- 4531 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
YUNUS EMRE'DE SEVGİ-2
İslam’la muhatap olarak yaşanan sevgi ve aşk bütün mutasavvıflar gibi Yunus’ un karşısına da Allah’tan sonra Hz. Peygambar sevgisini çıkartır. Zira, İslam inancı bir görüşe göre, insanın varlık ve yaratılış nedenini peygamberin varlık ve yaratılış nedenine bağlar. Bu nedenle Allah sevgisi ve aşkından sonra Yunus’un da en çok hasretlisi ve sevdalısı olduğu Hz. Peygamberdir.
“Yarattı Hak dünyayı pegamber dostluğuna
Dünyaya gelen gider, baki kalası değil.”
Yine İslam inancına göre, Yunus imanla ilişki kurma ve varlığa uzanma yolunun Allah’ın dostum dediği Peygamber’in sevgisinden geçtiğini bilir..
“Derviş Yunus’ un canı alem şefaat kâni
İki cihan sultanı sensin ya Resulallah”
Diğer tasavvuf erbabı gibi Yunus’ta Hz. Peygamberi yaratılışta ilk nur, fakat son Peygamber olarak tasdik eder. Yine, bu inancının da ana espirisinin İslam’ın inanç anlayışında olduğunu bilir.
“Yetmişbin yıl öndinden yarattı Muhammed’i
Hak kendi aşık oldu bahane bir yıldızdan”
Demek ki Yunus’un sevgisini odaklaştırdığı ikinci ana durak, Hz. Peygamber’e olan sevgi durağıdır. Yunus’ un eserleri Peygamber’e olan Sevgi, coşkunluk ve çığlıklarıyla doludur. Bu sevgi ve muhabbetini Yunus kendine özgü riyasız ve temiz türkçesiyle ne güzel terennüm eder:
“Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed”
..
“Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ya muhammed canıma arzular seni”
Öz olarak Yunus’ un eserlerini taradığımızda gördük ki, Yunus’un Allah’tan Sonra muhabbet sevgi ve aşkını yönelttiği Hz. Peygamberdir.
Yunus, Allah ve Peygamber’den sonra sevgisini insanda odaklaştırır. Artık davası kendisiyle birlikte insandır . İnsan, yani bizler. Yine bilir ki Allah yarattığından habersiz değildir. Allah insanı en güzel surette ( Ahsen-i Takvîm ) olarak yarattım dememiş miydi? Bunu bilen yunus, Kendisinin de içinden çıktığı, arasından geldiği insana nasıl habersiz ve ilgisiz kalabilir di? Allah insanı varlığın başına alarak şerflendirmişti, varlığın tacı yapmıştı. Yunus bu inceliğin çok iyi farkındadır. O’ da bu anlayışla imsanı baş meselesi yapar. Bilir ki kendisi de insandır ve dilinden de ancak insanlar anlayacaktır. Bu anlayışla insanlığın önüne atılır, onlara bayrak ve ümit olur .
İnsanla temas kurarken ilk önce insanlığın ezeli derdi olan ölüme el atar. Yine bilir ki, insanın bu ezeli derdine ilaç olmadıkça insanlık onu yetesiye dinleyip, anlamayacaktır. Onun için önce insanın bu ezeli korkusunu yenmesi için haykırır, Ölümü gündeminizden çıkarın! Diye feryat eder. Yunus’ un bu tavrı muhteşemdir;
“Ölümden ne korkarsın
Korkma ebedi varsın”
İnsanın bu ölüm korkusunu yenmesindeki tavrı o denli isabetlidir ki, kanatimce İstaklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif’i etkilemiştir. Mehmet Akif’ in İstiklal Marşı’nın girişinde kullandığı inceliği bence Yunus’un bu tavrından esinlenmiştir, “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” derken yaptığı Yunus’un yaptığından farklı değildir. Demek ki, Yunus bu tavrıyla günümüzü dahi etkilemiştir. Mehmet Akif Yunuslayın söyledi ama, biz Akifçe anladık.
Yunus, Allah, insan ve varlıktan oluşan muvazeneler bütünü olarark kainatı idrak ettiği gibi, insanı da varlık oluşu içersinde bir bütün olarak görür. İnsan içinse kıymet hükmü , insanın Allah’ı gönlünde taşıdığındandır.
“Yunus hak tecellisin
Senin yüzünde gördü
Çare yok ayrılmağa
Çün sende göründü hak”
Yunus ‘un burada hedeflediği insanın ta kendisidir. İnsan, yani Allah’ı gönlünde taşıyan insan. Yunus, insana uzak kalmaz, kalamaz. İnsana olabildiğince yaklaşır. Bir mümin gözüyle bütün insanlığın gönlünü yoklar. İnsanlığın tamamını İnsanca muhatap alır, meselesine ilgili kılar. Bütün bunları yaparken de en fazla sevgi ve bağlılığı İslama muhatap gönüllerden bekler. Onların yapacağı hatayada göz yummaz.
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil”
Yunus’un çağı, insanlığı dört kitabın ( Kur’an, İncil, Tevrat, Zabur ) bağlısı olarak görür. O devirler ateist, yani inançsız insanı tanımayan devirlerdir. O devirler İnançsızlıktan çok, farklı din ve kitaplara inanma sözkonusudur. Bu anlayışla dört kitabın bağlılarına hitab ederken insanlığın tamakamını muhatap alır.
“Sen sana ne sanursan
Ayruğada onu san
Dört klitabın manası
Budur eğer var ise”
Yunus, ilk şiirlerini insanlığın tamamına yöneltirken yavaş yavaş objektifinin boyutlarını daraltır, yakın çekime geçer, içinde yaşadğı topluma yönelir. Zamanının çok geçerli sosyal mevkilerine uzanır. Bilir ki insanlar kullandıkları sosyal mevkilerde, mevkinin vereceği güçle adil olmayabilirler., insanları aldatabilirler, korkuıtabilirler, ihtiraslara kapılabilirler. Yunus, bu hal ve tavırlara girecek statü sahibi insanları frenlemek, onların hırslarına gem vurmak için gerekli ikazını yapar, bunları yaparken de zamanın en geçerli sosyal mevkisi olan hocalık müesseasini işgal eddenlere oklarını yöneltir.
“Yunus Emre der hoca
Gerekse git bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir”
Yunus çevresinin insana yükleyeceği mana ve sorumluluğun da farkındadır. İnsanlığı muhasebeye tabi tutarken bu ince noktadan hareklet eder. İnsanlar arasında din, dil, ırk ayrımı gözetmez . Ancak, her insanın da hesabını kendi sosyal çevresinden aldığı ve yüklendiği mana değeriyle vereceğini bilir. İnsanların yüklendiği sosyal misyonları dolayısıyla birbirleriyle araların da bir farkın olcağınıda kabullenir. Fakat cemiyetlerde oluşan sosyal tabakalara mensup insanların bu sosyal misyonundan dolayı mükafata layık olbileceklerine inanmaz. Yunus anlayışında, Allah’ın iltifatına muhatap olmak için önce, gönül sahibi olmak gerekir. Bu anlayışla Yunus, Allah’ın en çok kendisinin de içinde bulunduğu miskinlere iltifat edeceğine inanır.
“ Ne sultan-u baylardasun
Ne köşkü saraylardasun
Girdin miskinler gönlüne
Edindin durak çalabım”
Yunus’un derin ve manalı sevgi anlayışında, topyekün insanın, inana saygısı vardır. İnsanın, insanca yaşaması için Yunus bu hassasiyeti başa alır. Söze yani konuşmaya, insan ilişkilerinde muhteşem bir yer verir. Bilir ki, insanlar konuşa konuşa anlaşacaklardır, başkaca yol yoktur. Bu anlayışta Yunus’ ta söz, haysiyettir, insanca ve insana yakışandır.
“Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmak ede bir söz”
Yunus bu anlayışla insanı ince yerinden yakalar. Yine Yunus bilir ki, bütün kötülüklerin ilk kaynağı dildir. İnsan dünyadaki bütün iyiliklere ve kötülüklere diliyle yol bulabilir. İsterse bu dil sayesinde dünyayı cennet, isterse cehennem kılabilir, ne yazık ki insan dünyayı çoğu zaman cehennem eylemiştir.
Yunus muvazeneler bütünü olarak gördüğü kainatta, Allah, Peygamber ve insandan sonra yine, Hak’kın hatırı için eşyaya uzanır. Allah , peygamber, insan ve eşyadır Yunus’ u tamamlayan . Yunus kainatı bu muvazener bütünü içinde kafasına oturtur. Zira, insanın dışındaki varlıkta sebepsiz değildir; nasıl sebepsiz olsun ki? Allah “insanı kendim için , varlığı da insan için yarattım” dememiş miydi?
Yunus’ un bu aşamada hayvanlar alemine uzanarak bülbülü muhatap alışı bundandır.
“Hey ne yavuz inilersin
Benim derdim yenilersin
Dostu görmek mi dilersin
Niçin ağlarsın bülbül hey”
Yunus hayvanlar aleminden, bitkiler alemine, nebata uzanır . Bitkiler aleminin güzelliğini çiçekte yakalar.
“Yine sordum çiçeğe
Rengi nerdena alırsız
Çiçek eydür ey deviş
Ay ile gün nurudur”
Yunus bütün bunları yaparken cansızlar alemine de ilgisiz kalmaz. Onların da sebepsiz yaratılmadığını bilir, bu anlayışla bir kuru dolapla ilişki kurar.
“Dolap niçin inilersin
Derdim vardır inilerim
Ben Mevlaya aşık oldum
Onun için inilerim”
Yunus’ un yeryüzünde sevgi ırmağını yöneltmediği boşluk kalmamış gibidir. Yunus yalnız bu dünyayı değil, ölüm ötesininde kurcalar. Bize zamansız ve ahenksiz gözüken ölümler Yunusu’da incitir. Yunus insanı çok sever, hele bu ölüme yol alan genç ve çiçeği burnunda ise...
“Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özür
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi”
Yunus’ un bu acımıza parmak basışı nekadar insanca, nakadar bizden ve ne kadar içimizdendir. Genç yaşta bir yakınını yitirenler bu acıyı çok iyi bilirler. Yunus’ un ölüm üzerindeki ısrarının en can alıcı noktası ise, ölülerimize saygı duymamızı isteyişidir. Yunus anlayışında ölülerle diriler irtibat halindedir. Biraz da böyle olmasını ister. Bilir ki ölüsüne saygısı olmayan insanların dirisine de saygısı olmayacaktır.
“Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dlilleri
Gelin duada unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler”
YORUMLAR
İkinci yazınız da birincisi gibi tecrübenin, ciddi bir iceleme ve raştırmanın sonucu. Tebrikler ve teşekkürler.
Hayati Bey
Buda yazınıza benim yazdığım çok sevdiğim bir şiirimdir..
Çağırın Yunusu divana gelsin
Ruhumuz ruhunda kıvama gelsin
Yanarım yanıyorum ben yandığına
Gönül ateşimde sönmeye gelsin
Deyin Mevlanaya dönmeye gelsin
Kuyunun dibine inmeye gelsin
Yanarım yanıyorum ben yandığına
Gönül ateşimde sönmeye gelsin
Özüm Mevlananın sözüm Yunusun
Şu garip dervişin sesi duyulsun
Tenim Azrail can aldığına
Gözlerimden akan yaşla yunulsun