Baba Vanga
Baba VANGA
Vanga Nine, yani...
Slav dillerinde "Baba" nine demek. Asıl adı Vangelia Guşterova.. Eski Osmanlı tebaı, bir Pomak, kadıncağız...
Dönemin, Osmanlı İmparatorluğu altındaki,Bulgaristan’da (şimdiki konumu ile) Makedonya Cumhuriyetinde 30 ocak 1911 de doğdu.
13 yaşında sele kapılıp toprak altında kaldı ve iki gözü birden iltihaplanarak kapandı.
Yani tamamen görme engelli.
Geleceği görüyor, fakat kaderi değiştiremiyor.
Dokunduğu herhangi bir nesneyi bütün ayrıntılarıyla tarif edebiliyor.
Bastığı toprakta yıllar önce ne gibi olaylar geçtiğini bire bir bilebiliyordu.
Türkçe kaynak : epik.8m.com/kehanet/madyum.htm
.................................................................................
Çocukluğundan beri yaptığı kehanetlerle çevresinde tanınan Vanga Dimitrova’nın namı yayıldıkça devletin resmi bir kurumu olarak çalışmaya başlamıştır.
Sofya Parapsisizm ve Telkin bilim Kurumu’nda, Vanga Dimitrova ile görüşmek isteyenlerin randevuları,devletin resmi çalışanlarınca ayarlanmakta, sorulan sorular, yapılan açıklamalar ve kehanetler dosyalanmaktadır.
Görüşme ücretleri parapsikolojik araştırmaları desteklemek üzere kurulan fon vasıtasıyla devlet bütçesine aktarılıyordu.
Dimitrova ise devletten aylık almaktadır.
Resmi bir devlet memuru olarak sayısız kehanetleri bulunan Dimitrova’nın kehanetlerinden % 80’inin doğru çıktığı saptanmıştır.
Bu kehanetleri nasıl gerçekleştirdiğine yönelik çalışmalar yılardır devam etmektedir.
Kehanette bulunurken etrafında oluşan enerji alanları, kehanetlerle öteki duyular dışı idrak yetenekleri arasındaki ilişki, beyninin normal insanlardan farklı çalışıp çalışmadığı ve psikolojik durumu sürekli inceleme altında tutulmuş olmakla birlikte, bütün bu çalışmalar ( belirli bir olgunluğa ulaşmadığı gerekçesiyle) henüz resmen açıklanmamıştır.
Öngörülerinin kaynağını,görünmeyen varlıklar olarak açıklayan Baba Vanga,istediğinde bağlantı kurduğu bu yaratıkların kim olduklarını bilmediğini ifade ediyor.
herhangi bir kişinin durumuna bakmak istediğinde,kişinin yaşamına giren bu görünmez varlıkların geçmiş ve gelecek olarak, baktığı kişilere ait bilgileri kendisine aktardıklarını söylüyor. Kendisine ölüm hakkında sorulan bir soruya verdiği cevapta,bedenin ölümünden sonra da hayatın devam ettiğini,ruh dediğimiz şeyin ölümsüz olduğunu,bir nevi yeniden doğum sayılan öteki boyutta da gelişimin devam ettiğini belirtiyor.
Kendi ölüm zamanını da bilen Vanga Nine,yeteneklerini Fransa’da on yaşında bir kıza aktardığını,2009 da 23 yaşında olacak olan vekilini bütün dünyanın tanıyacağını haber vermiştir.
Sovyetler birliğinin dağılacağını,’’Viladimir’in ünü bir buz parçası gibi eriyecek,geriye Rusya’nın görkemli ünü kalacak’’cümlesiyle,şiirsel bir dille anlatmış,çok kişi ancak olaylar gerçekleştikten sonra ne demek istediğini anlamıştır.(Lenin’in ilk adının Viladimir olduğunu hatırlatıyorlar.)
Bütün bu bilgiler ve daha fazlası Pravda Gazetesinde yayınlanmıştır.
Araştırıldığında Baba Vanga’nın resimlerine ve Pravda’nın kupürlerine ulaşmak mümkündür.
--------------------------------------------------------------------------------
orjinal kaynak :en.wikipedia.org/wiki/Baba_Vanga
ru.wikipedia.org/wiki/%D0%92%D0%B0%D0%BD%D0%B3%D0%B0
............................................................................................
1989 yılında bir Rus tv’sinde yaptığı konuşmada;
’Viladimir’in zaferi parmak ısırtacak’
diyerek,Rusya’nın başına Viladimir Potin’in geçeceğini, o günlerdeki çöküntünün ardından, Rusya’nın parmak ısırtacak gelişmeler sağlayacağını bildirmiş..
’İki çelik kuş, kulelere çarpacak gökyüzü aydınlanacak’
(11 eylül 2001 saldırısını )
ve
’Kursk ağustosta su altında kalacak,bütün dünya arkasından gözyaşı dökecek’ demiş;
(Kehanetinden altı yıl sonra 1995’de yapılan KURSK adındaki denizaltı, 2000 yılında batarak 118 rus askerine mezar olmuş,kehaneti birebir gerçekleşmiştir.)
’Amerika’nın kırk dördüncü başkanı bir zenci olacak, dünyada büyük bir ekonomik kriz çıkacak,güney kuzey arasında anlaşmazlık olacak.’..demiştir.
Bu kehanetin şimdilik bir bölümü gerçekleşmiştir.
Kırkdördüncü başkan bir zencidir.Ekonomik krizin sonunda nasıl bir dünya ve nasıl bir Amerika ile karşılaşacağız,zamanla göreceğiz.
Baba Vanga, Obama’dan sonra yeniden başkan seçilmeyeceğini,Amerikanın dağılacağını haber vermektedir.
1940-1945 yılları arasında,
(ki daha ikinci dünya savaşı yeni bitmiştir) bugünleri ve geleceği anlatan kehanetlerde bulunmuştur
Aşağıda ilginç açıklamaları bulunan Baba Vanga’nın kehanetlerinden birkısmının (%80) doğru çıktığını kabul edersek, vay halimize...!
İşin en acı tarafı, günümüzde bile devlet adamlarının bu tür kahinlerden, sürekli -ama doğru ama yalan- bilgi almalarıdır. Bunlar arasında,jirkov ve Hitlerin de olduğu bildiriliyor.
1989 yılda yapılan bu konuşmanın işgüzar Rus gazeteciler tarafından kronolojisi çıkartılarak yayınlanmıştır.
Geçmişte, Noturadamus’un bu tür kehanetlerinden;
Sovyetlerin dağılacağını,ilk kopan ülkenin de Polonya olacağını bildiren bölümünü yaşayarak görmüştük..Noturadamus,tarih vermeden,üçüncü dünya savaşını Rusya’nın önderliğinde müslümanların kazanacağını bildiriyor.Baba Vanga’nın savaşın tarihini ayrıntıya girerek verdiğini görüyoruz.
Şimdi yazının bir kısmını inceleyelim:
2008 - 4 ülkenin 4 devlet başkanına suikast girişiminde bulunulacak ve bu 3.dünya savaşının başlama nedenlerinden biri sayılacak. Dünyada sürekli kargaşalar yaşanacak.
2010 - 3.dünya savaşı kasım 2010 da başlayacak ve ekim 2014 yılına kadar sürecek.
2011 - Radyoaktif dalgaların yoğunlaşması yüzünden hayvanlar ve bitkiler yok olma noktasına gelecek. (En çok korkulan olmuş,nükleer savaş gerçekleşmiş demektir.)
Müslüman ülkeler kimyasal silahlarla Avrupalıları yok edecek.
2014 – İnsanlığın yarısı kanser hastalığı ile boğuşacak.
2016 - Avrupa nüfusu yarı yarıya azalacak.
2018 - Dünyanın hakimiyeti Çin’e geçecek, ekonomik olarak Çin çok güçlenecek.
( Bütün bu kehanetlerin 1945 lerde söylendiğini unutmayalım.Daha şimdiden bir bölümünün gerçekleştiği görülüyor.)
2023 - Dünyanın yörüngesinde hafif bir değişiklik olacak.
2025 - Avrupa da nüfus daha da azalacak.
2028 - Tükenen petrol ve diğer yeraltı kaynaklarının yerine yeni bir enerji kaynağı bulunacak.
2043 - Müslüman bir devlet- YENİDEN- Avrupanın tek hakimi olacak. (Onlar bizi AB birliğine almamak için diretseler de sonunda yönetimimize girecekler,anlaşılan..)
2046 - Tedavi edilmeyecek organ kalmayacak. Geliştirilen yeni buluşlarla hatalı, hastalıklı organın yerine yenisi (birebir) üretilecek.
2076 - Bütün dünyada ’sınıfsız’ yeni bir sistem (kapitalizmin sonu- islami ekonomi )yerleşecek
2084 - Tabiat kendi kendini yenileyecek
2088 - Bütün hastalıklar bir kaç saniyede tedavi edilecek.
2097 - Hızlı yaşlanmanın önüne geçilecek.
.
.
.
2167 - Yeni bir din ...
2299 - Fransız partizanlar islam dinine karşı ayaklanacaklar.( yeni din epeyce taraftar toplamış olmalı)
2304 - Ay’ın sırrı (gizemi)çözülecek..(nihayet)
3797 - конец света - end of the world –
Dünyanın sonu...
Başka bir gezegende, insan yapımı yeni bir hayat başlayacak.
(Hadislerde bahsedilen genetik bozulmadan bahsetmiyor..Halbuki bu nükleer savaşın sonunda genetik yapılarımızda,mesih’in bozulması olarak bildirilen olumsuzluklar da yaşanacak..)HACI ALİ BAYRAM
Azizim; buraya kadar yazıyı ilgi duyarak okudunuz ise yazının yayımından yıllar onraki gelişmeleri irdeleyen aşağıdaki makaleyi de lütfen okuyunuz.Umulurki okuduğunuz yazının faydasını daha iyi görürsünüz.
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
[email protected] 2010-10-13
--------------------------------------------------------------------------------
Dünyayı ikiye bölen çizgi ve bir gizemli mücadele...
Çin savaş uçakları Konya semalarında uçarken İsrail hava kuvvetleri Yunanistan sahillerinde, Girit açıklarında tatbikat yapıyor. Türk hava sahası İsrail savaş uçaklarına kapatılırken Doğu Türkistan’dan Konya’ya uçan Çin savaş uçaklarına hem Pakistan hem de İran hava sahasını açıyor.
İsrail; Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Macaristan’la askeri anlaşmalar yaparken, bu ülkelerin hava sahasını kullanırken, topraklarında komando eğitimi yaparken, hem deniz hem de kara birliklerini olası İran müdahalesi için yetiştirirken Türkiye hem güney komşularıyla hem de Doğu’daki ülkelerle askeri ilişkilerini güçlendiriyor.
İsrail ve Amerika, İran’a S-300 füzeleri verilmesini engellerken, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’ya bu füzeleri yerleştirmesini eleştirirken yine İsrail Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’la S-300 füzesi dahil hava tatbikatları yaparken Türkiye Çin’le füze ortaklıkları yapıyor. ABD, Romanya ve Bulgaristan’ı garnizon ülkelere dönüştürüp yüzünü Karadeniz’e çevirirken Türkiye Rusya ile Karadeniz ortaklığına girişiyor.
Geçtiğimiz yıl "dünyayı ikiye ayıran çizgi"den, bir sınırdan söz etmiştik. Taylan’ı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton; "Eğer İran nükleer çalışmadan vazgeçmezse, komşularını silahlandıracağız, Ortadoğu’da bir güvenlik şemsiyesi kuracağız" demişti. Nitekim öyle de oluyor. En son Suudi Arabistan’ın ABD ile 70 milyar dolar civarında silah alımı için anlaşma yaptığını hatırlatalım. Bütün bölge hızla silahlandırılıyor.
O zaman, Clinton’ın sözlerini şöyle yorumlamıştık: Bu söz ve yeni ABD politikaları; ABD ve Avrupa’nın Batı’ya yeni bir "Doğu sınırı" çizdikleri gerçeğini ortaya koyuyor. Bütün güvenlik politikalarında bunun izlerini görüyoruz. Önceden Doğu-Batı sınırı, Batı’nın savunma hattı Doğu Avrupa, Boğazlar, Süveyş olarak görülüyordu. Bu hattın Doğu’su tehditlerle doluydu. Şimdi sınır daha Doğu’ya kaydırıldı. Dikkat edelim, yeni sınır Gürcistan, Doğu Karadeniz, İran-Türkiye sınırı ve Basra Körfezi...
Yeni dönemde Ortadoğu Batı sınırları içinde yer alıyor. Türkiye de öyle. Bundan sonra Türkiye’nin bölge perspektifi büyük oranda bu yeni jeopolitik çizgiye göre şekillenecek. Artık Avrupa’nın sınırı, Boğazlar değil, Türkiye-İran sınırı olacak. Belki yakın gelecekte "Ortadoğu" kavramını bile tarihe gömecek gelişmelere tanık olabiliriz.
Barack Obama’nın Türkiye ve Mısır’da Müslüman dünyaya yüklemeye çalıştığı yeni rol, Rusya ziyaretlerinin arka planında hep bu var. Bundan sonra Çin, Hindistan ve belki Rusya, Müslüman azınlıklar üzerinden istikrarsızlaştırılacak, en azından bu denenecek. Müslüman toplumlar, Soğu Savaş’tan sonra yeniden Batı’nın küresel hegemonyası yolunda elverişli malzeme, araç olarak kullanılmak istenecek.
Ama bugünlerde tam anlamıyla bir şok yaşıyoruz. Öyle görünüyor ki bu proje sarsılıyor. ABD ve müttefikleri hızla Batı’nın doğu sınırını şekillendirmeye çalışırken, sınırı daha da Doğu’ya kaydırmaya çalışırken "Türkiye-İran sınırını Dünyayı ikiye bölen çizgi" olmasını planlayanlar için sürpriz gelişmeler oluyor. Çin, Rusya, Türkiye, İran ve daha bir çok ülke, bu yeni güç haritasına itiraz eden ülkeler söz konusu sınırı boşa çıkarmaya yönelik şaşırtıcı adımlar atıyor. ABD ne kadar Asya’ya girerse onlar da o kadar Afrika’da, Batı’nın hemen yanı başında beliriyor.
İşte son zamanlarda Türkiye’ye merkeze alan gelişmeleri, Rusya ve Çin’in öncülük ettiği gelişmeleri, İran’a saldırı projesindeki başarısızlığı değerlendirirken bu bakış açısını önemsemek akıllıca olabilir. Dün Konya Ovasında, İran-Suriye sınırında İsrail uçakları şimdi Balkan ülkelerinin hava sahasında uçuyor. Dün dünyayı bölen çizgide, Batı’nın tam da Doğu sınırında uçan bu uçaklar, sınırdan ve Doğu’dan uzaklaştırılıp çok daha Batı’ya kaydırılmış oluyor.
Türkiye ile arası bozulan İsrail, Balkan ülkelerine yöneldi. Romanya ile dikkat çekici bir "yakınlık" kurulmuştu zaten. Romanya Devlet Başkanı’nın İsrail’e özel ilgisinin bunda payı olduğu gerçek. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu önce Bulgaristan’a sonra Yunanistan’a gitti. Tel Aviv, Kıbrıs Rum Kesimi’nden başlayarak Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya hatta Macaristan’a yoğunlaştı. Bu ülkelerle savunma, güvenlik anlaşmaları imzaladı.
Türkiye, Ortadoğu’da derinleşip İsrail’i tecrit ederken İsrail Balkanlar’da yeni dostluklar kuruyor. ABD, Balkan ülkelerini garnizon ülkelere dönüştürürken İsrail de askeri olarak bu bölgelere giriyor. Türkiye-Rusya ve Ukrayna "Karadeniz ittifakı" kurmaya hazırlanırken, Karadeniz’in denetimine kendi ellerinde toplamaya çalışırken ABD ve müttefikleri bir başka Karadeniz senaryosu üzerinde duruyor.
Ancak yanılmayalım. Bu yeni durumlar sadece Türkiye-İsrail ayrılmasına göre şekillenmiyor. Sözünü ettiğimiz o sınırın neresi olacağına dair bir tartışma bu. Onlar Doğu-Batı sınırını Kafkaslar, Türkiye-İran sınırı ve Basra Körfezi olarak belirlerken bir anda kendilerini Doğu Avrupa’ya kadar gerilemiş buldular. Hesap tutmadı... Güçler çatışması ve buna bağlı olarak güç kaymaları devam ediyor.
Doğu-Batı sınırı bir zamanlar Viyana’ya dayanmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda Boğazlar sınır olarak belirlendi. Soğu Savaş’ta dört ülke; Türkiye, İran, Pakistan, Endonezya Batı’nın ileri karakolları olarak öne çıktı. Son yirmi yılda yeni bir dünya haritası, güç haritası şekilleniyor. Doğu Batı sınırı Balkanlar’dan Türkiye-İran sınırından gidip geliyor.
ABD ne kadar Orta ve Güney Asya’ya giriyorsa Asyalı güçler de Akdeniz’e Doğu Avrupa’ya, Afrika’nın derinliklerine ilerliyor.
İşte Türkiye, bu yeni Avrasya satrancının tam merkezinde. Hem Doğu hem de Batı’nın ihtiyaç duyduğu bir ülke. Öyleyse, artık hiçbir güç ya da eksen Türkiye’yi tek yanlı ittifak ilişkisi içine hapsetme lüksüne sahip değil. Doğu batı sınırını Türkiye’nin tercihleri önemli ölçüde etkiliyor... Oyun sahası çok geniş. Türkiye ne kadar oynayabilirse o kadar manevra alanı var...
YORUMLAR
ABD parçalanıyor mu
16 Nisan 2009 Perşembe, 16:24 star gazetesi
DÜNYATexas Valisi, ABD hükümetine karşı, "eyalet haklarını" hatırlatan sert bir konuşma yaptı, bağımsızlık imasında bulundu.
Konuşması sırasında, "birlikten ayrılalım!" sloganları atıldı.
hacı ali tarafından 4/17/2009 3:13:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
[email protected] 2008-12-19
--------------------------------------------------------------------------------
Amerika'da iç isyana hazırlık
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ekonomik krizin merkezi olan ülkelerde, yaygın iç isyanların yaşanabileceği uyarısı yaptı. Kahn'a göre, "Eğer gelişmiş ülkeler, krizden kurtulmak için uyguladıkları yöntemlerde geniş kitlelerin ortak çıkarlarını değil de, elitlerin çıkarlarını öne alırlarsa" bu kötü gelecekle yüzleşecekler.
Bu uyarılar çok önemli. Amerika ve Avrupa gibi merkez ekonomileri vuran krizin algılanış biçimi maalesef son derece hastalıklı. Bırakın ekonomik kriz demeyi, "finans krizi" ifadesiyle tanımlanıyorsa bu durum, alınacak önlemler de isabetli olmayacaktır. Ortada sadece bir finans krizi yok. Sadece ekonomik kriz de yok. Aynı zamanda siyasal ve sosyal krizlerin işaretleri de var. Daha temelde, Batı dünyasını büyük bir felsefi dönüşüme zorlayan tarihsel bir buhran söz konusu.
Kahn'la devam edelim:
Birçok ülkede, sosyal patlamalar yaşanabilecek. Bunlara gelişmiş ülkeler dahil. Eğer finans sistemi yeniden yapılandırılamazsa, şiddetli isyanlar başgösterebilecek. Özellikle ABD'de bu isyanlar, vergilerin elitlere gitmesi ve doların devalüe edilmesiyle harekete geçebilecek….
Bazıları beş yıl sonra ABD'nin "gelişmemiş ülke" kategorisine düşeceğini, gıda isyanlarının başlayacağını öne sürüyor. Onlar; dünyanın bu kriz yüzünden çok acı çekeceğini ama topyekun ekonomik çöküş yaşamayacağını, ancak Amerika'nın tam bir ekonomik Armageddon yaşayacağını iddia ediyor.
ABD Merkez Bankası'nın kısa vadeli faizleri sıfırlamasının dolar kaçışını hızlandıracağı, önümüzdeki yıllarda ABD'de hiper enflasyonun başlayacağı gibi ihtimaller bu tür endişelere kapı aralıyor.
Petrol fiyatlarını 150 dolarlara çıkaran finans sistemi, gıda fiyatlarında da benzer oynamalar yapmış, birçok ülkede protesto gösterileri başlamıştı. Bu çevrelerin son oyunu dolar üzerine oldu. Bir süre sonra, bugün baskı altında tuttukları altın fiyatları üzerinde benzer bir spekülasyon yapacakları konuşuluyor.
Durumun finans ve genel anlamda ekonomik boyutu bir şekilde tartışılıyor. Ama muhtemel siyasal sonuçları, yol açacağı toplumsal gerilimler üzerine pek kimse kafa yormuyor gibi. Strauss-Kahn, gıda fiyatlarının hızla arttığı bu yılın ilk döneminde de benzer açıklamalar yapmış, yüz milyonlarca insanın açlıkla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunmuştu.
Krize karşı önlemler ve kriz sonrasına ilişkin yeni ekonomik yapı eğer geniş kitleleri tatmin edecek nitelikte olmaz, bugüne kadar olduğu gibi, yine yönetici eliti tatmin amaçlı olursa, işte o zaman şok dalgaları Avrupa ve özellikle Amerika sokaklarını vuracak.
Bu köşede, yeni küresel sistem arayışında Türkiye'nin Batı'da algılanışı konusunda çok kez alıntı yaptım. Yukarıdaki serzenişe örnek olması için bu sefer de Le Monde Diplomatique'in Türkçe versiyonundan bazı cümleleri buraya almak istiyorum.
“Türkiye Avrupa Birliği'ne sırtını dönerse jeopolitik deprem yaşanacak” gibi son derece güçlü bir iddia ile kaleme alınan ve Brüksel'in Türkiye'yi algılama biçimini yerden yere vuran yazıda bakın nasıl cümleler kullanılmış:
“Washington, Moskova ve hatta Tahran, Ankara'nın gönlünü kazanmaya çalışırken Brüksel, Türkiye'ye adeta zavallı âşığı muamelesi yaparak küçümsüyor. Avrupalı bürokratlar şunu unutmamalıdır ki evlilik için iki kişi gerekir, ama boşanma için tek kişinin talebi yeterlidir. Türkiye bu 50 yıllık beraberliğe sırtını döndüğünde NATO da sıkıntıya düşecektir.”
“Türkleri hafife almayın. Bu eksen Türkiye'den, Batı'dan Doğu'ya ve Kuzey'e doğru jeopolitik bir kaymanın sesini duyan Obama da haklı olarak kalktı bu ülkeye geldi. Brüksel, gıcırdayan tektonik plakaların uğursuz sesine kulak vermiş gibi görünmüyor. Türkiye artık kendini zengin adamın kapısında içeri alınmayı bekleyen biri gibi görmüyor. Brüksel tarafından geri çevrilirse gideceği daha pekçok yer var.”
“AB'nin kendini bulunmaz Hint kumaşı sandığı günler çoktan geride kaldı. O günlerde adaylar kuyruğa girip, AB bürokratlarının boş zamanlarını kollayıp, kendilerine sıra gelmesini beklemek zorundaydılar. AB liderleri, Türkiye'nin enerji yoksulu Avrupa ile enerji varsılı Rusya, Orta Asya ve Ortadoğu arasında aldığı yeni jeopolitik konumu gözardı ediyorlar. Resmi olarak tüm Türk partileri hâlâ AB üyeliğini destekliyor, ama gerçekte başka seçenekler değerlendiriliyor. Rusya'dan Körfez'e uzanan hilal üzerinde yeni müşterilerle flört ediliyor.”
“Türkiye, Batılı ülkelere musluğu açık tutuyor, ama bunun fiyatını, Batı, Türkleri gücendirecek olursa çok daha yükseltebilir. Türkiye'nin siyasetçileri, AB'ye katılma tutkusundan vazgeçerse bir jeopolitik deprem olacaktır, bunun şok dalgaları Avrupa'da ve Batı'nın her yerinde hissedilecektir.”
Türkiye'de herhangi birinden böyle sözler duyabilir, böyle cümleler okuyabilir misiniz! O anlı şanlı, havalı, herkese akıl veren düşünürlerimizden, yazar/çizerlerimizden bu tarz değerlendirmeler duyabilir misiniz! Elbette hayır. Çünkü bu sözler utanılası sözlerdir. Hamasidir, abartıdır. Onlar hayal görmezler, gerçekçidirler. O kadar gerçekçidirler ki, bu kadar olmasa bile buna yakın düşünenleri rezil ederler.
20. Yüzyıl Osmanlı'nın kayıpları üzerine, mirası üzerine kuruldu. 21. Yüzyıl Türkiye'nin tercihleri üzerine şekillenir mi bilmiyoruz. Ama bu tercih sadece Avrupa Birliği'ni değil, bütün Avrasya kuşağını derinden sarsacak, bunu biliyoruz. Türkiye'nin yüz yıl sonra böylesine bir tercihe yöneldiğine dair güçlü işaretler alıyoruz.
hacı ali tarafından 4/17/2009 11:07:35 AM zamanında düzenlenmiştir.