- 1042 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
melankolik anlatılar -2- (KAN KOKUSU)
Islık sesleri duyuyorum, yakın bir gelecekten. Çocukluğum bana hesap sormak için gelecekte karşıma dikiliyor ve çektirdiğim her acı için bedenimdeki bir yarığı dikiyor. Kutsanmış olmalıyım. Uyandığımda hala, uykumda gördüğüm o tanımsız seyretinin etkisindeyim. Geleceğimi gösterdi tanrı, beni lanetle kutsamış olmalı. Karanlığın bağrında, az daha dirensem nerede olduğumu unutabilirdim. Direnmedim ayık kalmaya ve korku tüneline yeniden girdim. Üçüncü göz kırpmamı saydım ve sonrasında artık yoktum. Uyku; yarı ölümlülükten sıyrılıp ölüme açılan kapı. Ve biraz daha diretseydim o seyreti seansında ölüme götürecek son dikişte eklenecekti bedenime. Üstelik en acı katli yaşayacak ve gençliğim tarafından öldürülecektim. Polislerin beni bulma anının ne zamana denk geleceği bile meçhulken, karşılaşılan olayda yaşanılan en meçhul ölüme tanık edecektim herkesi. Üzgünüm ama soğuk cesedimin beş para etmezliğine saplanan ölümü daha dedektiflik sunmak isterdim. tüm bu söylencelerin göz kapaklarımın dirençsizliğinde patlak veren uyku sendromuna denk geldiğini ise karanlık odama sızan ay ışığını yırtarcasına bir terle uyanıp, soluk soluğa kaldığımı duvarlardan kulak çeperlerime sızan ses dalgalarının beni kendime getirmesiyle anladım. Tanrım! Oysa daha az evvel uyanmış ve korkumu yırtmadan yeniden kollarına uzanmıştım. Üstelik o histerik anlamama halinin yerini, savuşturulacak bir duygu karmaşasına bırakmasıda cabasıydı. Yeter! Artık ihtimallere bırakmamalıyım şu anın gerçekliğini. Kalkıp pencere kenarına dikildiğimde gördüğüm manzara karşısında anladım. Uyanıktım ve gözlerimle beynim arasındaki mesafe normal uzunluğuna geri dönmüştü. size şu an penceredeki manzarayı aksetme gerekliliği gördüğümden beyin ve göz arasındaki bur nöronik sinir esneme hadisesini bir başka sona bırakıyorum. Dolunay o muzip yanıyla yeni bir mutasyon sağlamıştı. İnsan denen yaratık tanımsız ve iğreti bir yaratığa dönmüştü. Penceremin hemen altındaki karanlığı bol kısımda iki silahlı adamın bir başka adamın beynini duvara resim yapmasına denk gelmişti ne güzel ki uyanma ispatı çabalarım. Adamlar adımlarını ışığa yönlendirdiğinde beynimde birçok kavram raks etmeye ve bir yığın cümle bir biriyle fantastik bir sevişmeye başlamıştı. pencereyi araladım, ve taze kan kokusunu içime çektim. Kan kokusunu burun çeperlerimden kılcal damarlarım aracılığı ile beynime göndermeye başladığımda beynimdeki seks ayininin ilk piç cümlesi döküldü; " ışık yeni bir pisliği daha örttü". Ve ardından bir diğer ve sonrasında bir diğeri. En irice düşen ve en çok kanatan ise kendime dair olanıydı. " halime bak, kaç kişi böylesi bir duruma benim tepkimi verebilirdi ki. Ne farkım vardı klan kokusuna üşüşen leş kargalarından..." lanet olsun! Şu an her şey uyku hali sahnelerinden birinde geçiyor olmalıydı. Ama ben kokuyu bu denli taze soluyorken bu imkânsızdı. Başım döndü bir an kan kokusu beynimi kör etmiş olacak gözüm karardı ve sonrası.
Kendime geldiğimde yataktaydım. Nasıl geldiğimi anlamadığım yatakta. Pencere açık kalmış olmalıyken kapalıydı. Ter yatağı tamamen suya bulamıştı. Beynim ise üzerinden tır geçmiş kadar hasarlı. Neler oluyor, neler yaşanıyordu. yatakta doğruldum, susmaya, beynimi üretmemeye beni köşeye sıkıştırmamaya karar verdim. Kalktım, üzerimi değiştim ve sokağa atıldım. Kapıdan çıkmam ile polis kortejlerini görmem bir oldu. Bir anda sarıldım, sorularla kıskaca alındım. Bir adam ölmüştü canice ve bu olay evimin tam karşısında yaşanmıştı. Benim tanık olmamam imkânsızken, nasıl olabilirdi. Konuşmam gerekliydi. En azından çok yıldızlı bir polis sürekli bunu yineliyordu. Sonra itildim, çekildim ve bir araca yerleştirildim. Yanlarım doldu, sirenler yandı ve ben sürüklendim. Kapalı bir odada tek ampülün sarkıtılması ile aydınlatılan izbe bir odada şans eseri düşünüldüğü anlaşılan bir sandalyeye oturtuldum. Ve tamamdı. Ben şar tellerimi kapatmıştım. kayıtsızlık, ve yaşamsal belirtisiz soluma yapabilmenin melankolik koridorlarıyla tanışmıştım. huh! tanrım, anlaşılan bir devrin çarpık sorgularında yaşananlar tarif edilemez sinerjilere sahne olmuştu. Derken suratımda bir yumruk patladı, ardından bir tane daha ve sonra bir tane. Ama nafile hiç biri yetmedi dün gece yaşadığım uyku seansında yaşanan akıl almaz olayları yaşayışımı aydınlatmaya. Neyden sonra ve ne sebep olmuştu bilmem ki, ümidini kesen polisler beni bıraktılar. asıl sendrom şimdi başlıyordu, asıl sorgu şimdi. Ayaklarımın sürüklediği bildik barda aldım soluğu. Ve ilk yudumum oldukça büyüktü içtiğim biradan. Beni tanıyan bir kaç serseri zamansız bulaşıklığın tamda dekadansında selam vermiş oldular bana. Bende aynı dekadana tavırla yüz üstü bıraktım onları. Şimdi değildi, şimdi hiç bir şeyin sırası değildi. Beynim sorular sorup dururkan en son katlanacağım işkenceydi bunlar. Derken bir kadın gelip burnuma sokuldu ve ıslaklılık kaldı dudaklarımda uzaklaşmasından. Tanrım! Hangi sebep neden oluyordu bu bulanıklığa. Sartre bulantıyı tanımlamıştı ama ben bulanıklığı yaşamaktaydım. Üstün bir lanetti eriştiğim, hepsinden ve her şeyden üstün. İçtim, çok içtim az yedim ve hala içiyorum. Değişen tek şey gerçekliğim. Tanrının bile çekemediği gerçekliğim. Boş verdim hepsini, zihnimi tamda zamanında sildim. Unuttum mu hayır. Yok mu ettim? saçma. Sadece bastırdım cevapsız sorular çöplüğüme. Zihnimin en dibine.
Her şeye rağmen hala hayattayım. Ve itiraf etmek gerekirse beyinden işlenen resim oldukça hoşuma gitmişti. Sıkı bir zamanı dar yaşamaktı benim kaderim. Midem daha fazla genişleyemezdi. İçindeki yirminci biranın üstüne. Bir şarkı çaldı barmen, ses bowie aitti. Tılsım yok olup gitmişti. geride artan bir ağırlık ve yiten bir kırıntısı daha insana yanımın... hepinizi seviyorum merak etmeyin sevmeye de devam edeceğim gerçekliğimi becerilen zihnime dikte ettikçe siz....
" dünya çivisiz bir zemin. ayakta kalmamalı kayıp düşmek sadece an meselesi..."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.