- 1027 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÜTÜN YOLLAR DENİZLERE ÇIKAR
Adını ilk ne zaman duydum diye düşünüyorum.Sanırım banka soygunuyla ilgiliydi. O zaman televizyon olmadığı için saat başı tekrarlanan radyo haberlerinde duymuştum. Çocuktum orta birinci sınıfa gidiyor olmalıyım.Soygun her zaman olan olağan haberlerden değildi.Sadece flimlerde seyrederdik. Deniz Gezmiş adı aklımda kalmıştı. Diğerlerini hatırlamıyorum. Belki de evde sohbeti de olduğu için kulağımda yer etmişti. O sıralar annem hasta olduğu için nekahat dönemini geçiriyordu .Ameliyatın izleri hala üzerinde olan annem, eski hayatına dönmeye çabalıyordu. Yine komşularla beş çaylarını kaldığı yerden devam ettirmeye çalışıyordu.Akşam üzeri bizde ya da komşularda toplanan mahalle sakinlerine okuldan döndüğümde,katılır birşeyler atıştırırken konuştuklarına da kulak kabartırdım. Banka soygunu pek ses getirmemişti komşular arasında.İki üç itiraz ya da acıma duygularını ifade eden sözcüklerdi hatırladığım..Ama sonra Birden bire "Deniz Gezmiş" ismi daha sık duyulmaya başlandı. 12 Mart silahlı kuvvetlerin Demirel hükümetine muhtura vermesiyle başlamıştı olaylar.O sırada karışıklıklar, öğrenci eylemleri,üniversiteler Amerikan karşıtlığı eylemlerle hep gündemdeydi.Radyo haberlerinden takip ediyordu büyüklerimiz ülkedeki gelişmeleri.Deniz Gezmiş arananlar listesindeydi.Adı sık sık radyoda telafuz edilmekteydi.Haber sipikerinin heyecanlı sesi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının gittikleri,yerleri bulundukları mekanları duyuruyordu genellikle. En son Gemerek civarında görüldüklerini söylüyordu.
O zamanlar, Hacer yengem ve annem bizim holdeki sokağa açılan iki kanatlı yeşil tahta kapının arkasına iki sandalye koyar,çaylarını orada içerler,caddeyi ,karşı sokağı izlerken sohbet ederdi.Hacer yengem,beyaz dantel perdelerin arkasından karşı kaldırımda olan evini gözleyerek çayını yudumlardı her zaman. Oğlu Ergun abiyi çocukları olmadığı için evlatlık almışlar.Ama ne yazık ki çok küçük yaşlarda daha akıl sağlığının yerinde olmadığı anlaşılmıştı.Büyüdükçe zapt etmek güçleşiyordu.Bazen kapıyı zorlayıp çırılçıplak mahallenin ortasına çıkar,oraya buraya koştururdu. Kahvedeki bütün adamlar da da peşinde. Sokakta bir kovalamaca başlardı.Hacer yengem de hep hazırlıklı olmak zorundaydı. Olur da kapıyı zorlar çıkarsa kimse dövmeden müdahale edebilsin diye. Ergun abi daha çok hasta değilken evlerinin kapısının önündeki taş merdivene otururdu. Ben bazen ona kek, börek götürürdüm.Çok küçüklüğümden beri tanıdığımdan mı nedir pek korkmazdım. Annem de bir şey demezdi.
O zamanlar zararsızdı,pek saldırganlığı yoktu.Kendi kendine güler,anlaşılmaz şeyler mırıldanırdı. - Ergun abi sana kek getirdim dediğimde.Beni görmeden yüzüme bakar,farkında olmadan keki alırdı.Ağzının kenarından sızan salyaları elinin tersiyle siler keki yemeğe çalışırdı. Ama saldırganlığı artmaya başladıktan sonra hacer yengem onu evlerinin alt katındaki boş odaya zincirle bağlamak zorunda kaldı.Bir keresinde çırılçıplak sokağa fırladığında sokaktaki esnaf zor zaptetmiş,baya hırpalamıştı. Çok acırdım ona. Hacer yengeme de saldırmaya başlayınca Manisa’da Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesine götürüp yatırdılar ancak Hacer yengem ziyaretine gittiğinde çok dayak yediğini görüp dayanamamış yeniden eve getirip boş odaya bağlamıştı.O yüzden hep pencere kenarında oturur olağanüstü bir durumda müdahaleye hazır beklerdi. Pencere kenarı sohbetinde çoğu zaman bana -Kız evlen artık.Bari torun görelim diye takılırdı.Annem benim kızım okuyacak yengesi öğretmen olacak derdi. Böylece ne olmam gerektiği fark ettirilmeden beynime kazınımıştı.Tabii öğretmen olmalıydım. Kızına en yakışacak meslekti öğretmenlik.Tayyörlerimi giyip bir Atatürk öğretmeni olarak bu memleketin çocuklarını yetiştirmeliydim.Annemin arzusuydu bu. Benim de annemin arzusunu yerine getirmek boynumun borcu oldu.
Okuldan geldiğim o gün, ortalıkta olağandışı bir durum vardı.Sanki fısıltıyla konuşuyorlardı.Aslında fısıldadıkları yoktu ama seslerinde bir hüzün vardı.İstemedikleri bir şey olmuştu. Yakalanmışlar diyordu yengem.Annem ahh evet bari çok ceza almasalar. Kimseye zararları da dokunmadı diyor. Gençler işte damarlarındaki kan hızlı akıyor.Ne olmuş dedim. Yengem Deniz Gezmiş yakalanmış dedi. Ortalıkta elle tutulacak kadar hüzünlü bir hava hakimdi. Kimse oh olsun, iyi ki yakalanmışlar,cezalarını çeksinler falan demiyordu.Onların teslim olmasına kadar geçen olayları bir radyo tiyatrosu izler gibi izlemişti ülkedeki herkes.Ben çok farkında değildim. Çok sonraları siyasal kimliğim, okuduklarım ve yaşadıklarımla geliştikçe onların ne yapmak istediklerini anlayabildim.O cesur,o onurlu duruşu,davası bizim de davamız olunca taşlar yerine oturmaya başlamıştı. O bir gençlik lideriydi.Hepimiz biraz hayran,biraz aşık büyümüştük Deniz Gezmiş’e.Yusuf ve İnan da devrimci gençlerin lideriydi. Benim için Deniz Gezmiş hep en ön safta olandı.Belki de çocukluğumdan kalan bu bölük pörçük anılar yüzünden Deniz’e onun o kahramanca duruşuna hayran olmuş,kendimi ona hep yakın hissetmiştim.
Bugün içim yanarak,geçmişte kalan arkadaşımı ,dostumu,kahramanımı yitirmenin üzüntüsü içindeyim.
Çocukluğumun üç kahramanı, ceserati ,umudu bizde emanet olan,o üç fidan,üç delikanlı adam gibi adam.Ruhunuz şad olsun.
Canan Yönter
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.