2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1177
Okunma
NEREDE MİLLÎ EĞİTİM?
Hep yazıyorum, çiziyorum, söylüyorum eğitim MİLLÎ olmalıdır diye.
Şu zamana kadar da bu ülkede hiç kimse ne diyorsun? diye sormadı! Bizim de sesimizi kimselere duyuramadığımız bir gerçek olarak devam ediyor sadece. Âlemin işi tıkırında olunca, bu eğitim işi de kimsenin umurunda değil. Siz elli bin defa “Eğitim eğitimcilerin işi! Eğitim Millî olmalıdır! Bu ülkede MİLLÎ bir eğitim sistemi yok!” diye yırtınıp durun… Lafa gelince “öğretmenlik sevgi mesleği!” diye nutuk atanlar, şu ana kadar hangi öğretmenin görüş ve düşüncelerine önem vermişlerdir ve hangi öğretmenin eğitim önerilerini dikkate almışlardır?!
Elli senedir bildiğimiz ve içinde olduğumuz eğitim öğretim çalışmalarının hep bir yap-boz tahtası havasından öteye gidemediğini maalesef müşahede etmekteyiz. Yok kredili sistem, yok kesintisiz sistem, yok sekiz yıllık, yok 12 yıllık zorunlu sistem, yok öğretmeni şikayet telefonu, yok veliler öğretmene not versin, yok daha neler neler! Amaç ne kardeşim? Kim planlıyor bunları kardeşim? Hangi gelişmiş ülkelerin eğitiminde var böyle sistemsizlik birader? Netice!?
İşte yarım asırdır ülkeyi getirdikleri durum! Eline lise diploması, üniversite diploması verilerek “sen bir devsin!” diye şişirilmiş, hiçbir şeyi beğenmeyen, alt hizmet sektörünü küçümseyen, züğürt ağa taklidi yapan bir gençlik! Öte yandan insanların hiç olmazsa aç kalmasını önleyecek temel gıda maddeleri olan tarım ve hayvancılık alanındaki üretimin içler acısı geri durumu! Bu gençler artık köye dönmeyi, tarla sürmeyi, ziraatla uğraşmayı, hayvancılık yapmayı, köylü olmayı sahip olduğu diplomayla bağdaştıramıyor! Bu durumda herkes neredeyse kendini öne çıkararak kimseyi beğenmeme, kendini vazgeçilmez sayma ve bencilliğin zirvesine tırmanma yarışında. Bir taraftan da hayat devam ediyor, yaşamak için yemek lazım, geçimini sağlayacak iş-aş lazım! Gelinen nokta tam da emperyalizmin acımasız çarkının istediği “yemek için yaşayan” bir kütle! Hedefsiz, amaçsız, gayesiz, “değer”siz, kuralsız ve en önemlisi âdaptan-edepten sıyrılmış bir kütle! Emperyalist, kapitalist, materyalist çark bunu arzulardı zaten!.. Bu fikir çıkmazından kurtulmanın tek yolunun toplunum her kesiminin dahil olacağı bir “MİLLÎ EĞİTİM” seferberliğinden geçtiğini iddia ediyorum! Başka da bir çıkış yolumuz yoktur!
Bir de “özel okulculuk” sektörü var ki, bu sahanın yeterince planlandığını ve denetlendiğini kesinlikle düşünmüyorum. Bir defa “eğitim işi” asla kâr amaçlı, para kazanma amaçlı bir alan değildir, olmamalıdır! Özel okul mantığında temel yaklaşım, Devletin yükünü paylaşma esasına dayanmalıdır. Nasıl ki Devlet eğitim işini Millî Sorumluluk olarak görür, özel okul sektöründeki girişimciler de aynı duygulara sahip olmalıdır. Plan-program ve denetim daima Devletin Millî Eğitim politikası kapsamında değerlendirilmelidir. İşte bunun için diyorum ki evvela Devletin bu alanda bir “MİLLÎ EĞİTİM SİSTEMİ” olmalıdır. Şu anda bunun eksikliğini hissediyorum.
İnşaallah ülkemizde yakın zamanda, bir daha 15 temmuzlara açılmaya kimsenin cesaret edemeyeceği bir “MİLLÎ EĞİTİM SİSTEMİ” yapılanması gerçekleştirilir diye dua etmekteyim. Bu sistem, Öğretmen yetiştirmeyi önceleyen bir sistem olmalı. Devlet, eğitim işinde öncülük etmeli. Devlet, eğitimin her alanında tercih sebebi olmalı. Özel okullar kesinlikle ve hiçbir konuda Devletin “MİLLÎ EĞİTİM SİSTEMİ” dışına çıkamamalı, Millî ahenge ve anlayışa aykırı hareketlerin ciddi etkili müeyyidesi olmalıdır. Eğitim işine girmiş özel girişimciler eğitim gönüllüsü ruhuna sahip olmalı; eğitimden kâr maksadı güdülemeyeceği gibi, eğitimden elde edilen kazanç yine eğitime harcanmalıdır.
Özlediğimiz ve hayal ettiğimiz “MİLLÎ EĞİTİM SİSTEMİ”nin bir hayal olmaktan tez zamanda çıkarılması dileğiyle herkese başarılar ve selametler dilerim.
01 Nisan 2017
Murat KAHRAMAN (Emekli Öğretmen)