- 814 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Bir insanın öğreneceği ilk dil ‘Tatlı Dil’ olmalıdır
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Nasıl ki “Tiyatro İnsanı insana insanla insanca anlatma sanatıdır” diyorsak ki kuşkusuz insanın malzemesi daima yine hep insan olmuştur.
Ne güzel ne özel ne muhteşem insanlar arkalarında unutulmaz izler bırakarak gelip geçmemişler midir bu dünyadan bir bir.
Yaşamlarını sürdüren insanlar da onların bıraktıklarını malzeme yapmamışlar mıdır kendilerine her anlamda ve alanda yine.
İdeallerini eylemlerini uğraşlarını başarılarını özümseyip hayata geçirmeye çalışmışlar mıdır.
“İnsan Portrelerini” incelemek. Üzerinde uzun uzun düşünmek ve hisse kapıp aklıma yerleştirmek önde gelen yaşam biçimine dönüşmüştür benim hayatımda. Kısa süreli de olsa insanlarla insanca diyaloglar kurup ve onları dinleyip anlamaya çalışmak gündelik yaşamımın önemli bir parçası haline gelmiştir.
İnsanın insana yakışan bir görevi de unutulmaması gereken o güzel insanları hatırlamak yeri sırası geldiğinde vefa ve şükranla yad edip bıraktıkları güzellikleri az da olsa insanlarla paylaşmak değil midir sizce de.
Oysa yürek nasıl hissederse dil onu söyler deseler de bu her zaman her koşulda asla mümkün olmuyor kanaatindeyim ben.
Kalbiniz içiniz nice güzellik iyilik ve iyi niyetle dolup taşsa da içinde bulunduğunuz sistemin acımasızca dönen çarkı toplumun çaresizliği ve hayatın karşınıza çıkardığı çeşitli olumsuzlukların insanı etkilememesi ve olanca çabasına karşın yine de her şeyi olağan karşılayıp hayata gülümsemesi mümkün olabilir mi dersiniz.
Ben bunun tedavisini her zaman yaptığım gibi geçmiş yıllara giderek oralarda rastladığım ve bana dayanma yaşama direnme gücü veren bir an her şeyi unutup gülümsememi sağlayan o tatlı dilli tatlı sözlü insanların varlığında buldum şu sıralar.
“Bir insanın öğreneceği ilk dil ‘Tatlı Dil’ olmalıdır”
Mahmut BALER nam-ı diğer “Bal Mahmut” ismini birçoklarının anımsadığını sanıyorum. 1987 yılında vefat eden bu çok renkli ve kişilikli Radyocu’ muzu yalnızca ismiyle değil görüntüsü ve kendine özgü baldan tatlı sohbet ve fıkraları ile de televizyon ekranlarından hatırlayanların çıkacağından eminim.
Ben de tıpkı bu günmüş gibi hatırlıyorum Yüzünü sesini ve insana sanki ağzına epeyce büyük geliyormuş hissini veren dilini!
Baba tarafı Osmanlı Sarayına kadar uzanan Mahmut Baler, konuşurken ağzından bal damlayan, kulaktan kulağa dolaşan fıkraları ile tanınan, seçkin çevrelerin sohbetlerinde baş köşeyi alan ünlü bir sohbet adamı idi. “Bal Mahmut”yakıştırması da bu özelliğinden olsa gerektir.
Bundan sonrasını Prof.Dr. Slem’in Kaleminden paylaşacağım sizlerle.
“ Atatürk’ün sofrasında çok kez yer almış, anlattığı bal gibi fıkralarla sevilen bir kişiydi Bal Mahmut. O’na Baler soyadını veren de Atatürk’tür.
Geçenlerde okuduğum kitabından bazı fıkraları ve olayları sunacağım bu yazımda.
Yeni Türkçe akımının hızlı olduğu günlerde Atatürk, Prof. Dr. Saim Ali Dilemre’ye sorar "İsiliğin aslı nedir" diye. O da cevap verir "Sıcaktan doğan bir maraz" . "Peki bu kelimenin kökü nedir?" sorusuna da "Bilmem" der. Atatürk "Onun adı isilik değil, ısılıktır. Yani ısıdan, sıcaklıktan gelir. Hoca siz hiç isilik olmadınız galiba?" Dilemre "Aman Paşam nasıl olmadım? Şimdi taze döktüm" deyip heyecandan kızarmış göğsünü gösterir, hep birlikte gülüşürler.
Atatürk bir akşam softasında, şair Celal Sahir’den bir aşk şiiri okumasını ister. O da başlar okumaya.
Semavat boş
Denizler boş
Sokaklar boş
Deyince Atatürk, deniz, sema boş olur da sen sokakları nasıl boşalttın deyince Fahir Rıfkı Atay " Celal Sahir Bey, bu şiiri sayım günü yazmış Paşam" der.
Bir yurt gezisinde Uşak’a gelir Atatürk. Bir hatip, onu över, Bismarc ve Napolyon’la kıyaslar. Atatürk kızar "Napolyon şan ve şeref peşinde koşan bir maceracı. Bismarc ise, İmparatoruna yardım eden birisi. Onlarla mukayesemi kabul edemem." Konuşmacı "Amacım sizin şan ve şerefle dolu şahsiyetinizi belirtmekti." Atatürk "tekrar hata yaptınız. Bu da yanlış. Nasihatım şu: Herhangi biriniz şan, şeref davası güder, benzersiz olmak isterse, başınızın belası olur. İlk kafası kırılacak adam da odur. Türk ulusunun bir ferdi olarak şanım, şerefim vardır. Bu da bana yeter."
Üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın milli mücadelede batı cephesinde Galip Hoca olarak çalıştığı günlerde, işbirliği yaptığı, sevdiği kahramanlarda biri de Ödemişli İsmail Efe imiş. Düşmanları pusuya düşürüp, vurmuşlar onu. Yaralanan ayağı da kesilmiş. Babasının intikamını almak isteyen oğlu Hüseyin Efe, bir yerde kıstırmış onları. Reisleri beyaz mendil çıkarıp teslim olmak istemiş. Hüseyin Efe "Af çıkar, kurtulursun, babam da kesilen ayağıyla kalır. Sen o mendille terini sil" deyip, vurup öldürmüş reislerini.
İsmail Efe, Ankara’ya gitmek için istasyona gelmiş. Ondan indirimli bileti için resim istemişler. Cebinden çıkarıp, bir başkasının resmini vermiş. Trende yanlışlık anlaşılmış. O da "bana resim ver dediler, kendi resmini ver demediler ki" sözlerini sarfetmiş. Dinlememişler, fark almışlar. Ankara’da araya girip aldıkları parayı ona iade etmişler.
Ünlü avcılarımızdan Sait Selahattin Cihanoğlu, bir avdan dönerken bir hayli yorgunmuş. Çantacısı "Amca tüfeğini ben taşıyayım" deyince "Sağol oğlum, teşekkür ederim. Avcı tüfeğini vermez" demiş. Bir başka çantacı lafa karışmış "Ülen, öküze boynuzu hiç ağır gelir mi?" lafını etmiş.
Kitapta evlilik için güzel bir benzetme var: Gündüz çifte hırlama, gece de çifte horlama.
Aylak, güvenilmez birisi yakınına gelir "Senden önemli bir ricam var, lütfen aramızda kalsın" "Mesele nedir?" "Bana biraz lazım da " "Anladım bu sır çok mühim, kardeşim, ben bile duymamış olayım bunu" der, başından salar.
Bir Akdeniz gezisinde gemi süvarisi Şefik Kaptan, ünlü tiyatrocu Bedia Müvahhit’i yanına çağırır "Oran görünüyor" der. Bedia Hanım kızarır, elleriyle önünü kapatır. "Zannetmem. Ben bu elbiseyi sana yakışıyor ve güzel dediğiniz için giymiştim. Gidip değiştireyim" cevabını verir. Oysa kaptan, uzaktan görünen Oran şehrini kastediyormuş.
Birkaç Bektaşi fıkrası: Birden zengin olup, eski arkadaşlarını görmezlikten gelen biri, dizlerinde pahalı bir kürk olduğu halde lüks arabasıyla geçerken önceleri saydığı Bektaşi Babasını umursamaz bir tavır takınır. Ama ondan da şu enfes cevabı alır. "Bu kürke güvenme, kasılma. Bu kürk sahibini hayat boyu hayvanlıktan kurtaramadı. Bunu aklından hiç çıkarma".
Bir Bektaşi’ye tarla satmak isterler. Satıcı "Bu toprak çok bereketli. Ne ekersen 1’e 30 verir." deyince Bektaşi "Aman sus, şuracığa benim kayınvalideyi gömdükte" demez mi?
Sorarlar bir Bektaşi babasına "Hangi nefesi çok seversiniz" cevaplar "Sigaranın ilk nefesiyle, kaynanamın son nefesini".
Bir şahsı tanık olarak mahkemeye çağırırlar. Hakim sorar "Bu adamın kaynanasını dövdüğünü gördün mü?" "Evet" "Peki niye müdahale etmedin?" "Niye müdahale edeyim, evire çevire bir güzel dövüyordu ki"
YORUMLAR
DEVRİM DENİZERİ
DEVRİM DENİZERİ
Selamlar..
Siz güzel bir insansınız. Insana yaklasımınız ve kelamınız da sizin gibi naif ve hoş. Çok seviyorum ben sizi. Görebilmeyi dilediğim bir kaç insandan birisiniz.
Sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
Sevgimiz karşılıklı görüşmemizde kısmet olur inşallah...
Sardunya kokulu gönül dolusu sevgilerimi yolluyorum ...
Fakirce diye bir lisan icat edilerek susturulan insanların; tatlı dilli güler yüzlü sizlere ihtiyacı var sevgili hocam.
Varolsun kaleminiz ve kaleminizin komutanı o güzel yüreğiniz. Selâm ve saygılar sunuyorum. Dua ile.
DEVRİM DENİZERİ
Hep birlikte yürüyeceğiz masmavi gökyüzünde parlayan yıldızlara doğru çocuklar gibi şen..
Sevgi Selam ve esenlik dileklerimle ..
Canım benim yine yapacağını yapmış,o güzel yüreğinin tüm içtenliğini kalemine yansıtmışsın.
Yazını okuduktan sonra bende sen gibi bir karar aldım. En karamsar anımda o tatlı dilli ,güzel yüzlü insanların zamanlarına ışınlıcam kendimi :).. Çünkü biliyorum ki bir çoğumuzun gülmeye,güzel sözler duymaya ve en önemlisi bir nebzede olsa cehenneme dönmüş bu dünyadan biraz uzaklaşmaya ihtiyacımız var.
Sevgiyle öpüyorum kaleminden ve o naif yüreğinden.
DEVRİM DENİZERİ
Tamam o zaman birlikte geçmişe ışınlanıp oralarda kahkahalara boğulalım!
Gülücüklerle süslediğim yıldızlar kadar çok öpüyorum ben de seni.
Sevgili Devrim hocam. Öncelikle fıkralara bayıldım, yazının içeriği de bir o kadar güzeldi.
"Bir insanın öğreneceği ilk dil 'tatlı dil olmalıdır" başlıklı yazınız ile ilgili verdiğiniz örneklere içtenlikle söylüyorum bu sayfanın ve bu yazının yazarı da pekala örnek olarak gösterilebilir.
Kaleminize emeğinize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
Evet fıkralar ve yaşanmış diğer nefis olaylar çok çok güzel.
Adı geçenlere rahmet olsun.
Yüzünüzden gülümsemeler eksik olmasın...
Okudum,düşündüm yine okudum ve yine düşündüm,düşündüklerim benle kalsın gayet güzeldi,
bazı noktalarda şerh koymakla beraber değerliydi ve ülkemize bugün gerekli olan bir dildi,
selamlarımla.
DEVRİM DENİZERİ
SELEM SELAM VE SELAM!
Keskinkalemzaman
günün aydın olsun.