- 761 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
HOŞTUR BANA SENDEN GELEN...
Müşfik olmasını temenni ettiğimiz bir dünya umuyoruz ve nice insan yine hatalarımızı telafi etmek adına ve ulaşmak cennetin yerküredeki izdüşümüne.
Yorgun zamanlardan geçiyoruz; kırgın yollardan ve kırılmaya muktedir nice dalız; yeşili zengin, doğada mevcudiyetini sürdüren ve her an yok olma tehlikesine karşı bir direnç geliştirmişken.
Bağnaz sancıları olan bir evren ve kabul etmekten kaçındığımız derken mutluluğu kaçırdığımız ama hâsıl olan nifaka da zaruri yet misali sakıncaları ile kabule sunumu.
Aman verdikçe yargılandığımız; yargıları göz göre göre yok saydığımız aslında yoksunluğun varlık ile sınandığı.
‘’Hoştur bana senden gelen:
Ya hil’at ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken...
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.’’
Sınanmak sadece insana dair ve öznelliğimizi de göz ardı etmeden tevekküle vardığımız.
Sayılı zamanların sayısız sancısı yine insanlığın metanet ve özgüven ile imtihan olduğu belki de nice varsayım yine nefsin terbiyesinde bizler hala bir arpa boyu yol alamazken…
Şükür vesilesi iken aldığımız her nefes…
Şükür vesilesi iken gecenin ertesi kavuştuğumuz aydınlık…
Şükür vesilesi iken altın tepsi içinde bize sunulan ömür…
Depreşen kaygılarımız ve bizler ki zamanaşımına uğrayan benliğimizin hangi katresi olduğunu bilmeden sandık sandık hüznü biriktirdiğimiz.
Telaşlarımız yine insanlığın girdabında bir yudum suya muhtaç olmayı bile zora soktuğumuz bir zaman aralığı belki de hicap edilesi ve tereddütsüz yakındığım/ız.
Ayracı belki de ömür denen perdenin hatta yorgunluğu yürek dolduruşa gelip de teslim olduğumuz o karamsar tablo oysaki beyazın saflığını görmezden gelip biz hala isyana peşkeş çekerken.
Affet Rabbim.
Akıl fukarasıymışçasına çaldıklarımız ama çalınmasına asla müsaade etmeyip mütemadiyen şikâyet ettiğimiz.
Genelden özele varmak gerekirse asla da hakkımız yok ve gocunduğumuz her an’ı sadece yok saymakla kalmayıp asla nefsimize söz geçiremediğimizi söyleyip bir şekilde karşı geldiğimiz evrenin aralıksız yanıp sönen alarmı oysaki insanlığın müstakil gölgesi her andan çalıp genele yaydığımız ve derken gönül gözünden muaf bir yoksunluk ile bertaraf edemediğimiz gölgeler…
‘’Sabır belayı nimete dönüştürür. Nimet sabırla şükre dönüşür. Bir hadislerinde Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi şöyle bir müjde vermektedir. ‘’
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslüman’ın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”
(Alıntı)
Sevgililerin en Sevgilisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen ve bir işaretiyle dağları taşları müşriklerin başına geçirmeyi bekleyen Cebrail(a.s.) olmasına rağmen sayısız sıkıntının yine Peygamber Efendimizin başına gelmesine yine hikmeti nedendir.
Asla göz ardı edilmemesi gereken hassas bir nokta.
Âlemler hürmetine yaratılan bir Peygamber başına gelenler için asla sıkıntıya, sabırsızlığa ve ümitsizliğe düşmemiş ayrıca sabır, şükür ve istiğfarı da dilinden eksik etmeyip vazifesine icabet etmiştir.
Doğmadan yetim kalmış ve çocukluğunu yaşayamadan yine annesini kaybedip üstelik en sıkıntılı zamanlarda amcasını ve eşini kaybettiği yetmezmiş gibi bir çocuğu dışında tüm çocuklarının ölümüne de tanıklık etmiştir ve ek olarak sayısız sıkıntı keza açlık ve savaş da dâhil tabi tutulduğu sayısız imtihan.
Bizler ki Ümmet-i Muhammed olarak payımıza ne düşüyorsa sabretmek ve sunumu ne ise kaderin yine verilene şükretmek birincil vazifemizdir.
Kur’an- Kerim’de yüce Rabbimizin buyurduğu üzere; insanların imtihandan geçirilip sadece iman ettik demeleriyle bırakılacaklarını sanmasınlar dediği ayette zikrettiği gibi bizi uyarmaktadır.
Ne olursa olsun dik durup istikameti saptırmadan yol almamız ise sadece ve sadece imanla, ama amel halinde tezahür eden kâmil bir imanla mümkün ve imanın hayat içindeki görünümüne eğer ki mevzu bahis darlık ise ‘’sabır’’, bolluk ise söz konusu olan bu kez ‘’şükür’’ olarak rıza gösterip yine mevcudiyetimizi korumakla iştigal etmeliyiz ki gerçek bir inanan ancak ve ancak gösterdiği bu dirayet ile sınandığı üzere yine her iki âlem için de üzerine düşeni yerine getirmelidir.
YORUMLAR
o kadar kolay ki aslında
"Festakim kemâ ümirte (Emrolunduğun gibi dosdoğru ol)
bu işin özü insanın olabilmenin sözü
doğru olmak sadece dosdoğru olabilmek
ve zulmün haksızlığın karşısında eğilmemek bükülmemek dosdoğru olabilmek
kilitli kapının anahtarı bu
yazı çok güzeldi
saygımla değerli Yazar
Gülüm Çamlısoy
Demin bir dostumla konuşurken bana yansıttığı bir cümle karşısında tepkim şu oldu: ''Tek elimden gelen iyi bir insan olmak adına gösterdiğim çaba.''
Tüm iyi niyetimizi kollasak keşke ve yine birbirimize her daim ayna olsak ki inanıyorum tüm yüreğimle yoksa an itibariyle hayatın bizlere sunduğu güzelliklerden bihaber olurduk.
Mükemmel bir dinimiz var ve her kaybolduğumuzda yeniden O'na sarıldığımız üstelik bizi asla geri çevirmeyen yegane varlık.
Çok teşekkür ediyorum.
Her daim saygılarımla...