- 684 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
intihar eden bir genç kızın düşündürdükleri
İntihar eden bir genç kızın düşündürdükleri
On yedi yaşında, tam da ömrünün baharında bir genç kızımız bunalıma girip intihar etmiş.
Olay şöyle gelişiyor. ÖSYM denilen vahşi mankurt bu yıl, daha önce eşi benzeri görülmeyen bir karar almış. Saat 10.00’da başlayacak olan sınava 9.45’ten sonra gelen öğrenciler kesinlikle alınmayacak. Doğal olarak binlerce öğrencimiz bir dakika, beş dakika, on beş dakika geç geldi sınava gireceği okula. Pek çoğu böyle bir kuralın olduğunu bilmiyordu; bilenler de bu derece vahşiyane bir uygulamaya maruz kalacaklarını tahmin edemezdi.
Düşünebiliyor musunuz, dört yıl lisede okuyup üniversite sınavı için okuldur, dershanedir, özel derstir demeyip gençliğinizi yaşayamadan ders çalışıyorsunuz; kalbiniz küt küt ata ata sınav yerine geliyorsunuz. Kapıda ÖSYM’nin abus suratlı robotları bekliyor ve size ruhsuz bir sesle: “İki saniye geç kaldınız, içeri giremezsiniz.” diyor. Oysa içeride sınav falan başlamadı. Belki de büyük ihtimalle sınıflarda görevli öğretmenler: “Tuvalet ihtiyacı olan varsa on dakikada ihtiyacını giderip gelsin.” diyor. Şimdi burada siz olsanız ne yaparsınız? Ya yasak masak dinlemeyip bilek gücüyle içeri gireceksiniz -tabii ki bu mümkün değil, anında onlarca polis tarafından derdest edilirsiniz- veya feryat figan ederek ağlayıp sızlayacaksınız.
17 yaşındaki bu naif kızımız işte böyle saçma, vahşi, insanlık dışı bir uygulamanın kurbanı olmuş ve içine düştüğü bunalım zamanla onu pençesine alarak intihara sürüklemiştir. Allah rahmet eylesin, Allah günahlarını affetsin.
Şimdi: “Ey ÖSYM, bu nasıl kural, bu nasıl uygulama? Derhal hesap verin!” diyecek vicdan sahibi bir yetkili arıyorum.
ÖSYM daha önce bunun gibi birçok akıl almaz kurala imza atmıştı. Bunlardan beni en çok rahatsız eden şuydu: Üniversiteye giriş sınavlarında sorulan soruların basın-yayın aracılığıyla yayınlanmasının yasaklanması… 1989-2009 yılları arasında özel dershanelerde ÖSS kursu vermiştim. Biz dershaneciler için ÖSYM’nin soruları çok önemlidir; o soruların çoğunu –ezbere denecek kadar- iyi biliriz; üzerinde düşünmüşüzdür, tartışmışızdır, yorumlamışızdır. Geçmiş yıllarda çıkan sorulardan hareketle önümüzdeki yıllarda hangi konuların, hangi tip soruların çıkacağı hususunda tahminler yapıp öğrencileri yönlendirmeye çalışırız. Bu nedenle üniversite sınavlarında sorulan soruları heyecanla bekleriz; sınav sonrasında, soruların yayımlandığı gazeteyi alıp kendi sorularımızla ÖSYM’nin sorularını karşılaştırarak isabetli bir çalışma yapıp yapmadığımızı anlamaya çalışırız.
Fakat o da ne? Yedi sekiz yıl önce ÖSYM bu soruların yayımlanmasını yasakladı. İki milyon öğrencinin görüp okuduğu soruların, bir devlet sırrıymış gibi basında yer almasını engelledi; merak edenler için her branştan beşer soruyu, hazırladığı bir kitapçıkla kamuoyuna sundu. Diğer soruları yayanları, içinde “mahkeme, polis, savcı” gibi kelimelerin olduğu cümlelerle tehdit etti.
Birkaç hafta önce yapılan sınav sorularının eksiksiz olarak basında yer aldığını biliyorum. Fakat yine soruyorum: Ey ÖSYM, fi tarihinde üniversiteye giriş sorularını niçin devlet sırrı gibi gizledin? Ey ÖSYM, birkaç dakika geç kaldı diye sınav salonuna almadığın o genç kızımızın yüzüne nasıl bakacaksınız ahrette?
Böylesine saçma kararlara imza atanlara ve yine bu saçma kuralları acımasızca uygulayan görevlilere lanet olsun!