- 876 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Üç liralık defter(sy13)
Arada bazı hatırlatmalara ihtiyaç duyarım. En basiti "bugün pazartesi" gibi. "Bugün de işe gideceksin-kaç saat, kaç dakika kalmış." Titreyen ayaklar, titreyen dizler. Şıkır şıkır şıkır... Bu biraz basit, bu her zamankinden de basit. Bu arada bu zaman benim zamanım. Benden alacağın en son şey galiba duygularım. Ya da ben ellerimle veririm sana, hiç yorulmazsın. Evet, hiç denemedim, bahaneler arkasına saklandım. Suçların hepsini üstlendim, fakat bir keşiş değilim. Çevresel bir husumetin içinde tırmalıyorum. Bu bir pişmanlık yazısı, beceriksiz bir mektup denemesi değil. Beceriksiz olabilir, üsteleme işte canım! Ben değil diyorsam değildir. Birileri borç bilir, sadece borcu bilir. Herkes borçludur; manevi borç. Ben iyilikleri demir levhalara kazıdım, demir levhalarım pek dolu sayılmaz. Buda benim suçum. Eğer azıcık düzgün bir insan olsaydım-bu yazı nereye gidiyor şimdi. Senin bir ismin var mı? Aptalların isimleri yaptıklarıyla belirlenir. Havalı sözmüş, bu aralar çokça havalı söz zırvalıyorsun. Kötülükleri kumlara yazdım hani şu eski öğütsel hikayeler. Öğüt edilenin tam tersi; yani (iyi)
Kumlarda dolu değil, doluysa bile göremiyorum, buda benim suçum. Tarafları da karıştırmış olabilirim. Yön mekanizmamda teknik arızalar. Benim boyutumda zaman, bir şeyleri eskittiği gibi insanları da yumuşatır. Öfke reflekstir, motor korteksle ilgili salisenin yüzde birini bile kaplamayan bir tutulma. Beynim tutukluk yapmasaydı ateş edip öldürecektim kendimi.
Bir süre sonra kendi yüzün olmuyor. Tamam, insanın çoğu olaydan sonra yüzü olmayabilir. Mecazi düşünmeyi bırak! Aynalar boş gibi, büyük camekanlar, pencereler, bir çift gözün merceğindeki hiçlik. Sonra yüz ararken hayatlarda yok olursun. Olursa karıştırarak düzelteceğim. O kadar çok karışacağım ki ufalanıp pürüzsüz bir öbeğe dönüşeceğim. Kusurları sayesinde kusursuz bir öbek. Karmaşadan doğan mutlak düzen. Tabi bunlar sadece lafta. Kafa ütüleyen bir siyasi veya diplomat gibi konuştum. Hiçte bile... Kendim gibi konuşmak istemiyorum belki de ondan. O fazla konuşmaz, yani benim düşüncelerimi çalar; daha çok koynumdaki yılan değil koynumdaki yan kesici. Koynumda değil daha dibimde daha içimde, daha düşüncesel... Bu küçültücü şeyler daha ne kadar devam edecek, bahsetmek istediklerim arttıkça aralarından kayıp gidenler bileklerimin ağrısı gibi işte.
Hayaletlerin okuduğu yazılar yazıyorum. Çok kesin bir bilgi varsa elimde oda hiçbir bilginin kesin olamayışıdır, yani uyduruklar diyarıyla alâkalı bir sorun. Evrene saçılıyorum kelimelerle, enlerin bile enleri kimsesiz olanlardır. Senin dünyandan olmadığı için belki de gurur duyacak. Ben bunu boş verdiğini gördüğüm an ipini çekeceğim. Bu biraz tehditkâr bu halihazırda delice, bu baya baya aptalca oldu. Kimin ipiyle girdiysem bu işe/ yok iş değil! Bu ip çıkmazı boyunda morluklarla bitecek gibi. Korkular orada, tasalar, duygular, dünyaya ait her şey...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.