- 1328 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Hata Hatadır, Vicdanı Rahat Bırakmaz
Bazı olaylar öyle gelişir ki, biz o olayların içinde birer figüran olmaktan öteye geçemeyiz. Normal zamanlarda yapmayacağımız eylemleri yapmış oluruz. Mesleğim ilk yılları. Doğduğum köyde feodal üretim biçimi devam ediyor. Baba erkil bir aile yaşamında değişiklik yok. Babam ailede tek söz sahibi. Öğretmen olduk. Ciltlerce kitap okuduk. Lakin bir türlü yeterince özgürleşemedim. Aile terbiyesi mi denir, pısırıklık mı denir her ne derse densin babanın sözü geçerdi son yıllara kadar bizde.
Köy okullarda nisan sonunda ders biter bitmez ertesi gün baba ocağına gitmem kanun hükmünde. Uyulması gereken bir zorunluluk. Hatta mart ayı başlarında eşimi köye götürür tekrar okuluma dönerdim. Sonbaharda da önce çalıştığı köye yalnız giderdim. Ancak ekim ayı sonunda eşimi yanıma alabilirdim. Bu döngü yıllarca sürdü. Ne zaman annem öldü, işte o zaman babamın saltanatı sallanmaya başladı. Birkaç yıl sonra da düzen iyice bozuldu.
Biraz başa döneyim. Trabzon’un uzak bir köyünde çalışıyorum. Ekim ayı sonu geldi. Eşimi yanıma almak için memlekete gideceğim. Sabah erkenden kalktım. İlçeye giden vasıtalara kavuşmak için çabuk olmalıyım. Üççeyreklik bir yolu adeta uçarak kat edip bir minibüse kavuştum. Dönemeçli yolları ortalama doksan dakikada bitirerek Araklı’ya vardım. Araklı-Rize aktarmalı gidiyorum. Rize’den direkt Artvin’e vasıta bulamadım. Bu kez Hopa’ya gitmek zorunda kaldım. Hopa’dan da ancak Artvin’e giden bir vasıta bulabildim.
Hopa’dan ancak öğleden hayli zaman sonra hareket edebildik. Sürücümüz elli yaşlarında deneyimli hoş sohbet bir Hopalı. Hopalıları çok severim. Gamsız insanlardır. Yaylaya giderken bizim yaylalardan geçerler. Hatta misafir olarak bizde kaldıkları da olmuştur. Kaptanla yan yana oturduk. Havadan-sudan kaynatıyoruz. Bir minibüs bizi sıkıştırıyor. Öne geçmek istiyor. Neyse amacına ulaştı. Kaptanımız adama yol verdi.
Borçka-Artvin yolundayız. Yol dar ve dönemeçli. Kaptanımız yolun durumuna uygun bir hızla kullanıyor vasıtasını. Aradan beş dakika geçmedi. Bir baktık, bizi sollayan minibüs bir kamyonete sağ taraftan vurmuş. Kamyonet kafayı kurtarmış. Allah’tan kafa kafaya gelmemişler. Minibüsün ön camı parçalanmış. On iki-on üç yaşlarında bir çocuk ağlıyor. Yüzünde kesikler var. Kadınlar var, telaş içinde bağrışıyorlar. Büyük bir aile, birlikte seyahat ediyorlar.
Sürücüyü çıkardık. Adam ben de bir şeycik yok dedi. Maalesef az sonra sallanıp yere uzanıverdi. Kendini kaybetti! Çoruh Nehri hemen yanımızca hızlı hızlı akıyor. Nehirden su alıp bayılan sürücüyü ayıttık. Bir otomobil denk geldi. Sürücüyü ve yaralı çocuğu Artvin’e hastahaneye sevk ettik. Benim de pantolonuma çocuğun kanı serpilmişti. İlk kez bir trafik kazasına yakından tanık oldum.
Artvin’e vardık. Güneş batmak üzereydi. Çekecek çilem varmış aynı gün için! Şavşat’a bir vasıta kaldırmak için yetesiye yolcu yoktu. Trabzon’dan gelecek otobüs beklendi. Hayli geç saatte otobüs geldi. Nihayet bir minibüslük Şavşat yolcusu birikti. Gecenin ilerleyen saatlerinde ilçemize doğru yola çıktık. Daha Artvin’i çıkmamıştık. Yolun hemen kenarındaki karakolu geçmek kısmet olmadı.
Polis vasıtamızı durdurdu. Sürücümüze sürücü belgesi ve kimlik sordu. Sürücü kendinden emin bir havada ceketinin cebini uzandı. Eli boş kaldı. Diğer ceplerini yokladı. İstenen belgeler yoktu. Sürücümüz yaşlı-başlı adamdı. Polise durumunu anlatmaya başladı:
“Vallahi billahi büyük şaşkınlık içindeyim! Belgelerin yanımda olması gerekirdi. Şaşkınım!” Polis Nuh diyor peygamber demiyordu:
“Belgeler olmadan sizi bırakmam. Gecenin bu saatinde yaptığınız iş mi?” Kaptanımız Şavşat’ı aradı Karakoldaki telefonu kullanarak. Kaptanın arkadaşları şaka yapmışlar. Sürücü belgesini kaptanımızın cebinden almışlar. Geç saatte de durumu polise bildirmişler. Böylesi şakaya literatürde eşek şakası denir.
Saatlerce karakolda bekledik. Şavşat’tan belgelerin gelmesi zaman aldı. Polis güzel güzel fıkralar anlattı. Şu fıkra bana o geceden yadigâr kaldı!
Rizeli kalpazanlar, bir gece para basmışlar. Çıkardıkları banknotlar on beşlikmiş. On beşlik banknot acaba piyasada var mıydı diye kuşkuya düşmüşler. Hemen bir on beşliği çocuklarına verip bozdurması için komşu bakkala göndermişler. Komşu bakkal parayı bozmuş. Çocuğun eline iki adet gıcır gıcır yedi buçukluk vermiş..!
Kaptanın şakacı arkadaşları istenilen belgeleri fazla gecikmeden gönderdiler. Polise veda edip yolumuza devam ettik. Şavşat’a vardığımızda ortalık daha ışımamıştı. Gözlerimden uyku akıyordu. Serde gençlik var. Daha yirmili yaşlardayım. Ortaokul yıllarımda her cumartesi öğleden sonraları yaya yürüdüğüm köyümün yolunu bu kez sabahın erken saatlerinde yürüyecektim.
Elimde küçük bir valizim köyümün yoluna revan oldum. İlçenin son evlerini bitiriyordum. Ortalık yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Armutlu Mahallesi’ne yaklaşıyordum. Bir baktım yolun kenarında bir valiz duruyor. Fermuarı açılmış. Yola siyah renkli kadın çorapları seçilmişti. Daha başka çorap, eşarp cinsi bir şeyler valizden dışarı sarkmıştı. Yürüdüm geçtim. İçime bir kuşku düştü. Biraz daha yürüdüm.
Hayatta hiç yapmayacağım bir şey yapıp yapmama ikilemi içinde kaldım. İçimdeki kötü duygular tavan yaptı. İnsan genlerinde az da olsa bulunan yağma duygusu ruhumu sarmaya başladı. Geri dönüp şuradan birkaç çift çorap alsam ne olur! Beni kim görecek bu saatte! Gel-gitler bir türlü yakamı bırakmıyor. Adımlarımın hızı kesildi. Yola yayılanları ben almazsam başkaları alacak diye kendime haklı çıkarma payı baskın geldi.
Çabucak geri döndüm sonradan fark ettim üç çift olduğunu. Çoraplardan bir kaçını aldım çabucak! Gömleğimi yukarı çekip vücuduma sardım yağmalarımı. Arkama bakmadan yürümeye başladım. Kalp atışlarımı iyice hissediyordum.
Köye doğru yürürken yaptığım eylemin ağırlığını omuzlarımda hissetmeye başladım. Bir kere yanlış yapmıştım. Ama yapmıştım! Bu işte şeytanın suçu yoktu! Kendi göbeğimi kendim kesmiştim. Hayli yürüdükten sonra yaptığım işin yanlışlığı iyice vicdanımı rahatsız etmeye başladı.
Geri dönüp çorapları aldığım yere koymayı düşündüm. Bu kez sabah olmuştu. Geri dönsem beni bir gören olur. Bu kez rezillik dizi geçer kuşkusuyla geri de dönemedim.
Geçen yıllar içinde nice güzel anılarım oldu. Güzel anılarımı anımsadığımda trafik kazasına yakından tanık olmak, karakolda alıkonmak gibi olumsuzluk olaylarla süren bir günü de hatırlarım. Hiç aklıma getirmek, düşünmek istemediğim o yüz kızartıcı eylemim beni yıllarca rahatsız etti. Ve hayatta ilk ve son yağma olayımı nasıl da gerçekleştirdiğimi esefle anımsarım. Gerçi çorapların kefaletini daha sonraki yıllarda kat kat ödedim. Fakat o hatanın ruhumda tam silemediğim bir izi kaldı.
YORUMLAR
Evet kıymetli öğretmenimiz, bu aralar rahatsızlığım nedeniyle siz gibi birçok kalem dostlarımın yazıları istem dışı okuyamadım, yatağa bağımlı kaldığımdan. Yazınızın başlıktan sonra başlayan bölümlerde düşünüp kaldım öncelikle ailenizden ayrı kaldığınız dönemler, saygı ve terbiyeniz ve de sabrınız hafızama kayıt olmuştur, gerçekten bravo size.. Hatasız kul olmaz derler , mutlak her birimiz hatalar yapmışızdır isteyerek veyahut istemeyerek. Beni hayata dair büyüten farkında olmadan yaptığım hatalar büyütmüştür. O hatanızı da lütfen belleğinizden siliniz. Sizi kaleminizin izlerinden tanımama rağmen çok sağlam çok hassas incelikli düşünen bir kişiliksiniz.. Emeğinize Saygımla değerli insan...
Sevgi ve selamlarımla...
Hocam;
İnsanız uzun ya da kısa bir ömür yaşıyoruz. Öyle bir ömür ki içinde her şey var. Öyle bir dünya ki her şeye zemin.
Biz faniyiz başımıza ne gelecek, ruh halimiz değişken biz ne yapacağız? Hiç yapmam dediğimiz şeyin başrolünde buluyoruz kendimizi. Hayat hem güzel olsa güzellik kavramının kıymetini bilmeyiz ot gibi yaşar gideriz. Birazcık tuzu biberi var ki tadı oluyor.
Rabbim bizi hatasız yaratmadı elbette hata yapacağız. Önemli olan o hatadan ders almak. Siz de almışsınız Hocam.
Keyifli bir yolculuktu tadı damağımda kaldı bolca tebrikler saygılar
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esenlikler.
İnsan beşer, beşer şaşar demişler.
Benim de bugün aklıma bir çocukluk anım geldi. O eskiden bahçe olan eve bakarken.
Bu bahçe bizim bahçemize elli metre bile yoktu. Karşımızdaki bahçenin yanıydı.
Bahçemize gelirken bu yoldan geçerdik mecburen. Komşu bahçenin yıkık duvar kıyısında bir
elma ağacı vardı. Önünden değirmen su arkı geçerdi, herkes bahçesini bu suyla sulardı. Bu
bahçeden girip elma almışlığım yoktu. Yalnız sokak arkadaşlarım biraz hırsızdı. Bahçeye girip
elma aldıklarını belki bana da verdiklerini tahmin ediyorum. O gün arkda su yoktu bahçe korunağına bir kaç elma düşmüştü. Alsam mı almasam mı derken bir tane aldım. Daha ısırdım mı bilmiyorum. Bahçe sahibi karşıda atını otlatıyormuş. Beni görmüş. Tabi duvarın ordan inerken elmayı içeriden aldım sanmıştır. Artık ne dedi bilmiyorum bu genç insan bana neden elmamızı çaldın diye bir tokat indirdi. Daha sonra, yetişkin dönemimizde eşine elbise
dikmiştim. Bugün neden eşine elmayı çalmadığımı duvarın oradan aldığımı söylemedim diye
üzüldüm. Tokat atan çoktan rahmetli olmuştu. Onun içinde çocuk yüreğim şöyle dedi: Dilerim
öteki tarafta sana bu tokatın katmerlisini vursunlar.
Selâm ve saygılar..
İnsanız..
İBRAHİM YILMAZ
İstemeden de olsa insanız melek değiliz bazı hatalarına karışıyoruz. Bu hatalar sonucu gerçeklere ulaşmamız ve sağlam kişilik kazanmamızda hatalar sonucu yaşadığımız vicdan acılarının da katkısı oluyor demek bilmem olası mı*
Emeğe ve sanata olan sonsuz saygımla esenlikler.
İbrahim Hocam...Hata ve hile biraz çalıştığım konular oldu hep.Siz de çok iyi bilirsiniz ki aynı şeyler değildir.Hata insanidir hile ise gayriinsani...
Hatta klasik bir belgedir eğitim tarihinde.A.Lincoln'ün oğlunun öğretmenine yazdığı mektup.
Oradaki şu cümle bütün meslek hayatım boyunca hep aklımda oldu.
-Ne olur oğluma,okulda,hata yapmanın hile yapmaktan daha onurlu olduğunu öğret!
İyi geceler dileğimle.
İBRAHİM YILMAZ
Bireyin iç hesaplaşma yapması, hatalarını anımsaması da bir olgunluk olsa gerek. Bu olguyu yaşamımıza katmak yeni hatalar yapmamak adına önemli bir davranış biçimidir diye düşünüyorum.
Emeğe ve sanata saygımla esenlikler.
Merhamet yüklü insanlar aradan yıllar geçse de yaptıkları hatayı unutamazlar,vicdanlarının tesiri altında kalırlar değerli öğretmenim tıpkı sizler gibi lakin bazıları dünyayı yeseler yani kibar adıyla sıfırla salar yine doymazlar umurlarında değil,benim yüzüm kızarır yaşananlardan hicap duyarım onların kılı kıpırdamaz yüzü de kızarmaz
Bu ne biçim bir insanlık şaşırmamak elden değil
Burada kim bilir insanlık faktörü mü devreye mi giriyor ne?insanın bu yönünü çözemedim fakat insan şaşar beşerdir ne de olsa çiğ süt emmiştir
Manidar ders niteliğinde keyifli bir yazı okudum her zamanki gibi dik duruşunuzu öğretmenliğin-izi konuşturmuş-unuz bu da eğilmeyen gerçekleri kaleme alan bir Cumhuriyet öğretmeninin yıllar geçse de vicdanınızın tesiri altında bir vicdan muhabe sini bizlerle paylaşmanız
Gerçek kişiliğinize ışık tutmuştur
Cumhuriyet öğretmenleri hiç omurgasız yaşamayı tercih etmemişlerdir doğrularını da yanlışlarını da samimi bir dille anlatmışlardır ,yapıları gereği hiç yalana riyaya algıya sığınmamışlar dır
Hep böyle kalın,saygın kalın ,esen kalın
Saygı selamlarım size ve dürüst tüm Cumhuriyet öğretmenlerime
İBRAHİM YILMAZ
"Cumhuriyet öğretmenleri hiç omurgasız yaşamayı tercih etmemişlerdir doğrularını da yanlışlarını da samimi bir dille anlatmışlardır ,yapıları gereği hiç yalana riyaya algıya sığınmamışlar dır."
Evet bizler. "Alnımızda bilgilerden bir çelenk,/ Nura doğru can atan Türk Genciyiz..."şiarıyla yıllarca güzel yurdumuzun en uzak yörelerinde halkımızın aydınlanması uğrunda çalıştık. ne yazık ki, önümüz kesildi. Köy Enstitüleriyle başlayan aydınlanma seferberliği muktedirleri rahatsız etti. Öğretmen Okullarını da kapattılar. İdealist öğretmen yetiştirilmiyor eski yıllardaki gibi.
Fakat bilgisizlikle olan amansız mücadelemiz sürecektir. Mücadele azmimizi her durumda devam edecek.
Emeğe ve sanata olan saygımla esenlikler.
İnsanın en büyük hakimi de savcısı da yargıcı da kendi vicdanıdır.
Her insanın hayatında ileride vicdanını sızlatan böyle anıları olabilir. Neticede beşer şaşar. Yalnız şurası da bir gerçek: keşke tüm pişmanlıklarımız böyle ufak tefek sebepler yüzünden olsa.
Güzel bir anı öyküsüydü. Emeğinize sağlık.
Selam ve saygılar.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla selamlar ve saygılar olsun yüce gönlünüze.