İstiklal
İstiklal caddesinin herzamanki halinden farkı yok yine bugün.
Bazılarının beş, bazılarının ise bir başına başka amaç ve ayrı hedeflere yürüdüğü cadde, yine herkesin aynı farklılıklarla hareket ettiği karmaşık arabeskler çiziyor.
İçinde ilk defa görüp hiç tanımadıklarımı barındırarak, dışında çok bildik durumunu yüzüme yüzüme vuruyor yine.
Sıkışık omuzların, merak ile ilgisizliği aynı anda barındıran bakışlarla birbirine çarparak geçtiği, bu karışık insan ordusu çekiverdi içine yine beni.
Yüzümü gösterip yüzlerine bakmaya yetişemediğim, ve her adımda başkalaşan çehrelerin akışında yüzüyor gibiyim.
Belki bir saniye, belki de en geç beş dakika sonra unutacağım imajların baş hareketleri, istemsizce dödürdü yine başımı.
Her adımda başka sohbet ve farklı bir konu türüne, o en zorunlu ve en kısa kulak misafirliğim, zihnimi sürekli örseleyip durmakta. İlk buluşmaya gittiğim kadına bir el sıkışma ve belki nezaket gereği nasılsın sonrası açabileceğim konuya bir fikir vermiyor tüm duyduklarım.
Başını göğe kaldırmış böğürür gibi kahkaha atan birinin hemen ardında, eğik köhne bir boyun ucundan, hüzünlü bir başın yerden ilerleyişini görmek, hangi psikolojiye girmesi gerektiği konusunda kararsız bırakıyor duygu durumumu..
Her boyutta gölgelerin, birbirleri üzerinden eğilip bükülerek zincirleme geçişi ürpertsede ilk anda insanı, kendi soğuk gölgeni de orada görmenle ısınıyor gibisin.
Herkeste ayrı bir disiplinsizliğin karmaşasını açıkca görsende, yine ayni şekilde herkesi farkli bir disipline sokan anlaşılmaz ruhu var bu caddenin.
Tüm bu kalabalığın oluşturduğu sıkışık durum, yine aynı kalabalıktan kaynaklanan geniş bir alan açıyor sanki insana.
Öyleki; ilerisiz bir boşluğun kısa ve dar alanına attığın belirsiz adımların, yine aynı senin gibi ilerleyenler tarafından uçsuz istikametlere açılıyor sanki.
Heleki, sıkışık bir alanda bacağına az önce verdiğin komutun, hedeflediğin yere senden önce başka ayakların düşü düşüvermesiyle havada değişmesi, istiklale özgü ayak oyunlarının başında gelir.
Zira senin adım atma özgürlüğünün kısıtlandığını düşündüğün noktada, seninde aynı hareketlerinle başkalarını kısıtladığını düşünmek, bir başka oyun türüne daha sürüklüyor sanki insanı.
Kimse sana az sonra tanıyacağı bu imtiyazı bilmiyor, ve sen kimi nekadar kısıtlayıp kime nekadar özgürlük sunacaksın bilmiyorsun..
Tıpkı kaderlerimiz gibi..