14
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1532
Okunma
Ben de Boğaziçi de bu bahar,
Mavi sakalına erguvanlar takmış,
Sarhoş bir İskele Babası kadar
Hem delikanlı
Hem deliler gibi ihtiyar ... Can Yücel
Tatlı tatlı yüzüme vuran bahar güneşinin altında uykuya dalmak üzereyken sağ tarafımdan gelen şapırtıyla sıçradım. Kafamı kaldırıp baktığımda kocaman gözleri olan bir kurbağa suyun içinden beni süzüyordu. Gülümseyerek yerimden doğruldum. Etrafa bir göz attım. Genç çiftler halen çevredeki olanca hasedi üzerlerine toplayarak öpüşüp koklaşıyorlardı. Şu yaşımda ben de kıskanmadım desem, yalan söylemiş olurum. Çünkü bir pazar günü şehrin kalabalığından olabildiğince uzaklaşıp sadece doğaya ve kendi ellerimle topladığım cafe racer’ıma odaklanmak istemem bu tarz manzaralardan kaçmak içindi. Anlaşılan burada da kaçamamıştım.
Epey oldu beni böyle kendisine hasret bırakalı. Belki de bana çok uzun geldi emin değilim. Herşey bana onu hatırlattığı için, unutmak şöyle dursun, içimde bıraktığı boşluk günbegün büyüyerek başka şeylerle doldurulması imkansız hale geldi. "Önce biraz üzüleceksin, ama sonra bana teşekkür edeceksin eminim. Sonra yeni çevreler kuracaksın, sonra biriyle tanışacaksın, aşık olacaksın, hakettiğin hayatı, mutluluğu yaşayacaksın..." demişti giderken. Ama şu hayatta haketmek için uğraştığım tek şeyin kendisi olduğunu defaatle dile getirmiştim kah dilimle, kah hal dilimle...
Bahar her şeyiyle, tüm renkleriyle acı veriyordu. Yeşil çimenler, badem çiçekleri, güneşin göl suları üzerindeki dansı, papatyalar, hatta o beni çaktırmadan süzen kocaman gözlü kurbağa bile... Hepsi onu hatırlatıyordu. Sahi papatyalar demişken, baharın naif habercileri, onunla aramızdaki aşkın sembolü bu küçük şirin falcılar bu boylamda henüz ortalarda görünmüyorlardı. Bir tane bile olsa görebilmeyi dileyerek çevreyi süzdüm. Dikkatimi dağıtmaya çalışan genç çiftleri görmezden gelerek uzun uzun bakındım. Bir tane bile yoktu. Üzülerek boynumu büktüm. O sırada elimi çimlerin arasında gezdirirken elime takılan çiçeği kopardım. Bu bir karahindibaydı. Karahindiba... Sarı bir çiçeğe neden kara denir ki? Belki de talihi kara olduğundandır, kimbilir? Sarı saçlarından sen suçlusun demişti ya Kayahan, bu da sarı çiçeklerinden suçlu bulunmuştur belki.
Doğru ya, papatya baharla özleşse de, baharı en çok seven karahindibadır halbuki. Çünkü en erken, karahindiba koşar baharın kollarına. Ayazını da, kırağısını da o çeker en çok. En soğuk sabahlarda küçülür, solar, kapanır. Öldü sanırsınız. Ama ilk güneşte ilk gün ki coşkusuyla açıverir kollarını. Kafamı kaldırdığımda az önce papatya ararken farketmediğim yüzlerce karahindiba bana bakıyordu. O an düşündüm ki, papatya tüm güzelliğine rağmen bizim aramızdaki duygulara tercüman olamayacak kadar güçsüzdü. Çünkü ilk ayazda bahardan ümidi keserdi. Ya karahindiba, bırakın bahar soğuğunu, onu bahardan uzun kışlar bile vazgeçiremezdi. Belki de Avrupalılar bu kadar güçlü olduğu için ona aslandişi demişlerdi.
Burada, bu gölün kıyısında, bu sıcacık bahar güneşinin altında gönlüm zemheri soğuğu yaşarken şu küçücük çiçek benim sevgimi sorgulamama neden oluyordu. Ben şu cılız halimle ne zemherilere göğüs gererken sana ne oluyor diyordu adeta. Sevilen en güçlü fırtınalarını, en kesif soğuklarını gönderse de sana, sen kendi sevdandan sorumlusun diyordu. Bahane üretiyorsan kendine, çıkmayacaksın bu yola diyordu. Utandım kendimden, ufacık bir çiçeğin önünde utandım. Az önce gayri ihtiyari onu yerinden kopardığım için ve daha önce kopardığım tüm çiçekler için özür diledim. Sonra da tasarımcısına içten bir teşekkür ettim.
Doğa görebilen için kusursuz bir öğretmendir derler. Az önce de bana ihtiyacım olan dersi verdi. Hayata sıkı sıkıya tutunmamı sağlayacak bir ders. Beni hayata bağlayan sevdadan ümidi bir an olsun kesmememi öğreten bir ders... Sen şu Aşık Yunus’un soru sorduğu çiçek değil misin? Bilge adammış vesselam, kiminle konuşacağını iyi biliyormuş. Ruhu şad olsun.
Etrafta gölgeler büyürken, ben çoktan motoruma atlayıp dönüşe geçmiştim. Gönlümdeki en soğuk kırağıların içinde de bir çiçek filizlenmişti artık.
Çiçeklerin en sevdalısı, en bilgesi...
Karahindiba...