- 660 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NE OLUR ANNEME KARA BÖCEK DEMEYİN!
kim çizdi bulutu gönlüme
kim yağdırıyor yağmuru
gözlerimden sağanak sağanak
hanginiz büyü dedi
zalimce değil mi
söyleyin
henüz çocukken yüreğime
büyük elbisesi biçmek
bir tarafım acıyorken
diğer tarafımı kim kanattı
insafsızca
anne baba olmayı
siz
becerememişken
tek suçum benim
çocuğunuz mu olmak
boynum kıldan ince
çekecektim cezamı
hiç suçlu değilken
bir günde büyüyecektim
büyüdüm gözünüz aydın
izliyorum içimdeki çocuğu
her an can çekişirken
yeter artık bağırmayın
örtün üzerime geceyi
güneş doğsa da batsa da
hiç fark etmez
yoksa bir yudum sevgi
bir tutam huzur
çekin üzerimden
ellerinizi
anneciğim babacığım
uyumak istiyorum sonsuza dek
ne olur
beni uyandırmayın
tek istediğim sizden
sevmek sevilmek
Simsiyah kocaman, koskocaman bir kara böcek...Kıllı, yok yok simsiyah tüylü kollarıyla...
" Gel yavrum! Sımsıkı sarılmak istiyorum sana, gel kınalı kuzum! "
Annesinin kullandığı bu sevgi dolu cümleleri söyleyen şu çirkin korkunç yaratık annesinin sesiyle konuşuyordu...
Korkunç ötesi bir şeydi bu yaşadığı. Tabanları yağlayıp kaçamıyordu. Annesi kendisini çağırıyordu. Böcek kararlı adımlarla yaklaşıyordu. Çocuk karardızdı. Annesi ve kara böcek...Böceğin içine annesinin ruhu girmiş ve kendisine sımsıkı sarılmak istiyordu. Kalın ve tüylü kocaman kollarla sımsıkı sarılacaktı kendisine...
" İmdaattt! Ne olur kurtarın beniii!
Ağzını açıyordu, ama sesi çıkmıyordu. İçinde, beyninin içinde yankılanıyordu sesi...
Kara böcek yaklaştı, gözleri kıpkırmızı bir alev topuydu sanki.
" Canım kızım, kınalı kelebeğim!
Küçük kız minik elleriyle yüzünü kapattı. Annesini görmek istemiyordu. Annesi kocaman bir kara böcek olmuştu. Gözlerini sımsıkı yumdu...
Ağzını kocaman açtı, bağırarak ağlamaya başladı. Ağladı haykırarak ağladı...
Saçları sıcacık bir el tarafından okşandığında açtı gözlerini. Karşısında annesi vardı. Böcek kaybolmuştu. Gözlerinden seller gibi aktı gözyaşları. Annesine sarıldı sımsıkı...
Annesi öptü kokladı kınalı kuzusunu. " Ağlama anneciğim, sadece bir ruya gördün bitanem!
" Anne, çok korktum!
" Tamam bitti kızım, kabus görmüşsün. Geçti kınalı kuzum...
Anne O kadından nefret ediyorum. O sana karaböcek dedi...Sen böcek değilsin. Hep O kadın yüzünden kabus gördüm. Pis kadın!
" Aaa çok ayıp! Hiç yakışmıyor sana...
" Ama sana böcek dedi. Sen böcek değilsin ki...
" Tamam biraz sakinleş öyle konuşuruz. Hadi şimdi kalk elini yüzünü yıka. Kahvaltı yaparken konuşalım, tamam mı anneciğim?
Küçük kız çok üzgündü. Dün yolda yürürken yanlarından geçen kadın annesine bakarak homurdanarak bir şeyler söylemişti. Gece uyumakta zorluk çekmişti. Kulaklarında yankılanıp durmuştu o çirkin sözler...
" Pis karaböcek!
Annesini çok seviyordu. Hemen her çocuk çok severdi annesini. Annesi hiç cevap vermemişti O kadına. Ama gözleri dolmuştu. Bir süre konuşmadan yürümeye devam etmişlerdi.
" Neden O teyze sana böcek dedi anne?
" Bilmiyorum kuzum, sanırım beni tanımıyor, tanısa öyle söylemezdi. Galiba yanlışlık oldu. Bir düşmanıyla, kavgalı olduğu biriyle karıştırdı sanırım...
Annesi sadece bu kadar konuşabilmişti, sesi titriyordu. Sımsıkı tuttuğu elleri ter içinde kalmıştı. Ağlamamak için zor tutuyordu kendisini.
Anlamıştı...
Annesi hiç tanımadığı O kadına çok kırılmıştı. Ama yine de ağzını açıp bir tek kötü kelime çıkmamıştı ağzından. Annesi böyle bir güzel insandı işte. Adı gibi emindi O teyze annesini tanısa çok severdi. Evet tanısa severdi. İyi de tanımadığı bir insana neden kötü davranmıştı?
Küçük kızın ruhunda tüm gece bu sorular cevapsız kalmıştı. Ağlayarak uyumuştu. Ağlayarak uyanmıştı...
Yüzünü yıkarken, " Benim annem böcek değil! diyordu sürekli iç sesi... Akan gözyaşları suya karıştı aktı gitti...
YORUMLAR
Değerli arkadaşım.
Bazen muhatabımıza söylediğimiz bir söz hakaret gibi de olsa bal-kaymak gibi gelir.
Mesela Lisede okuduğumuz yıllarda bir İngilizce öğretmenimiz vardı: Asuman Hanım. Asuman Hanım'ın bizlere '' Kaz kafalılar'' Diye hitap etmesini dört gözle beklerdik. Çünkü öğrencilere '' Kaz kafalılar ''Dediği zaman keyfi yerinde anlamına gelirdi. Ama aynı sözü '' Korkunç yenge'' lakabını taktığımız Fizik Öğretmenimiz dediğinde hakaret olarak alırdık.
Aynı şey şimdi bizim ailede de geçerli. Torunum Elif Nur'a ' Kara böcü'' deriz hoşuna gider, hatta daha bir şımarır. Ama aynı şeyi arkadaşları dediğinde '' bana kara böcü diyorlar'' Diye mızıldamaya başlar.
Yani söyleyişten söyleyişe far var.
Buradaki olayda bir nefret ve ötekileştirme söz konusu tabii ki. Keşke hiç olmasa.
Selam ve sevgilerimle.
ne kötü bir bıçak sırtı ayrışma
tek taraflı bir ayrışma değil bu iki taraf(!) içinde bu ayrışma sözkonusu ve aptallığımızla övünmenin alemi yok diye düşünüyorum
bize dayatılanları mış gibi bilgilerle dolu hayatımıza ne çabuk kabul ediyoruz.
tıpkı her kapalı örtülü kadının ve erkeğin açık kadınlara bakışı, ya da tam tersi her açık kadının ve erkeğin kapalı kadınlara bakışı ötelemesi
aslında çook acıklı bir durumdayız. zavallıyız. Demokrasiyi savunup akabinde tam tersi diş bilemeyi anlamıyorum.
çarşaf giyenleri de anlamıyorum (Çarşaf ilk osmanlı döneminde ülkemize maltadan geldiğinde din adamlarına danışılıyor ve red cevabı veriyorlar zira rüzgâr esince kadının tüm hatlarını belli eder olmaz denilmesine rağmen çarşaf var. ) Çarşafı onaylamıyorum ancak ne yapalım tarikatlar emrediyor, insanlar kullanıyor, erkekler de kullanıyor sonra bir yerleri patlatıyorlar al sana çarşaf karşıtlığı örtülü düşmanlığı vs vs vs. arada gene saf temiz vatandaşın yediği hakaret kalıyor.
her neyse
demokrasi var siyaset var siyaset demokrasiyi araç olarak kullanıp halkı böler mi böler tabii ve hatta halkı da yer?
2017 Türkiye'si!