Anlamak ve Şükretmek...
İnsanoğlu hep sığ düşünüyoruz, Bilip de farkında olamadığımız o kadar çok şey var ki...
Tıpkı bakıp da göremediklerimiz gibi.
Her sabah bıkmadan usanmadan bir çiçek neden açar ki? Ya mevsimler... Neden çeşit çeşit?
Tüm bu değişim ve gelişimi biliriz ama nedenini göremeyiz?
“ANLAMAK” …
Anlamak, derin şeydir. Koca kâinat, mevsimler, binbir renkte açan çiçekler neden güzeldir; hiç düşündük mü?
Bizim için hepsi bizim gözümüze ve zevkimize hitap ediyor, Biz mutlu olalım diye her bir güzellik, huzur dolu olalım diye hepsi envâî çeşit, Yüzümüz bile yalnızca bize özel. Bir benzeri yok ve olmayacak da.
Evrendeki tüm düzen, doğadaki tüm melodiler, bütün hubûbat ve nebatâtlar bizim için, Her şey bizim vücut dengemize göre ayarlanmış.
Ölüm de bizim için.. Tıpkı yaşam da olduğu gibi…
Ve biz tüm bu güzellik ve mükemmeliyeti anlayamıyorsak, Tüm bunları sıradan bir şeymiş gibi algılıyorsak, Bir düşünsenize hep kışı yaşadığımızı, hep aynı çeşit meyve yediğimizi ya da hep gece olduğunu, Hayat ne kadar çekilmez ve sıkıcı olurdu değil mi?
İşte biz sıkılmayalım diye tüm bu değişim ve gelişim, Ve bizim için cennet, cehennem.
“Anlamak”tan yola çıktık. Güzellikleri, evreni, tabiatı, sanatı… Kısacası bize atfedilen her şeyi.
O halde tüm bu verilenleri bize Verene bir “ŞÜKÜR” çok mu?
Şu sorduğum soruyu bile kafamızda şekillendirirken Allah’ın nimetlerinden istifade ediyoruz.
Allah’ı anlamaya çalışarak, varlığımızı anlamlandırmamıza engel olan nedir?
Namazları koşarcasına, sırtımızdan bir yükü atarcasına hızlı ve ruhsuz. Başımız secdeye yaslamadığımız, secdeyle şereflenmediğimiz zamanları saymıyorum bile…Rabbim verdikçe alıyoruz, aldıklarımız arttıkça nankörleşiyoruz! Bencil bir çocuk gibiyiz! Kadir kıymet bilmiyoruz! İstemeden sahip olduğumuz onca şeyin hak ettiğimiz için bizim olduğunu sanıyoruz…
“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür” (İbrahim,34)
İstemenin bile ne olduğunu bilmeden önce, Allah ihtiyacımız olan her şeyi verdi bizlere, Görmek nedir bilmezken gözlerimizi, konuşmayı bilmezken dilimizi verdi, Sevmenin ne olduğunu bilmezken bize kalbimizi verdi, Hayat mıydı bizim kisi, bir damla su içinde? Biz nerede olduğumuz fark etmez iken, bize hayatı verdi, Isınalım diye güneşi, ferahlayalım diye yağmuru verdi, Gözlerimiz korunsun diye kirpiklerimizi, parmak uçlarımız için tırnaklarımızı verdi, Bizlerin konforu için her ayrıntıyı düşündü Rabbimiz, Biz saymayı bilmezken daha, Bize sayamayacağımız nimetler verdi…
“Allah sizi, analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi”(Nahl 78)
Gözlerimiz ancak onun için bakarsa değerli, kulaklarımız hakikat seslerini duyarsa anlamlı… Secdeye dokunmamış bir baş ne işe yarar?
Tüm sözcüklerimi bir tesbih tanesi gibi dizip size sunan Rabbime şükürler olsun.
Allah bizleri bakıp gören, bilip anlayan, anlayıp uygulayan kullarından eylesin İnşâAllah.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.