- 573 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ALAYIMIZ KISKANCIZ
Sözcüklerin anlamları vardır. Bu anlamlarla binlikte bir de çok kullanılıp kullanılmadığına ve eş anlamlılarına da bakmak gerekir. Bir dilde o kavrama ne kadar önem verildiği ancak böyle ortaya çıkar. Mesela dilimizde ölümle ilgili ne kadar sözcük var hiç saydınız mı? Ölmek, Hakkın rahmetine kavuşmak, zıbarmak, tahtalı köye gitmek, tahtalı köye muhtar olmak, dünya değiştirmek, vefat etmek, uçmağa varmak(eski Türkçede), nalları dikmek, mevta olmak, kuyruğu titretmek, öbür dünyaya yolcu olmak, …
Bazen de kavram oldukça çok kullanılmasına ve büyük farklılıklar göstermesine rağmen tek bir sözcükle karşılarız. “kıskanç” da bunlardan biri.
Öncelikle kıskançlığın en çok kullanılan anlamına bakalım. Başkasına layık görmemek, başkalarının üstünlüğüne katlanamamak, anlamına geliyor. Özellikle şahsiyeti iyi gelişmemiş insanlarda görülen bir durum olarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden çocuklarda daha çok görülüyor. Güzel bir huy değil. Bu anlamı haset sözcüğü ile de karşılanıyor. Bunun yerine imrenmek daha olumlu bur duygu.
Bir diğer anlamı da: sevdiğine veya ailesine başkasının bakmasını veya yanaşmasını çekememek huyu diye tanımlanıyor. İşte benim de üzerinde durmak istediğim anlamı bu.
Aslında abartmamak ve yerinde kullanmak mümkün olduğunda çok da tabii bir huy. Çünkü inançlarımıza ve yetişme tarzımıza göre bir erkeğin çevresindeki kadınları kıskanması kadar doğal bir şey olamaz. Ne kadar asrileşirsek (!) asrileşelim bir Avrupalı hoş görse de biz yanımızda kadının maddi değeri yüksek bir malmış gibi övülmesine, iltifat edilmesine tahammül edemeyiz. O, bizim için kutsaldır ve sadece bizimdir. Kim ve ne sebeple olursa olsun ondan iyi ya da kötü bahsedemez. Bunun tersini düşünmek bile istemeyiz.
Bilmiyorum farkında mısınız? Bizim bir kısım aydınlarımız(!) bu duygumuza savaş açmış sanki. Özellikle dizi filmlerde, zaman zaman da tartışmalarda kıskançlığımızı yerden yere vururlar. Bunu yaparken de hastalık haline gelmiş, aşırı, bir temeli olmayan kıskançlıktan yola çıkarlar. Bu anlamıyla elbette biz de tasvip etmiyoruz. Ancak buradan yola çıkarak bizi biz yapan değerlerimize de saldırılması çok rahatsızlık veriyor.
Uzun uzadıya savunma gereği bile duymadığım kıskançlığımızın yaratılış gereği olduğunu söylemeye bile gerek yok. Tüm hayvan türleri de eşlerini kıskanırlar. Eğer yanlış bilmiyorsam eşini kıskanmayan tek hayvan da, domuzdur. Ne dersiniz, yoksa domuz eti yiyen Avrupalı erkek bu huyu ondan mı alıyor?
YORUMLAR
Kıskançlığı sadece kadına indirgemek,
" O bizim için kutsaldır ve sadece bizimdir." cümlesine asla katılmıyorum. Kimse kimseye ait değildir. Temelinde güven olmayan her birliktelik bu duygu sarmalındadır.
İster kadın olsun, isterse erkek olsun öz güven eksikliği olan ve kaybetme korkusu taşıyan herkes bu hissi yaşar. Hayvanlarda bile vardır bu iç güdüsel davranış.
Kıskançlık hoş olmamakla birlikte bir çok aile faciasına da neden olmuştur.
Bence insanlar kıskanmadan önce güvenmeyi öğrensinler.
Selam ve sevgilerimle dost kalem