Kimyasal
Saat gece 3.
Melekler olay mahalline geldiğinde artık her şey için çok geçti. Ölümün kol gezdiği caddelerde, kalp kırıklarının en yoğun oldu saatlerde, ve nefretin bir kasabın bıçağı kadar keskin olduğu yerlerde, bir çocuk öylece donakalmış, elindeki hiç tanımadığı; fakat hayatını en derin yerinden söküp aldığı kadının kanına bakıyordu. Hiç tanımadığı ve artık tanıma imkanının da kalmadığı bu kadın, çiçekli sarı elbisesiyle yerde öylece yatıyor, bir daha hiç kalkamayacağını bilmeden ruhuna elveda diyordu. Ruhu, o uzaklardan çok güzele benzeyen, naif, yaşam dolu ruhu gökyüzünde tanrısına isyanlar ediyor, yükselmesinin sebeplerini sorguluyordu.
Tüm bunlardan habersiz, öylece kalakalan çocuk ise algılamaya çalışıyor, beyni çok isteyip ulaşamadığı o maddeye bir an önce kavuşması için sinyallerken gönderirken az önce neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. İstediği tek şey birkaç gram uyuşturucuyken, yerde yatan kilolarca ağırlıktaki kadına baktı. Birden kadını annesine benzetti. Çok küçükken, kendisini alkolik babasına emanet edip, hiç tanımadığı başka bir adamın kollarına koşan orospu annesine. Kadından nefret etti, sol elinde titrekçe duran bıçağı az önce çıkardığı yere, kadının hiç çocuk vermemiş ve asla da veremeyecek olan karnına yeniden sokmak istedi.
Kadını babasına benzetti çocuk. Kaçmak, bir dayaktan daha kaçmak için ölene kadar koşmak istedi. Göğe yükselmek istedi, etrafında durup şaşkınlıkla onu izleyen meleklere dokunmak, yalvarmak, belki de biraz mahremiyet dilemek istedi.
Güzel çiçekler istedi. Onun yerine, tanrı yağmur gönderdi bu zavallı çocuğa.
Saat gece 3. Sakin bir mayıs akşamında, yağmur genç kadının göz oyuklarından akarcasına yağmaya başladı. Çocuğu sarıp sarmaladı, kollarının arasına aldı. Her bir damla dalga dalga birleşip çocuğun tenine nüfuz etti yakıcı bir asit gibi. Boğazına dolup boğazını yaktı. Gözlerine girip kör etti. Kulaklarına yağmurun çığlık çığlığa sesi doldu çocuğun. Kadının kanını başta ellerinden silen o güzel yağmur, çocuğu kadının masumiyeti ile kirletmeye başladı. Çocuğun üzerine sevgi yağdı, şefkat yağdı, çiçek yağdı; nefret ile yağdı. Asla ulaşamayacağını bile bile, göstere göstere, o birini öldürmenin verdiği soğuk maviyle kaplı yüzüne vura vura yağdı.
Yağmur, gece olan biten her şeyi kalın, eski bir battaniye gibi örttü. Teknolojiden ve gözü açık insanlardan arınık bu caddede, nefes alan son iki insandan birisinin kalbi atmayı bıraktı. Karanlık binalar arasında gölgeler yoğunlaşıp çocuğa cehennem azabı yaşatıyor, şeytana yaklaştırıyor, içindeki son masum parçaları yavaş yavaş sindiriyordu.
Çocuk kendine geldiğinde, o yalnız sokakta hangi amaçla olduğunu hatırladı. Bir gram madde için daha yalvaran beyni, hala duygularını koruyan kalbi olan savaşını kazandı.
Çocuğun elindeki kan, kadının parmaklarının ucunda gevşekçe duran çantayı kirletti. Çıkan paraların bir kısmı yağmurda hemen ıslandı.
Çocuk arkasını dönüp, sokağın sonuna doğru koşarken, siyahla bezenmiş o karanlık sokakta atan son kalp de tüm duyguları ile sönüp gitti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.