- 626 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞASIN OKUMAK
Geç kalktım yataktan. Üzerimdeki kırgınlığı hâlâ atamadım üzerimden. İki gündür griple boğuşuyorum. Hapşırmalar, papşırmalar gırıla gidiyo. Üstüne üstlük dünkü pazarın üstü kapalı olmasına rağmen akşam üzeri aniden bastıran gök gürüldemesiyle , fırtınayla karışık yağan yağmurun yeni yapılan çatıdan sızarak üzerimize yağmasıyla tam bir can pazarına dönen halimiz… Müşteriler, pazarın içinde mahsur kaldılar. Pazarın önündeki yoldan geçen arabalar, sanki denizde yüzüyor gibiydiler. Her taraf asfalt! Yağan yağmurlar, kendine geçit bulup toprakla kucaklaşmak için önündeki setleri, bariyerleri yıkıp atıyor… Doğanın intikamı böyle oluyor demek ki. Pazardan ayrıldıkta sonra güç bela evime ulaşmıştım. Yarım saate yakın yolda oluşan gölde mahsur kaldık. Büyük şehirler baş belası sanki yaşamak için. Ah bir emekli olsam diyordum on yedi yıl önce. Ne hayallerim vardı o zamanlar. Hayalsiz insan hiç yaşar mı? Aç açık olsan bile insanı ayakta tutan içindeki hayaller değil mi?
Neyse, geç kalktım yataktan demiştim ya. Bugün Pazar. Ramazan ayının ikinci günü. Hanım, gross- markete gitmek için sabırsızlanıyor. Bekle diyorum, birlikte gidelim. Apar topar üstümü giyiyorum. Bulunduğumuz sitenin yanındaki yoldan geçince hemen karşıda market. Ah bir karşıya kazasız belasız geçebilsek. Arabalar ralli yapıyorlar sanki. Marketin önüne gelince sokak müzisyenleri marketin önünde kendilerine göre oluşturdukları yerde klarnet eşliğinde Ankara havaları çalıyorlar. Şimdi en iyi geçim yolu bu olsa gerek, diye düşünmekteyim. Pamuk eller cebe girecek, bir lira enstrüman kutusuna atılacak. Ekmeğini taştan çıkarmak diye buna denir işte. Nasıl olsa polisler de müdahale etmiyorlar. Oysa orada çocuk tecavüzlerini protesto etmek için kadın bir öğretmeni yaka paça edip götürmüşlerdi. Memleket ne hallere girdi be! Marketin içi iğne atsan yere düşmez. Zorlukla yürüyorsun kalabalıktan. Arabalar dolu dolu. Ne çelişkili ülkedeyiz diye düşünesi geliyor insanın. Ramazan, kapitalistlerin işine yarıyor. Tüketim çılgınlığı dur durak bilmiyor. Bir de varlık- yokluk terazisinin hangi kefesi ağır basıyor bir kestirebilsem.
Eve geldiğimizde laptopumumdan mail dosyama göz gezdiyorum. İki yayınevinden daha roman dosyamın yayımlanamayacak olmasına dair olumsuz yanıtı okuyorum. Umutsuzluğum git gide artıyor. Bu zamana dek kaçıncı olumsuz yanıt! Demek ki benden “ yazar “ olunmaz. Üç kitabımı kendi paramla bastırmışım ya meğersem kendimi kandırmışım. Oysa dörtyüz sayfalık kırk yıl öncesinin zaman dilimi ile yüzleşen siyasi olaylar içerisinde kaybolup giden gençliğin trajik yaşamını ele almıştım. Anlaşıldı benden yazar olunmaz. Okumaktan başka çare yok. Okuyunca insan daha başka oluyor sanki. Belleği gittikçe güçleniyor ve kendine geliyor. Artık yazmak yok! Yaşasın okumak!
(Günlüğümden( 28.052017 saat 19:50)
YORUMLAR
Ayhan bey merhaba,
artik yazmak yok demissiniz ama yine yukaridaki yaziyi yazmissiniz. Yani kitab yayinlanmiyor diye yazar olunmaz fikrinizi kendiniz curutmussunuz. Iyi ki de curutmussunuz cunku tek kitap yazmakla yazar olmaz. Bu tur sitelerde de yazanlar yazar diye dusunuyorum.
selamlar,
abdullah
hotamisli tarafından 5/29/2017 10:28:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayhan Sarıkaya
Selamlar.
hayat yenilince değil PES edince biter....bu defterin emektarlarındansın doğru sözlü güzel insan saygılarımla
Ayhan Sarıkaya
Selamlar.