Hayat hızlıca akıp giderken ve siz durmadan koştururken hayatın içinde, birden durursunuz, susup bakarsınız hayatınıza, sanki yaşayacağınız geleceğin film kareleri önünüze gelir, gerçek olmayan ama hayal ettiğiniz hayaller ya da seçenekler, tercihler.
Çaresizce beklersiniz ama çare sizsiniz ve bu sizin hayatınız. Tercihlerinizi başkalarına bırakmamayı öğrenirsiniz. Evren de boş durmaz bu arada, sizin için çok güzel, cicili bicili, allı pullu seçenekler, tercihler çıkarır karşınıza. Hadi seç birini der size. Sizi yolunuzdan alıkoymak için her türlü yolu dener Evren. Üzülür, ağlar, neden diye sorarsınız kendinize. Korktuğunuz ne varsa çıkıverir karşınıza. Bir yandan evren, bir yandan tatlı canavar nefsiniz aklınızı çelmek için pusuda bekler her daim. Sonra Evrenle konuşur, gördüm oyununu der, göz kırparsınız ona. Vermiş olduğunuz kararların arkasında durmanız gerektiğini, tekrar tekrar hatırlatırsınız evrene. Evren pes etmez, kaderinde bu var diye üsteler seni. Evrene teşekkür eder, kabul edemeyeceğinizi söyler, onu güzellikle uğurlarsınız. Evren seçenekleri sunar, insanda seçer, kader de devreye girer. Direnirsiniz kadere ve evrene. Her direniş daha da güçlendirir sizi. Tabi ki birde yazdıkça güçlenir insan. Hele ki çaresizlik anlarında sığındığı Yaradana. Huzuruna vardığınızda, gözyaşlarınız ile yıkanır, ferahlar, nurlar saçarsınız etrafa, daha güçlü kalkarsınız ayağa. Her ne olursa olsun, insan kendisi dışında başkalarını suçlamamalı hayatta. Dünyaya sevgi, iyilik, mutluluk için geldiğinize inanıyorsanız, suçlamayın başkalarını, sevgiyle yaklaşın. Ve onlara öğretmelisiniz, sizin baktığınız pencereden bakmıyorlardır dünyaya. Her yeni gün çaresizliğe yeni çareler getirir, yeniden yeniden yeşertir umutlarınızı.
Bir kahve bir küçük kek dilimi kurtarıverir hayatınızı, evrenin cicili bicili oyunlarına karşı. Sizin pencerenizden dünyaya bakan dostlar girer hayatınıza. Kadını dişi olarak değil, kişi olarak gören ve tercihlerinize saygı duyan dostlar. Ve sizin yanınızdadır her daim onlar.