Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
Se
Sedat yalçın
@sedatyalcin

MESLEK ADLARI

23 Nisan 2017 Pazar
Yorum

MESLEK ADLARI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

508

Okunma

MESLEK ADLARI


Kargalar ötmeye baslayinca, bülbüller susar. Mevlana

Şöyle bir etrafımıza bakalım; insanlar konuşurken yaptığı işi ifade etmekten adeta utanç duyuyorlar. Nereden mi vardım bu kanıya! Açıklamaya çalışayım.

Kişi terzidir: Ne iş yaptığını anlatırken, “Terzi’yim” demek sanki ayıp bir şeymiş gibi, “Moda tasarımcısı’yım” der. Kişi tezgâhtardır: Tezgâhtar kelimesi yerine “Satış elemanı”; Sekreter, “ Yönetici asistanı”, Berber “Kuaför”, Kapıcı “Apartman görevlisi”, Şöfor “Ula-şım görevlisi”, Boya badana’cı “ Dekarasyoncu “olarak kendini tanıtır. Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Her geçen gün yenileri ekleniyor dilimize.
Neden ?

Acaba mesleğimizden mi utanıyoruz? Yoksa aşağılık duygusuna sahibiz de, bunu ka-mufle etmeye mi etmeye çalışıyoruz?

Ben çözemedim bir türlü. Yeni bir meslek türüdür, o meslek türü için yeni bir ad üre-tebiliriz. Bu çok normaldir. Ancak asırlardır kullandığımız “Terzi”, ”Tezgâhtar”, “Berber”, gibi kelimeleri kullanmaktan kaçınmanın başka ne gibi bir izahı olabilir: Utanmaktan başka! Doyurucu bir açıklama bulabilirsem sevineceğim. İşin garibi, ürettiğimiz kelime de, yapılan işi açıklamaktan da uzak. Mesela: “Boyacı, badanacı” yerine kullanılan “Dekarasyoncu” ifadesinin yapılan işi açıkladığını söylemek sanırım güç.
İlginç bir özelliğimizi da belirtmeden geçemeyeceğim. İnsanlar doğarlar ve onlara ebeveynleri tarafından bir isim konulur. Bu isim o kişinin alnına vurulmuş bir damgadır sanki. Onunla özdeşleşilir. İsim ne olursa olsun, beğenelim beğenmeyelim artık o isim bizi temsil eder. Eskiden küçük yerleşim yerlerinde aynı isimde onlarca kişi olurdu. Bu durumda karışıklığa meydan vermemek için, meslekleri de söylenerek o kişiler tanımlanmaya çalışılırdı: Sütçülerin Ahmet, Demircilerin Mehmet, Semerci Süleyman … gibi. Veya “lâkap “ takmak ve kullanmak” çok yaygın idi. Bu anlayış hâlâ devam edegelmekte olup, gittikçe de artış eğilimi göstermektedir. Doktor bey, Hâkim bey, Savcı bey, Hocam, Öğretmenim, Tapucu… gibi meslekleri ile o kişiler anılmaktadır. Bu durumda kişinin ismi ve kişiliği ikinci plâna itilip, meslek daha önemli duruma gelmiyor mu? Kişiliğimizi bu kadar önemsememek çok yadırgayıcı değil mi sizce de? Özellikle son yıllarda, “Hocam “ kelimesinin herkes için çok sık kullanılmaya başlanması oldukça ilginçtir. Kişinin öğretmenlikle, hocalıkla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen “hocam” kelimesi ulu orta kullanılmaktadır Daha da ilginci; topluma örnek olması gereken televizyon yayınlarında da bu tarz hitapların yer almasıdır. Tüm bunlar, insanların isimlerini akılda tutma zahmetine katlanmadığımızın bir göstergesidir.

Meslek mi, kişilik yapısı mı ön plânda gelmelidir? Hemen kişilik cevabını verdiğinizi duyar gibiyim. Ama uygulamada mesleğin daha fazla ön plânda tutulduğunu gözlemleye-biliyoruz. Eskiden beri, kız annelerinin övünme cümlesini burada hatırlatmam yerinde olacak sanırım: “Benim kızımı ne mühendisler, ne doktorlar istedi…” Evlilik gibi çok önemli bir konuda dahi, mesleğin ön plânda geldiğinin karakteristik bir yansıması değil midir? Günümüzde yeni evlenen çiftler hakkındaki ilk sorumuz, mesleklerinin ne olduğu-dur.Yani mesleğin adı her şeyden önemlidir bizim için.

Enteresan başka bir noktayı da belirmeden geçemiyeceğim. Aracınıza sigorta yaptır-mak istiyorsunuz. Herhangi bir sigorta acentasına gidiyorsunuz. Bir bayan sekreter ve de bir acenta sahibi olmak üzere, toplam iki kişinin çalıştığı bir iş yeri. İşinizi yapıyorlar, ayrılırken sigorta acenta sahibi, size kartını veriyor. Karttaki ismin altında, ünvan olarak “Genel Müdür” yazıyor. Hayretler içerisinde kalıyorsunuz. Müdürleriniz nerede? Çalışanlarınız nerede? diye sormak geliyor içinizden. İnsanlarımız neden böyle bir aşağılık duygusuna sahip. Oraya genel müdür yazınca kendi kendine bir paye vermiş oluyor. Bir bakıma kendi kendisini tatmin etmiş oluyor. Neden?

Neden olduğumuz gibi görünmekten korkuyoruz? Maskesiz dolaşamıyoruz. Sözlerimiz, davranışlarımız hep yapma, sahte. Bir de bunu yazılı hâle getirerek iyice perçinliyoruz. Yukarıdaki veciz cümlede, Mevlana, asırlar öncesinden sesleniyor… ve gerçekten bülbüller sustu. Ne yazık!

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Meslek adları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Meslek adları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MESLEK ADLARI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.