- 1215 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVENLERİMİZE BİRİKİ SÖZ
“Her şair potansiyel bir sapıktır” diyor şair.
Ben ne şairim, ne de yazarım, fakat yazma sapıklığım var galiba… Yakinen tanıdığım bir arkadaşımız bir kitap yazmıştı. Fahrettin AKICI, yazdığı kitabın adı ise “ŞURDAN BURDAN” arkadaşımızın beklentisini bilemem ama; o da bir nevi yazma sapıklığına düşmüş elinde kağıt kalem akşama kadar gezer, anlamlı anlamsız, duyduğu her şeyi not alırdı. Bir şekilde kafayı yemişti. Benim gibi yazma sapıklığına düşmüş bir adam. Bizler o zaman, küçük ve şirin olan o beldeden ayrıldıktan sonra hiç görüşemedik. Şimdi ne eder, ne yapar bilmem. Bu vesile ile kendisine selamlarımı gönderiyorum. Hepten delirmişse deliliğini kutlarım...
Evet yazdıklarımı yayınlatmasam da, bende de potansiyel bir yazma sapıklığı var galiba, durmadan kendimi pazarlarcasına teşhir ediyorum…. Lakin şuda var ki; yazarken bütün sıkıntılarımı unutuyorum… Dostlarla muhabbet gibi bir şey işte…
Duyduklarım kadarı ile beldemiz boşalmış, o, eski hoş görü ve güzellikler yok olmuş, Beldem’ in insanları birbirlerini yer haline gelmişler...
Dereler doldurulmuş, yollar düzelmiş, köprü başları süslenmiş; lakin “Güzel insanlar, güzel atlara binip…” gittikten sonra, insanların içi oyulmuş… Sevgi, saygı, diyalog, paylaşım, hoşgörü, huzur, dostluk, vefa, incelik, nezaket; bütün bu kuralların içi boşaltılmış tahammül sınırları aşılmış ve bu kuralların zıddı ile yaşam sürdürmektedirler...
Yolları altınla cilalasanız dahi, insana yatırım yapmadıktan sonra hiçbir şey fayda vermez.
Uzaklardan takip ettiğim kadarı ile öyle görüyorum. Eğer yanlışım varsa düzeltin lütfen…
Bizler; istemeden yüreğimizin sesine uyup çıktık yollara… gidişimiz de bir karımız yoktu bizim. Dün olduğu gibi bu gün de; banka hesaplarımız da artma da olmadı. lakin ayak izlerimiz ve bir yanımız ordadır. Sağlıkta ve ölüm de döneceğimiz yer yine orasıdır...
Bazı insanlar derki; en müşkül durumda dahi olsan, insanlara karşı iyi görüneceksin, dik duracaksın, ben bu cümlelerin arkasında, parasal gücün etkisini ve riyakarlıkları görüyorum. Biz o güzel beldemizden ayrılırken; yaşam denilen bu hayatın acılarını sırtlanarak çıktık yola… İnsanın doğup büyüdüğü ve emek verdiği yerden, birkaç kırık dökük eşya ve kamyon gıcırtısıyla ayrılması diğer gidenler gibi kolay olmadı. Biz o beldeden ayrılırken; belki de sizler koltuklarınızda sıcak kahvelerinizi yudumluyordunuz. Keyifleriniz yerinde idi. Biz eşyalarımızı bütün duygusallığımızla kamyona yüklerken, kimi perde arkalarından, kimileri de balkonlarından seyre dalmıştı bizleri. Oysa herkesi seviyorduk, oysa o küçücük belde de, herkes dostumuzdu. Ekmeğimizi ve aşımızı yemeyen belki de çok az kişiler vardır. Helal olsun. Bu ara da beni en çok üzen olay, batırdığımız kafenin önüne, küçük; çok küçük alacaklarını istemek için gelen bir iki insandır. Bizi orada; yakınlarım ve kardeşlerim hariç, taşındığım evin kaldırımına oturarak, kamyon’ un uzaklaşmasına kadar el sallayan ve bekleyen Gazeteci İlhan TİNCİ dostumdur. O günü hiç unutamam ve kendilerine sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Bizler o günün acılarını ve duygularını yakalarımıza iliştirerek ayrıldık beldemizden. Göründüğü kadar kolay olmadı ayrılışımız…kalan ömrümüzde; “yazılanı yaşamak" için ayrıldık, beladan kendimizi kurtarmak için ayrıldık. Yaşamışlığımıza yaşam katmak için ayrıldık…Kimseye ne küskünlüğümüz var; ne de dargınlığımız. Beldemizi ve insanlarımızı seviyoruz. Beldemin doktoru Cemalettin YAKTI kendisine yakındığım bir gün de şöyle demişti “Seveceksin cancazım seveceksin, sevmeden yaşayamazsın” Ona da saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Ben; herşeye rağmen seviyorum ve severek yaşamaya çalışıyorum. Sizde sevin, yaşanılmışa saygı duyarak, yaşanılacağı paylaşarak saygı duyun ve sevin… hiç kimse bulunduğu yerde kalıcı değildir. Makam ve mevkiilerini kullanarak, hasbelkader koltuğa oturmuş insanların son günlerde yaptıkları melametleri görmekteyim. Benden büyük yok der gibi insanları bulundukları yerden sürgün edilmelerini görmekteyim. Ekmeğimi bölüştüğüm Öğretmen Bekir AKKAYA’ dostuma ya yapılanlar gibi. Kendisine sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Bu işlere vesile olanların kişiliklerin de mutlaka bir sorun vadır. Emeğe ve hizmete hiç mi saygı kalmadı. Hizmet köprü başı düzeltmek mi? Otursunlar kendilerini ve geçmişlerini şöyle bir gözden geçirsinler lütfen…
Biz hayatı ve insanları seviyoruz. Sizde sevin “Sevmeden yaşayamazsınız” Bir saz aşkı ve ızdırabı anlatabilir mi inlemden.
Kulağınıza ses, ses, söz, söz sevgiler fısıldansın. Kalem olup yüreğinize yazılsın. Yaşanılan zulümler göz yaşlarınızla silinsin. Yaz yağmuru sıcaklığında yaralarınız yıkansın. Eski sevdalar hasretliğinize dokunsun. Dokunsun ki yeniden canlansın yakın geçmişiniz. Kaldırın külleri üzerinizden. Yitirdiklerinize, küstürdüklerinize, ve kırdıklarınıza açılsın kollarınız. Ateşin ve sevginin sıcaklığı sarsın yüreğinizi…
Bak ne diyor şair;
“Denizden kum çalıyorlar anne
benden seni
nasıl mı anladım
her gün biraz daha azalıyor
martıların kumsaldaki
ayak izleri…”
Ekrem SAYGI
27.04.2017 Manisa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.