- 906 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
HÖDÜK
Sen ne dersin bu işe Duman? İlk defa bir kadın bana birlikte bir fincan kahve içmeyi teklif ediyor. O hoooo Duman verdiğim balık kafalarını lüplemekle meşgul. Beni duyacak hali yok ama yine de adam...Pardon kadın ( Duman bir bayan kedi ) hiç olmazsa ’Hayırlı olsun’ manasında bir ’ Miyav’ der di mi? Oysa bizim Duman bebelerine bol süt yapabilmek için dalmış balık kafalarına. O da haklı aslında.
Bir fincan kahve mi? Allahtan kadına söyledim midemde ülser olduğunu. Ya o değil de bu tanışma merasimlerinde ille de kahve içmek şart mı? Haydi kahve içmek şart diyelim neden ille de acı kahve olacak? İçine az şeker atılsa kıyamet mi kopar?
Kan ter içindeydi Halit Emmi. Terden sırılsıklam olmuş yüzünü bana doğru döndürdü ve her biri yol yol çiziklerle dolu nasırlı elinin şehadet parmağını adeta gözümün içine sokarcasına hayıfla söylendi. ’ Bak oğul. O elindeki çubuğa takılı elmanın üzerini kaplayan pembe renkli şey var ya. İşte ona şeker derler. İşte o şeker de şu gördüğün pancardan elde edilir. Eğer okumazsan senin olacağın da bu?
Saf saf sordum. ’ Okumazsam şeker pancarı mı olacağım?’ Halit Emmi kah kah kaaahh diye güldükten sonra ’ Irgat olursun ırgattt’ Diye cevap verdiğinde kendime kendime ’ Ben okumayacağım’ Demiştim. ’ Cahit Irgat olmayı kim istemezdi ki?’
Yaa işte böyle Duman...Şeker, şeker pancarından elde edilirmiş. Neden? Kahveye katılsın diye. Ama sen kahveyi de bilmezsin tabii ki. Sen habire doğur dur anasını satayım. Kızım insan biraz nefsine sahip olur. Ne o öyle her sene en az dört çocuk? İnsan doğurabildiği kadar değil bakabileceği kadar doğurmalı. Değil mi?
Ama sen insan değil misin? Ha bak orada haklısın işte.
Neyse...Sen beni dinlemiyorsun. Ben çıkıyorum. Ev sana emanet.
Sen köpek değil misin? Bak işte orada da haklısın. Sen zaten hep haklısındır.
Haklısın hanım. Bu gemi artık yürümüyor. Her gün bir öncekinden beter batıyoruz. İkimiz birlikte boğulacağımıza ayrılalım . Belki içimizden biri yüzerek sahile ulaşır. Boğulmaktan birbirimize tutunarak kurtulmamız mümkün olmayacak. Zira ben çırpındıkça senin boğazına sarılıyorum, sen çırpındıkça benim boğazıma sarılıyorsun.
Hiç itiraz etmedi. El ele girdik adliye binasından içeri. Sadece yarım saat sürdü tüm iş ve işlemler. Dışarı çıktığımızda ellerimiz de yollarımız da ayrılmıştı. Değişmeyen tek şey boğulmaya devam ediyor olmamızdı. Ayrı ayrı da boğuluyorduk. Validem sağ olsaydı üzüntüsünden kahrolurdu kadıncağız.
-Şeyyy. Valide Camiini biliyor musunuz Leman Hanım?
-Üsküdardakini mi? Evet Biliyorum.
-İyi o zaman. Saat tam üç gibi onun önünde buluşalım. Oradan bir cafeye gideriz. Münasip mi?
-Tamam Sami Bey bence de münasip.
Ulan oğlum Sami. Şu dünyaya kalas geldin, kereste olmadan gideceksin. Ulan ’ münasip’ Kelimesi için Türk Dil kurumu ’ ilişkiye hazır kadın ’ açıklamasını yapmamış mıydı davar? ’Münasip’ ne? Adam gibi ’Uygun mu’ Diye sorsana...Neyse..Kadın bilmiyor galiba kelimenin bu manasını.
-Sami Bey
-Buyurun Recep Bey
-Apartman aidatını almaya gelmiştim.
-Çok acele işim var Recep bey. Daha sonra. Tamam mı?
-Münasip olduğunuzda uğrayın bırakın
Gel de ağzını burnunu dağıtma yamuk herifin. Yok Sami sakın öyle birşey yapmaya kalkma. Herif ayı gibi. Bir pençede yere serer seni.
Ne demiş Karacoğlan?
Naçar Karacaoğlan naçar
Pençe vurur göğsün açar.
Kara gündür gelir geçer.
Gamlanma gönül gamlanma
Hem Üsküdar’a giderken maraza çıkartmaya gerek yok. İnşallah Cenab-ı Rabbilalemin de maraza çıkartıp yağmuru boca etmez tepemden aşağı. Zira bulutlar kümülonimbus kimilonimbus göz kırpıyorlar. Her an bizim Dıgıl Çelebi’nin ( 2 No lu oğlum. Asıl adı Tuğruldur. Ona 2 No lu Kangalım da derim.) Selvi Boylum Al Yazmalım fimini seyrederken döktüğü göz yaşları gibi hüngürdeye hüngürdeye boşaltabilirler ne kadar damlacıkları varsa.
-Merhaba Leman Hanım. Davetimi kabul edip geldiğiniz için çok teşekkür ederim.
-Merhaba Sami Bey. Merhaba olmasına merhaba da siz beni davet etmediniz ki. Ben sizi davet ettim.
-Haaa doğru. Davetinizi kabul edip geldiğim için teşekkür ederim.
-Ay ne diyorsunuz siz.
-Davete icabet sünnettir diyorum.
Of be kadın. Anlatamıyorum galiba. Çocuğu bu sıkıntıdan kurtarmak için sünnet ettirmemiz gerekiyor. Neden inat ediyorsun? Varsın henüz altı aylık bebek olsun. Abisi de bir buçuk yaşında... İkisini birden çıkartalım aradan. Sünnet düğünü yapmak şart mı? Yok işte anasını satayım. Sünnet düğünü yaptıracak param yok. Senin mürüvvet görme hevesin yüzünden çocuk hep böyle ağlaya ağlaya mı işesin?
-Bir şey mi dediniz Sami Bey?
-Diyordum ki Osmanlı Şehzadeleri hep oldukça ileri yaşlarda sünnet olmuşlarmış. Hatta içlerinde 16-17 yaşında sünnet olanlar bile varmış.
-Allah Allah..İlginç..Ama şimdi nereden aklınıza geldi anlayamadım.
-Ben de on altı yaşımdayken sünnet olmuştum. Haaa biliyor musunuz ben bu olayı bir edebiyat platformunda ’ Ham meyveyi kopardılar dalından ’ Başlıklı bir yazım ile anlatmıştım.
-Ciddi misiniz?
Ben hep ciddiyimdir...Ah baba ahhh. ’ Oğlum ciddi ol. Ciddi adam öyle her şeye sırıtmaz’ Diye diye asık suratlı herifin biri yapıp çıkardın beni. Bir tek gülen fotoğrafım yok biliyor musun? Millet benim yazdıklarıma gülüyor ama ben hiç gülemiyorum.
-Sami Bey. Gidelim mi artık. Hep burada dikilip kalmayacağız herhalde?
-Haklısınız. Gidelim. Kümülonimbuslar her an tepemize boşalabilirler?
-Ay o da ne?
-Yağmur bulutları yani...
-Ben de onu diyordum. Hemen bir cafeye gidip oturalım.
-Yalnız gitmeden önce ben size önünde bulunduğumuz şu Valide Camii hakkında biraz malumat vereyim.
Tam adı Valide-i Cedid Camii olan bu Cami, Osmanlı Padişahlarından II. Mustafa ve III. Ahmet’in anneleri olan Emetullah Rabia Gülnuş Sultan tarafından yaptırılmıştır. Caminin yapımına 1708 yılında başlanmış ve 1710 da tamamlanmıştır. Caminin mimarı Kayserili Mehmet Ağadır. Bu arada hatırlatayım: Mimar sinan da Kayserilidir. Hatta Mimar Sinan’ın yanında yetişimiş olan ve Yeni Caminin mimarı olan Mimar Davut Ağa da Kayserilidir.
Allah Allah...Kadın cep telefonuna kayıt mı yapıyor söylediklerimi, yoksa birine mesaj mı yazıyor? Neyse ben anlatmaya devam edeyim. Yağmur da başladı ama olsun. Bu bilgilerden mahrum kalmasın kadıncağız.
Nerede kalmıştım? Evet...Rabia Gülnuş Sultan aslen Giritlidir. Asıl adı Evamania’dır. 1642 de doğmuş olan Rabia Gülnuş Sultan 1715 de 73 yaşında vefat etmiştir. Onun inşa ettirdiği bu caminin mimari özelliklerine gelince: Cami Kare planlıdır. Basık şekilli kubbesi dört kemerle dört yarım kubbenin meydana getirdiği sekiz köşe üzerine oturur. İkişer şerefeli iki minaresi vardır..
Hay Allah. Şimdi kim bu muhabbete limon sıkan. Leman hanımın cep telefonu çalıyor.
-Pardon Sami Bey. Gördüğünüz gibi telefon geldi. Benim çok acil gitmem gerekiyor. Ne olur kusura bakmayın. Bir başka sefer yine buluşuruz. Bu sefer de sizden Mihrimah camiinin hikayesini dinlemek isterim. Şimdi bana müsaade.
Yok arkadaş. Bir insanın kısmeti kesik olmaya görsün. Daha Üsküdardaki sadaka taşlarını , Kız Kulesini, Aziz Mahmut Hüdayi dergahını anlatamadan çekti gitti kadın iyi mi?
YORUMLAR
:-) iyi olmuş boş ver
kahve içmeye niyeti olan sohbetin yönünü çevirmeyi bilirdi...çikin gudubetin teki miydi neydi kimbilir bak bahane uydurmuş.
:-)))
sağlıkla kal
sami biberoğulları
Sen hep demez misin olan işte hayır vardır diye. Bu da öyle bir şey işte.)))
Selam ve sevgilerimle
Ne güldüm ama. Ne yapsın kadın yani. Tarih dersi lisede kalmış olmalı. O yaştan sonra bulduk papazı demiş olmalı ki Allah bilir o stresle mesaj yazmıştır bir arkadaşına ki çabuk beni ara diye:)))
Durduk yere günahını almayalım da bayanın. İlk okuduğumda böyle düşündüm. Başka şekilde de düşünebilirdim ama şeytan bırakmadı hocam:)))
saygı ile
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam Boğazda kahvaltıya götürseydin ya
sonra Camii Boğazdan sonra namaz bile kılardınız var ya:)
yüreğin büyüklüğünün cebin büyüklüğü yanında çok değer taşımadığı dönemler bunlar
öyle kuru kuruya camii olur mu ama:)))
kimbilir belki de abdesti yoktu Leman teyzenin günahını almayalım hemen:)))
geçmiş olsun Hocam :)
çok güzeldi
saygı ve sevgilerimle...
sami biberoğulları
Yaşlılık işte eskiden böyle cami tanıtımı filan yapmaz doğrudan mevzuya duhul ederdim:
Yok be yaaa. Nasrettin Hocanın dediği gibi '' Biz senin gençliğini de biliriz '' ))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Leman Hanım'ın ısrarla neden Münevver Hanım olmasını istedim bilmiyorum ama cami meselesini ortaya attığınızda siz 'eyvah!' dedim Leman'ı kaçıracağız bu gidişle...ve sanki bunu bilinçli yaptınız gibime geliyor...
tam da içimden 'iyi bu tarihten dem vurmuyoruz bu sefer' diye geçirirken Valide-i Cedid Camii işi bozdu...ama sanırım Leman Hanım için tasarlanmış bi finaldi...
fakat yine de mizahsel güzel bir yazıydı...
saygılar...
sami biberoğulları
İlginç...Çook eski yazılarımdan birbirini takip eden iki tanesinde ( Şanzıman su kaynattı ve Vay anam vay gitti bizim Brodvay ) Kullanmıştım Münevver İsmini. Başka da hiç bir yazıda bu isim geçmemişti.
Çok eskiden beri yazılarımı okuyorsunuz sanırım. Ama öyle de olsa bunca yazı var bu sitede, ayrıca benim de bini aşkın yazım var. Unutmamış olmanız çok ilginç geldi.
Tabii ki tamamen tesadüf de olabilir. O zaman da sorarım Neden Münevver Hanım olsundu?
Beğeninize sevindim bu arada. Çok çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
Gule
:) Kadının gitmesi isabet olmuş. Beklentiler farklı olunca birilerinin nezdinde hödük olmak kaçınılmaz bir durum oluyor haliyle. Hani 'dalgasız denize herkes kaptan ' derler ya, onu anımsatıyor biraz. Güzel bir yazı (bilhassa mizah) kurgusal bir anlatımdan önce, kişinin kendisiyle gocunmadan didişmesine gereksinir bence. Tabii bu da cesaret istiyor. Tebriklerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam bence hödük olan kadın. Böyle tarihi değerleri, girdisini çıktısını bilen bir nimet varken yanında insan bırakıp gider mi hiç ?
Bu gün bende anılardan gidiyorum ya hadi hayırlısı. Günah bende değil bu günkü yazılar çağrışım yaptırıyor.
Neyse hocam bizim Efes Harabeleri meşhurdur. Bilmeyen yoktur . Yokkkk varmış var maalesef. Bir başka şehirden misafirim geldi. Biraz çevreyi gezdirelim dedik. Bir kaç yer sonra Efes'e sıra geldi. Dolaştık falan derken teşekkür bekliyorum tabi ki arkadaştan. Efendim kendisi harabelerin ortasında
- Efes diye hevesle geldim. Bara gidiyoruz sandım .Bu taşların arasında bu sıcakta dilim damağım kurudu
demesin mi :)))))
Ya gündüz vakti bar nerden çıktı ? yahu hödük hiç Efes harabelerini duymadın mı ? Dahası da var ama anlatmayacağım şimdi :))))
Sevgilerimle..
sami biberoğulları
Senden bekliyorum böyle güzel anılar.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam TDK nın sözüne ettigi kelime müsaitti...Bunun dışında tarzında bir değişim görüyorum ki çok begendim. Biraz kalıpların dışına çıkmak otoriteler kızdırmayacaktır.
Hanımefendiye konu sonu degerlendirme sınavı da yapılsaydı tam olacakmış. Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Resmen çuvallamışım ''Münasip'' yazarak ama değiştirmeyeceğim o yanlışlığı. Soran olursa '' Kırk yılda bir bayandan birlikte kahve içme teklifi aldım. Akıl mı kadı bende'' Diye kıvırırım nasılsa)))
Tarza gelince: Haklısın aslında. Ama ne var ki taklitler aslının yerini asla tutmuyor))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, belli bir olgunlaşmayı ve seviyeyi işaret etmek üzere kendisiyle dalga geçebilmenin erdeminden söz ederler ki ben de buna bilerek inanırım...
Ne yazık ki bu tür insan bu toplumda, bu kültürde de çok az...
Hatta bu tür insanlar, ırkların veya kültürlerin kesişme kümesini oluşturuyorlar, diyebiliriz...
Onca sıkıntınıza rağmen başkalarını suçlamayıp, acıdan dökeceğiniz gözyaşlarını başkaları gülerken döksün diye edebiyatını yapmanız, o seçkin kesişim kümesinde de seçkinleştiriyor sizi...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Giderek irtifa kaybediyorum yalnız.
Artık ya sitede yazılar pek okunmuyor ya da ben eskisi kadar ilgi çekici olamıyorum. Oysa yaklaşık herkes ''Hocam sen siyaset yazma'' Diyor.
Neyse...Sağlık olsun diyelim.
Selam ve sevgilerimle.