Sordum sarı Karahindiba'ya...
Ben de Boğaziçi de bu bahar,
Mavi sakalına erguvanlar takmış,
Sarhoş bir İskele Babası kadar
Hem delikanlı
Hem deliler gibi ihtiyar ... Can Yücel
Tatlı tatlı yüzüme vuran bahar güneşinin altında uykuya dalmak üzereyken sağ tarafımdan gelen şapırtıyla sıçradım. Kafamı kaldırıp baktığımda kocaman gözleri olan bir kurbağa suyun içinden beni süzüyordu. Gülümseyerek yerimden doğruldum. Etrafa bir göz attım. Genç çiftler halen çevredeki olanca hasedi üzerlerine toplayarak öpüşüp koklaşıyorlardı. Şu yaşımda ben de kıskanmadım desem, yalan söylemiş olurum. Çünkü bir pazar günü şehrin kalabalığından olabildiğince uzaklaşıp sadece doğaya ve kendi ellerimle topladığım cafe racer’ıma odaklanmak istemem bu tarz manzaralardan kaçmak içindi. Anlaşılan burada da kaçamamıştım.
Epey oldu beni böyle kendisine hasret bırakalı. Belki de bana çok uzun geldi emin değilim. Herşey bana onu hatırlattığı için, unutmak şöyle dursun, içimde bıraktığı boşluk günbegün büyüyerek başka şeylerle doldurulması imkansız hale geldi. "Önce biraz üzüleceksin, ama sonra bana teşekkür edeceksin eminim. Sonra yeni çevreler kuracaksın, sonra biriyle tanışacaksın, aşık olacaksın, hakettiğin hayatı, mutluluğu yaşayacaksın..." demişti giderken. Ama şu hayatta haketmek için uğraştığım tek şeyin kendisi olduğunu defaatle dile getirmiştim kah dilimle, kah hal dilimle...
Bahar her şeyiyle, tüm renkleriyle acı veriyordu. Yeşil çimenler, badem çiçekleri, güneşin göl suları üzerindeki dansı, papatyalar, hatta o beni çaktırmadan süzen kocaman gözlü kurbağa bile... Hepsi onu hatırlatıyordu. Sahi papatyalar demişken, baharın naif habercileri, onunla aramızdaki aşkın sembolü bu küçük şirin falcılar bu boylamda henüz ortalarda görünmüyorlardı. Bir tane bile olsa görebilmeyi dileyerek çevreyi süzdüm. Dikkatimi dağıtmaya çalışan genç çiftleri görmezden gelerek uzun uzun bakındım. Bir tane bile yoktu. Üzülerek boynumu büktüm. O sırada elimi çimlerin arasında gezdirirken elime takılan çiçeği kopardım. Bu bir karahindibaydı. Karahindiba... Sarı bir çiçeğe neden kara denir ki? Belki de talihi kara olduğundandır, kimbilir? Sarı saçlarından sen suçlusun demişti ya Kayahan, bu da sarı çiçeklerinden suçlu bulunmuştur belki.
Doğru ya, papatya baharla özleşse de, baharı en çok seven karahindibadır halbuki. Çünkü en erken, karahindiba koşar baharın kollarına. Ayazını da, kırağısını da o çeker en çok. En soğuk sabahlarda küçülür, solar, kapanır. Öldü sanırsınız. Ama ilk güneşte ilk gün ki coşkusuyla açıverir kollarını. Kafamı kaldırdığımda az önce papatya ararken farketmediğim yüzlerce karahindiba bana bakıyordu. O an düşündüm ki, papatya tüm güzelliğine rağmen bizim aramızdaki duygulara tercüman olamayacak kadar güçsüzdü. Çünkü ilk ayazda bahardan ümidi keserdi. Ya karahindiba, bırakın bahar soğuğunu, onu bahardan uzun kışlar bile vazgeçiremezdi. Belki de Avrupalılar bu kadar güçlü olduğu için ona aslandişi demişlerdi.
Burada, bu gölün kıyısında, bu sıcacık bahar güneşinin altında gönlüm zemheri soğuğu yaşarken şu küçücük çiçek benim sevgimi sorgulamama neden oluyordu. Ben şu cılız halimle ne zemherilere göğüs gererken sana ne oluyor diyordu adeta. Sevilen en güçlü fırtınalarını, en kesif soğuklarını gönderse de sana, sen kendi sevdandan sorumlusun diyordu. Bahane üretiyorsan kendine, çıkmayacaksın bu yola diyordu. Utandım kendimden, ufacık bir çiçeğin önünde utandım. Az önce gayri ihtiyari onu yerinden kopardığım için ve daha önce kopardığım tüm çiçekler için özür diledim. Sonra da tasarımcısına içten bir teşekkür ettim.
Doğa görebilen için kusursuz bir öğretmendir derler. Az önce de bana ihtiyacım olan dersi verdi. Hayata sıkı sıkıya tutunmamı sağlayacak bir ders. Beni hayata bağlayan sevdadan ümidi bir an olsun kesmememi öğreten bir ders... Sen şu Aşık Yunus’un soru sorduğu çiçek değil misin? Bilge adammış vesselam, kiminle konuşacağını iyi biliyormuş. Ruhu şad olsun.
Etrafta gölgeler büyürken, ben çoktan motoruma atlayıp dönüşe geçmiştim. Gönlümdeki en soğuk kırağıların içinde de bir çiçek filizlenmişti artık.
Çiçeklerin en sevdalısı, en bilgesi...
Karahindiba...
YORUMLAR
Farklılıklardan farklılık yaratmak, büyük bir başarıdır; yazarlar farklı olmalı ve farkındalık yaratmalıdır sanırım.
Hepimiz ara sıra böyle güzellikleri yaşıyoruz fakat kimilerin elinde teknolojik aletlerle bırak yanındakiyle konuşması yanında olduğunu bile unutmuştur! ki doğal güzellikleri göremeyen bunca kalabalıklar var ki böylesini düşünmek bile onlara saçmalık veya delilik gibi gelir.
Evet, çok güçlü tasvirlerle yaşadığın anları ölümsüzleştirmiş gibisin ve bazen kendi kendime "sanki hayatım boyunca yanlış melodilerle dans etmiş gibiyim " dercesine bu anlatının büyüsüne kapıldım.
Doğa, gerçekten de iyi bir öğretmendir ve insanların öğretmeninden öğrendiklerini paylaşmak da bir başka güzelliktir.
Teşekkürlerimle....
grafspee
Farklılıklardan farklılık yaratmak, büyük bir başarıdır; yazarlar farklı olmalı ve farkındalık yaratmalıdır sanırım.
Hepimiz ara sıra böyle güzelikleri yaşıyoruz fakat kimilerin elinde teknolojik aletlerle bırak yanındakiyle konuşması yanında olduğunu bile unutmuştur! ki doğal güzelikleri göremeyen bunca kalabalıklar var ki böylesini düşünmek bile onlara saçmalık veya delilik gibi gelir.
Evet, çok güçlü tasvirlerle yaşadığın anları ölümsüzleştirmiş gibisin ve bazen kendi kendime "sanki hayatım boyunca yanlış melodilerle dans etmiş gibiyim
Farklılıklardan farklılık yaratmak, büyük bir başarıdır; yazarlar farklı olmalı ve farkındalık yaratmalıdır sanırım.
Hepimiz ara sıra böyle güzelikleri yaşıyoruz fakat kimilerin elinde teknolojik aletlerle bırak yanındakiyle konuşması yanında olduğunu bile unutmuştur! ki doğal güzelikleri göremeyen bunca kalabalıklar var ki böylesini düşünmek bile onlara saçmalık veya delilik gibi gelir.
Evet, çok güçlü tasvirlerle yaşadığın anları ölümsüzleştirmiş gibisin ve bazen kendi kendime "sanki hayatım boyunca yanlış melodilerle dans etmiş gibiyim
İçimizden geldiği gibi,ama düşündüklerimizden kaçarak güneşe ve evrimi güne saplanarak.
Aylak Adam'ı anlıyorum ama o beni anlamıyor. Nasıl diyordu: '' Sonra o Rum kızını öptüm. Harbiye'ye yakın caddenin ortası tenhaydı. İki kişiydiler;kol kola gülüşerek geliyorlardı. Yanımdan geçerlerken benden yana olanı tuttum,öptüm. Yüzü soğuktu .Bağrıştılar.
Öteki,'' Terbiyesiz,pis sarhoş,dedi.
Oysa ilgim sarhoşluğumdan değil, duygularımın sarhoşluğuydu. Aptal şeyler, ne diye bu kadar içtiniz. Gülerek,sanırım güldürerek ,geçtim gittim kendimden.
grafspee
zaten bahar gelmiş, ha yamuldu ha yamulacak gibiyiz, naptın sen abi? garip bir çekiciliği var şu karahindibaların, ne zaman lafı geçse ya da görsem gözümde yolları toprak, çayır çimenlik bir mahalle canlanır. bir köşede toplanmış mahalle kadınları, çayırda karahindibaları havaya kaldırıp üfleyen neşeli çocuklar. sonra kuytu köşede sevgili çift... ha bir de yoldan geçen at arabası...
grafspee
Çimenlerin en güzel sarı incisi olarak bize doğanın kusursuz güzelliği ile evrenin kusursuz döngüsünü zamanı gelince hatırlatan, çiçeğin tohuma döndüğü halinde ise üfleyerek uçurup uçmasında eğlendiğimiz, toplayıp yumurtalı salatasını yaptığımız, potasyum ve c vitamini kaynağı, bazen de üzerine basıp geçtiğimiz karahindibağı bu kadar güzel anlatılırdı.
Kaleminiz dert görmesin. Sevgilerimle..
grafspee
Wmp'da müzik dinlerken hani görseller çıkıyordu. Müzik çalıyordu arada çizgiler filan uçuşuyor, tam bir Matrix havası. Arada da bu bizim güzel otumuz çıkardı.
Yazarken başta bir uyumsuzluk olduğu belli. Cafe racer diyoruz ot, toprak filan diyoruz. Şehir içi ayrı tabi ama entelljiyens takılmak için kafeler arası rahat hızlı formülasyonu bozan bir denklem buluyoruz yanında.
Sanki para analizi yapıyor gibi hissettim kendimi. İnsan eğer aklı başında kalıyorsa, zamanla doğaya saygı konusunda daha yetişkin hale geliyor. Karınca incitmemekten tut, karahindibaya kadar.
Neyse canım, bir ayet var tekvir suresinde. O ayeti yazmayacağım sadece mevzu şu; hiç pili bitmeyen kameralar varmış gibi ve pikseli de muazzam modern bir sinema da oynanan şu hayatımız için geçerli cevaplarimiz çok az. Kötülük adına özellikle. Özellikle diri diri gömülenler adına.
Neyse neyse..
HakkınSesi tarafından 4/13/2017 10:36:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
grafspee
örneğin sivrisinekleri hiç öldüremem. bu bütün canlılar için geçerli ama uç bir örnek olduğu için söylüyorum. yaratılışındaki mükemmeliği düşündüğünde, kıldan ince iğnesinde iki kanal olduğunu düşününce zaten insan öldürmeden önce iki kez düşünür.
sure tekvin mi, tekvir mi? bir harfle bulunduğu kitap farklılaşıyor. ve son bahsettiğin mevzu. bizim büyük çaresizliğimiz.
yine de dünyayı değiştirmek istiyorsan kendinden başla sözüne binaen umudum var. eyvallah, eline sağlık.
Den(iz)
(Bana kalsa fesleğen derdim )
HakkınSesi
sağ olasın kardeşim
Bugün evimin mutfak penceresinden bakarken tam karşımdaki tek tük ağacıyla acınacak halde duran belki de karşısındaki bizim eve bakan, artık arsa olmuş her yanı açık bahçeye bakarken sizi Karahindiba dediğiniz çiçekleri gördüm. İsmini bilmiyordum. Yoksa bu sarı çiçeklerin ismi de papatya mı? Papatyanın bir türüdür belkide diye düşündüm. Şimdi bu
çiçeklerin adını öğrendim.. Teşekkürler..
Güzel bir anlatım. Etkilendim.
Selâmlar..
grafspee
Herkes başaramaz yaptığınızı, okuyucuyu çekip konunun içine eşleştiriyorsunuz duygu aktarımını ve başarıyla yapıyorsunuz. Bunu yaparken sade bir dil kullandığınız halde etkiliyorsunuz okuyucuyu.
Show yapmadan, samimi olması da başarılı kılıyor sizi.
Tebrikler.
grafspee
Benden önce Ezgi Deniz demiş daha önceki yazılarına benzemediğini. Evet benzemiyor ama bu da çok güzel olmuş. Bu arada sayende ''Sordum sarı çiçeğe'' Diye bildiğim ilahideki sarı çiçeğin karahindiba olduğunu da öğrenmiş oldum.
Sarı bir çiçeğe neden karahindiba demişiz? İşte orası muamma olmakla birlikte şöyle bir hikaye uydurabiliriz.
Kandıra'nın Bağırganlı köyünde yaşayan göçmen vatandaşımız Mestan, pek çok Kandıralı gibi hindi üretmektedir. Hindilerinin bir kısmı kara, bir kısmı da beyazdır.
İşte bu Mestan'ı asker arkadaşı Fatih ziyarete gelir. Fatih, hayatında ilk kez gördüğü o sarı çiçeği eline alır ve '' Bu nedir'' diye sorar. O sırada kara bir hindinin ayağına saplanan dikeni almakla meşgul olan Mestan, arkadaşının hindiyi sorduğunu zannederek
'' Ne olacak. Kara hindi ba'' Diye cevap verir. İşte o günden sonra o sarı çiçeğin adı Karahindiba olarak kalır.
Güzel bir yazıydı vesselam. Zevkle okudum.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 4/12/2017 2:55:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları tarafından 4/12/2017 2:55:42 PM zamanında düzenlenmiştir.