- 1061 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KONUŞMA ENGELLİ KONUŞMACI
Yıl 1981 Dicle Üniversitesi Öğretmen Yüksek okulu Birinci sınıftayım.Sınıfımızda konuşmayan,derdini jest ve mimiklerle anlatan bir arkadaşımız var.Adı Sirac.Yüzü çok sevimli... Küçücük bir yüz, kocaman iki kara kara göz ve buruşuk bir surat.Cin gibi bakan iri gözleriyle oldukça da sempatik biri...Herkes sevdi Sirac’ı...
O yıllarda okullarda engelli öğrenci kontejanıyla okuyanlar var.Bizler de Sirac’ı konuşma engelli biri olarak düşünmüş; Sorgulamadan onu öyle kabul etmiştik. Van’ın Gevaş ilçesinden olan Siraç , Almanya’da doğmuş,orada büyümüştü.Özelliklerinden dolayı bu arkadaşımıza ekstra hassas davranır,onu gittiğimiz her yere götürürdük.Sirac,sempatik tavırlarıyla kısa bir sürede herkesin çok sevdiği,birlikte vakit geçirmekten hoşlandığı biri haline geldi.Edebiyat bölümünün adeta maskotu oldu diyebilirim.
Sanırım dönem sonlarına yakın bir gün, Salih Aykal Hoca’mızın girdiği Halk Edebiyatı dersinde her zaman yaptığımız gibi tartışmalı bir söyleşi etkinliği gerçekleştiriyorduk. Derste:Halk şairlerinin halk kültürüne katkıları nelerdir?Şairler bilinçli aktivistler olabilmişler midir? Aşıklık geleneğinin bu gün sürememesinin nedenleri nelerdir? soruları irdeleniyordu.
Öğretmenimiz konuşmak isteyene söz veriyor;tartışma keyifli bir şekilde sürüyordu. Fakat öyle bir şey oldu ki!...Sınıf adeta şoka girdi. Salih Hoca’mız Sirac’ın elini havada görünce, önce şaşırmış,sonra da: ’Arkadaşlar! Durun ,durun bir dakika...Sirac arkadaşımız söz istiyor.’ deyivermişti.
Bütün başlar pencere tarafının ortalarında oturan Sirac’a döndü.Herkes nefesini tutmuş ona bakıyordu. Jest ve mimiklerle bir çeşit pandomim yaparak düşüncelerini ifade etmesini beklerken, Sirac, önce bir yutkundu sonra boğazını temizlemek için öğürtüye benzer bir takım sesler çıkardıktan sonra konuşmaya başladı. ilk cümlesi en ön sırada oturan arkadaşı parmağıyla işaret ederek: ’Bu arkadaşın dediğine katılmıyorum.’ oldu. Sonra, o ana kadar konuşan herkesi tek tek gösterip iki-üç dakika boyunca ’Ahmet’e katılıyorum,Yaşar’a katılmıyorum.Gülten’e katılıyorum semra’ya katılmıyorum.’şeklinde devam etti. Sonra da yerine oturdu. Bu kez Sirac konuşmuş, hepimiz konuşma engelli olmuştuk.
Yıllar sonra, edebiyat öğretmeni olarak girdiğim her yeni sınıfta bu anımı anlattım.Edebiyat derslerinde öğrencinin katılımının önemli olduğunu vurguladım. Ve Sirac gibi iki kelimeyle de olsa herkesin derse katılmasını özellikle istedim.
Böylelikle her defasında Sirac’ı da anmış oldum.
Kulakları çınlasın,
BEDRİ KARAARSLAN.
YORUMLAR
Bu keyifli ve sevimli anıyı bizimle paylaştığınız için içtenliğinize teşekkür ederim :)