- 623 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kavalımın Sesi
KAVALIMIN SESİ
.
“Palandöken dağında kavalımın sesi var
Çam dibine yaslanmış bir edalı su çağlar
Ben sandım ki ağlıyor gurbetteki nazlı yar
Hey pınar nazlı pınar dağlar sana nur sunar”
.
İlkokulda Hamdi öğretmenimiz coşkuyla söylerdi. İlk ondan dinledik. Sevdik. Öğrendik. Ezgisi kulaklarımdadır. Pastoral bir şiir. Üç dörtlük. On dörtlü hece ölçüsüyle yazılmış. İzzettin Servet Bey’in bir şiiri. Ahmet Hakkı Bey bestelemiş. Muhayyer bir şarkı olmuş. Ne güzel olmuş.
.
Dağlarda kaval sesi. Uzaktan uzağa. Çobanın abası kebesi, elinde deyneği, bir de kavalı... Bunlar olmazsa olmaz bir çoban için. Çobandır abasını kebesini giyecek. Soğuktan, yaştan yağmurdan korunacak. Elindeki deynek onun savunma gereci. Kaval da çobanımızın büyük yalnızlığında arkadaşı. Can yoldaşı. Kaval çalıp gecenin ulu karanlığına karşı ses verecek. Korkmadığını kavalına üfleyerek belli edecek.Derdini, çilesini, sıkıntısını, sevincini ona anlatacak...
.
Bir de koyunları sakinleştirirmiş kaval sesi. Koyunlar mest olurlarmış kaval sesine. O sebepten koyunun kaval dinlediği gibi derler. Sessiz, tepkisiz dinleyene.
.
Suya indirme havası vardır. Kavalla çalınır. Kızılırmak-Karakoyun’da izledik. Birkaç gün tuz yalayıp susayan koyunların Kızılırmak kıyısında suya inmemesi kaval marifetiyle olmuştur. Tam su içecek koyunlar, su içmekten vazgeçmiştir.
.
Bizim Oğulcuk’ta Burhan emmi iyi kavalcıydı. Ha, diyeceksiniz ki:
-Ne biliyorsun? Sen dinledin mi Burhan emmiyi?
Yok, ben dinlemedim. Ben Burhan emminin yalancısıyım. Gençliğinde koyun kuzu güderken çalarmış. Sabaha karşı Pırçalıktepesi’nde bu, kaval çalmaya başlayınca dışarı dökülürmüş Oğulcuklu. Ne bileyim böyle derdi rahmetli.
.
Ben kaval çalıyorum kendimce. Ney çalmayı da arzuluyorum. Bir akşam yakını aldım neyi harman yerinde pes perdeden üflüyorum. Hurşut ve İbrahim dinliyorlar. Biraz dinleyip minlediler. Sıkıldılar. Hurşut inceden dokundurdu:
-Abi bizi ciğergah ettin.
Ben iletiyi aldım. Bunlar usandı. Neyi bir kenara bıraktım.
.
K.Maraş’ta kapalı çarşıdayım. Bekerecide kaval seçiyorum. Benim gibi kavalla ilgilenen bir genç, bana:
-Abi, çoban mısın? dedi.
Baktım. Çok içten, samimi. Bozuntuya vermedim:
-He, çobanım!
-Nirde yapıyon çobanlığı?
Eyvah biz altımızı çaldıracağız. Keşke bu yola girmeseydik. Ama olan oldu. Sonuna kadar gideceğiz.
-Göksun’da...
-Ben de Afşinli’yim. Ben de çobanım. İyi bir kaval seçer misin bana?
Elimdeki kavalı uzattım:
-Al kardeşim. Çal bu kavalı. Çalarken de beni hatırla.
-Abi, Allah senden razı olsun, dedi Afşinli genç. Aldı kavalını. Sevine sevine gitti.