- 1533 Okunma
- 15 Yorum
- 4 Beğeni
Çalınmış Hayatlar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Elimden geldiği kadar çok kitap okumaya çalışırım. Her okuduğum kitapta çok farklı bir dünyaya gider, yazarın aklına hayran olurum. “Bu kadar malzemeyi bulup bunu roman haline getirmek zordur” diye düşünürüm sonra da.
Bazı olaylar ister istemez yazmaya yöneltir insanı. Aslında yaşayan her insanın hayatı bir romandır. Kimi kısa, kimi uzun, kimi heyecanlı, kimi dramatik. Gördüğümüz bakış açısına bağlı olarak değişir hepsi.
Çevremin geniş olmasından kaynaklı sanırım; hayatı roman gibi olanları ben değil, onlar beni buluyor.
Bulunduğumuz toplantıda anlatılan konuların bana ilginç gelen kısımlarını telefonuma kısaca not alıyordum. Dışarıdan bakıldığında sanki birine mesaj atıyormuşum gibi görünüyordu. Beni dikkatle izliyormuş meğer. Sonradan, konuşurken söyledi izlediğini.
***
“Benim de anlatacaklarımı not mu alacaksın yoksa kafanın içine mi yazacaksın?” diye sorarak yanıma geldi.
Büyük bir bahçede, etrafı camlarla çevrili kış bahçesi kısmında, kalabalık bir grup olarak oturuyorduk. Hem dışarıdaki güzelliği yaşıyor, hem de üşümeden çaylarımızı içiyorduk. Dışarısı soğuk olmasına rağmen, etrafımıza konan ısıtıcılarla içerisi çok güzel ısınmıştı. Birkaç garson sürekli yanımızdaydı. Herkesin servisinin dört dörtlük olmasına gayret ediyorlardı. Oturduğumuz yerin az ilerisindeki havuzdan yansıyan suyun dansı, zayıf gün ışığında bile arada gözüme çarpıyor, sıcacık yaz günlerini aratmıyordu.
Zenginliğin çok güzel bir şey olduğunu düşünmeye bile başlamıştım ki; lafa daldı.
-Gel hadi, koltuklarımızı biraz ileriye çekelim.
“Olur” anlamında başımla onayladım
-Zenginliği düşündün değil mi?
-Olsa fena olmazdı.
-Derler ya “Allah her şeyin hayırlısını versin” diye; evet kızım, Allah her şeyin hayırlısını versin. Seksen iki yaşındayım. Bu yaşa gelene kadar çok şey geçti başımdan. Daha ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum; ama yaşadığım sürece daha çok şeyler göreceğimden de eminim. Sana şimdilik çok kısa bir bölüm anlatacağım hayatımdan.
Merak etmiyor değildim; ama doğrusu pek bir şey de beklemiyordum.
-Yaşım altı iken, annem en son kız kardeşimi doğururken vefat etmiş. Ev kalabalık, tek göz bir oda… Yeni doğmuş bir bebeğin ağlamalarına, ben ve diğer iki kardeşim, ne olduğunu anlam veremediğimiz gözlerle bakıyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Babam bundan sonra ne yapacağını kestiremiyor. Sonrası benim için uzun bir karanlık. O zamanlar için aklımda kalan tek sahne bu.
-Zaten altı yaşında bir çocuğun aklında da fazlası kalmaz bence.
Galiba hafife almıştım anlatılacakları. Yine de nezaketen dinliyordum.
-Yavaş yavaş bazı şeyleri algılamaya başladığım zamanlar, yaşım on iki olmuştu. Fransa’da, çok iyi bir okulda eğitim görüyordum. Annemle babam, benim çok daha iyi olmam konusunda sanki birbirleri ile savaşmaktaydılar. Gördüğüm rüyaları, o köy evini, ağlayan bebeği arada onlara anlatıyordum. “Bunlar sadece okuduğun kitaplardan aklına takılanlar” diyor, geçiştiriyorlardı beni. Üzerinde durmuyordum o zamanlar; ama yine de dönem dönem aklıma o düşünceler takılıyordu.
Hayat öyküsü ilginç bir hal almıştı.
-Yaşım yirmi sekiz olduğunda, iyi bir eğitimim, iyi bir işim ve yeni rahmetli olan babamdan çok büyük bir miras hakkım vardı. Babamdan kalan fabrikanın başına geçtim. Gençliğin verdiği heyecanla, bazı şeyleri değiştirme çabasındaydım. Öncelikle babamın kendi yaşından büyük asistanını değiştirip, yerine benim gibi düşünen birini almayı planladım. İşe yeni başlayan asistanım yirmi iki yaşındaydı. Fiziği çok güzeldi ve iki dil birden biliyordu. Bana çok yardımcı olacağına kesin gözüyle bakıyordum. Onu görür görmez zaten garip bir çekim gücüne girmiştim. Türk olduğunu, köklerinin Türkiye’de olduğunu söyleyince, ilgim daha da artmıştı. Türklere karşı nedenini bilmediğim bir sempatim vardı. Bu konuyu ne zaman ailemle konuşsam konuyu hemen kapatırlardı. Defalarca Türkiye’ye gittim geldim. “Beni buraya çeken ne var?” diye İstanbul’un o güzel manzarası eşliğinde çok düşündüm. Bir türlü bulamadım.
-Yoksa?
-Asistanımla her geçen gün biraz daha yakınlaşıyorduk. Bana Türkiye’nin Mardin denen bir ilini anlatıyordu. Gerçek ailesinin orada olduğunu, kendini büyüten ailesi ile bir gün mutlaka bir araya gelmek için uygun zaman bulacağını, şimdilik ailem dediği insanları üzmemek için fazla bir şey yapamadığını söylüyordu. Bazen, bir elmanın diğer yarısı gibi gördüğüm asistanımla geçirdiğimiz uzun ve güzel sohbetler sonucunda, onunla evlenmeğe karar verdim. Bu kararı önce ona açıklayıp olumlu cevap aldığım zaman, annemle tanışma zamanı geldiğine karar verip, onları bir araya getirdim. Asistanım, yani müstakbel eşimle beraber annemin evine gittik. Daha önce, bu kızla ilgili anneme hiçbir bilgi vermemiştim. Konuşma esnasında, benim zaten bildiğim; ama annemin duyunca sararıp renkten renge girdiği konuşma gerçekleşti. Türk olmak, Türkiye’nin Mardin ilinden olmak, annemi çok gerginleştirdi. Kız arkadaşım evden ayrıldıktan sonra, uzun bir sohbet beni bekliyordu.
-Anlamıştır anneniz bir şeyler.
-Annem çökercesine oturduğu koltuktan bana bakarak, “Artık bazı şeyleri anlatması gerektiğini söyledi. Bugüne kadar gerçek anne baba bildiğim ailem, meğer beni Türkiye’den, Mardin’den almışlar. Geçmişimi unutturmak için çok büyük bir mücadele vermişler. Evlenmeyi düşündüğüm arkadaşımı görene kadar da bunun hep iyi bir karar olduğunu düşünmüş annem. Asistanımla olan ten ve fiziksel benzerliği görünce neye uğradığını şaşırmış. Anlattıkları beni şaşkına çevirmişti. Ertesi gün konuyu asistanımla paylaşınca, aynı şoku oda yaşadı. Birbirimizden duygusal olarak uzaklaşmaya, araştırmaya başladık.
-Kardeş çıkmayasınız sakın!
-Şimdiki teknoloji olsaydı, belki daha çabuk öğrenirdik çoğu şeyi. O zamanlar yoktu işte. İkimizde de hummalı bir çalışma başladı. Ailelerimizden aldığımız bilgileri toparladık. Türkiye’ye geldik. Gerçeği o zaman Türkiye’de, Mardin’de bulduk. Meğer biz kardeşmişiz. Âşık olduğum kız benim aslında kız kardeşimmiş. Rüyalarımda gördüğüm, ailemin “Okuduğun kitaplardan etkileniyorsun” dediği şeyler hep gerçekmiş. Gerçek babam, annemin vefatından sonra bize bakamayacağını düşünüp hepimizi dünyanın dört bir yanına parayla satmış. O yıllarda bunu nasıl yapabildiyse yapmış işte. Uzun zaman ve uğraşlar sonucu, diğer iki erkek kardeşimize de ulaştık. Sana “Kısacık bir bölüm anlatacağım” dedim. Şimdilik bu kadar…
-Ama ben kız kardeşinizi merak ettim. Bulduğunuz sonuçlardan sonra ne yaptı?
-Haa omu?
Gülümsedi. Bahçenin diğer tarafında oturan kızına seslendi.
-Kızım halanı çağırsana, bak burada onunla tanışmak isteyen birisi var.
Gülhun ERTİLAV
YORUMLAR
su_misali(Gülhun Ertilav)
Teşekkürler uğur böceğim, vefalı arkadaşım
Değerliydi yorumun
sevgilerimle
gurbetcinin hikayesi zannettim, benim gibi mesela
beterin beteri varmis...
tebrikler
abdullah
su_misali(Gülhun Ertilav)
Mevlam daha beterlerinden korusun inşallah
teşekkürler değerli yoruma
saygılar
Tebrikler, kutluyorum...hayatın gerçeklerinden ilginç bir kesit...teşekkürler kaleme aldğınız ve bizlere okuttuğunuzi çin.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Teşekkür ederim zaman ayırıp okuduğunuz için
sevgiler
Hayat çelişkiler olduğu kadar tesadüflerle de dolu. Malesef bazen içinde bulunduğumuz şartların güzelliğini göremiyoruz. Milyonlarca insan arasında kardeşler arası çekim ve aynı ortamlarda bulunabilmeleri, ve bir annenin ölümünün ardından olabilecek en uç noktaların okuyucuya akıcı bir anlatım ile aktarılması çok güzeldi. Gün içinde bir kaç kez okudum.
Tebrik ediyorum efendim.
Kaleminize sağlık. Sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Kardeşler arasındaki kan bağı sanırım dünyanın en güçlü bağı.
Değerli yorumunuza teşekkür ederim Fatma Hanım
sevgiler
Yazınızı bir solukta heyecanla okudum. Üslubunuz güzel yazma tarzınız okuyucuyu mıknatıs gibi çekiyor.
Gerçek olduğu kadar da enteresan bir yazı. Bizlerle paylaştığınız için teşekkürler.
Sizi kutladığım kadar bu yazıyı seçkiye getirenleri de kutluyorum.
Sağlıkla mutlu kalın.Kaleminiz daim olsun Gülhun Hanım.Selam sevgiler.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Ülkü Hocam, vefalı hocam
Değerliydi yorumunuz. çok teşekkür ederim
selam, sevgi ve hürmetlerimle
Sahi nedir ki yaşamak denen kavga? Yaşam nedir ? Olmaz denilen ,sanılan her şey aslında yaşanma olasılığı en çok olanlar arasından mı ortaya çıkar? Sanırım herkesin yaşama bir bakış açısı, herkesin kendinden kanayan bir yarası var.Dost kalemi eline aldığında öyle güzel irdeliyor ki ele aldığı konuyu. Sanırım YAZI SEÇKİ KURULU en rahat sizin yazılarınızı taşıyordur buralara. Şakası bir yana alkışlar alkışlar alkışlar
su_misali(Gülhun Ertilav)
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Bahri hocam
Selam ve saygılar
Yazdığınız konunun gerçeğini rahmetli annemin arkadası eşinden ayrıldıktan sonra,biri kızını diğeride oğlunu alıp yıllarca izleri kaybolduktan sonra. İki kardeş tesadüfen bir yolculukta karşılaşıp delice aşık olmuşlardır, Öğrendiklerinde hayatlarının ikinci depremini yaşamışlar. ASlında o aşkları kan cekimi derdi annem kardeş ya ; vede ağlayıp anlatırdı bizler büyüdüğümüzde...Bu enteresan yazınız annemin bu olayı anlattığı konuyu anımsattı bana. Gözlerimi açıp dinlediğim etkisinde kaldığım geceyi yasattınız bana...
Sevgilerimi bıraktım Gülhun hanım...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Yaşadıkça kim bilir daha neler görüp neler duyacağız. Hayatta her şey mümkün. Kimse benim başıma gelmez dememeli
Teşekkür ederim değerli yoruma Oya hanım
sevgilerimle
su_misali(Gülhun Ertilav)
İzlediğimiz yerli film senaryoları gibi değil mi
Değerli yorumlarınıza teşekkürler
selam ve sevgiler
Yazı diğer okuyan arkadaşlar gibi bana da ilginç geldi.
Sizin gerçek hayat hikayelerini yazdığınızı bildiğim için daha da ilginç oldu bu yazı. Zira Levent Bey'in de dediği gibi klasik Türk filmlerinde çok rastladığımız son anda kardeş çıkma senaryolarına bir hayli benzemiş.
Ancak..Dediğim gibi sizi tanıyorum.Böyle bir kurmacayı asla yapmazsınız. O bakımdan bu yazı şimdiye kadar yazdığınız gerçek hayat hikayeleri içinde en ilginci oldu benim için.
Tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Teşekkür ederim Sami Hocam
Bundan sonraki yazılarımda kurgu öykü denemeleri yapacağım, nasıl bir şey olacağını ben bile bilemiyorum
saygı ve selamlar
su_misali(Gülhun Ertilav)
Maalesef hala karşılaşılıyor bu tarz olaylarla
Değerli yorum için teşekkürler
selam ve sevgiler
Eğer;
bir insanın gönlü gani, kalemi kuvvetli, gözlemleri isabetli ve yazdıkları zevkle okunuyor, okuyanı yazılanın içine çekiyor, anlatılanla beraber yaşamasını sağlıyorsa o insan mutlaka yazmalı.
Senin gibi...
Bu yazın da öncekiler gibi öyleydi.
Tebrikler, teşekkürler.
Sana da bir sitemim vardı. O nu Aynur Engindeniz'in son yazısına yaptığım yorumda dile getirdiğimden burada tekrarlamıyorum.
Selam ve Saygıyla Bacım...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Bedri ağabey her ne söylemişsen, haklı söylemişsindir. Aynur hanımın sayfasından bakacağım az sonra.
Değerli yorum için çok teşekkürler, selam ve saygılar
Yeşilçam melodramlarına da uzanmadım değil
Tam evlenecekken kardeş olduğunu öğrenenler
Annesi ve babasıyla yıllar sonra karşılaşanlar, vs.
Yine kıymetli varlığınız ve seçkin kaleminizle hislerimizi kanatlandırdınız
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
:) Çok haklısınız Levent Bey, yeşilçam filimlerini aratmayacak bir öykü
değerli yorumunuza teşekkürler, saygılar
su_misali(Gülhun Ertilav)
Uğur böceğim, vefalı arkadaşım, varlığın her dem güç veriyor
sevgiler güzel yüreğine, teşekkürler yoruma