- 755 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üç liralık defter(sy2)
Bir gün daha kıramamışım ellerimi, buraya gelmiş. Gelmiş, boş sayfaların üzerinde gezinip gitmiş. Boş sayfaların çıkmaz sokaklarında, çıkamayışa tutulmuş. Gelmiş gezinmiş, gezinirker üzerinde sokaklar çizmeye başlamış; kendi çıkmaz sokaklarını. Güzel bir çocuk hikayesi olurdu değil mi? Niye çocuk, bana hikaye olabileceğini kim söylemiş olabilir. Konuşan ellerim, küfreden, özür dileyen ellerim. Soru sormayacaktım kusura bakma, özür dilerim. Cevabı alamayacaksan, soru sormazsın, evet, haklısın... Güzel bir çocuk hikayesi, fakat çocuklar bile böyle şeyleri okumaz. Burada parametre görüyor gibiyim, şüphe duyduğum söylenemez. Kulaklarım ses duyuyor. Çocuklar böyle şeyleri okuyamaz, kelimelerin dizilişi karanlığa sürükleyecek gibi. Korku değildi, insanlar karanlığı zaten biliyorlardı, içlerinde vardı, sakladıkları, görmedikleri.
Sonra ara verdim, on dakika kadar. Bu koskoca bir karanlıktı, hissettin mi? Soru sordum, özür dilemeyeceğim. Cevap alamıyorum diye soru sormayı bırakacak değilim, hem ben cevap veriyordum. Karanlığı, saf karanlığı hissedemezsin, yaşarsın. Eski kafalılık kokusu geliyor burnuma, küf kokusu geliyor. Söner, hissettiremezsin. Bak, fikrim değişmeden önce, önceleri çıldırışları nasıl bastırıyordum, bu sinir nöbetlerini. Kapattıkça kabarıyordu üzerim. Mayada bir gariplik vardı. Üzerimi örttükçe daha çok üşüyordum. Bundan sana neydi ki, bundan kime neydi, Allah aşkına bu zaman kaybından kime neydi!? Ünlemli soru işaretini çok severim ama beni mutlu etmez. Şöyle ki sevgi mutlulukla kaim değildir. Severek mutlu olacağını umuyorsan, yanılıyorsun. Niye mi yanılıyorsun, çünkü bu benim adi, kırıcı, kendini beğenmiş, adaletsiz yazım. Okuyanı olmayan yazılar her şeye küfredebilir değil mi? Ben etmiyorum, sadece benimle tartışma zevkinden, haklı çıkma fırsatından seni alıkoyuyorum.
’Af edersin’ demeyeceğim, bugünlük bu kadar olsun!
Benim bir düzenim var, bozmaktan korktuğum, insanlar tepemizde, hep tepemizdeydi. Bundan aşağılarda kurdum krallıklarımı. Padişahsız, vezirsiz, imparatorsuz, krallık dedim ya; kralsız, hiç bir şeysiz...
Sen yağmur damlalarını yavaşlattın mı hiç gözlerinde. Hani şu aptal filimlerde efekt olarak çıkıyor ya! Düşerlerken gülüyorlar sanki, gök gürlediğinde korkarak siniyorlar çamura. Sen, şeker olmak isterdin, yağmurda eriyen. Bu benim önyargımdı, merak etme, bir sürü var bende bundan!
Aklıma gelmişken, özür dilemeyeceğim artık! Buruşturmayacağımda içimde bir şeyleri, olurda birinin eline geçerse, ateşinde iyi içilir hani...Ben içmem ama sarhoş olmadığım söylenemez. Af etme beni! Özür dilemeyeceğim.