- 700 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİPLOMATİK LİSAN
ŞABAN AKTAŞ·26 MAYIS 2017 CUMA
Dil deyince öncelikle ağzımızdaki tat alma organımız, ardından, insanlar arası iletişim aracı olarak konuşma organımız olan dil, sonra, ayrı ayrı ulusların konuştukları diller, son olarak da dilin mecazi anlamı, düşlerimizin, benliğimizin yansıması gönlümüz olan ‘’dil’’ aklıma gelir.
Bu yazımda ağırlıklı olarak bir iletişim aracı olarak dil üstünde durmak istiyorum. Ancak kısa bir açınımla konuyu kısmen boyutlandırmakta yarar görüyorum:
İnsanoğlu varoluşundan bugüne değin çok değişik evrimler geçirmiştir. Bu süreç içinde bir yandan beyin kapasitesi hem organik hem de işlevsel olarak gelişmiştir. Antropoloji ve arkeoloji biliminin verilerine göre büyük bir evrim geçirerek iki ayağının üstüne dikeldiğinden beri insan beyninin hacmi yaklaşık 500 santimetreküp iken ayağa kalktıktan sonra beyin hacmi beş kat büyüyerek 2.500 santimetreküpe ulaşmıştır. Evrim yasasına göre kullanılan bir organ giderek gelişir, kullanılmayan organlar ise dumura uğrar. O nedenledir ki ateşin icadından sonra etleri pişirerek yemeye başlayan insan, kuvvetli çene kaslarına gereksinimi olmadığı için, çene kaslarının giderek zayıflaması sonucu ağız çene diş yapısı da değişmiş ve dişlerimizin arka tarafında bulunan defans dişleri diye tabir edilen dişler genetik kontrol altına alınarak, düşmüşler ve gerçek bir biyolojik evrim geçirmiştir insanlar. Şimdi herkesin ağzında Otuz iki diş çıkmaktadır artık.
( Burada bir parantez açarak bilgilenmeme yardımcı olan sevgili dostum antropolog Hüseyin Çağlayan’a teşekkürlerimi sunmadan geçemiyeceğim.)
Kullanılmayan organ dumura uğradığına göre beyin kıvrımlanmalarımızın zihinsel gelişimizin esas kaynağı içinde bulunduğumuz bedensel ve zihinsel etkinlikler, uğraşlardır. Kitap okumamız, seyahat etmemiz, bağ bahçede çalışmamız, sanatsal uğraşlarımız her ne türden olursa olsun bulunduğu mekanın dışına gerek içsel gerekse mekansal olarak seyahat eden bir kişi, çok şey öğrenip keşfetmektedir. O nedenle bilgi ve görgümüz, aldığımız eğitimle doğru orantılı olarak zihnimizin özgür faaliyetleri sonucu da artmaktadır. Bu nedenle amiyane bir tabirle ‘’Kör deveyi tuttuğu biçimde tarif eder’’.
Ağzımızdan çıkan her sözcüğün, bir değil bir çok anlama geldiğini, hakkımızda herhangi bir değerlendirme ya da yargıda bulunacak olan kişinin, değerlendirme ölçülerinin, algılarının da ancak ve ancak o kişinin eğitim ve bilinç düzeyi yargılarına göre olacağını aklımızdan çıkarmamız gerekir. Bu demektir ki, biz bazılarına göre ‘’allâmei Cihan’’ bazılarına göre de ‘’karacahil’’ bazılarına göre ‘’tutucu’’ bazılarına göre ‘’çok iyi’’ veya tam tersine ‘’ ‘’çok kötü’’ olabiliriz.
Fakat genel anlamda dünden bugüne devreden kültürel insanlık mirasından nasibini alan uygarlık, insanlığın ne olduğunu ölçüp tartar iken belirli ‘’norm’’lar ‘’dizge’’ler de oluşturmuştur. Buna insanlığın ‘’Evrensel değerleri’’ demek mümkün. Bu değerlerin dışında kalanların dahil olduğu yer ne yazık ki ilkellik sınırını aşamamış olanların arasında sayılır.
Tam bu noktada sormak istiyorum; kaç tane ülke var ki ülke olarak, siyasi tavırıyla ülke olarak yanımızda yer alıyor, destekliyor?! Dostlarımız mı düşmanlarımız mı daha çok, ya da enazından dostluğu düşmanlığı bir kenara itelim, ekonomik çıkar ilişkilerimiz karşılıklı olarak ne minvalde yürüyor?! Sevilmiyor isek sebebi ne, seviliyor isek sebebi ne?! Düne kadar çok gelen turistler bugün neden ülkemize gelmiyorlar?!
Dünya nüfusunun arttığı, nükleer silahların, füzelerin tehdit altında tuttuğu bir dünyada bilimden ve teknolojiden nasibini alamadan egemenlerin boyunduruğu altında eziliyor isek suçlu kim?! İç ve dış barışın önemini idrak edememiş, bizi dışlayanlara karşı evrensel hukuk ölçüsünde diplomatik zaferler kazanamamışsak, her alanda yenilgiye uğratılmışsak kullandığımız ‘’DİPLOMASİ DİLİNİN’’ bence İLK SIRADA ÖNEMİ VAR!
İnsan haklarına ve demokrasiye saygısı olmayan bir ülkeye başkaca insanların saygı duyup ziyaret etmesini bekleyemeyiz.Ülkemiz mafiyanın elini kolunu sallayarak dolaştığı, terör örgütleri elemanlarının serbestçe giriş çıkış yaptığı, kiralık katillerin, ajanların cirit attığı bir ülke olmuştur.
Bunda hiç şüphesiz BOP eşbaşkanı gibi bir role soyunmanın getirdiği temel yanlış çok önemli bir rol oynamış ve tarihin akışını ulusumuzun aleyhine çevirmiştir. Bir insan piste çıkmadan kiminle twist oynayacağım, kıvırabilir miyim diye hesabetmek zorundadır!!!
Oysa insan insana olan ilişkileri sağlıklı ve düzenli tuttuğumuz takdirde kazanacağımız o kadar çok şey var ki?! Bu bağlamada 21. yüzyıla çağdaş bir ülke olarak damgamızı vurmak istiyor ve uygar ülkeler arasında yer almak istiyorsak, öncelikle kendi kültürümüze ağırlık vereceğiz, tüm dünyanın örnek aldığı ve takdirini kazanmış bir büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk var iken ve onun gençliğe emanet ettiği, büyük eserim diye sözünü ettiği TÜRKİYE CUMHURİYETİ var iken, bu ülkenin genleriyle oynamaya kimsenin hakkı yoktur!!!
Emperyalizmin kuklalığını yaparak gençliğini, aydınlarını, gazetecilerini, akademisyenlerini hapishanelerde çürüten ABD emperyalizminin işbirlikçileri, onlara yalakalık etmekle bu ülkeyi aydınlık bir geleceğe taşıyayacaklarını sanıyorlar ise apttallığın en büyüğünü yapıyorlar!!! Politikacıların kişisel çıkarları bizim ulusal çıkarlarımız temsil etmez asla!
Osmanlının son dönemininde içinde düştüğü bataktan çıkaran Mustafa Kemal’dir ve onun ordusu Kuvayi Milliyedir. O önder ki ‘’Köylü Türkün efendisidir’’ bugünü zihniyeti ‘’ Tarımı köylünün elinden almalıyız!’’ demektedir. Daha düne kadar ‘’ Toprak işleyenin su kullananın!’’ diyen ve halkın gözünde Karaoğlan olarak büyüyen sayın Bülent Ecevit’in ulusal politikalarından eser kalmış mıdır?!
Ben Antalyada yaşayan bir insan olarak ve mesleğim içinde turistler ile haşır neşir olduğum için Alman’ları, Hollanda’lıları, Avusturya’lıları, İsviçre, İsveç ve Danimarka’lıları, İsrail’lileri , Yunan’lıları, Kore’lileri, Rusları, İran’lıları ve daha pek çok ulusun insanlarının yanısıra kendi milletimden insanları da sektörün içinde tanıdım ve onlara rehberlik yaptım.
’’ Tatlı dil güleryüz turiste yazılan tavsiye mektubudur!’’ diye bir slogan vardı. İşte her şey burada başlıyor; tatlı dil, insanı sevemek saygı göstermek, sevilip sayıldığını ona hissettirmek; bunun sonucu memnuniyet verici gelişmeler. Memnun kalanlar, sevenler, sevilenler her yıl birbirlerini yeniden görmek isterler. Döner dolaşır yine eski dostluklarını anımsarlar yine gelirler. Turizm bu anlamda hem mutluluk veren hem para kazandıran bir sektördür. Bacasız sanayidir. Konaklama sektöründe bomboş kalan otel odaları ancak bu sayede dolar...
Ödemeler dengesindeki cari açık turizm olmadan kapanmaz diye bir kural yok ancak, 1980 yılından beri başlatılmış olan makro yatırımların heba olmaması için de bu alanda atılan yanlış adımların hızla düzeltilmesi gerekiyor, aksi halde dış bağımlılığın hegemeonyası bizi her gün bir kenet daha boğuyor! Ayrıca uzun vadede şu gerçeği şimdiden görüp, yatırımların hedefini ulusal sanayileşme ve makinalaşma hamlesine kaydırmak gereğinin, bir kez daha altını çizmek gerekiyor. Akıllı adam tüm yumurtalarını aynı sepete koymaz çünkü.
Her hangi bir uluslarası sorunda ya da dış ilişkilerimizde karşılaştığımız pürüzlerde haklı iseniz bunu hukuk platformunda kanıtlayacak güçlü çeneniz ve bilginiz ve siyasi deneyiminiz, okumuşluğunuz kariyeriniz olacak. Her şey silah ile halledilemez! Silah ile kazanılıp masa başında kaybedilen çok şeyimiz var 1950 lerden beri sürekli artana bir kayıp bu!?!
Bağımsızlığınızı yitirdiğiniz zaman, kölesiniz!!!
Umarım hepiniz göresiniz?!
O nedenle tahammül gücüm giderek tükeniyor diplomatik gaflara ve yanlış saflara, yanlış kamplara bölünmeye hiç gerek yok...
Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi; ‘’ Elinize, dilinize, belinize!’’ mukayyet olun beyler!!
Söz ağzınızdan çıkmadan, dilinizle, eyleminizle, ulusa verdiğiniz, vereceğiniz zararları iyi düşünün!
Çalanı cezalandırın, adaleti tesis edin, Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri dönmeye, iç ve dış barışı yeniden tesis etmeye; dilinizi doğru kullanmaya, benliğinizi ilim ve irfan ile donatmaya mecbursunuz! Hiç kimse Osmanlı rüyalarıyla milletin başına çorap örmeye kalkmasın, bilime ve teknolojiye kapıları kapamayın!
KOL GÜCÜYLE BEYİN GÜCÜ ARASINDA DENGE KURULSUN!
ÇALIŞAN EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALSIN!
ÜNİVERSİTE MEZUNLARI NEDEN İŞSİZ; SORUYA CEVAP VERİN?!
POLİS DEVLETİ OLMAKLA ÇAĞDAŞ DÜNYADA YERİNİZİ ALAMAZSINIZ!
YABANCI DİL ÖĞRENİMİ HIZLANDIRILSIN!
SON ONBEŞ YILDA NE YAPTINIZ; BORÇ HARÇ; BUNUN DA HESABINI VERİN BAKALIM?!
Şaban AKTAŞ
26.05.2017
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.