsun. Bir de ne göreyim bitkin kan revan içindeki kadın, panter gibi fırladı kocasının yanına. - Kocama ne yaptın? Diye başladı bağırmaya. Olduğum yerde put kesmiş gibi kaldım. Kadın kendi yara beresini umursmaz halde, bana öyle bi bağırıyor ki o ses neresinden çıkıyor şaşıyorum. Etrafımızı o umursamaz sandığım insanlar sarıyor. İlgilerini çekti nihayet. Herkes fısıltıyla konuşuyor. Ellerine ver çekirdeği tiyatro izler gibi seyredecekler. Yok artık cep telefonunu çıkarıp video kaydı yapan bile var. Desene Betül medyaya canlı yayına çıkacaksın. Şaşkınım içindeyim. Kadın; - Polis, polis çağırın. Bu kadın kocamın kafasını yardı. Adam daha da sesli inlemeye başladı. Kanla yağmur suyu karıştı birbirine. O ilgisiz duyarsız insanlar hala merakla bekliyorlar ne olacak diye. Kaç dakika geçti bilmiyorum. Geldi ekip arabası. Duyarlı insanlar ambulans ta çağırmış siren sesleri yarışıyor birbiriyle. Kadınla kocasını hastaneye götürmek üzere ambulansa, beni de ekip arabasıyla doğru karakola. İlk kez karakola düşen biri olduğumu anlayan polis pek kibar formu uzattı önüme. Adımı, soyadımı yazdım. Olayı anlattım. Sonrası birkaç saat bekletildim. Prosedür böyle işliyormuş ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Dört beş çay içtim bu arada. Sağolsun polis pek misafirperver bir tavırda. Hoş ben de azılı suçlu değilim ya. Yüz kızartan bir şey de yapmadım. Nihayet eve git dediler. Güzelim Pazar gezmesi kabusa dönüşmüştü. Elim ayağım neden titriyor bilmiyorum. Sinirsel olsa gerek. Eve nasıl gittim hatırlamıyorum. Birkaç ay sonra posta kutumda mahkemeden gönderilen celp kağıdını aldım. Kadın dava açmış kocasına vurduğum için. Gülsem mi, avaz avaz sövsem mi ? Sadece sakin bir halde eyvallah diye geçirdim içinden giderim elbet. Aradan on gün kadar geçti. Nihayet mahkeme günü geldi çattı. Kahvaltımı alelacele yaptım. Gereksiz bir heyecana kapıldım. Kim bilir belki de panik bunun adı. Acemisi olduğum bir his. Birkaç vesaitten sonra yine hayatımda bir ilk daha! Bu yaşta mahkeme de görecek yaşayacakmışım. Mahkeme salonunda beklemeye başladım. Ne kadar kalabalık bağırışlar, koridorda koşuşturmalar. Bi ara ne işim var burada? Diye geçirdim içimden. Evimde şiirlerimi öykülerimi kısaca yapmam gerekenleri bırakmış suçlandığım bir davaya getirilmiştim. Mübaşir seslenince kendime geldim. - Betül Karaaslan… İçeri. Girdim. Hakim, savcı, dayak yiyen kadın, kocası. Birkaç meraklı kişiler ve asistan hukukçular da gelmişti davayı izlemeye. Davanın konusu okundu. Kadın ifadesinde, beni öyle bir anlattı ki kendimi tanıyamadım. Bu ben miydim? - Kadın Hakim Bey kocamın kafasını şemsiyeyle parçaladı. Bu kadına ne ki kocamdır. Bir iki vurdu bana. O böyledir hakim bey döver beni sürekli. Ama sonrasında siniri geçince yine sever. Ben alışkınım. Bu kadın karışmasaydı yorulunca bırakacaktı beni dövmeyi. Şikayetçiyim bu kadından. - Hakim, anlat bakalım olayı. Senden dinleyelim. O gün yaşananları her bir ayrıntısına kadar anlattım. Hakim Bey ben Cumhuriyet kadınıyım. Mustafa Kemal Atatürk ün ilke ve inkılapları doğrultusunda, bana verilmiş olan vatandaşlık hakkımla bu olaya müdehale etme mecburiyeti hissettim. Hanımefendi kocasını savunuyor karşımda. Neler yaşadığını bilemem dört duvar arasında. Kim bilir belki de korkusundan yapıyor, böyle konuşmaya mecbur hissediyor kendini. Herşeyden önce insanız. İster kadın olalım, isterse erkek. Bana göre her ikisi de eşit haklara ve özgürlüklere sahip. Kimin haddine düşer sinirlendiğinde şiddete başvurmak? Bu babam, abim, eşim hiç fark etmez. Kimsenin benim bedenimden hıncını çıkarmaya hakkı yok. Gerekçesi ne olursa olsun. Eğer hanımefendinin kocası memnun değilse kendisinden, kanunlar var. Boşanırlar olur biter. Öğrendiğim kadarıyla iki çocukları varmış. Sekiz yaşında oğlan, oniki yaşında da bi kız çocuğu. Böyle şiddete başvuran bir baba ve bunu normal karşılayan bir anneyle aynı ortamda ne kadar iyi yetişebilirler. Topluma ne kadar sağlıklı birey olurlar? Bu toplumun kanayan yarasıdır hakim bey. Kadın sustukça erkeklerin şiddeti bir hakmış gibi devam edecektir. Hep ekonomik bağımsızlığı olmadığı için kadının sustuğu söylenir. Bu olay o kadar basit olmadığının bir örneğidir. Kocamdır döver zihniyetiyle yetişen bu hanımefendi kızı ve oğlunu da aynı şekilde topluma hazırlıyor. Nesil böyle çarpık bir şekilde yetişiyor. Şiddetin hayvana yapıldığında tepki verildiği dünya da kadını nasıl es geçeriz. Siz söyleyin hakim bey? Ben konuşurken herkes nefes almaya çekinir gibi dikkatle dinliyor. Dayak yiyen kadın arada kocasına ters ters bakışını yakalıyorum. Kim ister ki dayağa, şiddete maruz kalmayı. Neyse devam ediyorum konuşmaya. Hakim Bey toplum olarak sessiz kalıp, bana ne zihniyetiyle umursamaz davranmamalıyız. Bir gün böyle yetişen bir birey tarafından eşimiz çocuğumuz şiddete maruz kalabilir. Sokakta, toplu taşımada herhangi bir yerde, örneklerini yaşadık, gazete manşetlerinde okuduk. Hanımefendi beni suçluyor. Evet kocasının kafasına şemsiyeyle vurdum. Sopa olsa bile pataklardım. Evet yaptım. Bugün olsa yine yaparım. Ben ülkemde özgür bir şekilde yaşamak istiyorum. Böyle insanlara hadlerini bildirmeye devam edeceğim. Güzel aydınlık bir Türkiye de kadın olmanın suç olmadığını, eksiklik olmadığını bilsinler istiyorum. Kadınlar sindirilmesin. Yollarına engel konulmasın. Kadın ne kadar donatırsa kendini, o kadar iyi bir nesile sahip oluruz. Evet hakim Bey hanımefendinin kocasınn kafasını yardım. Tıpkı onun karısına vurduğu gibi. Onun yaptığı ne kadar doğruysa benimki de o kadar doğrudur. Doğrudur hakim Bey bayan ne dediyse doğrudur. Söyleyeceklerim bu kadar. Salonda fısıltılar çoğaldı. Hakim yanındakilerle konuşarak mahkemeye on dakika ara verileceğini söyledi. Sonucu bekliyorum. Oh be diyorum içimden. Bu olay herkese ders olacak diye iç geçiriyorum. Gerekirse gazete manşetlerine, hatta televizyona çıksa, tüm memleket çalkalansa kadın erkeğe böyle davranmış diye. Bir farkındalık olsun istiyorum. Hakimin vereceği kararı bekliyorum. Karara boynum kıldan ince. Yeter ki adil olsun. Kadınla kocası karşımda bekliyorlar. Adam yine asabi, asabi söyleniyor. Arada kadına elinin tersiyle vurup duruyor gizliden. Kadınla yine göz göze geldik. Gözlerindeki üzüntü dolu bakışlar yüreğime işliyor. Anlıyorum kadının mecburiyetten bu şekilde davrandığını. Ama dediğim gibi susmak zorunda kalıyor diğer birçok kadın gibi. Hakim on dakika demişti. Lavaboya gidip dönecek kadar zamanım var. Lavaboda ellerimi yıkarken içeri kadın girdi. Oldukça mahcup bir tavrı vardı. Ellerini ovuşturuyor, başını kaldırmadan gözleri yerde konuşmaya başlıyor. - kadın kusuruma bakma, o gün kocamın kafasını parçalasan içimin ateşi anca sönerdi. Bıktım, canımdan bezdim inan ki. Nerde olursa olsun mutlaka beni dövmek için bir sebep buluyor. Bu adamı da rabbim böyle yaratmış. Benim yaşım geçti. Evlenmeden önce babamdan yediğim dayağa, evlenince koca dayağı eklendi. Sen ne güzel konuştun. Haklısın çocuklarım bu şiddeti yaşamasın isterim. Geçen gün Zeliha Hanım evinde çalışmamı istedi. Çocuğu yok. Zengin bir kadın. Öylesine güzel konuşuyor ki aynı senin gibi. O gün yaşadıklarımızı anlattığımda bana neler söyledi neler. Sana ayıp ettim. Ne desen haklısın. Zeliha abla evinde çalışırken kızımla, oğlumun yanımda olmasını ve evdeki kitapları okuyabileceklerini söyledi. Kızımın okul masraflarını da karşılayacakmış. Kocamın bundan haberi yok. Asla söylemem. Ne kadar para vereceğini de söylemicem. Bir bölümünü saklayacağım. Seni rabbim bana gönderdi. İyi ki o gün çıktın karşıma. Artık kader deyip kenarda durmayacağım. Çocuklarımı işe götürüp eve döndüğümüzde babalarını görmeden uyuyor olurlar. Bana yapılan şiddeti görmezler. Zamanı gelince de boşanacağım bu adamdan. Şimdi davaya devam edilsin. Sonrasında gelip şikayeti mi geri alacağım. Kocamın ruhu duymaz. Anlamaz bile koca kafalının tekidir. Müsaade et elini öpeyim. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Allah senden razı olsun. Diyerek çantasından kağıt kalem çıkardı. - kadın ne olur telefonunu yaz. Sana ileride nasıl ayaklarımın üzerinde durduğumu söylemek için aramak istiyorum. Kabul edersen çocuklarımla seni ziyarete geliriz. Şaşkın ama bir o kadar da mutluydum. Kadın ve iki çocuğunun yok olup gitmesini önlemişti bu olay. Birbirimize sarıldık. Sevgi doluyduk ikimiz. Lavabodan ayrı ayrı çıktık. Kocasının yanına gitti. Ben karsılarındaki yerime geçip oturdum. Ara ara göz göze geliyoruz. Kadının gözlerindeki kararlı kıvılcımı görüyorum. Konuşmadan anlaşıyoruz bakışlarımızla. Mahkeme başlar birazdan. Sadece kadın ve ben biliyoruz duruşma çoktan bitti. Kadının kocasını suçlu bulduk ve hayatından çıkardık. Sadece biraz zamana ihtiyacı var. Mutluyum. İyi ki yaşadım bu tecrübeyi. Kim bilir ileride kaleme alır öykü olarak sunarım insanlara. İbret olsun diye. Yargıç kararı açıklıyor. Kazandığımı bildiğim davaya tekrar dönüyorum
[
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.