- 785 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AAAAHH AHHHH... NEREDE O ESKİ 19 MAYISLAR, 27 MAYISLAR...
1980 İn 19 Mayısından başlayalım mı?
Her şeyden önce 1980 Yılında kutladığımız şey Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı değildi. O yıl ve öncesindeki yıllarda hep 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutladık. Atatürk’ü anmıyor muyduk peki? Elbette anıyorduk. Anmasına anıyorduk ama bayramın adında ’ Atatürk’ü Anma’ ibaresi yoktu. Kenan Paşa ( Üzerine yıldızlar yağsın ) Atatürk’ün yeterince anılmadığını gördüğünden bayramın adına ’Atatürk’ü Anma ’ İbaresini de ekletti.
1981 Yılının 19 Mayısında bayramımızı ’ 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak kutladık. Daha sonraları bu ’ ve’ lerin Türk dili kurallarına uymadığı farkedildiğinden bir tanesi kaldırıldı ve son şekil olan ’ Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ’ haline dönüştürüldü.
Gelelim bayramı nasıl kutladığımıza:
Efendim, 1980 yılı öncesinde de, sonrasında da 19 Mayıslar hep şu şekilde kutlanırdı:
1- Tüm okullara ( Orta okul ve liseler ) gösterilere katılacak öğrencilerin giyecekleri kıyafetler ile ilgili genelge gönderilirdi Milli Eğitim Bakanlığınca.
2- Ortaokul ve liselerde okuyan tüm öğrenciler ile tabii ki tüm öğretmen ve diğer personelin bayrama kesinlikle iştirak edeceklerine dair genelgeler de gönderilirdi. Yani gösterilere, şiir okuma, konuşma yapma ve benzeri faaliyetlere katılacak olanların dışında kalan tüm okul personeli de mutlaka tören meydanında eksiksiz olarak yer almalıydı.
3- Bayram aynı zamnda bir spor bayramı olduğu için ne kadar spora önem veren bir bir millet olduğumuzu dosta düşmana göstermek açısından yine bakanlık tarafından belirlenmiş olan jimnastik hareketleri bir genelge ile okullara gönderilir ve yaklaşık eğitim öğretim yılının ikinci yarısından itibaren beden eğitimi öğretmenleri bu hareketleri talim ettirirlerdi seçilmiş olan kız ve erkek öğrencilere. Yerleşim yerinde lise sayısı fazla ise orta okul öğrencileri bu hareketlerden muaf olabiliyordu.
4- Bayram günü okunacak şiirler, yapılacak konuşmalar birbiriyle çakışmasın ve bu arada parazit sesler çıkmasın diye tüm konuşma metinleri il ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlüğünün denetiminden geçirilirdi.
Kısaca özetleyecek olursak: Gençlerimiz, biz yaşlıların belirledikleri kurallar çerçevesinde, bizim öğrettiğimiz jimnastik hareketlerini yaparak, bizim hazırladığımız konuşmaları, bizim seçtiğimiz şiirleri okuyarak bayram ederlerdi. Bayrama katılmamak, ’ Bayram madem ki benim bayramım, kafama göre kutlayacağım’ ya da ’ Madem ki benim bayramım, canım ister kutlarım, istemezsem kutlamam’ demek zinhar yasaktı.
Bu bayramda en büyük sorun da kızların giyecekleri kıyafetlerdi. Özellikle de kız öğrenci İmam-Hatip Lisesinde okuyan bir öğrenci ise.
Eh...Demokrasilerde çare tükenmez tabii ki. Bayram münasebetiyle yürüyüş kortejinde başlarını açmaya razı olsalar da kısa eteklerle, şortlarla ve kısa kollu bluzlarla, tişortlarla jimnastik gösterilerine katılmak istemeyen kız öğrenciler genelde bayramdan bir gün önce ya adet görürlerdi ya da en az bir hafta sürecek bir hastalığın pençesine düşerlerdi(!) Bazı kız öğrenciler, ( ki bunlar içinde imam-hatip lisesi öğrencisi olmasa da mutaassıp ailelerin çocukları da vardı )onların velileri ve tabii ki o yıllarda bu kız öğrencilere hasta raporu vermek istemeyen doktorlar ve beden eğitimi öğretmenlerinin ne sıkıntılar yaşadığını anlatmaya gerek yok.
5- Tabii ki milli bayramların olmazsa olmazı: Bando çalışmaları...O da aylar öncesinden başlardı ve bu görev de genel olarak beden eğitimi öğretmenlerinin görevleri arasındaydı ama bu iş dolayısıyla hiç de azımsanmayacak bir eksersiz ücreti aldıklarından pek de rahatsız olmazlardı bu çalışmalardan.
Neyse efendim. 19 Mayıs 1980 den bahsedecektik değil mi?
Manavgat İmam Hatip Lisesi öğretmen, öğrenci ve personeli olmak üzere önce tam bir yoklama yaptık. Raporlu kız öğrenciler dışında herkes hazır ve nazırdı. Bir gün önceden hazırladığımız çelengimizi biri kız biri erkek iki öğrencinin, bayrağımızı ve okulun flamasını birer öğrencinin eline vererek bando eşliğinde Manavgat Köprüsüne doğru ilerliyoruz. Köprüyü geçip kaymakamlığın önündeki Atatürk anıtına ( anıt dediğim bir büsttü o zamanlar ) çelenk koyacak, bu merasimden sonra tekrar geri dönerek şu andaki kapalı spor sahasının bulunduğu alandaki tören meydanına doğru yürüyerek gösterileri orada yani gerek bizim okulumuzun gerekse Manavgat Lisesi ve Manavgat Endüstri Meslek Lisesinin çok yakınındaki alanda gerçekleştirecektik..
Birkaç sol görüşlü öğretmen haricinde diğer zamanlarda Managat İmam Hatip Lisesi öğrenci ve personeli için yasak alandı köprünün Antalya tarafı... O alana başka zamanda giren dayak yiyordu. Ama o gün rahatız. Polis köprüde gereken tüm önlemleri almış vaziyette. Lakin gözlerimiz yine de Uzun Adil Çetesinde. Zira Uzun Adil ve Çetesi de tam kadro köprü civarındalar.
O güne kadar hiç kimseyi öldürmemiş olsalar da ben de dahil pek çok sağ görüşlü vatandaşın kafasını gözünü dağıtan ve kendilerini ’ Kurtuluşçu’ olarak tanıtan Uzun Adil ve çetesi diğer okullar resmi geçit yaparken ses çıkarmadılar. Lakin biz geçerken başladılar ’ 1 Mayıs, 1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı’ Diye şarkılara. Daha sonra da bizim bandonun ’Dağbaşını Duman Almış ’ Marşına benzeterek çalmaya çalıştığı marşı susturmak için Sosyalist Enternasyonal çalmaya başladılar. Tabii ki bu arada yuhalanıyorduk da.
Fiziksel bir temas olmadığı için polis onları susturmak için hiç bir şey yapmayınca bizim bando daha coşkuyla, hatta büyük davulu patlatmaya varıncaya kadar coşkuyla çalma eylemine girse de onların sesi bizim sesimizi bastırdı.
Çelengimizi koyduktan sonra gösterilerin yapılacağı meydana döndük ve sonrası herkesin bildiği şeyler: Önce yaklaşık iki saat süren konuşmalar, şiirlerin okunması filan. Sonrasında da aylarca çalışılan jimnastik hareketlerinin yapılması. Öğrenciler her düdük sesiyle yeni bir harekete geçiyorlar... Yaklaşık iki saat de o gösteriler sürüyor. Yani Manavgat gibi Mart ayında bile denize girilebilen bir ilçede o güneşin altında dört saat kadar ayaktasınız. Dert değil tabii ki. Milli bayramımız ne de olsa. Gençler bayram ediyorlar.
19 Mayıs 1980 den çok kısa süre gerçekleşen 12 Eylül darbesinden sonra birdenbire Uzun Adil ve çetesi ortalıkta görülmez oldu. Ancak sadece Uzun Adil çetesi değil, mesela gerek sağ, gerek sol görüşlü pek çok öğretmen arkadaşım da ortadan kayboldu. Hatta ve hatta Manavgat Belediye Başkanı bile ortadan kayboldu. Hepsi hapse atılmıştı. Artık biz köprünün Antalya tarafına rahatça geçebildiğimiz gibi ’ onlar’ dediğimiz insanlar da köprünün Alanya tarafına geçebiliyorlardı.
19 Mayıs 1981 e yaklaştığımızda ’ biz ’ ve ’onlar’ diye bir şey de kalmamıştı. 1980 öncesinde öğretmenler odasındaki masada bile yan yana gelmeyen arkadaşlarım artık birbirlerine akşam misafirliklerine gider olmuşlar, birbirlerine ’ Faşist köpekler’ ya da ’ Kızıl gavurlar’ diyenler artık ’ Hayatım, canım, kardeşim’ Demeye başlamışlardı.
Derken efendim 19 Mayıs 1981 geldi çattı.
Yine bando eşliğinde okulumuzdan çıktık ve yine Manavgat Köprüsüne doğru ilerliyoruz. Tam köprüye geldiğimizde ne görsem iyi? 12 Eylül 1980den beri ortalıkta görülmeyen Uzun Adil ve çetesi köprünün başındalar. Lakin bu sefer hepsi süt dökmüş kedi gibiler. O aslan gibi, dağ gibi devrimciler gitmiş, yerlerine sanki yalınayak başı kabak , ’bir lokma bir hırka’ diyerek diyar diyar dolaşan dervişler gelmişti.
Yalınayak başı kabak derken bunu mecazi anlamda söylemiyorum. Gerçekten de Uzun Adil’in de çetesinin de başı kabaktı ve ayaklarında ayakkabı filan yoktu.
Uzun Adil’in saçları sıfır numara tıraş edilmiş vaziyette olduğu gibi ayaklarında da ayakkabı değil Tokyo dediğimiz bir çift terlik vardı ama daha dikkat çekici olanı o ayaklardaki sargı bezleriydi.
Uzun Adil ve çetesi, uzunca bir işkence döneminden sonra salıverilmişlerdi ve özellikle bizim bandoyu çılgın gibi alkışlıyorlardı ’ Yaşasın 19 Mayıs ’ Diyerek.
Yahu durun. Az kalsın unutuyordum. Bu on dokuz Mayıs’dan sekiz gün sonra bir milli bayramımız daha vardı: 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa bayramı... 19 Mayıslar kadar olmasa da onu da coşkuyla kutlardık ( Resim 3 )
Velhasılıkelam bizim zamanımızda 19 Mayıslar, 27 Mayıslar birlik ve beraberlik içinde coşkuyla ve özellikle heyecanla kutlanırdı. Nerede o eski eski milli bayramlar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.