- 827 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üç liralık defter
Kırılgan yanlarım diye başlayacaktım, paramparça yanlarım diye düzeltecektim. Olmadı... Buradan kısaca anlatayım desem, tam buradan, bir milim oynamadığım yerden, bir milim kaçmadığım, bir milim ne ileri ne geri. Hareketsizlikte bir kusurdu değil mi? Yazımı okuyamayacaksın, yazımı okumayacaksın, yazıyı görmeyeceksin bile, ruhlara yazmak, ruhları sevmek... Diyorum işte boşa gitmemeli hiç bir şey; yalnızlık sevgilim olmalı artık. Kıskanıyorum, kimsede görmek istemiyorum, kimsenin dilinin kenarında gezindiğini duymak bile istemiyorum. Yalnızlığın bencilliği, fethedilecek en boş arazi, hiç bir şey inşa edemeyeceğin, en karanlık toprak. Layık olmak için etrafımdaki her şeyi öldürmem mi gerek, boğmam, kanlarında, son nefeslerinde kavuşmayı kutlamam.
Boşa dönmemeli hiç bir şey kadın, keşke bu kadar sade, basit bir intihar mektubum olsaydı. Özensiz, üç liralık kareli bir defterin bir sayfasını kaplamayacak kadar. Hayatın bu kadar önemsiz olduğunu gösteren, aslında hiç bir şey göstermeyen, histen yoksun.
Her şeyden bahseden hiç bir şeyden bahsetmeyen. Ellerimi kaç kere kırmayı istedim, kaç kez sarıp sarmalamayı, kaç kez ellerim beni boğmayı istedi, bir bilsen. Bilsen ne olur, bilmesen ne olur.
Ben şimdi yazsam ne olur, yazmasam. Fark bir element! Bu sayfayı buruşturduğumda acaba acı kendini bu kadar dinç hissedebilir miydi? Başka bir zaman... Arada bağırıyorum biliyor musun? Öyle korkak, kaçamak, saklanarak değil, avazım çıktığı kadar; şaşırdın mı? Tabi ki şaşırmadın, beklentiler karşılanmak içindir, bu mevzuya girmem ben, yolu bilmiyorum.
"Acı sen değilsin, acı benim-acı sen değilsin acı benim..." böyle uzun bağırışlar gökyüzüne yükselemeden sönüyor küçük ciğerlerimde. Ne anlama geliyor sence? Bende hiç bir anlamı yok. Sana ne hissettiriyorsa ben hissetmiyorum. Yalan!
Evet, kendimi hiç bu kadar net hissetmemiştim, buda yalan! Bu yoruyor belkide beni kadın. Bir şekilde bir yalanı sürdürmek lazım galiba... İnsan rüya gibi yaşamalı hayatı, kabus veya harikalar diyarı gibi işte ne bileyim. Bu kadar uyanık olmamalı diyorum. Görmemeli bazı şeyleri.
Dakika tutuyorum, işe giderken. Klişe kokuyor belkide, adımları sayıyor musun sen halâ? Ben sayıyorum, merdivenler, her sayışımda değişecekmiş gibi duran merdivenleri sayıyorum. Sen yeni bir şeyler ekliyorsun kendine, ne olursa işte. Merdivenler aynı kalıyor, sayılarını hatırlamıyorum. Ayakkabılarımın adını umut koymuştum, geçenlerde yırtıldı. Bir hafta falan dayanmadı. Sessiz diye arada oturduğum çocuk parkı vardı. Kimseler olmazdı, ölü çocukların parkı, salıncakta rüzgâr sallanırdı, kaykaydan yağmurlar kayardı. Tahmin et ne olmuş?
Sökmüşler...
Af edersin, özür dilerim kadın, bu kadar derine girmemem lazımdı. Buda buruşunca bende büzüşecek miyim bakalım. Bakalım bu geceyi sağ atlatabilecek mi?
Af edersin kadın, uzattım...
YORUMLAR
Büyük serzeniş, içinde kadın geçen yazıları hep sevmişimdir.Aslında bastığımız merdiven basamakları hep eksile eksile kırılır.