- 942 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YUNUS EMRE'DE SEVGİ-3
Yunus , ölüm ötesi hallerde bütün insanlığı anar, kendisini de bu çemberin dışında görmez. Belki de bu çemberin içerisinde bunalan ve dolanan en çok kendisidir. Ölümden sonra bile hiçbir insanın yalnızlığına tahammül etmez. Kendi ölümünün hayalini de bu anlayışla kurar ’siz yaşatma aşkına bakın, ben kendimle hesaplaşacağım’ der gibidir. Böylece ölüm yalnızlığını da yener. Cemiyeti dalga dalga kuşatacak olan şu tatlı selamıyla vedalaşmayı yeğler.
“Gider olduk dostumuza
Eremedik kastımıza
Namaz için üstümüze
Duranlara selsam olsun”
Yunus’un kainati bir kül-bütün halinde tasavvur ettiğini gördük. Yunus, bunu yaparken içinde yaşadığı alemle, diğer alemleri birbirinden kesin hatlarla ayırmaz. Tanrı, insan, eşya arasında gider- gelir. Kesiklik ve eksiklik kabul etmez. Bütün bu alayışlı kaynayış içersinde Yunus, postuna burulu pasif bir derviş değildir. O, sevgide bitmez, tükenmez bir aksiyondur. Bu aksiyonunu şiir dünyasında dile getirir. Yunus sevgiyle birlik, apaçık dldir. O, en derin fikirleri, en kolay ifade kalıplarıyla önümüze serer. Yunus’u her okuyan aynı şeyleri duyuyormuş hissine kapılır ancak, hep farklı şeyler anlayarak sevinçle ürperir. Yunus’ un yapmak istediği de zaten budur.
Yunus budur da, biz Yunus’ un karşısında kimiz ve neyiz? Yunuslayın sevebilirmiyiz? Yunus bize ve dünya insanlığına hala bir şey anlatır mı? Yunus’u asırlar ötesinden aramıza aldığımıza göre, mesele olan Yunus kadar da biziz. Biz ,yani insanımız ,insanlık....
Biz, topyekûn kaçışı yaşıyoruz. Vadilerden boşalırcasına. . Kimimiz tepe taklak, kimimiz yüzüstü. Ne ardımızda Moğol atlıları, ne de Estergon bozgunu.. Gerçekten kaçış, düşünceden kaçış, kendimizden kaçış... Herbirimizin alnında kaçışın kapkara damgası! Ne sıra, na saygı, ne sevgi, ne hedef. Dinimizle, dilimizle ,gönlümüzle, mutlak bir yanımızla, kaçanlarala beraberiz...
Bizdeki bu kaçış isteğine karşılık, Yunus’ta kavuşma hazzı, ateş gibi yakıcı bir kavuşma arzusu vardır. Biz, yunus’ ça nasıl sevebiliriz ki?
Türk dünyası olarak eksenimizden koptuk. Dışa dönük gözümüz batıyı ve yabancı kültürleri derme-çatma rehber edinirken, içe dönük gözümüz ve gönlümüzle kendimizi inkar ettik, küçümsedik, özgüvenimizi kaybettik. Kendimizi bilemedik. Halbu ki ne müthişti! “Kendini bilen rabbini de bildi” denmişti, unuttuk. Tarifsiz bir surete büründük. Milli gözlüğümüzü savurduk bir kenara, kişiliksiz ve kimlisiz kaldık. Kişiliğimiz ve kimliğimiz ne acıdır ki halen örselenmeye devam ediyor...
Biz böyleyiz de, dünya, Yunus’ tan hala bir şey an lar mı? Anlamalıdır. Zira, Yunus onlarla da beraberdir. Yunus’ ta onları çok aşan, kuşatan dinamikler mevcuttur. Ama olmadı, olamadı. İnsanlık, kan, gözyaşı, ızdırap, elemler içinde kıvranmakta, bir yığın keşmekeşle meşgul olmak durumunda bırakılmıştır.
Çağımız, madde ötesiyle değil, maddeyle alakalı. Yunus’ ça sevmekle ulaşılacak saadeti eşyada arıyor. Çağımız çok hızla değişti, ilim geklişti., makina herşeyin üstünde haytımızı doldurdu. Bu durum, maddeye güveni artırdı, insan zihni pervasızca şımartıldı.
Asrımız hayatına özde materyalizm ve onun türevleri hakim oldular. İnsanlık nice “izm” le acı tecrübeler yaşadı. Her şeye rağmen insan ruhundaki sıkıntı bitmedi, bitmeyecek... Ekzistansiyalizm çağımızdaki bu bunalımın ilk kıvılcımı oldu. Evet, günümüz insanlığı sıkıntılı ve ıztıraplıdır.
Dünyanın başı dönüyor. İnsanlar meçhulden gelip, meçhule gidecek olan seslerin arkasına takılıyor. Ahlaki evrilşin binbir çeşidini yaşamak onu tatmin etmiyor, kendini gizlemeye çalışıyor, maskelere sığınıyor. Belki de insanlar çağımızdaki kadar, hiç bir devirde bu denli kendisinden kaçmamıştı. Kendi türüne bu denli yabancılaşmamıştı.
Çağımızda dünya insanlığı kıta kıta, bölge bölge, ülke ülke gerçekten maddi olarak çok zengin ancak, mutluluğu zenğinliği ile paralellik arzaetmiyor. Güçlü,
zengin ve hükmedenlerin adil olmayışları yüreklerde nüve tutan sevgiyi zıpkınlıyor! Sevginin boy verip gelişmesine engel oluyor.
Kıtalar, bölgeler, ülkeler arası dengesizlik çok boyutlu olduğu gibi, ülkelerin iç bünyesinde fertler arsında maddeye sahip olma bakımından çok büyük eşitsizlikler mevcuttur. Dünya insanlığının büyük kesimi bu dev maddi zenginliğin karşısında o’na sahip olamamaktan dolayı bitkin, perşan ve hırçındır. Dengesizliğin kaynağı çok boyutludur. Bir gecede milyarlık olan insan, ve, bir gecede iflas eden insanlar aynı ülkenin ve aynı apartmanın insanı olabilmektedirler. Savaş, kan ve gözyaşı hala milyonların gündemidir. Sevgi, insan yüreğinde küllenmeye devam ediyor. Yürekler yanardağlar gibi intifa halinde kaynamakta, bir türlü çıkış yolu bulup sevgiyi ihya edememektedir.
Yunus, çok elim bir ihtiyaç olarak bize ve dünya insanlığına hala gereklidir. Şu güzide mısrasını belki de en çok çağımız için söylemiştir.
“Bunca varlık içinde gitmez gönül darlığı”
Bize göre, insanlığın kurtuluşu ancak bu ince manayı idrakle mümkündür.
Sonuç olarak, Yunus mevlayı sevdi. Mevla’nın aşkına Muhammed’i sevdi, Muhammed’in aşkına insanı sevdi, varlığı sevdi... Madem ki Yunus bunca varlık içinde bizi de sevdi, biz de Yunus’ u, Yunusça olmasa da, kendimizce seviyoruz ve diyoruz ki:
YUNUS
Bir çeşme başındayım, gönlümü sular Yunus,
Çırpınan yüreğime yiter korkular Yunus.
Katıldım sularına aktım Hazar’ a Yunus,
Dilimde namelerin çıktım pazara Yunus.
Ben Kür’ üm, ben Aras’ ım, vadilerim sarp Yunus,
Duydum, kana bulamış sakarya’yı harp Yunus.
Bekledim de kıyıda, binmedi sala Yunus,
Yunuslar okyanusta, vurmaz kumsala Yunus.
Uçuşan yapraklarda okurum bir ad Yunus,
Sonsuz aydınlığında bize de murad Yunus.
Susuzluktan şaşkınken gölde turnalar Yunus,
Vahasına kavuştu çölde leylalar Yunus.
Derman Yunus, Can Yunus, ellerden tutan Yunus,
Ne hoş dünya seninle herkese vatan Yunus...
Yokluk akşamlarında bozkır dar olur Yunus,
Korkarım mirasından vebal sorulur Yunus
San Marko, Nişat Bağ’ da çiçekler biter Yunus,
Açtın ya bağrımızda , bir lale, yeter Yunus.
Bir kopuz ezgisiyle çıktık huzura Yunus,
Dokuz dağın başında, dokuz mezara Yunus.
Taptuk kapısı dört yan, yolara düştük Yunus,
Allahım bu ne cilve.. Koştukça piştik Yunus.
Kanmaz bu gönül gayrı İpeğe Çin’ de Yunus,
Bugün düşümde gördüm cennet içindeYunus.
Bir bahar meltemiyle, güllerle selam Yunus,
Gül tarlası bu alem yandık vesselam Yunus.
YORUMLAR
Kemdurur yoksulluktan nicelerin varlığı
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı
(Yunus)
Hayrettin Bey, bu güzel çalışmanız için kutlarım.
Belki de insanlar çağımızdaki kadar, hiç bir devirde bu denli kendisinden kaçmamıştı. Kendi türüne bu denli yabancılaşmamıştı.
...
Gerçek bi o kadar da doğru tespitlerin ışığında toplum olarak ne kadar değerlerimizden uzaklaştığımızı bir daha anlıyorum.
Bu güzel yazı dizisi için teşekkürler üstadım.
Saygımla.
Değerli Dostum yine büyük emekler vererek hazırlamış olduğunuz bu yazı dizinizin tüm bölümlerini okuduğumuz da Yunus'u,bizim Yunus'u,çağlar öncesinden tüm insanlığa mutluluğun sırrının sevgide olduğunu söyleyen Yunus'u daha yakınen tanımış olduk.Yunus mevlayı sevdi. Mevla’nın aşkına Muhammed’i sevdi, Muhammed’in aşkına insanı sevdi, varlığı sevdi... Madem ki Yunus bunca varlık içinde bizi de sevdi, biz de Yunus’ u, Yunusça olmasa da, kendimizce seviyoruz.
Bizler ve tüm insanlık keşke Yunus gibi sevebilseydik,Yunus'u anlayabilseydik te bu gün kü kan,gözyaşı ve mutsuzluğu yaşamamış olsaydık.
Yunus, çok elim bir ihtiyaç olarak bize ve dünya insanlığına hala gereklidir. Şu güzide mısrasını belki de en çok çağımız için söylemiştir.
“Bunca varlık içinde gitmez gönül darlığı”
Yunus hala bizim sevgi rehberimiz ve diyoruz ki..
Derman Yunus, Can Yunus, ellerden tutan Yunus,
Ne hoş dünya seninle herkese vatan Yunus...
Yokluk akşamlarında bozkır dar olur Yunus,
Korkarım mirasından vebal sorulur Yunus
San Marko, Nişat Bağ’ da çiçekler biter Yunus,
Açtın ya bağrımızda , bir lale, yeter Yunus.
Can dostum sen de gönlümüze Yunus'u hatırlattın ya....
GÖNLÜN VAR OLSUN.KALEMİN DAİM OLSUN...
Selam ve saygılarımla.