- 1290 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ENGELLEMEYİN!
"Elinizi yüreğinize koyun ve etrafınıza bir de gönül gözüyle bakın... "
Çocuktum; okulla evimizin arasında uzun yollar vardı. Of çekerdim “kim yürüyecek şimdi”? Diyerek söylenirdim içimden. Son ders zili çalınca aynı sözü tekrarlardım yeniden. Yürümek uzun yollarda, kıvrak sokaklarda, yüksek kaldırımlarda birde sırtımda çanta “of ya yürü işin yoksa”…
Yıllar geçti, büyüdüm… Hayatın getirdikleriyle yeni yeni duygular tanıdım. Kendi hayatı mı kurdum… Aile oldum ve anne oldum…
Bugün yürümek için bahane yaratıyorum kendime, acımıyorum ayaklarıma şikâyet etmiyorum yorulduklarında. Bir gazete almak için bile en uzak markete gidiyorum. Yürümekte zorlanan attığı üçüncü adımda yorulan “anne biraz dinlenelim mi “? Diye soran, içinden “ah bir koşabilsem” diye geçiren kızımın yerine yürüyorum. Çıkamadığı yüksek kaldırımlara defalarca çıkıp iniyorum, alçalsınlar diye. Nerede bir merdiven görsem, basıp çıkıyorum sayısızca basamağa azalsınlar diye. Koşuyorum uzun yollarda, kısalsınlar diye. Asansörü olmayan yüksek okulları deviriyorum ellerimle, yemyeşil bahçeler içinde az katlı yeni okullar yapıyorum. Sıra sıra diziliyorlar gözlerimin önünde. Parklar yapıyorum dik merdivenleri olmayan kaydıraklar. Zincirleri kopmayan salıncaklar…
Artık yürümekten şikâyet etmiyorum, kıymetini biliyorum ayaklarımın. Hep uzaktan gördüğüm yardım etmek isterken acaba ne hisseder diye düşündüğüm engelli insanları ve yürekleri sevgi deryası çocukları anlıyorum.
Bu hafta engelliler haftasıymış öyle söyledi az önce kızım. Bir haftaya sığdırdığımız ve engellediğimiz engellilerimiz hafta istemiyor bunu bilesiniz. Bencillikten sıyrılıp sadece kendinizi düşünerek yaşamaktan vazgeçiniz. Dershaneler, okullar, sokaklar, taşıtlar, sinemalar, tiyatrolar yüksek kaldırımlar, merdivenler, parklar kendinize geliniz! İnsanlara seslenmekten ve anlamalarını beklemekten yoruldum bari siz anlayış gösteriniz…
Bu ülkede kaç milyon engelli var bilir misiniz? Ve bilir misiniz ki sadece kendini düşünen kişiler, bencil düşüncelerinizde asıl engelli sizlersiniz…
17.05.2006 Leyla Usta
YORUMLAR
guzel bır yazıydı yalnızca benım bıldıgım 10 16 mayıs arası engellıler haftası ama her gun hatırlamakda yarar var.
her saglam ınsan engellı olmaya adaydır.
bu yazının eskı bır arsıv oldugunu gözden kacırmısım hocam
aynur soysal kumcu tarafından 9/15/2008 2:27:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
1987 Mart ayı idi. hamile idim ve doğumuma yaklaşık üç ay gibi bir zaman vardı ve benden bir kaç ay önce doğum yapan arkadaşıma gittim. 9 aylık falan olmuştu doğum yapalı . Karnım burnumda soluk soluğa çıktım o merdivenleri ve eve girdik. Biraz dinlediniz ve bebeği sevmek için kucağıma almak istedim. dokuz aylık bebek sesleri algılamıyor, kucağıma aldığım zaman bütün kemikleri dağılıyormuşçasına yığılıveriyordu kucağıma. Başını dik tutamıyor, akalarının üstüne basamıyor, kafasını çeviremiyordu.
Arkadaşıma döndüm. Neler oluyor ? dedim Bana doğumda oksijensiz kaldığı için toparlanması zaman alacakmış" dedi.
Fakat dokuz aylık bir bebek en azından basabilmeli, kafasını çevirebilmeli" dedim. Okuduğum kitapları gözümün önüne getirdim ve arkadaşımın oğlunda farklılık açık açık görülüyordu.
" Burada bekletme, İstanbul ya da Ankara’ya götürün" dedim.
O gün dikekte almamıştı arkadaşım. Çünkü gerçekten çok zor bir doğum olmuş ve bebeği ölümden dönmüştü.
O hafta alıp Samsun'a götürdüler ve geri döndüklerinde tam bir yıkım içindelerdi. Çocukları engelli idi hem de kas engelli " spastik" ti ve iyileşmesi imkânsızdı. Aldıkları haber karşısında yaşadıkları şoku anlatıyordu.
Onun tedavisi için İstanbul'a yerleşti ama tedavi olmuyordu ve oğlu 4.5 yaşına geldiğinde Sinop’a döndü. İlk işi bir dernek açmak için çalışmalara başladı. Bizler de ona her türlü desteği veriyor. Para kazanabilmek ve derneği kurabilmek için inşaatlardan çöplerden kağıt topluyor onları bile satıyorduk. Kimse bu derneğin yürümeyeceğini bu kadar mücadele vermenin gereksiz olduğunu söylüyorlardı ama biz yılmıyorduk ve iki yıl içinde bütün uğraşlarla bir bina bağış aldık ve o binaya taşındık. Sonrasında dernekte çalışan tüm dostların çabası ile Metin sabancı Vakfına bağlanmasını sağladık. ve bir kaç yıl donra sosyal hizmetlere bağlanmasını sağladık ve resmi görevlileri kendi ellerimiz ile seçtik. Büyük bir kampanya başlatıldı Sinop ta, yollar engellilerin de rahatlıkla yürüyebileceği şekilde yapılması sağlandı. sonrasında 23 Nisan çocuk bayramlarına çocuklarımızın etkinlileri ile katılması ve rehabilitasyon merkezi. Şimdi ilimizde ve ilçelerimizde dört tane rehabilitasyon merkezi var ve oralarda engelli bir çok çocuk eğitim ve terapi alıyor ve artık sokaklarda engellilerimiz rahatlıkla çekinmeden gezip kimse garipsemiyor.
Bu başarı engelli bir çocuğa sahip olan annenin başarısı idi. Önceden engelli çocuklarını sokağa bile çıkartamayan anneler artık çocukları ile eğleneceklere ve oyun alanlarına katılıp sokakta rahatlıkla gezebiliyordu.
Bu başarı engelliğin bedende değil beyinde olduğunun kabul edilmesi ile elde edildi ama çok büyük mücadele verilerek bu aşamaya gelindi.
Gerçekten yaşamayanın ne demek olduğunu bilebileceğini sanmıyorum. Çünkü bu kadar çalışmalara rağmen hala engelliye bakışı değişmeyen insanlarımız var küçücük Sinop'ta bile.
Umarım bir gün asıl engelliliğin kafada olduğunu toplum olarak anlar kendimize gelebiliriz.
Özel bir yazı idi ve bende dertleştim sayfanızda.
onurumsun tarafından 9/15/2008 2:15:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir psikolok kadar net söyleyebilirim.Biz,engellileri yeterince anlamıyoruz ve anlayamayız.Bu çok zor.Yaşadığım tecrübe bana bunu söyletiyor.Ayağından sakat bir dostum vardı.otuzsekizyıl birlikte yaşadık sayılır.Ben ki,onu anlamak ve yardımcı olmak için ne çabalar sarfetmiştim.Onu yaşatmayı başaramadım. Bir gün ellerimin arasından kayıp gitti.İntihar!...Yeniden,yeniden anlayamadığımızı düşündüm.Hassasiyetinizi yürekten kutladım.Selam,saygı...
Ve bilir misiniz ki sadece kendini düşünen kişiler, bencil düşüncelerinizde asıl engelli sizlersiniz…
***
Bu cümle bütün durumu en çıplak haliyle gözlerimizin önüne seriyor sanırım...
Ne yazık ki bir engellinin bu dünyada yaşamaya hakkı yokmuş gibi yollar, kaldırımlar, parklar yapıyoruz... Kendi ellerimizle onları evlerine hapsediyoruz, insanlardan günden güne uzaklaştırıyoruz...
Artık bu duruma bir dur demenin vakti geldi de geçiyor sanırım...
Çok önemli bir konuyu çok güzel kaleme almışsınız.
Kaleminize ve duyarlı yüreğinize sağlık...