CUMHURİYET VE KADINLARIMIZ
CUMHURİYET VE KADINLARIMIZ YAHYA AKSOY
İnsan onuru, temel bir değer olup koşulsuz ve doğuştan sahip olduğumuz bir değerdir. Cinsiyet, etnik köken ve inanç gibi hiç bir nedenle bu konuda ayrım yapılamaz.
Devletin ve toplumun görevi, insan onuruna ve bunu temsil eden temel değerlere ve özgürlüklere sahip çıkmak, korumak ve geliştirmektir.
Çağdaş bir toplum olmanın temelinde erkek ve kadın ayrımı yapmadan tüm insanların sosyal, kültürel, siyasal haklarına saygı gösterilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa kemal Atatürk, siyasal ve sosyal hakların öncelikle kadınlar ve tüm vatandaşlar tarafından özgür bir şekilde kullanılmasının gerekliliğine inanmış ve devrimlerinde bunlara öncelik ve önem vermiştir.
3 Nisan 1930’daTürk kadınlarına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan yeni Belediye Yasası TBMM tarafından kabul edildi.
5 Aralık 1934 ‘de, dönemin Başbakanı ve Malatya milletvekili İsmet İnönü ve 191 milletvekili tarafından verilen önerge TBMM tarafından kabul edilerek, Kadınlarımıza milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınındı.
Atatürk şöyle demiştir:"Bu karar,Türk kadınına sosyal ve siyasal yaşamda bütün milletlerin üstünde yer vermiştir...Türk kadını, evdeki uygar yerini yetkiyle almış,iş yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda belediye seçimlerinde deneyimini yapan Türk kadını, bu kere de milletvekili seçme ve seçilme suratiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin bir çoğunda ,kadınden esirgenen bu hak, bugün Türk kadının elindedir ve onu yetki ve başarıyla kullanacaktır."
Bu yasal düzenlemeyi takiben 8 Şubat 1935 ‘te yapılan seçimlerde birçok kadın, aday gösterilmiş ve 18 kadın milletvekili seçilerek 1 Mart 1935′ te çalışmalarına başlayan TBMM’de görev almıştır. O zamanlar bir köy olan Kazan muhtarı Satı Kadın- Satı Çırpan’da milletvekili olarak görev yapmıştır.
Bu hakların Fransa’da 1944,İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılarında verildiğini söylersek Atatürk’ün çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurarken kadınlarımıza verdiği önceliği ve önemi daha iyi görmüş oluruz.
Eski Yunan’da, evrensel ve ölümsüz adalet için nefes alan, Zeus’a öğütleriyle yol gösteren, bir elinde kılıç ve bir elinde terazi ile betimlenen adalet tanrıçası THEMİS, Antik Çağda ve günümüzde çok büyük anlam ifade eden adalet mitolojisinin sembolü olmuştur.
Siyasal alanda kadınlarımıza tanınan haklar sonucunda kurulan Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da XII.Uluslar arası Kadınlar Birliği Kongresi’ni toplamıştır. 18 Nisan 1935 ‘te Yıldız Sarayı’nda başlayan toplantı 24 Nisan’a kadar sürmüş ve söz alan Mısır delegesi bayan Hoda Saravi , ” Doğuda kadınların kurtuluşunu Atatürk’e borçluyuz” diyerek Türkiye’de yapılan büyük devrimi belirtmiş ve diğer katılımcılar da söz alarak aynı fikirleri ifade etmişlerdir.
Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi’ne katılan bütün delegeler, ortak karar alarak; “Atatürk’e en samimi teşekkürlerini ifade eden telgraf” çekmişlerdir.
Kadınlarımızı, ” Uygar bir milletin anası olarak kabul eden Atatürk, “Şuna inanmak gerekir ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Efendiler! dediğim zaman hanımefendiler ve beyefendiler demektir…” demiştir.
Bu gün gelinen noktada, toplum nüfusunun yarısını teşkil eden kadınlarımıza yönelik şiddet ve çocuklara yönelik istismarlar yanında, devlet yönetiminde, kamusal alanda, sosyal alanda ve siyasal alanda kadınlarımızın önemi, önceliği ve yeri ile birlikte kız çocuklarının eğitimi tüm boyutları ile tartışılmalı. Ünlü şair Tevfik Fikret’in, “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer” sözü hatırlanmalıdır.
Ünlü eğitimci, yazar ve şair İ.Alâettin Gövsa , Cumhuriyetin ilk yıllarında yazdığı bir şiirde şöyle demekte: “Azmederse eğer kadın/Bu inkılâp olur yarın/Hamurunu insanlığın/Kadın eli yoğuruyor/Her baht ile demek kadın/İstikbâli doğruyor.”
Analarımız şiirimde şöyle yazmıştım: Çocuğu sırtında, kağnı başında,Kurtuluş Savaşı’nda/ Açlık Yokluk demeden tarla başında/ Elinde kürek, mangal yürek yetmiş yaşında görev başında/ geleceğimizi kadın eli yoğuruyor, aziz ana kurban sana…
Bilim, kültür ve sanat alanında ulusal ve uluslar arası alanda büyük başarılara imza atan kadınlarımız her geçen gün artmakta bunlardan birisi de son zamanda “Uluslararası Bilim Kadınları Ödülü” alan Prof.Dr.Bilge Demirköz,ülkemizin gurur kaynağı olmuştur.
3 Nisanları, 5 Aralıkları unutmamalıyız. Atatürk’ün ifade ettiği gibi ; "Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürüymek " için ,elleri öpülerek baş tacı edilecek kadınlarımız ve analarımıza hep birlikte ayağa kalkmalıyız.
Bugün gelinen noktada,yerel ve genel seçimlerde, kamu ve özel sektörde, sağlık ve eğitimde, sosyal ve ekonomik haklarda kadınlarımızın durumlarını tartışmalı , var olan sorunları,engelleri ve yanlışlıkları bütün boyutları ile gidermeliyiz. bu konu ,ertelenemez ulusal bir görevdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.