- 1124 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
MUSTAFA KEMAL'İN BİR OY FARKLA BAŞKAN SEÇİLMESİ VE BİR BAŞKA 23 NİSAN ÖYKÜSÜ
Önce herkesin bildiği, daha doğrusu bİldiklerini zannetikleri 23 Nisandan yani 23 Nisan 1920 den başlayalım.
O gün bilindiği gibi Ankara’da TBMM açıldı. Meclisin İlk ve son kez olarak kurbanlar kesilerek, dualarla ve tekbirlerle açıldığını, 23 Nisan 1920den sonra bir daha böyle bir yasama yılı başlangıcına şahit olunmadığını da hepimiz biliyoruz.
Ertesi gün yani 24 Nisanda ise TBMM nin başkanı seçilecekti. Seçilecek başkan bu günkü anlamıyla hem meclis başkanı, hem başbakan hem de cumhurbaşkanı yetkilerine sahip olacaktı.
Buraya kadarını herkes biliyor.
Bundan sonrasında Mustafa Kemal’in meclisin başkanı seçildiğini de bilmeyen yok. Ancak Mustafa Kemal kaç milletvekilinin evet oyu ile meclis başkanı seçilmişti acaba? İşte bunu neredeyse hiç birimiz bilmiyoruz.
O zaman gelin 24 Nisan 1920 tarihine gidip o günün meclis tutanaklarından öğrenelim durumu:
BAHA BEY (Geçici Kâtip Üye): Efendim, Reis ve Reis vekilleri bugün seçiliyor. Kâtip ve idare memurları yarına kalsın, diyorlar. (pekâlâ, muvafık, sesleri) Bir önerge daha var.
Çorum Milletvekili Fuat Bey ve 13 arkadaşının meclise sunduğu önerge okunur. O önergede şöyle denilmektedir:
TBMM Başkanlığına
Meclisimiz yürütme yetkisine de sahip olması sebebiyle, yasama meclislerinden fazla olarak bir de İkinci Reis seçilmesi muvafık olmakla seçime başlamadan önce durumun derhal oya konulmasını teklif eyleriz
Çorum Mebusu Fuat ve 13 arkadaşı
ŞERİF BEY (En yaşlı milletvekili olduğu için Geçici Meclis Başkanı): Reye koyuyoruz. Kabul edenler ellerini kaldırsın. (gürültüler)
FUAT BEY (Çorum): Efendim, müsaade buyurunuz arz edeyim. Şimdi öteden beri kuvvetler ayrılığının timsali olan Mebusan Meclisinde bir reis vardı. Sonra ne vardır? İki reis vekili vardı. Şimdi biz diyoruz ki mademki Meclisimiz aynı zamanda yürütme yetkisine de sahiptir. Önce bir reis bir de ikinci reis seçelim. Ondan sonra da iki reis vekili seçelim. (münasip, sesleri)
ŞERİF BEY: Kabul olundu.
FEYYAZ ALİ BEY (Yozgat): İki reis seçeceğiz.
MUHİTTİN BAHA BEY (Geçici Kâtip Üye): İsimleri bir kâğıda yazacağız ve ad okuyarak iki reis seçeceğiz. Birinci reis ile ikinci reisin aynı kâğıda yazılmasını teklif buyuruyorlar. (dördünü bir kâğıda yazalım, sesleri)
HULUSİ BEY (Karahisar): Dördü bir kâğıda yazılsın daha iyi. Reis vekilleri ile beraber bir çırpıda çıkarırız.
(Milletvekilleri pusulalara dört isim yazdı. Ad okunarak oy pusulaları toplandı. Ara verildi. Oylamadan sonra, oy pusulaları sayıldı ve sonuçlar tutanağa yazıldı.)
MUHİTTİN BAHA BEY (Geçici Kâtip Üye): Toplam120 üye oy kullandı. Ankara Mebusu Mustafa Kemal Paşa Hazretleri 110 oy ile Meclis Reisi (alkışlar), Erzurum Mebusu Celalettin Arif Beyefendi 109 oy ile Meclis İkinci Başkanı (alkışlar), Çelebi Abdülhalim Efendi Hazretleri 91 oy ile Birinci Reis Vekili seçilmişlerdir. (Alkışlar) Diğer adaylar seçilme için lazım olan 61 oyu alamamışlardır. Diğer Reis Vekili için yeniden seçim yapılacaktır. (yarına kalsın, sesleri) (Yeni Reisimizin makamına çıkmasını isteriz, sesleri)
(Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı Mustafa Kemal Paşa sürekli ve şiddetli alkışlar arasında makamına çıktı ve şu konuşmayı yaptı:)
MUSTAFA KEMAL PAŞA- (Meclis Başkanı): Muhterem efendiler!
Milletin geleceğini doğrudan üzerine alarak, Hilafet Makamının ve Saltanatın içine düştüğü esaretten kurtarmak ve Memleketin bütünlüğü ve selâmeti uğrunda her fedakârlığı büyük bir azim ile yerine getirmeye karar vermiş olan Yüce Meclisinizin Riyasetine seçmek suretiyle hakkımda gösterdiğiniz itimat ve teveccühe teşekkür ediyorum. (estağfurullah sesleri) Hayatımın bütün safhalarında olduğu gibi son zamanların buhranları ve felâketleri arasında da bir dakika geçmemiştir ki her türlü huzur ve istirahatımı, her türlü şahsi duygularımı Milletin selâmetine ve saadetine feda etmekten zevk almayayım. (yaşa, sesleri ve alkışlar) Gerek askeri hayatımın ve gerek siyasi hayatımın bütün dönemlerini işgal eden mücadelelerimde daima hareket tarzım, milli iradeye dayanarak Milletin ve Vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur. Bugün Muhterem Heyetinizde tecelli etmiş olan milli itimadı, müştereken giriştiğimiz mukaddes mücadelenin ait olduğu gayeleri meydana getirmek için Milletin verdiği bir dayanak olarak telâkki ediyorum. Bu milli birliğin bana yüklediği mesuliyet, biliyorum ve hepiniz de bilirsiniz ki pek ağırdır. Bu ağır milli mesuliyetin altından ancak Muhterem Heyetinizin yardımı ile daima ve daima hak yolundaki mücadelemizde, Allah’ın yardımını da ümit ederek çalışacağım. İnşallah Cihan Padişahı Efendimiz Hazretlerinin sıhhat ve afiyetle ve her türlü yabancı baskısından kurtulmuş olarak tahtı hümayunlarında daim kalması için dua eylerim. (şiddetli alkışlar )
Daha da anlaşılır olması için açıklayayım.
Oturuma katılan 120 Milletvekilinin her biri kendilerine verilen bir tane pusulaya dört isim birden yazıyorlar. Bu isimler içinde en fazla oyu alan Meclis Başkanı olacak, ondan sonraki en fazla oy alan, meclisin ikinci başkanı olacak, meclis ikinci başkanından sonra en fazla oyu olan iki kişi de meclis başkan vekili olacak...
Bu isimlerden AnkaraMebusu ( Milletvekili ) Mustafa Kemal’in adını yazan Milletvekili sayısı 110. Son Osmanlı Meclis-i Mebusan başkanı olup Meclis-i Mebusanın kapatılması üzerine Ankara’ya gelip Milli Mücadeleye katılan ve Erzurum Milletvekili olan Celalettin Arif Bey 109 oy alıyorlar. Mustafa Kemal sadece bir oy farkla TBMM Başkanı ve dolayısıyla yeni kurulan hükumetin başkanı oluyor.
Daha da açacak olursak Milli İrade sadece 1 oy farkla tecelli etmiş oluyor. Umarım anlayan anlamıştır.
Gelelim ikinci 23 Nisan’a...
Türk ordusu 1950 yılında başlayan bir savaşın içindedir. Bu savaşın adı kısaca Kore Savaşıdır.
1951 Senesinin 22 Nisanını 23 Nisana bağlayan gece 9. Türk bölüğü kuşatılmıştır. Çember içinde kalan topçu ileri gözetleyicisi Üsteğmen Mehmet Gönenç, telsizinden şu mesajı verir:
“Düşman, bulunduğumuz tepeyi işgal etti, çok şehit verdik. Koordinatları veriyorum, bataryalar ateş etsin!”
Daha sonra koordinatları veriyor.
Alay topçu irtibat subayı telsizle şu yanıtı verdi:
”Verdiğin koordinatlar senin bulunduğun yerdir”.
Topçu Üsteğmen Gönenç’in verdiği karşılık şudur:
“Evet biz düşmana esir olmak istemiyoruz. Bizi onlara teslim etmeyin!”
Ve telsizin sesi kesildi. Komuta heyeti durum muhakemesini yapıp teğmenin vasiyetini yerine getirdi. Tümenin bütün topçu taburları bildirilen koordinatlara ateş ettiler. O gece beş subay, üç astsubay, 58 er şehit düştü.
Üsteğmen Gönenç ile birlikte yan yana beş er de şehitler arasındaydı.
Prof. Dr. Cengiz KUDAY
Bu anektodları niçin mi yazdım?
Bir bayan...Bizim dünyamızdan yani şair ve yazar olarak piyasada arz-ı endam eden takımından ama en azından benden farklı olarak kitapları olan bir bayan demişti ki:
Başkanlık sistemine halk evet derse ki demeyecek ( Halk bu oyunu yutmuyor)
Almanya Hollanda Fransa Yunanistan Jetleri hatırımızı soracak.
Tıpkı 19 Mayıs 1919 öncesinde olduğu gibi
Tıpkı Libya’da olduğu gibi
Tıpkı Irak’ta olduğu gibi
Tıpkı Mısır’da olduğu gibi
Tıpkı Yugoslavya da olduğu gibi
Tıpkı Suriye’de şu an olduğu gibi
Fakat bizim arkamızda bir Rusya olmayacak.
O bayan bu gün ne diyor bilemiyorum. Ancak o kafada olan insanlar şunu anlamalı artık.
1-Millet iradesi denen şey istesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de bazen bir oy farkla bile tecelli edebiliyor.
2- Bu gün 17 Nisan...Çok şükür tepemizde Almanya, Fransa, Hollanda, Yunanistan uçakları yok. Anamızın hatırını sorma niyetlerinden vazgeçtiklerini sanmıyorum ama şu an itibariyle semalarımız tertemiz. Peki bir iki gün ya da bir müddet sonra gelirlerse?
Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bizde ne Mehmet Gönenç’ler tükenir, ne de Ömer Halisdemirler.
Ne demişti Binbaşı Barış Dedebağ: ’ Bu saatten sonra canını düşünen soysuz köpektir.’
3- Ortaya çıkan sonuç asla bir zafer değildir. Bir zafer olmadığı gibi bir hezimet de değildir asla.
Benim kanaatim bu millet, kaderi üzerinde söz sahibi olanlara çok anlamlı bir mesaj vermiştir.
Bu günün kazananına ’ Dikkat et, her an ayağın kayabilir. Her an oturduğun koltuktan indirebilirim seni’ Mesajını verirken kaybedenine ’ Artık şu kömür- makarna ve yeni ilave ettiğin kahve-döner muhabbetini bırak. Millete hakaret ederek onun sevgisini kazanamazsın. Öte taraftan her şey bitmiş gibi karamsarlığa da kapılma. 2019 a çok daha iyi hazırlanırsan bu sefer ibre senden yana dönebilir’ demiştir.
1.5 Milyon çalıntı oy iddiasıyla ilgili de bir iki kelam edip noktalayayım.
Biliyor musunuz? Dün ülkemizde sadece 33 Büyük Şehir Belediyesi olan il seçime girmiş olsaydı çıkan sonuç bu günkünün tam tersi olacaktı.
Ben şayet hırsızlık yapacak olsam daldığım bir evde para ve ziynet eşyaları ya da yükte hafif pahada ağır eşyalar dururken çamaşır makinesini sırtlamazdım. Dahası eğer ben hırsızlık yapmaya kalksaydım beş lira kazanayım derken dört lira kaybetmezdim asla...
33 Büyük şehrin 17 sinde seçimi kaybetmezdim eğer ben hırsızlık yapmış olsaydım. O bakımdan her yenilgiden sonra ’Yaktın bizi hakem’ Diye mızıltı yapmak yerine ’ Önümüzdeki maçlara bakacağız artık. Daha iyi hazırlanıp önümüzdeki maçları alacağız’ demek ve gerçekten de bunun için canla başla çalışmak zannımca daha mantıklı bir tutum olacaktır.
Selam , saygı ve sevgilerimle...
RESİMLER:
1- 23 Nisan 1920 TBMM Dualarla açılıyor.
2- Osmanlı Meclis-i Mebusanın son başkanı, TBMM nin ilk 2. Başkanı Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey.
3- Kore Şehidi Üsteğmen Mehmet Gönenç
4- Mehmet Gönenç Bandırmalı bir kahramanımız olduğu için onun adı verilen Bandırma Şehit Mehmet Gönenç Anadolu Lisesi.
YORUMLAR
Kıymetli hocam harika bir yazı kaleme almışsınız gönülden kutlarım.
Siyasi tarihimizin gerçeklerini ortaya koyan böyle bir yazıya nasıl bir yorum yapılır ya da ne söylenebilir doğrusu bilemiyorum. Ama bildiğim en önemli şey ülke insanının demokrasi kültürünü ve insan hakları bilincini mutlaka geliştirilmesidir. İşte o zaman siyasi anlamda da öz eleştiri yapma refleksini geliştirecek ve bir oy farkın bile saygı değer olduğunu kabul etmekte zorlanmayacaktır.
Kaleminize emeğinize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle.
Değerli hocam, referandum biter bitmez yapılan şu yorum her şeyi açıklıyor, ama yine hiçbir şey değişmeyecek...
"Foreign Policy'de (İngiltere) ‘Huzur içinde yat Türkiye, 1921-2017' başlıklı bir yazı yazan Steven Cook, ‘Evet' oyu verilmesiyle Atatürk'ün hayal ettiği modernliğe konan karşıtlığın dillendirildiğini belirterek, "Öngörülebilir sonuç, darbe girişiminden bu yana süren tasfiyenin devam etmesi olacak. Bütün bunlar Türk siyasetini daha da istikrarsızlaştıracak"
Algı operasyonu deyip duruyoruz ya, işte böyle yapılıyor...
Yangına körükle gitmek böyle oluyor...
'Bedhah' dediğimiz işte bu...
Atatürk'ü istismar etmek böyle...
Hem de kimler tarafından...
Selam ve saygılarımla.
Son Anayasa referandumu ya da buna benzer çeşitli seçimler ve kararlar ile ilgili olarak, burada dikkatinizi çekmek istediğim önemli konular var :
İnsanlarımızın , halkımızın tamamının , bir bütün halinde, birlik ve beraberlik duygusu içerisinde, el ele vererek, halkımızın tamamının huzuru, mutluluğu, can ve mal güvenliği, hukuk ve adalet içerisinde güvenle yaşayabilmelerini hedefliyor isek, bu ya da buna benzer yazıların, bu amaca hiç de hizmet etmediğini asla da etmeyeceğini artık görmek zorundayız...
Bölünmelere, ayrışmalara, parçalanmalara götüren sinsi bir ihanet vardır. Devletimizin ve Türk Milletinin ezeli düşmanları batı emperyalizminin, ülkemizin ulusal birlik ve bütünlüğünü, iç ayrışmalara ve iç çatışmalara götürerek yok etme planları son derecede açık ve nettir. Yurt içerisindeki, yurttaş dediğimiz tüm insanlarımızın, bu sinsi amaçlar doğrultusunda, bölünmelere ve devletin yıkılarak parçalanmasına yönelik bölme faaliyetlerine karşı uyanık olmaları gerektiğine inanıyorum.
80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, tüm yurttaşlarımız, kısaca Türk Milletinin tamamı, ayırımsız olarak birbirinin kardeşleri, dostu ve aynı vatanın, aynı devletin, aynı kaderlerin yoldaşlarıdır. Bu nedenle, Atatürk, Mustafa Kemal şöyle dedi, böyle yaptı , yok şu bu padişah şöyleydi böyleydi türü , sadece bölücü siyasetlerin ve din inanç sömürücülerinin değirmenine su taşıyan yaklaşımlar terk edilmelidir.
Bu ülkenin huzura, güvene, birlik ve beraberliğe, hukukun ve adaletin, tüm dünya ölçeğinde en güzel en tarafsız ve en doğru biçimde uygulandığı uygulamalara ihtiyacı var...
Ortada, Referandumla ilgili, hukuk açısından yanlışlar, kanunsuzluklar var ise, bırakalım , konu ile ilgili kurumlar ve tüm halkın itiraz ve değerlendirme hakları da kullanılsın. En doğru, en sağlıklı sonuçlara ulaşılabilmesi, en mantıklı yoldur... Bu yollar kullanılırken, hiç kimsenin, bir diğer insanı, grubu, partiyi, zümreyi öcüleştirmeye, ötekileştirmeye, düşmanlaştırmaya ne hakkı, ne de yetkisi yoktur.
Saygılarla ...
sami biberoğulları
Oldukça doğru ve haklı bir eleştiri. Hiç bir itirazım yok diyebilirim.
Tek itirazım şu:
''Ortada, Referandumla ilgili, hukuk açısından yanlışlar, kanunsuzluklar var ise, bırakalım , konu ile ilgili kurumlar ve tüm halkın itiraz ve değerlendirme hakları da kullanılsın. En doğru, en sağlıklı sonuçlara ulaşılabilmesi, en mantıklı yoldur''
Demişsin. Aklın yolu elbette bu. Ancak hani '' BIRAKALIM'' diyorsun ya...Bırakmıyorlar.
Birileri bırakmayınca da maalesef ben de kaleme sarılmak zorunda kalıyorum. Neticede insanım. Üzerime gelindiğinde nereye kadar '' ya sabır'' Diyebilirim.
Ama yine de eleştirin başım gözüm üstüne. Doğrusu senin dediğin gibi olmalıdır.
Selam ve sevgilerimle.
Ne mükemmel bir konuşma metni.. Tam meclis başkanına yakışır şekilde...
Yani "At'ı alan Üsküdarı geçti" dememiş Sami hocam..
Dilek USTA tarafından 4/18/2017 3:00:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Yorum için teşekkürler öncelikle.
Filiz Şahin arkadaşıma yazdığım en son cevabın aynısını size de yazmak durumunda olduğum için ve kopyala yapıştır olayını pek de sevmediğimden sizden ricam ( eğer zahmet olmazsa- çünkü çok uzun ) cevabımı oradan okumanızdır.
Tekrar teşekkürlerimle.
"Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur"M.Kemal Atatürk.
Sami Hocam,
Çok şeye aklım erdi/eriyor lakin M.Kemal Paşa'nın "yüksek sağduyulu" olarak nitelediği insanların,günümüzde sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi "hakir "görülmesi" ve "makarnacı,göbeğini kaşıyanlar--denilmese de ardından ayı geleceği kesin-,ilginç biçimde hem de Atatürkçü geçinenler tarafından 'bidon kafalı'" olarak nitelendirilmesi olsa olsa trajikomik bir haldir.
Hatta bir sohbette,bir vatandaş,hızını alamamış "eşektir" bunlar deyivermişti.Ben de şöyle devam ettim.
-Size inanırlarsa da eşşeoğlueşektirler!
Şimdi biraz empati,biraz hemhal olma,biraz duygudaşlık ve biraz da "ben de senim" deme /diyebilme zamanı...
İyi geceler,güzel günler dileğimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Gülmek için de tarih okunur. Zira bahsini ettiğiniz adam hakikaten milletin adamıydı. Hakikaten askerdi,hakikaten komutandı,hakikatten her kademeyi hak ederek elde etti, hakikatten bir ulusu ulus yaptı, hakikaten yok olmakta olan koca bir imparatorluktan şu an yaşadığımız ülkeyi yarattı. Hakikatten uğraşıları sonucunda kendi çevresi ve cebini hesaba katmadı. Hakikatten ileri demokrasi çabasını yine herkesten çok o verdi. Zira tek adamlığı kurtuluş mücadelesini kolaylaştırmak ve hızlı karar almak için kullandı.
Hakikatten manda ve himayeyi reddetti ,lakin tahtı için dedelerinin ülkesini, ülkeyi yöneten tek adam tereddütsüz verebildi.
Hakikatten " tarih tekerrürden ibarettir " sözü aslına da intikal etti.
Hakikatten şu manken haklıydı diyesim geliyor.
sami biberoğulları
Gülmek istiyorsan elbette gülebilirsin. Tarih okur gülersin, coğrafya okur gülersin, felsefe okur gülersin, matematik okur gülersin,kimya, fizik, astronomi olur gülersin. Keyif senin keyfin de etraftan ne derler işte onu bilemem )))))))
sami biberoğulları
Bunu anlatmaktı. Yani yazının amacı budur.
Filiz Şahin.
Ha ben mi? Ben anlamasam da olur!
sami biberoğulları
Mısırlıoğlu'ndan okuyup da yazanlara söylemen gereken bir şeyi niçin benim sayfama yazıyorsun? Kim yazıyorsa ona söylemen gerekmez mi? Kaldı ki ben kimden faydalandığımı da belirtmişim dikkat edilecek olursa:
Prof Dr Cengiz Kuday demişim...
Filiz Şahin.
Atatürk ve Cumhuriyet bu millete bir kaç beden büyük geldi içini dolduramadığı gibi dün de çıkardı rahatladı mı demeliydim
Ya da hukuk devletinde daha referandum bitmeden hukuk çiğnendi yasa çiğnendi mi demeliydim
"Referandumunda 2 buçuk milyon mühürsüz oy itirazları devam ederken 2014'teki seçimlerde, Bitlis'in Güroymak ilçesindeki sandıkta 'sadece bir mühürsüz zarfla' oy verildiği tespit edilince AKP'nin itiraz edip, ilçedeki seçimi iptal ettirdiği akıllara geldi."
Senin yazdığının mantığını senin sayfanı takip edenlerden anlayıp idrâk edeceklerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez
hangi yorumu yazayım buyur seç
mısırlıoğlu iyi bence kalmalı diye düşünüyorum
hayır oyu verenlerin karılarına kızlarına savaş ganimeti olarak bakan demokratikler de var ki onların konumuzla ilgisi yok
öyle işte
sami biberoğulları
Bidon kafalı koyunlar, ahtapot beyinli , göbeğini kaşıyan, verdiği oy benim oyumla eşit olmayan aşağılık bir mahluk sürüsü her seçimde ama öyle ama böyle başarılı oluyor da ben bunca aklımla, fikrimle, ışıl ışıl aydınlığımla nasıl oluyor da her seferinde mağlup oluyorum? Nerede yanlış yapıyorum acaba?
sami biberoğulları
Şunu da sorabilirsin:
600.000 olarak belirtilen mühürsüz zarf sayısı önce 1.100.000 e, sonra 1.300.000 e, daha sonra 1.500.000 e, sonra 1.600.000 e ve nihayet 24 saatte 2.500.000 e çıktı. Bundan sonraki 24 saat içinde kaça kadar yükselecek?
Filiz Şahin.
seni beni tanıyan bir olarak mı yazdın bu yorum cevabını?
öyleyse sen beni epey bi tanımışsın harbi tanımışsın
merak ediyorum
çok mu zor YSK hata yaptı demek cidden çok mu zor.?
kimin kazandığının önemi yok diyorum bu kara leke tarihe geçti sen de ben de ve bütün herkes şahit oldu evetçisiyle hayırcısıyla şahidiz.
yanlış yapana yanlışsın diyemiyorsak ne demeye beynimiz ve vicdanımız var lütfen söyler misin?
Hem senin bana sinirlenmen anlamsız
senin yapmadığını ben yapıyorum evetçilerin ve iktidar partisinin üstüne sürülen kara lekeye itiraz ediyorum / ediyoruz üstelik senin benden önce çıkıp demen lazımdı ki "
bileğimizin hakkıyla kazandığımız seçime leke sürdün, gölge düşürdün, zan altında bıraktın bay ysk başkanı.
sami biberoğulları
Çok uzun bir cevap vereceğim için şimdiden özür dilerim.
Neden birbirimize karşı böyle sertleştik?
Bu gün artık sitede olmayan bir bayanla kapıştığınızda ve o bayanın kendi yanında olmamı beklediği bir anda ona ''Filiz benim için çok değerli bir arkadaştır. Onunla uğraşma '' Diye yazan ben değil miyim?
Bunu şunun için yazdım: Ben aşağı yukarı sana verdiğim her cevapta ''Sevgili Filiz'' diye cümlelerime başlarken sana baktığımda en azından ''Sayın Hocam !'' Diye başlayan bir hitaba layık değil miyim?
Neyse...Madem soru sormuşsun bu basit teferruatı bir kenara bırakayım.
Ben YSK hata yapmadı demiş miyim yazımın herhangi bir bölümünde? Hayır. Arkadaşlara yazdığım cevaplarda YSK hata yapmadı demiş miyim? Hayır. Böyle bir şey demek göz göre göre yalan söylemektir... Evet YSK Hata yapmıştır.
Ancak bu öylesine bir hatadır ki tamiri kesinlikle imkansız.
Neden mi imkansız?
Hiç bir karar kanunun üstünde değildir.
Yani bu noktada seninle aynı şeyi söylüyor ve diyorum ki YSK, kanunun üstüne çıkarak bir karar yayınlayamaz. Bu hukuk açısından cinayettir.
Sanırım bu satırları okuyunca şaşırmişsındır ama bir kez daha yazıyorum: YSK nın kanunun üstüne çıkarak bir karar çıkarması hukuken cinayettir.
Fakat işin bir de ''Ancak'' kısmı var.
O ancak kısmına geçmeden önce kanun ne diyordu bir daha hatırlayalım:
SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN
KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN
Madde 98 - Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan,
tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi
veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır. Ancak, zarfın üzerinde, herhangi bir şekilde leke veya çizik olsa bile,
bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığının kesin olarak anlaşılamaması halinde, bu zarflar geçerli sayılır.
İtiraza uğrayan zarflar ile itiraza uğramadan geçersiz sayılan zarflar, başkan tarafından bir kenara ayrılır. Sandık
kurulu, bütün zarflar kontrol edildikten sonra, itiraza uğrayan zarfları inceleyerek, geçerli veya geçersiz sayılması yönünde
kararını verir. Bundan sonra, o sandıktan çıkan geçerli ve geçersiz oy zarflarının toplam sayısı ayrı ayrı o seçim türüne ait
özel tutanağın ilgili yerine işlenir
Bu maddeye dikkat edecek olursak mühürsüz zarflarla ilgili olarak geçersiz kılma işi öncelikle kime aittir? Sandık kurullarına? Sandık kurulları mühürsüz olan zarfları geçersiz kılmalıydı. Seçim bittikten ve zarflar il- ilçe seçim kurullarına teslim edildikten sonra elbette böyle bir şeyi yapması mümkün değildir. Bu durumda birinci derecede suçlu ya da hatalı olan kimdir? sandık kurulları. Her sandıkta en azından CHP li gözlemci vardır. Sandık kurulları tek bir başkandan ya da tek bir partinin gözlemcisinden oluşmaz.
İkinci derecede olay il ve ilçe seçim kurullarıyla ilgilidir.
İl ve ilçe seçim kurullarına bildiğin gibi zarflar ve oy pusulaları birlikte bir torba içinde gelir.
Bu seçim kurulları kendilerine gelen zarfların mühürsüz olduğunu gördüklerinde ne yapabilir? Diyelim ki 300 seçmenli bir sandıkta 300 zarf da mühürsüz. Bu durumda o sandıkta kullanılan oyları geçersiz sayar ve bir tutanakla durumu YSK ya bildirir. Peki 300 zarfın diyelim ki 150 si mühürlü, 150 si mühürsüzse ne yapacak? 150 oyu geçersiz sayabilir mi? Hayır sayamaz. Çünkü hangi oy pusulasının mühürlü zarftan, hangisinin mühürsüz zarftan çıktığını bilmesine imkan yoktur. Bu durumda ya komple o sandığı geçersiz sayacak ya da torbadan çıkan pusula ve zarfların dışarıdan getirilmediğine eminse hepsini geçerli sayacak.
Diyelim ki o sandığı komple geçersiz saydı?
Bu durumda tamamen nizami oy kullanmış olan insanların oyları ne olacak?
Farzedelim senin oy kullandığın sandıkta böyle bir durum çıktı ortaya. Oysa sen oyunu kullanırken bakmıştın iyice. Zarfın üzerinde mühür vardı. Ama senin dışındaki diyelim ki tüm zarflar mühürsüzdü ve il/ilçe seçim kurulu senin oy kullandığın sandıktaki oyların tamamını geçersiz saydı. Buna razı olacak mıydın?
Şimdi gelelim tekrar YSK ya...
YSK Yargıtay ve Danıştay'ın kendi içlerinden çıkardıkları üyeden oluşan, Türkiye'deki seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten, aynı zamanda da seçimlerin yargısal denetimini sağlayan karma egemen üst yargı merciidir. Yargıtay ve Danıştaydan toplamda 11 hukukçudan oluşan bir kuruldur. Bu kurulun aldığı kararlara da itiraz hakkı yoktur.
Ancak onların ortaklaşa aldıkları sandıktan çıkan mühürsüz oylar da geçerli sayılacak kararı kanunun üstüne çıkamaz demiştik değil mi?
İşte burada atladığımız bir konu daha var.
Kanunlar da anayasanın üzerine çıkamaz.
Anayasa ne diyor peki?
MADDE 67. – Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Ben vatandaş olarak sandığa gitmiş ve oyumu kullanmışım. Kullandığım oyda hiç bir usulsüzlük söz konusu değil. Ama usulsüz bir kaç zarf sebebiyle oyum geçersiz sayılıyor. Yani benim anayasal bir hakkım çiğneniyor.
Efendim o sandıkta seçim yenilensin...
Neden? Ben bu topal ayağımla ya da 113 yaşındaki teyze sedye ile bir daha sandık başına gitme mecburiyetinde mi? Neden ben nizami bir şekilde oyumu kullanmış olduğum halde cezalandırılmış olayım.
Ya da mesela seçimler komple yenilensin deniyor. Haydi ben kör topal yine gideyim sandık başına da bahsettiğim 113 yaşındaki nineye yazık değil mi?
Ve son olarak bir kaç soru da ben sorayım.
1- Mühürsüz zarf sayısı neden 600.000 den başlayıp 2.500.000 e çıktı?
2- 2.500.000 Mühürsüz zarfın kaç tanesinin içinden evet, kaç tanesinin içinden hayır çıktığını bilen var mı?
3- 2.500.000 Mühürsüz zarf demek en az 10.000 sandık demektir. 10.000 sandık kurulunun hata yapması mümkün müdür?
4- 2.500.000 Mühürsüz zarf iddiası kimin başının altından çıkmaktadır?
5- Bu seçimlere şaibe karışmış mıdır? İşte bu sorunun cevabını daha dün Face Bookta şu şekilde paylaştım seçimle ilgili değerlendirmemi yaparken
BENCE SONUÇ ŞU:
1- SANDIKTAN ÇIKAN SONUÇ EVET İÇİN BİR ZAFER, HAYIR İÇİN BİR HEZİMET DEĞİLDİR.
2- DAHA ÖNCE DE YAZDIĞIM GİBİ BU SEÇİM EVET İÇİN ÇANTADA KEKLİK DEĞİLDİ.AYNEN DE ÖYLE OLDUĞUNU GÖRMÜŞ OLDUK
3- BU SEÇİM ÖNCESİNDE PKK NIN ASLINDA EVET DEDİĞİ SPEKÜLASYONLARI VARDI AMA GÖRDÜK Kİ CİDDİ CİDDİ HAYIR DEMİŞLER.
4- MHP VE ÜLKÜCÜLERİN ÇOK BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ EVET OYU KULLANMADILAR.
5- BU SONUÇLAR ŞUNU DA GÖSTERMEKTEDİR: HAYIR CEPHESİ BİRAZ DAHA GAYRET GÖSTERİRSE VE DOĞRU DÜZGÜN BİR ADAY ORTAYA KOYARSA 2019 SEÇİMLERİNDE CUMHURBAŞKANINI DEĞİŞTİRDİĞİ GİBİ MECLİSTE ÇOĞUNLUĞU DA ELDE EDEBİLİR
6- BU SEÇİM ÜZERİNDEKİ HER TÜRLÜ ŞAİBE ORTADAN KALDIRILMALIDIR
7- SONUÇ OLARAK EVET DİYEN BİRİ OLMAMA RAĞMEN BU SONUÇ ASLA İÇİME SİNMİŞ DEĞİLDİR.
8- BU SONUÇLARDAN SONRA İNŞALLAH ABD DE TRUMP KARŞITI GÖSTERİLER GİBİ ÜLKEMİZDE DE ERDOĞAN KARŞITI GÖSTERİLER VE AYAKLANMALAR OLMAZ. OLURSA YAZIK OLUR. ÇOK KÖTÜ OLUR. ÇÜNKÜ BİZDE OLACAK BU TÜR BİR EYLEM ABD DEKİ GİBİ YUMUŞAK BİR ŞEKİLDE ATLATILAMAZ.
9- SONUÇ HER ŞEYE RAĞMEN MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN.
Yani şaibeli olduğunu kabul etmiyor değilim 6. Maddede de söylediğim gibi.
Oldukça uzun bir cevap oldu. Kusuruma bakma artık.
Filiz Şahin.
SENİNLE TARTIŞMAK KONULARI KURCALAMAK BENİ ZENGİNLEŞTİRİR, EVET SİNİRLENİYORUM SEN DE SİNİRLENİYORSUN AMA HİÇ SAYGISIZLIK YAŞAMADIK YAZDIKLARIMDA DA SAYGISIZCA BİR İFADE OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM ( YAPTIYSAM FARKINDA DEĞİLİMDİR AF DİLERİM.
Filiz Şahin.
senin bu ifaden
"Evet YSK Hata yapmıştır." yeterlidir.
gerisini zaman halledecek yaşayacağız ve göreceğiz.
çay var mı çay ağzım dilim kurudu onca yol yürüdüm (ysk'nin önünde geçen yolu kapattıkları için otobos son durağa gidemiyor
sen yaz ben muhalefet ederim
sami biberoğulları
Sitemim ''Destuuur '' demeden direkt konuya girmeneydi. Biz altı senedir arkadaşız. Önce bir günaydın, merhaba ya da ne bileyim başka gönül alıcı sözle başlamamız gerekmez mi birbirimize hitaplarımızda? Ama yine de senin heyecanlı yapını bildiğim için o kısma teferruat dedim zaten.
Cevabında dikkatimi çeken şey: Osman Öcalan'ı kastederek evet oyu kullandığını yazmışsın. Bilmiyorum. Olabilir. O puştların kafalarında bin tane tilki dolaşıyor. Ayrıca Osman Öcalan ile Cemil Bayık arasında şiddetli bir liderlik anlaşmazlığı var ve Cemil Bayık Hayır dedi.
Yani kısaca şunu diyorum: Nasıl ki benim evetim ile Osman Öcalan'ın eveti aynı kefeye konmamalı ise senin hayırın ile Cemil Bayık'ın hayırı, hatta Kemal Kılıçdaroğlunun hayırı aynı kefede değerlendirilmemeli.