- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Viyolan Zaman
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sıçradı uykusundan birdenbire. Yanında, gökyüzünü aratmayacak güzellikte saçları olan, nefes alış verişini dinlerken huzura erdiği kadını vardı. Kadın ürktü. Kalkmadı yerinden, döndü, gözlerini hafif aralayıp adama baktı.
“-İyi misin?” dedi, sessizce.
“-Rüyalar. Rüyaların.“
Kalktı yerinden. Mutfağa gitti. Uykusu açılmıştı. Masada duran paketten sigarasını alıp oturdu, nefretle çaktı çakmağı, derin bir nefes üfledi. Dumanı uykusuna karıştı. Uyku duman ile baş göz olurken, uykusu kaçtı. Yakalamak için tekrar bir duman salladı adam. Yakalayamıyordu. Sigarayı bir nefretle ezdi kül tablasında. Suyunu içti, yatağına döndü. Yatakta kimse yoktu, şaşırdı. Tuhafsadı. “Uyanmış mıydı?” sorgusunda kızmıştı kendine. Banyoya yöneldiğinde görmüştü O’nu. Yüzünü yıkıyordu.
“-Benim yüzümden mi?” diye sordu adam.
“-Hayır, seninle ilgisi yok.” dedi kadın, şüphe içinde.
Kadın suyu her yüzüne vurduğunda adamın içine biraz daha sert giriyordu hançer. Dağılmış saçlarından seken damlalar adamın yüzüne çarpıyordu. Onu yalnızca böyle tarif ediyordu adam. “Damlaların içinde saklı olan koku.”
Tekrar yatağına gitti adam, uzandı, sızdı orada. Sarılıp sevişiyorlardı sonsuzca, sanki ölüme meydan okur gibi. Sanki bir şeylerden hınç çıkarırcasına sarılıp sarmaşıyorlardı. İnat olsun diye, bütün Dünya’ya “İşte buradayız!” dercesine sarmaşıyorlardı. Kimsenin aldırış ettiği yoktu. Şahitleri pek azdı. Ay ve yıldızlar. Şehre uğramazdı yıldızlar. Daha önemli, daha çocuksu yerleri vardı onların. Bu şehir onlara göre değildi. Birkaç yıldız, işi çözmüş, sessiz olan yeri, burayı tercih etmişlerdi. Yıldızlar bizden farksızdı. Ay ise gözlerini kapatıyor, yıldızlara masallarını okuyordu. Adam kadının tenine her dokunuşunda hayat buluyordu. Nefes alışı dahi değişiyordu. Çocuksu bir heyecan, bir sevecenlik içinde dokunuyordu kadına. Kadınsa yeni bir toprak keşfetmişçesine derin arzulu ancak kuşku içindeydi. Adamın yanardağını biliyordu ve onu tetiklemekten korkuyordu. Zorla mı? Hayır. Sevinç içinde yapıyordu bunu. Odanın rengi Ay’ın güzelliğine bürünüyordu bu ahenk içinde. Senkronize olmuş bir sevda eseri gibi, rüzgârlar şarkılarını mırıldanıyordu her ikisinin teninde.
Tekrar sıçradı adam. Seslendi. Kimse yoktu evde. Zaten kimse olmamıştı. Odanın rengi Ay’ın korkusundan griye dönmüştü. Dışarı, sallanan sokağa baktı. Sokak bomboş, kapkaranlıktı. En ufak bir çıt aradı, bulamadı. Masasına döndüğünde bir ufak anı, bir ufak resim görünüyordu. Çerçevesi kırık bir resim. Ellerini kesmek pahasına aldı, kadının yüzüne kan damladı. Kadın üzüldü. Adam bir hışımla fırlayıp yerinden hemen mendil ile sildi kadının gözünden akan kanı. Elini aynı mendile sarmış, öylesine sonsuz bir izleyişe geçmişti. Mutfağa geçip sigara paketini ve kül tablasını alıp geri dönmüştü. Dudaklarında buluşan sigarayı derin içine çektikten sonra, şişeye abandı. İçi yanıyordu, biliyordu. O yanardağ patlamış, her şeyi söküp almıştı. Kıyamet kopmuştu aslında. Onunla yaşanılan birçok şey, onsuz daha ağır gelmişti. Gülmek, eğlenmek, sevinmek, yanlıştı. Gözleri doldu gülen kadının karşısında. Gözyaşlarını bir bir saydırıyordu yeryüzüne. Düşen her damla, yere bomba gibi düşüyor, şarapnel parçaları adamın tam yüreğine, onun bulunduğu yere doğruluyordu. Bulanıklaştı resim. Kalktı, banyoya gitti. Kendine baktı, onu gördü. Delirme belirtisi mi, sevdanın sancısı mı bilinmez, birden bire camı yumruklamaya başladı. O gitmedi, korkmadı, üzülmedi, sevinmedi, oradaydı yalnızca. Tanrı tarafından amatörce yazılmış intihar mektubunda, o tek şahitti, cam parçalarından başka. Cam parçasını alıp yüzüne baktı, onun gözlerini gördü, korktu adam. Delilikti bu. Fakat böyle son bulmamalıydı. Cam çoktan ellerine öpücükler kondurmaya başlamıştı. Adam içinden haykırdı. Banyodan tek bir çıt çıkmamasına rağmen bütün sokak duydu bu çığlığı, öylesine ki, Ay kendini bir an önce Güneş’e teslim etmek istedi. Musluğu açtı, kanlarını temizledi, ellerini sardı. Son bir sigara ardından yatağına uzandı. Güneş yerden kalkıyordu. Gözleri kamaştı adamın. Perdesini çekti, bir daha hiç uyanmamacasına dileğini diledi.
Uyudu.
Uyandı.
Naçizane, Sermest.*
Burada bir dip not belirtmek istiyorum, Manah yerine artık Sermesti tercih ediyorum ancak, sitede sermest lakabı alınmış. Bu sebepten ötürü, paylaşımlar bu hesaptan gönderilecek, ancak, sonunda sermest kalacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.