Kırmızı ve ıslak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Boyundaki fular sırılsıklam olmuştu. Biri uzanıp mendil vermeye calıştıysa da oralı olmadı hiç. Bir yandan içini çekiyor bir yandan da fularına gözyaşlarını siliyordu. Yüzü berbat hale gelmişti rimeller akmış gözleri mor ve siyah karışımı bir haldeydi. Umursamaz halde burnunu çekiyor , beton zeminde toz içinde kalmış elbisesini oraya buraya çekiştiriyordu. Az ilerde ki banka oturması için işaret etti başka biri bakmadı bile.
Bir yandan da kendisini seyreden insanlara sinirlenip başını ellerinin arasına alıp yüzünü saklıyordu. İçinde öyle bir ateş vardı ki, bi sağnak dökülse sanki ferahlayacak sanırdı içini gören, ama. ..
Israrla ve inatla kımıldamıyordu sanki, oysa bacakları taşımayı reddediyordu bedenini. Yüzünde bağımsız hareketler başlayınca irkildi, çantasından telefonunu çıkardı. Kamerasını açtı ve korkarak kendine baktı. Evet sağ gözü ve dudağı titreyerek garip bir görüntü seyrediyordu. Acı yoktu yada sızı. Etrafına bakındı meraklı bir kaç gözle çarpıştı gözleri sonra kendi haline döndü tekrar. Birseyler oluyordu. Ruhundaki acı yüzüne vurmaya başlıyor ve yavaş yavaş esir alıyordu bedenini.
Gözlerini kapattı. Başını soğuk duvara yasladı. Beynini söküp çıkarmak istedi kafatasindan elleriyle . Kucagindaki çantayı yere koydu. Usulca başını çantasına koyup uyumak istedi.
Ah kimse bulmasındı ,dokunmasındı allahım lütfen!
Hava iyice kararmaya başlamıştı. Ne olacaktı şimdi? Nereye gidecekti ? İnsan bile bile nasıl inanır her defasında diye kendi kendine söylenecek oldu, sustu iç sesi.
Hadi bakalım şimdi ne yapacaksın? dedi sesini duyan olur mu diye umursamadan. Avucundaki kağıdı öyle sıkmıştı ki bir daha açılmamasını diledi, kötürüm kal! Ezil de görmesin gözüm diye konuştu yumruk halde ki eline bakarak.
Gece olmuş, gözler üzerinden çekilmişti. Yavaşça kalkmaya çalıştı. Bi tarafı uyuşmuş gibi bir hisle doğruldu zorla ayağını sürüklercesine ilerdeki çöpe ulaştı. Sırtındaki çantayı ve telefonunu çıkarıp çöpe attı. Az ilerdeki çimenlere yöneldi öylesi garip bir haldeydi ki içinde bir kaos bir savaş varmış da herkes birbirini öldürüyor kırık dökük kan kokusu genzini sarıyor, yaralılar kendi başına bir köşede bedenini beynini yiyorlardı ayağa kalkabilmek için.
Seslerle irkildi içindeki hengameden sıyrılıp etrafına baktı. Birkaç köpek ve bir adam geçiyordu az ilerden umursamaz bir tavırla yine kendi savaşına döndü.
Ah nedir ki yaşamak!
Altı çizilmiş bir kaç cümle işte. .
Tek eliyle mantosunu çıkardı, beyaz gömleğinin yakasındaki küçük kelebek kanadı şeklindeki broşu koparır gibi attı , avuç icine gömdü yüzünü. Diğer elini öylesine sıkmıştı ki tırnakları avucunda kesikler oluşturmuş beyaz kağıt terden ve kandan kaybolmuştu.
İncecik gömleğine aldırmadan uzandı çimenlere, ellerini bacaklarının arasına sıkıştırıp kapattı gözlerini.
Biraz sonra yağmur başladı usul usul. ..
Çimenlerle beraber ıslanıyordu yerde yatan kadın, toprak sahip çıkmıştı kimsenin sahip çıkmadığına!
Damlalar okşayarak yanaklarını süzülürken
Avucu açıldı yavaşça
Bir hoşçakal düştü toprağın kucağına, kırmızı ve ıslak ...
YORUMLAR
İnsan inanıyor işte bişeylere birilerine
İçindeki iyilikten saflıktan
Ya da olmasını dilediği umutlara olan bağlılıklardan
Yaşanası düşlerinden kurduğu hayallerinden
Vazgeçmesi kolay olmayan bütün adanmışlıklarından. ...
Dönüp dolaşıp yanılacağını bilse de
Bilinç altına atıp tüm negatiflerini
İnanıyor iyiye güzele dair ne varsa. ..
Sonunda böyle hırpalanmışlık olsa da
Ne çıkar ki
Bildiği adandığı yoldan gitmiş ne de olsa
Varsın kimse umursamasın
Ne çıkar ....
Yağmur ve gökyüzü onunla olduktan sonra. ..
Kısa ama güzel bir öykü okudum.
Sevgiyle ...