- 503 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tahir İle Zühre Gibi
Bir Anı: Bir gün Tahir zühresinin evine gitti. Gittiğinde kapıyı Zühre açtı siyah bir etek krem gibi beyaz bir gömlek kırmızı bir yelek vardı. Tahir öyle etkilenmişti ki gülerek kapıyı açan zühresine merhaba derken sanki yüzünde masumluğuyla dünyayı kedine hayran bırakan bir bebek görüyordu. Dili damağı kurudu içeri girerken, sanki cennetten bir yerdi o anda adım attığı koridor. Herkesler hoş geldin dedi ama o sadece zümresine hoş gördüm dedi. O anda okadar çok istediği boynuna sarılıp dudaklarından öpüp hoş gördüm sultanım demeyi. Ama Batası kaderi izin vermiyordu bir gün bile düşünmeden edemediği sevdasına sarılıp dünyanın tüm derdini unutmayı. Otururken su istedi zümresine yüzüne gülerek içindeki yangının bir zerresine bile etki etmeyeceği halde buz gibi bir su istedi. Su yu getirmek için mutfağa yönelen sevdasına baktı için için eriyerek ayağnda giydiği terlikler ayağında çorap olmadığı için şip şap şip şap ses çıkartıyordu ve tahir içinden öyle bir gülüyordu ki sanki annesinin yatakta sırt üstü yatırıp tiki olan bir bebeği gıdıkladığı gibi. Herkesle hasbihal etti güler yüzünü hiç eksik etmedi, edemezdi de zaten zühresini görmüş dünyanın en şanslı insanıymış gibi hissediyordu. Kaldığı süre boyunca gözlerini her fırsatta cennetten dünyaya inmiş bir melek gördüğü zühresine çevirdi. Uzun zamandır gülmeyen yüzü yine sevdası her şeyi yaşama sebebi sayesinde gülmüştü ve o günü hiç unutmadı.
Birgün Tahir kız istemeye gitti ama kendine değil bir tanıdığa. Gittiği evde isteyecekleri kızı görünce içine öyle bir aşk düştü ki ne mecnun ne ferhat ne kerem ne zeycan ın aşkı okadar sönük kaldı tahirin yüreğinde. böyle bir aşk sanki kainatta hiç yaşanmadı. kızı istemeye isterler ama tahir kızdan ne gözünü ne gönlünü alamaz. aşk ya bu düştüğü yeri yakar geçer... öyle bir yakarki belkide tüm ormanlar yansa
ne tahirin gönlündeki köze denk gelir, nede aşkla dumanlanan başındaki dumana... Gece biter ayrılırlar ordan ama tahirin yalnızca bedeni ayrılmıştır ordan ne kalbi ne ruhu ordan bir saniye ayrılmadı. Ne Uyku kaldı ne gülecek bir hal nede onsuz yaşamaya bir mecal. Sanki hayat ona öyle bir ceza veriyorduki kızı asıl istemeye giden kişi hep yanında onu götürüyordu. Oda içi yana yana da olsa aceba uzakdan da olsa görürmüyüm diye hiç itiraz etmiyordu. Her seferinde gidiyor ama o günün ne gecesi ne gündüzü nede sabahına hiç güneş doğmuyordu. O başkasına sözlüydü artık yakışmazdı başkasının sözlüsüne bakmak iç geçirmek gönül düşürmek ama aşk bu işte ne ferman dinliyordu ne de kural kanun nede AR. Aklından çıkmıkyor sanki aldığı nefesi yalnızca ona alıyordu. Sanki dünya onun etrafında dönüyor sanki kainat onun için varlığına devam ediyordu. Her gidelim teklifini kabul ediyor gidiyor ama uzakdan gördüğü yetmiyor için için yanıyor her boş vaktini o evin yakınlarında uzakdan balkona pencereye çıkarmı aceba görümüyüm ümidiyle orda geçiriyordu. Ama çoğunda göremiyodu. Hayat ona gülmüyor kaderi hiç acımıyor oda içindeki bu sevdayı atamıyordu. Birgün gitti yine o kişiyle. Uzakdan gördü uzun zamandır görmemişti sanki dünyanın tüm güzel güllerini kafasından boca eden melekler le dolu bir gökyüzü vardı ogün tepesinde geceydi ama sanki onu gördüğğünde güneş amansızca yeniden doğup ona işte senin sabahın bu diyordu. O anda mutlu oluyor eve gidiyor odasına kapanıyor onun hayaliyle zifiri karanlıkda uzanıyordu. Ama çok sürmüyor aklına onun başkasına ait olduğu geliyor isyan ediyor kahrediyor. Ağlıyor ağlıyor göz yaşlarıyla hıçkırıklarla hayatı kendine zehrediyordu o doğan güneş sanki batıyor sanki dünyanın tüm ışıkları sönüyor ama karşında hayaliyle yalnızca ona bakan yeşil mühür gözlerini görüyordu. Yaşamak istemiyor o yoksa bende yokum diyordu. Ama inancı izin vermiyordu yoksa çokdan ebediyete intikal eder onsuz yaşamakdansa ölümü yeğlerdi. Ama olmuyordu onuda aklından kalbinden ruhundan söküp atamıyordu. Her sabah geceden ağladığı akıttığı göz yaşlarının hissiyle kalktığında tamam diyordu bitti yamam Allah dan kork tahir ne sana yaakışır nede allah bunu affeder unut tamam bitti uzatma yeter kendine gel diyor kalkıyor yüzünü yıkarken adeta su ile değil onu unutması gerektiğini hatırlıyor ağlıyor göz yaşlarıyla yıkıyordu o yere batasıca yüzünü. Ama olmuyordu ne unutmak mümkündü ne vazgeçmek ne kavuşmak. İmkansızlıklar içinde kendi kendine içinden diyordu ki olsun bende içimden severim Allah onada günah yazmaz ya hani ne derlerdi dilinden dökülmeden amel defterine yazılmıyordu bende böyle severim diyordu. Bu düşüncesiyle mutlu oluyordu… Attığı her adımda onun adını sayıklıyordu. Zühre zühre zühre… düşmüyordu zührenin dilinden adı kalbinden sevdası zikirdi sanki onun için o adı sayıklamak. Günler geçiyor unuturum diye umut ederken oysaki hergün dahada büyüyor çünki her gece o fidan sevdasını gönlüne kalbine ruhuna dikiyor göz yaşlarıyla suluyordu. Mümkünmüydü unuturmuydu heleki onun ona bakıp hoş geldin deyişini hatırlıyor aklını kaybedecek sanıyordu. Bana hoş geldin dedi bana güldü tebessüm etti seviyorum onu seviyorum kainatın yaratıcısı evrenin tek sahibine yemin olsunki onu okadar çok seviyorumki onsuz aldığım her nefes haram olsun ona çıkmayan yol uçurum ona atmadığım her adım cehenneme atılmış sayılsın diye haykırmak istiyordu… gidiyordu alığ başını dağa doğru kisenin olmadığı duymadığı zifiri karanlık yerlere su kenarında avazı çıktığı kadar bağarıyordu gece ayın suyu parlatıp suya verdiği o yeşillikde onu görüyordu sanki su çağarıyordu gel seninim sana aitim nikahım Arş-ı alada kıyıldı senin im gellll diyordu.
Çok kez düşündü atlamayı bitirmeyi herşeyi o sandı suda onunla yok olmayı… yapamıyordu ya onu birkez daha göremezse ya Allah o saf o karşılıksız beslediği aşkın hürmetine ol deyiverip oldurursa aşkını verirse nasip ederse kendine. Yapamıyordu. Yapamazdı onsuz ollamamayı ahirette o cennete giderse ordada göremezse ne yapardı onsuz nasıl olurduki sanki cehennem cennet neresi olursa olsun onla olsun yeterdi ona ama yeter ki onun yeşil gözlerine baksın o bembeyaz tenine yanaklarına dokunsun helalimsin diyebilsin. Ne cennet ne cehennem ne farkederdiki o varsa orası kesin cennet olurdu ona sanki…
Günler geçti aylar geçti zühresi nişan düğün bir arada uçtu elinden sanki ıksa can verecek olan sevdası yıkıldı başına 1000 katlı bir binanın dibine dinamit koyup patlattılar ve altına sadece tahir kalıyordu. Dünya artık yaşanmaz çekilmez bir yerdi heleki düğünde onu önce nişanlık sonra o hayalini kurduğu ona gelirken giydiği karbeyaz gelinliğin içinde gördüğünde nefret etti yaşamasından ölsün istedi o kişi gebersin gitsin dedi buracıkda yada ben öleyim dedi hemde tam tam tam burda öleim allahım ya beni al yada ver bana senden sonra en çok sevdiğimi… ama olmadı ne ölebildi nede duası kabul olup ö ölebildi… 3 gün bitti evlii evne kölü köyüne hesabı ama tahir öyle bir ağlıyorduki evde sanki dünyanın tüm kanserlerini ona verdi yaradan sanki tüm kemiklerini kırdılar üstünden dozer geçti sanki asvalt döktülerde altında kaldı yandı eridi biti yok oldu. Sordularmı neyin var diye ağrıyor diyordu ağrıyor. Başka bişey demiyordu ağrıyorrrrr. Ama kimse bilmiyordu tahirin aslında sol yanı ağrıyordu kalbinin tek saibi başkasınındı. O sadee ruhuyla sevmekle kaldı bittti dedi bitti artık hiç umut yok bitti. Sabah kalktı sanki hiçbişey olmamışı üstünü giydi direk hergün gittiği yere gitti. Bekledi bekledi gün ağarmaya başladı bir anda umutla bekleyen şimdi çıkar belki diye beklerken dünya karardı yeniden hatırladı dün evlendiğini artık orda bile olamayacağını… çöktü oracığa sanki tüm kainat ezdi geçti onu. Kalktı kendini topladı koşmaya başladı gidip alacaım ordan o benim benim benim. Gitti avluya girdi bir ağacın dibine çöktü ağladı ağladı ağladı sanki gökyüzü ağlıyordu oluk oluk yağmur yağıyordu her zerresi ısanıyordu göz yaşlarıyla. Ama elden de bişey gelmiyordu. Lanet olsun lanet olsun lanet olsun diyordu. Ama için için sevinç vardı için de şuan ona okadar yakınımki… günler geçiyor bu artık o kişilerle okadar yakınlaşıyorduki sırf onu görmek gözlerine bakmak hayat bulmak için. Evet bunu başarıyordu onu çok seviyorlardı oda onun hatrına hepsini seviyordu kalbinden onlara kin beslesede. Evlerinde ekmek bitiyor tahir evde ekmek yok tahir uçuyor sanki alıp geliyor. Kişi uzakda biyerlerde işe gidince ona tembih ediyordu bi ihtiyaç olursa hallet. Başım üstüne diyordu başım üstüne dünya yıkılsa hallederim başım üstüne kuş konmasın bina uçsun başım üstüne hallerim gider görürüm başım üstüne… Yediremiyordu başkasıın olana sevdalanmayı ama engel olamıyordu elinden gelmiyordu bitti demek vazgeçmek. Vazgeçemiyordu serden geçiyor tek taraflı yardan geçemiyordu kolaymıydı sevdadan vazgeçmek ne olursa olsun diyordu sevdam allah şahit sahidir… her gidişinde markete uğruyor onun sevdiği ne varsa alıp gidiyordu. Bir başını alıp gidemiyordu kahrolası yere batası bedenini götüremiyordu ordan… günler geçti aylar geçti evlatları oldu mutluydu sanki hemde çok. Ona aşkım sevdam diyememek kahretsede her anında yanında oluyordu. O kişi derde düştümü atıyordu kendini ortaya canı pahasına neye gücü yetmedi onu o hallediordu ödeyemediği krediyi ödüyor evinin ihtiyhaçlarını alıyor onları gezdiriyor du kendini onlara adamıştı. Canıyla kanıyla herşeyiyle. O bilmiyordu ama tahir onu çok seviyordu öl dese düşünmezdi neden demezdi ölürdü gözünü bile kırpmadan hemde o bilmiyordu tüm borçlarına müdahele ediyor gizliden her konuda destek oluyordu. O kişi hiç yok demiyordu nasıl olsa kerizmi yok diyordu ama tahir eyvallah diyordu sen beni ondan ayırma hasret bırakma ben dünyanın en büyük kerizi olurum diyordu içinden. Farkındaydı kullanıldığının ama bununla bile mutlu oluyordu sürekli görüyordu konuşuyor sesini duyuyuor o mezarım olsun dediği gözlerine bakıyordu ama birgünden birgüne ona belli etmiyor yaşadığı herşeyi kendi iç dünyasında yaşıyordu. Yalansız amansız düşmüştü bu aşk kahrolası gönlüne. Çok kez düşündü bitsin dedi aldı eline silahı basacakken tetiğe allah belkide izin vermedi o anda o arıyordu nasılsın. Nasılsın diyordu o sesi duydumu sanki tüm arş-ı alada yankılanıyordu sanki biliyordu hissediyordu onu seven bu acizin canına kıyacağını. Yıllar böyle geldiii geçti. Askere gitti tahir. Orda bir kağıt verdiler eline doldur dediler bunu…
Öldüğünde ölüm paranı kime verilmesini istersin…Zühre….
Öldüğünde ilk kime haber verilsin…zühre…
Bayrağını kime emanet edelim…zühre…
Düşünmüyordu başka isim. Baka isim yoktu sanki yer yüzünde. Herşeye zühre herkez zühre…
Yalnız tuttuğu nöbetlerini onun adını anmadan dışından ağlamadan geçirmiyordu.
Hastalandı tahir hemde ölüm okadar yakındıki tahire birkaçgün ayılmadı komutanı başında ölümünü beklerken sayıklıyordu tahir.
Zühre Zühre Zühre.
Bilmiyordu kimse zührenin onun kara sevdası alın yazısı olsun diye hergece allaha yalvardığı onu bana yazmayacaksan al canımı allahım dediği aşkının olduğunu… bitti askerlik döndü yurduna. Artık gidemiyor göremiyordu ayrılık girmişşti araya küslerdi sanki onun yaptıkları unutulmuştu boşverilmişti tahir çokdan… ama tahir unutamıyordu. Ama olmadı unutamadı yeniden gördü onca zaman sonra sanki hiç ayrılmamışçasına. Allahım dedi dünya dursun herkez donsun bir o bir ben kalayım sarılayım doya doya öpeyim koklayayım miski amber kokusunu kimse bilmesin o bilsin ama bıraktığımda oda hatırlamasın istiyordu. Ama masalda değildiki yaşayabilsin böyle bir anı. İçinden dedi ki Allah’ım herkese böyle bir sevda nasip et benim var çok şükür…
Taaki o geceye kadar. Taaki mesajında bende seni yazısını görene kadar. İşte asıl herşey tamda ogün başladı. Tahir. İşte asıl ogün öldü işte asıl o gün karardı dünyası. Çıkmaz bir yola girdi tamda ogün. Yaşandı sevdi sevildi kavuştu sarıldı öptü Alnından 2 yıl kadar. Allah beni sensiz koymasın her iki cihandada dedi ama. Olmadı Tahir Yalnızlığıyla Kaldı… Tahirden öğünden sonra birdaha kimse haber alamadı. Kayboldu gitti içindeki Erişilmez ulaşılmaz bilinmez sevdasıyla. Kayboldu zifiri karanlığında. Tahir Aslında Hiç Yaşamadı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.