- 1100 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Ölümsüzlük Köyü (Anamdan dinlediğim Anasından dinlediği hekiye (masal)
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler hanbal iken ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken dedim düştü beşikte ben kaçtım anam kovaladı,anam kaçtı ben kovaladım.Gittim gittim dere tepe düz gittim üç ay bir güz gittim arkamı döndüm baktım ki bir arpa boyu yol gittim.
Ülkelerin birinde Hamza adında genç bir adam karısı ve kızı varmış.Yaşadıkları köyde üst üste ölümler olmuş.Ölümden korkmuşlar ve ölümsüz bir köy aramaya karar vermişler.
Eşeklere yükleyip eşyalarını çıkmışlar yola.Gitmişler, gitmişler bir köye varmışlar.Merakla sormuşlar ;
-Sizin köyde ölüm var mı ?diye
-ölümsüz köy mü olur? var tabiki ölüm cevabını alan aile üzülse de ölümsüz köy olmalı diye düşünmüşler ve kararlarında vaz geçmemişler.
Ölümsüzlük köyünü bulmak için yollarına devam etmişler.O köy senin bu köy benim dolaşıp durmuşlar.Her gittikleri köyde ölümün var olduğunu görünce üzülseler de yılmadan aramaya devam etmişler.Zamanla bazı köye yaklaşmışlar fakat mezarlığın olduğunu görünce girmeden geri dönmüşler
Mezarlık varsa ölümde vardır. diye düşünmüşler. Ama yılmadan usanmadan aramışlar aramışlar.Ta ki ümitleri bitmek üzereyken son bir köy kalmış ona da bakmaya karar vermişler.
Yaklaşmışlar köye yorgun argın.Birde ne görsünler tüm bakmalarına rağmen köyün girişinde mezarlık görememişler.Yıllardır aradıkları hayale kavuşmuşlar mı acaba?Ölümün habercisi mezarlık yokmuş çünkü.
Sevinç ve heyecan içinde köye yaklaşmışlar. Köyün girişinde onları sakallı yaşlıca bir ihtiyar karşılamış.Onlara buralarda ne aradıklarını sormuş .
Hamza köylerindeki ölümlerden bahsetmiş ve bu nedenle ölümsüz bir köy aradıklarını fakat her gittikleri köyde ölüm olduğunu bu köyde mezarlık görmediklerini ve son bir ümitle bu köye geldiklerini anlatmış.
Yaşlı adam onlara köylerinde ölüm olmadığını müjdelemiş. Hamza, karısı ve kızı o kadar sevinmişler ki. Nihayet aradıklarını bulmuşlar ve ölümden kurtulmanın sevincini yaşamışlar. Yaşlı adamdan köyde kalabileceklerini duyunca sevinçleri daha da katlanmış.
Yaşlı adamın verdiği bir evde kalmaya başlayan ailenin keyfine diyecek yokmuş. Böylece aradıkları saadete kavuşmuşlar. Günler günler geçmiş bu mutlulukla.
Günlerden bir gün Hamza’nın karısı dolma yapmış leziz mi leziz. Yalnız yaşayan ihtiyar adam aklına gelmiş boğazından geçmemiş. Kızına seslenmiş.
--Kızım al şu bir tabak dolmayı bizi köye yerleştiren ihtiyar amcaya götür.Yazık kimsesi yok.Sevaptır demiş.
Annesinden dolma tabağını alan kız neşeyle ihtiyarın evine doğru yol almış.Havlu (bahçe,avlu) kapısına yaklaşan kız tam kapıyı çalacakken kapının hafiften aralık (yarı açık) olduğunu görmüş.
Bahçeye yavaşça giren kız bir de ne görsün. Gözlerine inanamamış.Meğerse yaşlı gördükleri, ihtiyar bir devmiş.O sırada bir adamı parçalamış yiyormuş.Kız korkudan donup kalmış.Gözlerine inanamamış.
Son lokmasını yiyen dev kızı kapıda fark etmiş. Adamı yerken gördüğünden emin olamamış. Kıza ;
--Ne istiyorsun? demiş.
-- Anam dolma yaptıydı da ondan yolladı,demiş kız.
Yaklaşıp ceset parçalarını görmesi istemeyen dev kapının kenarındaki taşa bırakmasını söyleyip teşekkür etmiş.
Korku ve heyecanla kapının yanındaki taşa dolmaları bırakan kız koşa koşa eve gitmiş.Annesine;
---Anaaa anaa neler gördüm bir bilsen.
Kızının korku ve heyecanını gören kadın çok şaşırmış.
--Ne oldu kızım bu halin ne?
Kız korku ve heyecan içinde ihtiyarın evine gittiğini kapının aralığında gördüklerini anlatmış. Anası biraz inanır gibi olmuş kocası Hamza’ya olayı anlatmış. Hamza inanmamış ve gülerek;
---Komşuya yemek götürmemek için başka bahane bulamadın mı kızım? demiş.
Aradan günler geçmiş olay unutulmuş. Bir gün Kadın içli köfte yapmış.Bir tabağa koymuş.Kızını yanına çağırmış.
---Al kızım şu tabağı yaşlı amcaya götür. Yazık sevaptır kimsesi yok,demiş.
Kız ne kadar gitmek istemese de zor gönül gitmek zorunda kalmış. Çünkü ona ne anası ne de babası inanmıyormuş. Elinde tabak, içinde korkuyla ihtiyar adamın evinin yolunu tutmuş.
Havlu kapısına vardığında kız ne görsün. Bu seferde genç bir kadını parçalayıp yiyormuş o sırada yaşlı adam.Bu sefer kızda emin olmuş artık yaşlı adamın gerçekte bir dev olduğuna.
Son lokmasını da afiyetle yiyen dev kızı fark etmiş ve ne istediğini sormuş.
---Anam köfte yaptıydı da ondan yolladı, demiş kız.
---Kapının yanındaki taşa bırak. Çok selam söyle anan ile babana da,demiş dev.
Elindeki tabağı fırlatır gibi taşa bırakan küçük kız arkasına bakmadan koşa koşa evin yolunu tutmuş.
Kızın yüzündeki korku ve heyecanı gören kadın;
--Ne oldu kızım ne bu halin ,diye sormuş.
---Ana valla o adam bir dev.Bu seferde de genç bir kadını yiyordu gözlerimle gördüm demiş.
Kadın bu sefer kızına inanmış. Çünkü hakikaten ölümün olmadığı bir yer var mı ki? diye düşünmüş. Köyün günden güne ıssızlaştığını ve kızının söylediklerini de düşünce kızına inanmış.Kocasının yanına gitmiş ve olanları anlatmış.
---Hamza hemen gidelim bu köyden. Yoksa yarın öbür gün bu adam bizi de yiyecek, demiş.
Ölümsüzlüğün tadını çıkaran Hamza inanmamış, belki de inanmak istememiş.
--Siz manyak mısınız? Zorla ölümsüzlüğü bulduk. Çocuğun lafına mı inanıyorsun? Adam ayakta zor duruyor ne devi olacak .Beni kimse bu köyden götüremez.Siz gitmek istiyorsanız gidin demiş.
Bunun üzerine anayla kız ikisi köyden gitmeye karar vermiş. Eşyalarını eşeğe yüklemişler.Son bir defa Hamza’ya gelmesi için yalvarmışlarsa da Hamza kabul etmemiş.Hazırlıklarını yapan anayla kız sabaha doğru gecenin karanlığında yola çıkmışlar.
Sabah olmuş. Hava aydınlanmaya başlamış. Dev Hamzagilin ocağının tütmediğini görmüş.Kaçtıklarını düşünmüş ve eve yaklaşmış.Etrafı koklamış.Dev görünüşü ve korkutan sesiyle bağırmış.
---Hamzaaa benden kimse kaçamaz Hamzaa!, demiş.
Pencereden devin geldiğini gören Hamza pişmanlık ve korkuyla ne yapacağını şaşırmış ve samanlığa girerek samanların içine saklanmış.
Eve giren dev etrafı koklayarak Hamza’yı aramaya başlamış. Samanların içinde korkudan titreyen Hamza’yı bir lokmada yiyen dev, anası ile kızının peşine düşmüş öfkeyle.
Ana ile kızı önde dev peşlerinde. Bir süre sonra dev bunlara yaklaşmış. Arkada devin kendilerine yaklaştığını gören kız korkuyla;
----Anaaa anaaa bak dev yaklaşıyor yiyecek bizi de,demiş .
---Korkma kızım Allah büyük, demiş anası
Eşeğin heybesinde bir tahta tarak çıkarmış. Bir dua okuyarak devin geldiği tarafa fırlatmış.
Tarak yere değer değmez büyümüş, çalılar ve dikenlere dönmüş insanoğlunun geçemeyeceği. Dev gelmiş çalılara. Çırpınmış, çırpınmış.
---Benden kurtulamayacaksınız, demiş.
O arada biraz mesafe açılmış açılmasına ama dev nihayet çalılarda geçmeyi başarmış ve peşlerinden koşmaya devam etmiş.
Dev’in arkada yaklaşmakta olduğunu gören kız ;
---Anaaa valla gene geliyor dev. Bu sefer bizi kesin yakalar,demiş. Anası;
---Korkma kızım Allah büyük,demiş.
Eşeğin heybesinden bir parça kil çıkarmış. Bir dua okuyup devin geldiği yola fırlatmış.
Yere değen kil yumuşamış, çoğalmış ve insanoğlunun geçemeyeceği bir bataklığa dönüşmüş.
Bataklığa gelen dev çırpınmış, çırpınmış, çırpınmış. Onların kurtulmalarını istemiyormuş. Vazgeçmemiş, nihayet çırpına çırpına bataklığı geçmeyi başarmış. Aradaki mesafeyi kapatmak için var gücüyle peşlerinden koşmuş.
Bir süre sonra kız arkasına bakmış ki ne görsün dev yine peşlerinde. Ümitlerini kaybedercesine;
---Anaaa bu sefer de geliyor. Artık bizi yiyecek bu dev ,demiş.
---Korkma kızım Allah büyüktür,demiş yine anası.
Açmış bakmış heybe bir tek sabun kalmış.
---Bu son ümidimiz kızım demiş.
Elindeki sabunu bir dua okuyarak devin geldiği yola fırlatmış. Yere değen sabun köpürmüş, köpürmüş, köpürmüş. Geçilmez bir deniz olmuş.
Dev peşlerinde denize varmış. Çırpınmış ,çırpınmış ,çırpınmış.Tekrar tekrar uğraşmış geçmek için ama nafile.
---Varın gidin insanoğlu siz benden üstün çıktınız , demiş.
Devden kurtulan ana ile kızı nihayet köylerine varmışlar. Bir daha olmadık hayallere kapılmayacaklarına içlerinden söz vermişler ve hayatlarının sonuna kadar mutluca yaşamışlar.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
Başka bir hikayede buluşmak üzere Sağlıcakla kalın...
Not:İnsanoğlu hep olmayacak hayaller peşinde koşar olmayacağını bile bile.Oysa hayaller güzel olsa da gerçeklerden kaçılmaz.
Bu masalı anama anlatan ve son olarak bana sözlü olarak gelmesine vesile olan Ayşe anamı rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanı cennet olsun.
Bekir ÇELİK
(Yalnızdost)
21/05/2017 18:15
(Sözlü edebiyat olarak anamda teyzemde goca anamda dinlediğim hikayelerin(masalların) silinip yok olmasına gönlüm er vermedi.Hatırladığım kadarıyla yazabildiğimce yazmaya karar verdim. Elektriğin olmadığı gecelerde heyecanla dinlerdik bu hikayeleri ee sonra ne olmuş diyerek hayalimizde canlandırarak. umarım sizlerinde hoşunuza gider.)
YORUMLAR
Çok güzel olmuş Kaleminize sağlık. Ben de rahmetli babaanemden dinlemiştim. Güzel ve akıcı bir anlatımdı.
BEKİR_ÇELİK
Merak ettim o köyü:) Keşke hepsini yazsaydınız.Bazı dostlara yabancı gelmemiş hikaye ama ben ilk kez duyuyorum.
Anlatımınız akıcı ve güzeldi,tebrikler
Hikayenin devamını beklemedeyim...
BEKİR_ÇELİK
BEKİR_ÇELİK
Değerli arkadaşım.
Gaz lambası ışığında bu tür masallarla büyümüş biri olarak hikaye hiç de yabancı gelmedi bana. Anlatımdaki sadelik ve aslını koruma da şahane olmuş.
Eleştireceğim tek noktaya gelince: Hikayenin tamamı çok uzun değilse bölmeyin lütfen.
Selam ve saygılar..
BEKİR_ÇELİK
BEKİR_ÇELİK
sami biberoğulları
Zevkle okudum. Başka hikayelerinizi de mutlaka bekliyorum.
Selam ve saygılar.
Emeğinize sağlık geçmişe yolculuğu hatırlattın kalemin susmasın devamını bekliyorum...bende rahmetlik babamdan dinlemiştim.