2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
415
Okunma
(Burada kastettiğim terörle/teröristle çatışma değil tabi ki...)
Maalesef ülkemizde hemen hemen her konu,tartışılmak yerine çatışarak çözülmeye çalışılmakta bu da beklenen sonuçları vermek yerine tam tersi sonuçlar doğurmaktadır.
Bunun psikolojik,sosyal,siyasi ve kültürel boyutları olduğu tartışmamız kabulümdür.
Bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum,çok da hoşuma gitmişti:
-Tartışma kültürü olmayanlar,çatışırlar!
Öncelikle karşımızdakinin de insan olduğunu bilerek,söze/sohbete başlamak gerek kanımca.Sonra düşünce ve savlarımız mutlaka "kesin doğru"dur dememek lazım.
Bunları "tartışma" konusu yapmak,zaten ola ki "yanlıştırlar" konusunda ikna olmaya da hazır halde olduğunu /olduğumuzu kabul etmek demektir.
Ancak buna zihinsel ve düşünsel olarak hazır olmamız gerekmektedir.
On yıl kadar önceydi.
Sevdiğim bir grupla sohbet ederken,konu nasıl olduysa "Hz.Ömer’e geldi.
Hemen "biz Ömer’e itirazı olan insanlarız" deyiverdiler.
Hiç tartışmadan ve konuyu çok da bilmeden tabi ki.
Ama "tarihi hakikatler" sizi doğrulamıyor diye itiraz ettim.
Mesela Hz.Hüseyin,10 Ekim 680 günü Kerbela’da şehit edilirken yanında beş çocuğu da var,birinin adı da Ömer’dir dedim.
Adlarını saydım art arda.
Ali Ekber,Ali Asgar,Zeynel Abidin (Ali Esvat) ve kundaktakiler de biri Hasan,biri Ömer.
-Olamaz/olmaz nerede yazıyor bunlar diye sordular.
Sakince dinledim,yarın geliniz kitabı da getirip,size gösteririm ama ola ki benim okumalarım yanlıştır,siz de bana doğrusunu getiriniz dedim.
Ve Hz.Ali’nin "Ümmü Gülsüm "adlı kızının da Hz.Ömer’in eşi olduğundan bahsettim.
İtirazları arttı ...
Ve ertesi gün,kitabı alıp,sohbet ettiğimiz çay bahçesine gittim,bu bilgilerin sayfalarının da fotokopisini çekip,verdim!
Siz de bana başka bir kaynakta,bunların "yanlış" olduğunu gösteren bir kaynak/belge getiriniz,söz,yanlışlarımı düzelteceğim dedim.
Çatışmadan bir tartışma yaşadık uzun süre.
Aradan uzun yıllar geçti,ne gelen var,ne giden!
Oysa kitap da çok rahatlıkla bulacağımız Atilla Özkırımlı’ya ait küçücük bir eserdi.
-Alevilik-Bektaşilik.
Sanırım ilk yapılacak şey söze /sohbete "dişleri kenetlemeden" başlamak ve devam ettirebilmek.En azından bunun niyet edilmesi de önemli.
Meksikalı yazar/şair Alfonso Reyes’in çok güzel sözü de var bu konuda:
-Kenetlenmiş dişlerle,özgürlük türküleri söylenemez!
Bir küçücük not da ekleyeyim:Sebep ile neden aynı "şeyler" değildir.Mutfakta soğan doğrarken,soğanın acısı gözyaşına neden olabilir ama ortada ağlamak için sebep yoktur.