- 522 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VE SONRA / İBRAHİM ERYİĞİT
Nurettin Durman’ın 2000- 2011 yılları arasında yazdığı, daha önce yayınlanmayan toplam 67 tane şiirinin yer aldığı 16. şiir kitabı çıktı: Ve Sonra.
Bir Münacaat, ardından bir Naat’la başlıyor kitap İltica adlı ilk bölümde: Münacaat’ının bir yerinde, “Söylenmemiş şey yok tekrarı kalıyor bana/Perdeyi kaldırmak sokağı görmek yani/ Yani içimdeki duvar kalkınca aradan/ Anlamaya dair bu mesele çıkıyor karşıma.” diyerek halini arz ederken Yaradana, uzun Naat’ının sonlarına doğru da, “Şimdi ben burada kendi dünyamı tutarken elimde,/Zemheri gibi içimde biriken ne varsa ve her şeyden önce: / Na’tı’mı kabul eyle ey Nebi;/ Takatim kalmadı artık derdimi tutacak bedenimde;/ Sensin ancak önderim sensin iki cihan saadetimde:” diyerek de yüreklere şifa olacak güzel takdirini belirtiyor Hazreti Muhammed’e. Durman, Münacaat ve Naat’ın ardından şiir yazma nedenini açıklıyor, haklı bir serzenişi içinde barındırarak Sebeb-i Telif adlı şiirinde: “Biricik bir sözüm vardı benim/ Dünyanın kalbinden kopmuş/ Gelip dayanmıştı böğrüme/ Dağıtayım dedim etrafa gene/ Alsınlar bir iyice karsınlar/ Gözyaşına bulamasınlar dünyayı/ Olmadı; ama hiç oralı olmadı/ Yüzüme doğru bir işmar/ Bırakmadı kimse.” Bu ve diğer bütün serzenişleri ve yakınmaları sadece kendi şahsı için değil, derdi ve sancısı olan tüm şairler adına haykırıyor. Ne yazık ki her dönemde olduğu gibi bu yaşadığımız dönemde de popüler kültür ve sanatın ortalığı kapladığı gerçeği bilinen bir şey olduğundan ben bu yazımda bu konuya girmeyeceğim. Sadece şunu söylemek istiyorum: Sanat, kültür ve edebiyat alanında ortaya konulmuş gerçek ürünler, er veya geç hak ettiği yeri alacaktır. Yaklaşık 52 yıldır şiir ve denemeler yazan, şiir antolojileri hazırlayan, derlemeler ve söyleşiler yapan Nurettin Durman gibi önemli ve değerli bir sanatçının geniş kitlelerce adının duyulmamış olması ve eserlerinin göz önünde tutulmamasının nedeni de bilinen gerçekte yatıyor. Nurettin Durman’ın kendine özgü has duruşu ve samimiliği kıymet bilen gönüllerde hak ettiği yeri zaten almışken bu tür gerçekliği burada tartışmanın bir anlamı olmadığını belirterek, kendimizi Ve Sonra’nın, “Şiirin ruhundaki ateş/ kavurdu içimi desem/ mübalağa olmayacak.” diyen şairinin uçsuz bucaksız çağrışım ve imgelerle ördüğü şiir iklimine bırakmayı öneriyorum.
Soru İşaretleri, kitabın ikinci bölümünün adı. Bölüme adını veren şiirde şöyle sorar şair: “Bensiz çıkamazsın yokuşları biliyorum/ Yüreğim burkulsa sığınağım olursun/ Yağmur yağsa ardımdan bakakalırsın/ Sanılır ki zaman durur aşk yok olur/ Sahi zaman nedir ki zamansız olana/ Nedir ki ömürden ömür çalan yalnızlık…” ve başka bir şiirinde naif bir serzenişle dokunur kalplerimize: “Zaten sorular var ki sorular kovmakta/ Gelip durur önümde tutar yakamdan beni/ Bir bende mi kabahat saklar divana beni.”. Başka bir yerde de şöyle sorar şair: “Ben kimim güneşim hangi dağın ardından doğacak”.
“Adam dört kuş aldı diyelim/ Aldı da alıştırdı kendine diyelim/ Götürüp dört dağa bıraktı diyelim/ Sonra kuşlar sapasağlam döndü diyelim/ Adamın kalbi hemen mutmain oldu diyelim/ Peki, mutmain olan adamın kalbinde ne kaldı/ İşte sevgilim, işte bu kervan geçmez, işte bu çöl/ Bir incecik nida bir incecik telaşın bıraktığı boşluk/ Bir koşunun bir dönüp dönüp bakmanın ardındaki/ Bu güzel İsmail bu Hacer’in siyahî yüzü kadar güzel/ Bu bir ummana bedel olan Kevser…” dizelerinin Bakara suresi 260. ve İbrahim suresi 37. ayetlerinden ilham alınarak yazıldığını not düşmek yerinde olur sanırım: “Ne kadar çöl olursa o kadar serap olur.”
Benim bu yazıda söyleyecek fazla bir sözüm olamaz kanaatindeyim, benimki sadece Durman’ın şiirini kuşatabilme çabasıyla oluşturulmuş sözler bütünü olarak ele alınabilir. Çünkü Nurettin Durman 50 yıllık şiir serüvenini mükemmel bir şekilde anlatmış aslında Şiir Kalır Sonunda adlı şiiriyle: “İçimdeki ses dikkat et kendine şair/ Ağaçlar, tomurcuklar, çiçekler dedi/ Birer birer giriyorlar bahardan içeri/ Böyle başlıyor işte yaşamak sanatı/ Kelebeklerle çiçeklerin dansı böyle//Kalbini sıkıla iyice, kalbini ışığa tut/ Kirini, pasını, tortusunu at gitsin/ Eleştirmenler sevinirse sevinsin bırak/ Ne kaldıysa gamdan kederden geriye/ Sende mevcut olan mukavemetle/ Gönül evinin çağladığı şelalede yıka// Sen ki dağları aştın bulutları seyrettin/ Geçtin zamanın tuzaklarından yılmadın/ Ovalar gördün şair, yalnızlıklar yaşadın/ Irmaklar akarken kuşlar uçarken gördün/ Köprülerden geçtin badireler atlattın/ Hayretler içinde kaldın eminim/ Gök sarayının ruhani aydınlığında// Ne biliyorsan ey şair geçen zamana dair/ Bir hatırlayış ancak dahası belki heyhat/ Sonunda şiirin kalsa yeter çünkü unutma/ Hikmetli bir mısradır yaşadığın bu hayat.” Bu şiir aynı zamanda genç şairlere şiir dünyalarını kurmaları anlamında bir yol gösterme olarak da okunabilir. Şair, adeta genç şairin koluna girerek, “Birlikte bir gel şiir yazalım/ Var mısın haydi rastgele/ Benim tarzım hercai olsun/ Sözün kolu kanadı kırılmasın” der ve devam eder Çok Sesli Bir Şiir adlı şiirinde: “Yani nihayet yerin üstünde/ Göğün altında şiirin aklında/ Durman mıdır nedir olsun/ Muhabbeti daim olsun” diyerek, kibirden ve gururdan arınmış bir gönül koyar ortaya. Durman’ın şiir poetikasının ipuçlarını görmek de mümkün bu şiirlerde. Poetika demişken, “Günahım olmasaydı olmazdı şiirim/ Çünkü Tanrının eli her şeyin üzerinde” dizelerine dikkat çekmeden olmaz tabi. İşuva adlı şiirden bu iki dize. İşuva’yı, Harput mıntıkasının Hititler dönemindeki adı diye biliyorum ben. Çok uzun bir şerhe muhtaç bu iki dizeye benim donanımımın yetmeyeceği itirafında bulunuyorum sözün tam burasında, amacım sadece yukarda dediğim gibi dikkat çekmekti.
Herkesin bildiği bir şeyi tekrar edeceğim burada: Sanatçı, özellikle de şair toplumun öncüsüdür. Ne yazık ki günümüzde bu sözün karşılığı yok gibi görünüyor. Çoğumuz dünyaya şahit olarak geldiğimizi unutup, sahip olmaya koştururken öncülüğümüzün dikkate alınmaması son derece doğal bir sonuç bence: “Onun için derim ki dünya bir divanedir/ Işıkta yanmak için tutuşan bir pervanedir” (Dağa Bakan Adamlar adlı şiirden). Günümüzde öncü kimliğinin farkında olan ender şairlerimizden biridir bu anlamda Nurettin Durman. Yaşadığı çağın en ince detaylarına kadar hâkim bir duruş sergileyen şair, Direnirsek Eğer adlı şiirinde şöyle yansıtır duyarlılığını: “Bu trajedi bu ağır yükü insanlığın/ Bir korku olarak dolaşıyor çağımızda/ Bu zilletten kurtulmak için yeter diyerek/ Kopartıp yalnızlıkları birer birer içimizden/ Direnirsek eğer, aşk ile direnirsek eğer/ Alevleri söndürmek için göğsümüzde/ Öyle ki çatlasın hırsından zalimin zulmü/ Köpüren bir dağ gibi karılsın önümüzde.”
Nurettin Durman şiirlerini yazdığı ( şiirini bitirdiği zaman desek daha doğru olur) zamanı gün, ay ve saatiyle hatta dakikasına kadar şiirin altına not düşerek çoğu şairin yapmadığı bir şeyi yapmış. Çoğunlukla gece yarısı yazılmış şiirlerin çoğu. Örneğin, İskele Meydanı adlı şiirin bitimindeki not şöyle: 18 Şubat 2009, Çarşamba, 02:05. Bazı şiirlerinin altına da zaman aralığı şeklinde not düşmüş şair: Naat, 8 Ocak 2003- 20 Nisan 2003- 23:04.
Nurettin Durman’ın şiirleri genel olarak incelendiğinde, son 50 yılın Türk Şiiri hakkında genel bir kanıya varılabilir. 1964 yılında ilk şiiri yayımlanan Durman, bu yıldan itibaren çok sayıda dergi ve gazetede şiir ve şiir üstüne yazılar yazmış ve hala da yazmaktadır. Bu anlamda son 50 yılda Türk Şiirinin geçirdiği sürecin bütün izlerini görmek mümkündür onun şiir ve yazılarında. Özellikle büyük emek ve özveriyle tek başına çıkardığı Düş Çınarı ( “Caddenin tarihi düş çınarıyla birlikte anımsanırdı”: Durman’ın berber dükkânının karşısındaki çınar) adlı dergide Türk Şiirinin nabzını somut bir şekilde tutan ve katkı sunan yazıları anılmaya değerdir. Benzer izleği Kardelen ve Lamure adlı dergilerdeki ile Akit- Vakit ve Milli Gazete’deki yazılarında da görmek mümkündür. Hayata, özellikle de insana dokunan şiir ve yazılarının edebiyat dünyamız adına büyük bir kazanım olduğunu belirtmek istiyorum. Her ne kadar günümüzde bu kazanım fark edilmese de Durman’ın şiir ve yazıları geçmişi ve geleceği kuşatmaya devam edecektir diyerek yazımı bitiriyorum. Ve Sonra: Şiir Kalır Sonunda…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.