- 431 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir sığara yaktı adam sadece pencereye bakıyordu... DENEME 1
Ve bir sığara yaktı adam sadece pencereye bakıyordu...
Bir adam, bir kadın ve eskimiş bir yaşam hikâyesiydi geceye düşen seslerin tınısı…
Işıklar sönmüştü karanlıktı
bir duman çekti sigaradan
ve avucunun içinden üfledi…
Sadece kör bir bakış attı pencereye…
Kahreden gecenin karanlığında sadece bir gölgeydi…
Sessiz ve kör olmak,
görmemek isteyen…
Gitti dumanlar dağınık bulutlara ve
bir yıldız kaydı ak izler bırakarak…
Sonra kararan…
Ve
topal bir adam yürüyordu yüreği elinde…
Sadece zifir bir nefesti aldığı duman…
Sessizlik bir mahkumiyetti
ve
koşuştu karanlığa,
sessizlik bir yılan dili sallamasıyla bozuldu…
Sadece bir bakıştı kör karanlığa ve sessizliğe dökülen…
Ve zordu gitmek…
Ve zordu kalmak…
Ve zordu bakmak,
sadece bir içinde
neden
neden
sadece bir soru neden.
Sustu yer sustu zemin, sustu karanlık… Sessizleşti yürek korku heyecanıyla…
Ve
kadın bir sigara yaktı,
üfledi boşluğa,
Adam gitti…
Ve
dönmedi bir daha geriye…
Ne
orada gören,
ne de duyan oldu son nefesini, son sesini adamın…
Kadın bir sigarayı biriyle bir daha yaktı…
Ve
hep yandı… Yandıkça yandı içi zifir geleceğiyle…
Pişmanlıkları içinde taşıyan gemileri yaktı…
Sokakları yaktı…
Kendini yaktı
ve
şehrini kendine yakıp gitti…
Bir daha kadını gören olmadı…
Bir daha adam birkaç dostundan başka kimseyle konuşmadı… Kimseye kadının adını söylemedi…
Sadece O beni benden çok sevdi dedi…
Geriye ikisine de yasak bir şehir, yasak bulvarlar, yasak kulvarlar ve yasaklı kaldırım taşları kaldı gece sokaklarının içinde...
Ama onları artık kimse yan yana göremedi…
Birbirlerine kitaplar yazdılar… Birbirlerinin öykülerini anlattılar… Sevgilerini hiç inkâr edemediler…
Adam kadından nefret etti… Belki kadın da adamdan nefret etti ama sevmeye hep devam ettiler birbirlerini…
Ve
Adam “ben seni o ilk halinle sevdim hep seveceğim” dedi…
Kadınsa “sen benim rüzgâr gözlümsün hep” dedi…
Adlarına kitaplar yazıldı... Öykülerle anlatıldı sevgileri… Sadece terleri kaldı eski otabanlar’daki lastik izleriyle siyah asfalt karası zift izlerinde…
Adına aşk dediler… Adına sevgiydi dediler… Ama birbirlerine hiç dön, gel diyemediler…
Ama hiç sevmedik, hiç sevilmedik diyemediler… Hep bir köşelerde dar nefesler alarak geçti ömürleri…
Adam hala kırık dökük yaşıyor belkisizlerle, yalpalıyor yürüyüşleri, dağınık bakıyor bakışları, pişmanlıkları hiç taşımıyor içinde, sadece onun için üzülüyor, sadece yanışlarında canının yanmasına üzülüyor… Sadece geçmişten geleceğe uzanan köprüden düşüşüne eski bir şarkı dinler gibi hüzünleniyor… Sunaklardan akan kanlarla içini kanatıyor… Sadece bir soru ruhunu sıkıyor…
“Neden gittin ha” diyerek yorgun bakışlarla, topal aksak ruhunu ayakta tutmak için top oynamaya çalışıyor…
Ama onu top oynarken kimse görmedi… Kendine yasak sokaklar, yasak bulvarlar hediye etti sanki…
Hep karanlıklarda ıslak kaldırım taşlarına yatıp bol dumanlı sigaralar içtiğine çok kişi şahit oldu… Kimseye soru sormalarına izin vermedi ve sadece hiç unutmadım diyordu kendi kendine…
Bir daha adamı gören olmadı...
Kadınsa hep uzaktan adressiz mektuplar yazdı… Çoğunun altında kendi ismi vardı, kendi adresleri vardı zarfların üstünde…
Yazdığı hiçbir mektuptan cevap alamadı…
Oysa ikisi de birbirlerinin nerede olduklarını bilerek ayrı ayrı bir yerlerde yaşıyorlardı…
“Sevgi bu” dediler “belki de uzaktan sevip sevilince daha güçlü oluyor…”
“Unutulamıyor bazen sevgiler” dediler içlerinden… Ama bir birlerine artık “seni seviyorum sevgilim” diyemediler. Hiçbir zaman diyemeyecekler de…
Sadece birbirlerini, sevdikleri şarkıları dinleyerek düşündüler hep…
Kendilerine bir şarkı bile yazamadılar… Ama birçok şarkıda isimleri yazılmadan sevgileriyle anlatıldılar…
Farkındasızlıkla büyük sevdalar öykülerine girdiler ama ruhlarını birbirlerinin içlerine kazıdılar…
Mustafa Yılmaz
Mustafa Yılmaz 4
BU GÜN YILLARIN DÖNÜM GÜNÜ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.