HEYBEMDEKİ ANILAR
Bir heybeye biraz azık,biraz telaş,biraz düş tohumu koyup yola düştük acemi hayatlarda.Kimi zaman pencerelerimizden simsiyah bir senfoni sızdığı oldu diğer gözlerin sağırlığında.Acının soğuk duvarları yüzümüzdeyken ,kimsenin “Neden?” diye sormadığı da oldu.Bazen de ölüme iliştik en ince dualarda…”Başımızı kaldırsak unutulmaz mavi gök,indirsek umulmaz kara toprak dendi” umutların yakıldığı an çıkan kapkara dumanlarla birlite.Öfke duyduk ,dahası kin besledik atamadığımız adımlar için kara bahtımıza.
Ve bir kente tutkun birkaç kişiyle bu odada insanlar tanıdık,güzel insanlar…Beraber paylaşılan her saniyenin tınısı kaldı ertesi güne.Kum saatlerini yatay tutarak soyunduk söze
Galiba başaramadım kelimelerle anlatamadım,gözlerdeki ışıltıları,gülmekten kasılan dudakları,sevinç gözyaşlarını,onlarca kişiyle paylaştığımız bir metrekareyi,durak muhabbetlerini anlatamadım harflerle.
Sanırım tarihin en hüzünlü sayfalarıdır ağlamaklı ayrılıklar.İçimize işlenmiş sinsi korku bundan belki.İçimizden “ya biterse” diye geçirdiğimiz o kara sözün çok çok çok geç bir vakitte söylenmesini istesem ne dersiniz?