- 1075 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kıssadan; hisseli bir gerçek
Kıssadan; hisseli bir gerçek
Cumhuriyet yeni kurulmuş, halk; savaştan çıkalı on, on beş yıl olmuş, ülke fakirlikten kırılıyor. En çokta anadolunun, kuş uçmaz, kervan geçmez köylerinde sefillik diz boyu.
Bizim köyde bunlardan sadece birisidir. Zaten rakımı yüksek ve dağlık olan arazilerinden elde ettikleri gelirleri ile tüm; alış verişlerini, ya harman veresiye, ya da, pancar parasına diyerek yapan köylüler birikmiş borçlarla yaşamını idame ettirmeye çalışırlarken,her yaz veya güzün, köy halkınından bir kaçının ya oğlu evlenir ya da kız gelin ederler.
Mehmet amcanında, peşpeşe olan beş kızından sonra, tek erkek çocuğu olur.
Babadan kalma, genelde bayır ve bozkır arazisi olan köyünde, üç beş evlek tarlası,karasabana koşmaya öküzü, bir kaç koyun ve keçisi ,bir de ineği vardır. Dik yamaç demez kara sabanla sürer eker, biçer; Oğlu dünya’ya geldiği günden sonra daha çok çalışır. Yardım severliği de ayrıca dillere destandır. iki eli kanda olsa komşularından hangisinin işi kalsa ona koşar; bağ da üzüm kırmadan tut da, harmanda düven döndüremeye,sabanıyla çift sürüp ekinlerini ekmeye kadar. Tabi bunun karşılığında da komşuları elini boş çevirmezler, kimi, üzümden çıkardığı pekmez kimisi pancarndan olan şekerini verir.
Bizim Mehmet amca da o yaz; gözünün kökü tek oğlunu evlendirip o yöre de dillere destan bir düğün yapmak ister.
Mehmet amcanın babası; yoksulluktan kendisine düğün yapamamadığından uhtesi içinde büyümüştür. “bir oğlum olursa neydip edip, çok çalışıp dillere destan bir düğün yapacağım diyerek dillendirip, köylünün ağzına düşmüştür,
O yaz, oğlu Hasan, askerliğini yapıp köyüne dönmüştür ve komşu köyden bir tanıdığının kızı istenip söz kesilmiştir. Mehmet emmi, gözünün kökü tek oğlunu evlendirip, o yöre de dillere destan bir düğün yapmak için kolları sıvar. Doğduğundan beri o yoksul haliyle bir dediğini iki etmeyen oğlu, vatani görevini yaparken; Mehmet emmi de, sabahın alacasından, akşamın karanlığına kadar. yevmiye ile bazen ormana kırıma gider, bazı davar güder, kimi imece kimi ücretli çalışıp şu yoksul halim canım oğlumakurban olsun diyerek üş beş kuruş biriktirir.
Fakat bunun için, düğün tezkeresi alması gerekir:
Köylülerine; “yarın kaymakama gidip,dillere destan düğünün tarifini yapıp izin alacam”der.
Köylüleri, Mehmet emmiyi samimiyet ve dürüstlüğünden dolayı her ne kadar sevseler de, peşinden dedikodu yapmayıda ihmal etmezler.
Yoksulluğundan dolayı böyle bir düğünün altına giremeyeceğini sadece sözde kalacağını, hatta kaymakamın yanına dahi çıkmadan kasabadan geri döneceğini konuşurlar.
Mehmet emmi, Şapkasını göğsüne bastırıp, iki büklüm, elleri titrerken, gözleri kocaman bir şekilde, yutkunarak;
“Kaymakam bey oğlum, Eğer müsadeniz olursa; gözümün kökü tek oğluma, bir hafta davul,zurna çaldıracam, bugünler için büyütüp beslediğim üç beş keçimi kesip, yemekli, içkili düğün yapacağım” der.
Kaymakam, Mehmet amcayı baştan aşağı süzerek; bir yüzüne bakmış, birde çorabından ve kara lastiğinden fırlamış çıplak parmaklarına..Sonra önüne eğdiği başını kaşıyarak.“Tamam, sana izin, istersen kırk gün, kırk gece davul çaldır “ diyerek,Kendinden ve durumundan bu kadar emin olan, Mehmet emminin peşinden, şaşkın, şaşkın bakmış ve başını iki yana sallayarak uğurlamış.
Zaten az olan varlığını, oğlunun düğünü için seferber eden Mehmet emmi; o zamanın şartlarında güzel bir düğün yapmış.
(Bazen bu öyküyü, dünürümüz olan torunu; espirisine paylaşır ve gülümseriz.)
Mehmet emmiye, Allahtan Rahmet dilerim, Nur içinde uyusun.
Aliye Uyanık /BOZOK KIZI
10 MAYIS 2017 / GEBZE
YORUMLAR
kalem kavi olunca düz yazıda şiir gibi vurucu oluyor.... saygılarımla usta
BOZOK KIZI
merhaba Aliye hanımefendi saygıdeğer kalem dost, öykünüz çok hoştu. Beni alıp yıllar öncesinin köy yaşamına götürdü. çayır biçmelere, harman yapmalara. ve yoksulluk lakin insani ilişkilerin henüz erozyona uğramadığı yıllara.kutlarım akıcı anlatımınızla yakaladığınız düzeyin güzelliğini.
Emeğe ve sanata saygımla esenlikler.