- 1092 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PALAVRA
Palavra deyince Nusret gelir aklıma.bu güne kadar tanıdığım en usturuplu palavracı odur.Hani bazı insanlar ortamını bulamadıkları için yeteneklerini ucuza harcarlar ya! O öyle biriydi işte!...yüksek dozda kurgu yeteneği ile iyi bir öykücü ya da iyi bir senarist olabilirdi bence. Özellikle yaşanan olayları uyarlama,kahramanının yerine kendisini koyma,gerekli süslemeleri yapıp onu anlatmaya hazır hale getirme konusunda müthişti.
Biz Nusret’i tanıdığımızda üniversite üçüncü sınıftaydık.Bir öğrenci evinde üç arkadaşla kalıyorduk.kaldığımız ev ,üç oda bir salon kocaman bir evdi.Mezun olup giden bir arkadaşımızın yerine yeni bir oğrenci aradığımızda karşımıza çıktı.Kantinin panosuna astığımız ilanı okuyup bana gelmişti. Daha tanıştığımız ilk gün bir kaç macerasını dinledim. Aslında kendisine ait bir evi varmış da!... Babası üniversiteyi kazanır kazanmaz ona kalması için bir apartman dairesi almış da!... O sözüm ona yalnız kalmayı sevmediği için evini kiraya vermiş miş de!.. Falan filan...
Neyse Nusret’le evdeki ilk günümüzün akşamında bir konuşana esir olduk.Dinlemeye mahkum tutuklular gibi Nusret bizi teslim aldı.O anlattı biz dinledik, o anlattı biz dinledik.Bilmem kaçıncı hikayenin ortalarında: ’Arkadaşlar, yarın okula gidecez; yatalım artık!’ deyince susturabildik onu.
Daha sonraki günler bu yoğunlukta olmasa bile hikayeler anlatmaya devam etti.Diyelim ki Ömer. ’Ben yumurta yemekten bıktım ya!’dedi.Sen misin onu diyen, Hemen yumurtanın merkeze yerleştiği bir hikaye Nusret tarafından anlatılırdı.İlk zamanlar televizyonsuz evimizde böyle düğümleri güzel atılan, merak uyandırıcı hikayeler hoşumuza bile gitmişti.Ama artık tahammül sınırımızı zorluyordu.
Nusret, palavradaki ilk firesini onunla eve birlikte döndüğümüz bir gün verdi.Yolda kazı olduğundan istayon civarındaki boş bir araziden geçmek zorunda kalmıştık.Orada bizimle pek ilgili görünmese bile çöpleri karıştıran bir köpek görünce biraz ürktüm. köpeklerden çok korktuğumu,bu korkumun da çocukluğuma kadar dayandığını söyledim.
’Köpeklerden korkulur mu ya! ’diye başladı anlatmaya.Nasıl, insanların psikolojik özellikleri varsa;köpeklerinki de varmış. O bu konuda uzmanmış.Kuduz köpekleri bile bir bakış ve bir kaç hareketle durdurabilirmiş, türünden akademik bir konuşma yaptıktan sonra köyde kuduran bir köpeği nasıl etkisiz hale getirdiğini anlattı.
Varmak üzereydik. Akşam vaktiydi.Evimiz çıkmaz bir sokaktaydı.Sokağa girdiğimizde akşamın loşluğuna buranın karanlığı da karışınca önümüzü göremez olduk. Nusret hikayesini bitirdikten sonra ’Bir gün havlayan bir köpek denk gelirse sana onu nasıl durduracağımı gösteririm diyordu ki...köpeği fark ettik.Hırlama havlama sesleri birbirine karıştı.Zaten köpek fobisi olan ben olduğum yere çakılıp kaldım.Arkama baktığımda Nusret yoktu.Arkamızda bıraktığımız yaklaşık yetmiş metreyi kısa mesafe koşucularının bile erişemeyecekleri bir rekorla katetmişti.Köpek Allah’tan üzerime gelmedi.komşulardan biri çıkarak hayvanı sakinleştirdi.
O günden sonra Nusret sustu.Suskunluğu bir hafta kadar sürdü.Bizden önce çıkıyor eve çok geç geliyordu.Bir gün eve döndüğümüzde Nusret’in eşyalarını toplayıp evi terk ettiğini anladık.Anlaşılan yeni dinleyiciler bulmaya ihtiyacı vardı.O akşam arkadaşlarla Nusret’in yeni dinleyicilerine sabır niyaz ettik.
Anladık ki yalanın ömrü pek uzun olmuyor.Tanrı bizi olduğu gibi görünen insanlarla karşılaştırsın. Amin!
Bedri Karaarslan
YORUMLAR
senin palavraci iyi bir palavraciymis:-) palavrasi ortaya cikinca, sessiz sedasiz cekip gitmis yani piskinlik yapip kaldigi yerden devam etmemis.
ben birinin palavrasini, aslinda bir kac palavrayi birden yakalmistim ama vatadas palavrada israr etmisti... aradan yillar gecti, ara sira gorurum ama soylediklerinin palavra olabilcegini dusunurum hep....
guzel yazi icin tesekkurler,
abdullah